Yunuslar Şekerin Kıt Olduğu Denizde, Beyinlerinin İhtiyacı Olan Glikozu Nereden Buluyor?

Şişe burunlu yunuslar, beyinleri vücutlarına oranla en büyük olan ikinci canlı (birinci biziz). Peki bu güçlü beynin ihtiyaç duyduğu glikozu nereden buluyorlar? Denizde çikolata yok nasıl olsa... Öğreniyoruz.
Yunuslar Şekerin Kıt Olduğu Denizde, Beyinlerinin İhtiyacı Olan Glikozu Nereden Buluyor?
iStock

okyanuslarda yaşayan bottlenose dolphin'i tanıyor musunuz?

bu şişe burunlu arkadaşlarımız biz insanlara çok benziyor... hayır burunları değil, beyinleri. yunuslar, vücut ve beyin büyüklüğü arasındaki oranda insanlardan sonra ikinci sıradadır. insan ve hayvan beyinleri üzerine çalışan bir bilim adamı var. marino, yunuslar için şunu söylüyor: genel olarak beyinlerimiz birbirine çok benzer. büyük bir neokorteks ile oldukça farklılaşmışlardır. beynin bu bölümü, entelektüel düşünebilmeyi sağlar. ama onlarla tek ortak noktamız bu değil.

şişe burunlu yunuslar da da şeker hastalığı görülüyor, hem de hepsinde. tüm şişe burunlu yunus balıkları diyabet hastasıdır. fakat neyse ki bu onları öldürmüyor. çünkü onların ekstra bir yetenekleri var: istedikleri zaman şeker hastası olabiliyorlar, istedikleri zaman şeker hastalığından kurtuluyorlar... yani bir açma-kapama tuşları var. bence oldukça ilginç.

şimdi arkadaşlar, biraz eski bilgilerimizi hatırlayalım... beyin nasıl bir organdır? oldukça kibirli bir organ. biraz da narsisist. enerji kaynağı olarak glikoza bağımlıdır. vücudun diğer yerleri, yaş, protein ne bulursa alıp kullanır. ama beyin? beyin glikoz ister: "ben kralım. öyle her şeyi yemem." der.


şişe burunlu yunuslar da, biz insanlar da oldukça büyük beyinlere sahibiz. fillerin de beyinleri büyük mesela, onlar neden şeker hastası değil? çünkü onların büyük beyinlerini destekleyecek kocaman vücutları var. bir sürü depolanmış glikoz... ama yunuslar ve biz insanlar, vücudumuza oranla en büyük beyne sahip olma şampiyonlarıyız. küçük bir devletin çok müsrif bir kralının olmasına benzer bir durum.

biz insanlar için hayat kolay, markette bir sürü şekerli gıda var. fakat yunuslar için aynı durum geçerli değil. okyanusta şeker çok az bulunur. onlar balık yiyorlar. ve balıklar bolca protein ve yağ içerir. karbonhidrat oldukça azdır. vücutları için yeterli gıdayı almakta zorlanmasalar da beyinlerinin ihtiyacı duyduğu glikozu bulmakta çok zorlanıyorlar; özellikle uyurken, aktif avlanamadıkları zamanlarda. işte bu dönemler için harika bir mekanizma geliştirmişler: şeker hastalığı.

ortamda yeterince glikoz yoksa, şeker hastalığı açma tuşuna basıyor ve insülin salınımını durduruyorlar. insülin olmayınca kandaki glikoz hücre içine giremez. hücreler bunu sorun eder mi? etmezler. yağlar, proteinler vs ile idare ederler. zaten yunusların yedikleri balıklarda bunlardan fazlasıyla var.

peki hücre içine giremeyen glikoza ne olacak?

kandaki seviyeleri yükselmeye başlayacak. bu uzun vadede çok kötü bir şeydir. böbreklerimize, kalbimize, damarlarımıza zarar verir. fakat kısa dönem için hayat kurtarıcıdır. çünkü kanda şeker yükselince beyin çok mutlu olur. onun kullanması için bir sürü enerji.

ve şunu da unutmayın: vücut hücreleri kandaki glikozu kullanmak için insüline ihtiyaç duyar. fakat beyin duymaz, insülin yokken de glikozu kullanır.

işte bizim sevimli şişe burunlu yunuslarımız bu yöntemle kocaman beyinlerinin ihtiyacı olan glikozu sağlıyorlar. yedikleri yemekte yeterice glikoz olmadığı halde...

peki biz insanlar? biz neden şeker hastası oluyoruz?

venn-watson isimli araştırmacı bu konu üzerinde çeşitli araştırmalar yapmış. buz devri boyunca, meyveler gibi şekerden zengin gıdalar soğuk bölgelerde kıt hale geldi. bu yüzden insanlar yüksek proteinli bir diyete geçti. diyabet, bu ilk insanların başa çıkmanın bir yolu olarak gelişti. bugün o atalarımızın genleri hala ortak gen havuzumuzda dolaşıyor. ve hiç ihtiyaç olmadığı halde bazılarımızı diyabet hastası yapıyor.

diyabet bir hastalık mıdır? evet hastalık. bizleri öldüren bir hastalık. fakat genetik müdahale yöntemi ile bu hastalığı tamamen ortadan kaldırmak iyi bir fikir mi? bundan emin değilim. çünkü diyabet bizleri öldürüyor. ama buz devrinde yaşayan ve karbonhidrat kıtlığının yaşandığı bölgelerdeki yaşayan atalarımızın ve yunus balıklarının hayatta kalmasını sağlayan bir adaptasyon.

evrim çeşitliliği sever. çünkü yarının ne getireceğini bilemez. diyabet bugün bizi öldürüyor. ama çevresel şartlar değiştiğinde belki de sadece diyabet hastalığı olanlar hayatta kalacak. insan neslinin devam etmesini sağlayacak...

bir diyabet hastası olsaydım, genetik tedavi ile iyileşmek isterdim. fakat bir bilim adamı olarak, tüm diyabet hastalarının genetik müdahale yöntemi ile iyileştirilmesinin iyi olup olmadığı konusunda çekimserim.

bilim tuhaftır. ve şişe burunlu yunus balıkları da.

ayrıca, lütfen onlara şişe burunlu demeyin.

kaynak