1919'dan Bugüne: Afganistan Nasıl Adım Adım Bu Noktaya Geldi?

ABD'nin çekilmesi sonrasında Taliban'ın ele geçirdiği Afganistan'ın son 100 yıllık tarihini özetleyen ilaç gibi bir yazı.
1919'dan Bugüne: Afganistan Nasıl Adım Adım Bu Noktaya Geldi?

bugünlerde bolca duyuyoruz: afganistan, taliban... yalan yanlış çok sayıda bilgi kirliliği hücum ediyor. bu hücumları göğsünüzde yumuşatıp evet doğru, hayır yönlendirme içeriyor ayrımı yapabilmeniz için afganistan ve taliban dosyasını açıyorum. büyük afganistan dosyasını...


her şeyin başlangıcı: yıl 1919

atatürk'ün samsun'a ayak bastığı yıllar. aynı dönemde afganistan ingiliz manda yönetiminden kurtulup tam bağımsızlığını elde ediyor. belki de o öyle zannediyor. o dönem islam devletlerinde laik ve batı taraftarı kişilerin iktidara gelmesi yaygın bir uygulama. oyun kurucu değilseniz, ağacın gövdesine dahil değilseniz kıyıda köşede kalmış yapraksanız sık sık yaprak dökümü mevsimi gelir. rüzgar nereden eserse bir o yana bir bu yana savrulursunuz. bu durum afganistan, türkiye, pakistan gibi birçok ülke için geçerli. o dönem orta doğuda laik islam rüzgarları esiyor. başkent kabil de bu laik ve batı etkisindeki dönemi anlatan çok güzel bir bina var: dalu aman sarayı... türkçe anlamı barış sarayı. şu an üzerinde şiddetli bir savaşın izlerini taşıyor oluşu tuhaf ve trajik bir durum.


rönesans tarzında yapılan daru aman sarayı 1919'dan 1929'a kadar hüküm süren kral amanullah tarafından yaptırılmıştır. kral amanorah afganistan'daki modernleşmenin babasıdır. kral iktidara gelir gelmez ilk işi afganistan'ı imparatorluk mezarlığı olarak bilinmesine yol açan dağlık ve birbirinden kopuk coğrafyasını bir araya getirmek için ciddi ve iddialı bir demir yolu projesine girişmek oluyor.

"demir ağlar ile ördük, ana yurdu silbaştan"

neoklasik tarzdaki saray yanında parlamento binası ve çeşitli yönetim binaları da aynı şekilde batılı usullere göre inşa edilmiştir. kral yönetimin başında olduğu 10 yıl içinde afganistan için kadınların eğitim alma ve seçimlere katılma konusunda eşit haklara sahip olduğunu ilan eden bir anayasa ilan etti. afgan halkı, kral amanullah'ın reform önlemleri karşısında şok oldu ya da daha doğrusu öfkelendi, çünkü bu politikalar, afganistan'ın geniş kırsal bölgelerini kontrol eden aşiret büyüklerinin ve toprak ağalarının çıkarlarını etkiledi.

kral amanullah toprak reformunu devreye sokup üretimi artırmak geliri genele yaymak böylece halk desteğini artırmak istedi. bu yaptıkları ile halk kısmen rahat nefes almaya başlasa da toprak ağaları aşiret liderleri iyice diş biler hale gelmişti. kral geri adım atmadı. ya feodal yapıyı komple silecek ya da kendi silinecekti. feodal yapının ortadan kalkmasının formülü ise ulaşım ve ticaretti.

bir beka meselesi olarak demir yolu ve bunun imkan vermediği yerlerde ise karayolu inşaatlarını hızla tamamlamaya çalıştı. ve maalesef bu hız yüzünden yolllar yeterince iyi planlanmamış biçimde yapıldı. yani yollar hızla yapılmak istenirken özensiz yapıldı. hız kazandı, kalite kaybetti. ulaşım modernizasyonu çalışmaları ile eş güdümlü tarımı modernleştirmek de istemiştir. bir yandan tarım makineleşiyor bir yandan da bu makineler ve artan üretimin nakliyesi için yol ihtiyacı daha da artıyordu. ancak o dönemde yol yapım kalitesi iyi değildi ve bakım maliyeti yüksekti.çiftçiler yola at ve eşek sürerlerse yol zarar görüyordu. bu yüzden polis ve asker yolları korumak için devriye gezmeye başlamış. kurallara uymayanları tutaklamaya kadar giden şekilde cezalandırıyordu. bu anlamsız bir hareketti.

halklar halk için ama halka rağmen olan kararlardan hoşlanmaz. bu toplumda bir fay kırığı yaratır. günün birinde deprem oluşturacak bir fay kırığı... afganlar kendileri için yapılan ama onlardan korumak için yasaklanan yol mevzusuna çok kızdı: "ülke bizim iyiliğimiz için yollar yaptığını iddia etti, yollar tamir edildi ve bizim tarafımızdan kullanılmalarına izin verilmedi." sonuç olarak köylüler yolları paramparça etti. asker topluca yapılan bu eylemlere karşı koyamadı. bu halk gözünde devletin gücünün bir sınırı olduğunu göstermişti. halka, özellikle yerel güç odaklarına cüret kazandırdı.

kral amanullah'ın zamanında yapılan ve feodal yapıyı bozmak ve bir ulus devlet haline gelmek için girişilen dev projelerden bir diğeri ise, sulama sorununu çözmek için ülke çapında bazı büyük hidroelektrik santralleri inşa etmekti. kral bunu yapmayı çok istedi, ancak bu da geleneksel afgan kırsal toplumunda çok yüksek bir sınıf olan mirab'ın çıkarlarını etkiledi.

mirab nedir? mirab su bölücü demektir. afganistan su kaynakları çok kıt bir ülkedir. köyler arasında su için rekabet etmek için büyük çaplı savaşlar olur. sonunda herkes bu sorunu çözmek için saygın bir kişiyi arabulucu olarak kabul eder. bu ara buluculara mirab denilir.
mirab farklı köyler arasında koordinasyonu sağlar.

bu nedenle, afganistan'ın kırsal kesimlerinde, aşiret büyükleri ve dini liderlere ek olarak mirab sınıfı da çok etkili bir başka sınıftır. mirablık babadan oğula geçer. ancak hidroelektrik santrali ve su kemerini onarmak, mirab sınıfının ayrıcalıklarını ortadan kaldırmakla eşdeğerdir. mirab, bu yüzden köylüleri isyana teşvik etti. örneğin yerel mirab, baraj yapıldıktan sonra bir sonraki eyalete su verilmesine öncelik vereceğini palavrası ile halkı kandırdı. üstelik kral yine bir hata yaptı. hidroelektrik santrallerinin yatırım sorununu çözmek için su ücretleri toplamayı teklif etti. mirab, eskiden nehirden su topladıklarını, oraya gitmek için su parası ödemeye gerek olmadığını allah'ın suyunun satılamayacağını anlattı.

bu su ve su parası mevzusu daha önce yol konusunda cürret kazanan afganistan'ın kırsal kesimlerindeki geleneksel elitlerin ve kazanılmış çıkar gruplarının, sıradan çiftçileri yanına alarak kral amanullah hükümetine karşı ulusal bir ayaklanma başlatmaya teşvik etmesine yol açtı.

büyük resmi görmeyen halkın küçük resimdeki yani kendi hayatlarındaki ilk planda olumsuz gibi duran değişikliğe reaksiyon gösterip köklü iyileşmeden olması... acı diye şurup içmeyen çocuk davranışı. kral devrilip yerine babası nadir sha geçti. ondan sonrada kral zahir iktidar oldu. kral zