Zamanında Yolcularına Rüya Gibi Bir Yolculuk Sunan Trenlerin Kralı: Orient Express

1883 ile 1977 yılları arasında Paris - İstanbul arasında sefer yapan ve yolcularına oldukça lüks bir deneyim sunan Orient Express, unutulmayacak tarihi detaylardan biri.
Zamanında Yolcularına Rüya Gibi Bir Yolculuk Sunan Trenlerin Kralı: Orient Express

1889 yılının bir haziran akşamında, sirkeci garı'nın duvarlarında, uzaklardan çıkıp gelmiş bir lokomotifin çıkardığı yorgun sesler yankılanıyordu. az sonra orient express, yani şark ekspresi duracak, içinden yolcular inecek, seyahatlerin yavaş yavaş turistik bir olgu haline gelmeye başladığı xix. yüzyıla ve sonrasına damgasını vuracak olayların müstakbel şahidi vagonlardan, çoğunlukla zorunlu olmayan eşyaların taşındığı kocaman bavullar ve bagajlar indirilecek, ardından da, istanbul'un gizemli sokaklarına doğru atılan adımlarla herkes kendi yoluna devam edecekti. insanlık ve dünya büyük olaylara ve değişimlere gebeydi; uzun mesafeler daha kısa zamanda alınır hale geliyor, yolculuklar daha konforlu şekilde yapılıyor, seyyahların çektiği çileler lüks ve teknik ilerlemelerin yardımıyla biraz daha hafifliyordu.


orient express, belçikalı mühendis georges nagelmackers'in 1867 yılında amerikaya yaptığı seyahat sırasında, buradaki trenlerin yataklı ve yemekli vagonlarının olduğunu görmesi ve bunun avrupa'da uygulanması halinde ticari anlamda başarılı olacağını düşünmesi sonucunda başlattığı çalışmaların bir ürünüdür. sözgelimi, o dönemde, avrupa'da ülkelerarası seyahatler günler sürmekteydi ve karayoluyla yolculuklarda çeşitli şehirlerde duraklayarak geceleri buralarda bulunan otellerde konaklama gereği ortaya çıkmaktaydı, bu da yolculukların süresini uzatmaktaydı. orient express, paris'ten, doğunun kapısı istanbul'a kadar az sayıda destinasyonda duraklayan ve yataklı vagonları sayesinde geceleri mola vermek zorunda kalmayan, uluslararası bir ekspres tren olarak düşünülmüş ve sağladığı lüks imkanlar nedeniyle, diğer benzeri ekspres trenlerin giderek unutulmasına yol açmıştır; "kralların treni", ya da "trenlerin kralı" olarak anılmasının sebebi de budur. orient express'in sunduğu birinci mevki ve ikinci mevki olarak ayrılan vagon hizmetleri, özellikle birinci sınıf yataklı vagonların her bir kompartımanında yer alan lavabolarıyla, canlı müzik eşliğinde usta aşçıların ve titiz garsonların hizmet verdiği lüks restoran vagonuyla, avrupalı aristokratların ve yüksek burjuvazinin tercih ettiği ulaşım aracı haline gelmiştir.


georges nagelmackers, amerika'da george mortimer pullman'dan görerek deneyimlediği tren yolculuğunu avrupa'da da yaşamak ve yaşatmak için 1876 yılında la compagnie internationale des wagons-lits adlı şirketi kurmuştur. söz konusu şirket, 1883 yılında, haftanın iki günü paris'teki gare de l'est'ten kalkarak strazburg-münih-viyana-budapeşte-bükreş-giurgiu güzergahını izleyen orient express seferlerini başlatmıştır. o dönemde demiryolu hattı henüz istanbul'a doğrudan bağlı olmadığı için giurgiu'ya varan yolcular vapura binerek tuna nehri üzerinden karadeniz'e çıkıyor oradan da istanbul'a ancak varabiliyorlardı.


1885 yılında seferler günlük hale geldi, ancak bulgaristan üzerindeki demiryolu hattı halen tamamlanmadığından, doğrudan demiryolu seferleri niş'e kadar yapılabiliyordu. niş'e varıldığında ise at arabalarına bindirilen yolcular plovdiv tepelerini aşarak tekrar başka bir trene ya da vapura binerek istanbul'e gidebiliyorlardı. 1889 yılına gelindiğindeyse, sonunda tren hattı tamamlandı ve istanbul'a doğrudan seferler bu şekilde başlayabildi. orient express haziran 1889'da paris-istanbul arasındaki ilk doğrudan seferini gerçekleştirdi. tren paris'ten istanbul'a 67,5 saatte, yani hareket ettikten 3 gece sonra saat 16.00'da ulaştı. böylece ilk zamanlarda 13 gün süren yolculuk artık çok daha kısa sürmekteydi. seferlerine yeni başladığı bu dönemlerde trenin orijinal adı 'express d'orient' idi, 1891 yılında bu isim değiştirilerek bildiğimiz orient express oldu.


tren osmanlı devleti'nin avrupa ile olan münasebetlerini daha da yoğunlaştırdığından, avrupa'ya açılan bir kapı olan sirkeci garı'nın önemi daha da arttı ve böylece 1890 yılında gar binası yenilendi. doğu'ya olan ilginin artması turistik gezileri de popüler hale getirdiğinden, giderek daha çok ziyaretçiyi daha iyi otellerde ağırlama gereksinimi ortaya çıktı. böylece 1895 yılında pera palas oteli açıldı. söz konusu otel, en az orient express kadar lüks ve konforluydu. o döneme göre oldukça modern bir yapı olan otelde asansör bile mevcuttu.


1909 yılında trenin vagonları yenilenerek, daha sarsıntısız süspansiyonlara, daha lüks kompartmanlara, yeni mobilyalara ve yeni döşemelere kavuştu. ancak bu yeni vagonların kullanımı çok uzun sürmedi; 1912 yılında balkan savaşı'nın, 1914 yılında da birinci emperyalist paylaşım savaşı'nın patlak vermesiyle, trenin seferleri de durduruldu. bu aynı zamanda almanya'dan geçen güzergahın değişeceği anlamına geliyordu. münih artık orient express'in uğradığı bir durak olmayacağı için, alman demiryolu şirketleri hemen bu boşluktan yararlanma yoluna gittiler. böylece bir süre için, berlin-istanbul arasında 'balkanzug' adında başka bir ekspres trenin seferleri hakim oldu, ancak orient express'in yerini tutmadı.

orient express, temelde, paris'ten istanbul'a kadar demiryolu ile yolcu taşımacılığı faaliyetine dayanmaktaydı, ancak söz konusu faaliyet yıllar içerisinde güzergahlarda çeşitli değişikliklerin olduğu, hatta ek tren seferleriyle vagonların belli noktalarda birleştirilerek geniş bir alanda lüks tren seyahati imkanlarından yararlanılmasının sağlandığı bir taşımacılık hizmeti şeklinde vuku buldu ve bu noktada esas faktörü, lüks yataklı ve yemekli vagonlardan oluşan -dönemine göre- oldukça yüksek standartlar teşkil etmekteydi. söz gelimi, atina'dan kalkan bir ek sefer, istanbul'dan kalkmış olan asıl orient express treni ile balkanlarda, veyahut almanya'nın başka bir köşesindeki bir trenin vagonları orta avrupa'da birleştiriliyordu. böylece hem sık sık pasaport ve bagaj kontrolü yapmaksızın transit geçişin sağladığı kolaylıklardan, hem de gece trende konaklamanın sağladığı zaman tasarrufundan yararlanma olanağı ortaya çıkıyordu. bu o dönemin koşullarında muazzam bir yenilikti ve seyahat etmek isteyen avrupalı zenginlerin ilgisini çekmekteydi.


1919 yılının şubat ayında seferler yeniden başladı, ancak bu defa almanya'dan geçen güzergah yerine isviçre alplerinden, zürich'ten ve arlberg geçidinden geçerek yoluna devam etmekteydi. nisan 1919'da simplon tünelinin açılmasıyla calais üzerinden istanbul'a gitmeye başladı. bununla birlikte önceden avusturya hükümeti, uluslararası trenlerin viyana'dan geçmedikleri sürece ülkelerinden geçemeyeceklerini belirtiyordu. ancak versailes antlaşması'na özel bir madde konularak avusturya orient express'in topraklarından geçmesine müsade etmeye zorlandı. böylece trieste üzerinden geçen tren, paris-istanbul arasını simplon tüneli sayesinde çok daha kısa bir sürede alabilir hale geldi.


versailles antlaşması demişken, hatırlatmakta fayda var, barış antlaşması'ndan önce imzalanan 11 kasım 1918 tarihli compiegne ateşkes antlaşması da orient express ile bağlantılıdır. zira, ateşkes antlaşması'nın imzalandığı yer olan compiegne ormanındaki tren vagonu, aynı zamanda orient express'te de kullanılan vagonlardan biridir. savaş başlayınca wagon-lits şirketi bazı vagonları fransız ordusuna tahsis etmiştir ve antlaşmanın imzalandığı vagon da bunlardan biridir. yıllar sonra aynı vagonda 22 haziran 1940 tarihinde fransa'nın teslim olduğu ateşkes antlaşmsı imzalanacak, ancak en sonunda naziler savaşı kaybedince, fransızların intikam almasını engellemek için, 1945 yılında, ss birlikleri vagonu havaya uçuracaklardır.

işte o vagon (1940)


1922-1925 yılları arasında trenin vagonları değiştirilir ve eski ahşap vagonların yerine çelik lacivert vagonlar kullanılmaya başlanır. bu süreçte orient express giderek daha çok insanı paris'ten istanbul'a getirir, bunların arasında diplomatlar, gezginler, sanatçılar ve yazarlar vardır. 1929 yılında çok büyük bir kar fırtınası yaşanır ve kardan dolayı yol kapandığı için, tren istanbul'un 130 km batısında, çerkezköy mevkiinde 5 gün boyunca mahsur kalır. bu olay sırasında trende bulunan yolculardan biri de agatha christie adlı yazardır. bu olay ona ünlü "şark ekspresinde cinayet" adlı kitabını yazarken ilham verir; kitapta da orient express bir kar fırtınası sonucunda yolda kalmaktadır. kitap 1934 yılında yayımlanır ve tüm dünyada büyük bir ilgiyle karşılanır.

1939 yılında ikinci emperyalist paylaşım savaşı patlak verince, trenin seferleri yeniden aksar. savaş bittikten sonra ise seferler yeniden başlasa da, uçak yolculuğunun yaygınlaşmaya başlamasının da etkisiyle eskisi gibi ilgi görmemeye başlar. bu özellikle yolcu taşımacılığı açısından demiryollarına olan genel ilginin azalmasıyla bağlantılıdır. yine de, bu dönemde daha çok casusların ve diplomatların ilgi gösterdiği bir tren olarak 1977 yılına değin lüks ekspres seferlerini sürdürür. sean connery'nin başrolde yer aldığı rusya'dan sevgilerle adlı filmde james bond'un orient express ile seyahat etmesi bu bağlamda dönemin koşulları ve yaşanmışlıkları ile örtüşmektedir.


sean connery daha sonraları, agatha christie'nin kitabının 1974 yılında gösterime giren filminin kadrosunda da yer almıştır. trenin popüler olmanın da ötesine geçerek efsaneleşmesini sağlayan da aslında agatha christie'nin kitabı olmuştur. kitap defalarca beyaz perdeye aktarılmıştır ve günümüzde halen murder on the orient express adıyla pek çok yeni yapım gösterime girmeye devam etmektedir.

orient express son lüks tren seferini 1977 yılında gerçekleştirmiş ve sonraki yıllarda yataklı ve kuşetli vagonları bulunan ancak artık bir özelliği kalmayan sıradan bir ekspres tren haline gelmiştir. günümüzde orijinal orient express vagonlarını aslına uygun ve orijinal parçalarıyla restore etme çalışmaları devam etmektedir. trenin orijinal hali hakkında bu çalışmalar sonucunda yapılan sergilerden ve çeşitli oyunlardan bilgi ve izlenim edinmek mümkündür.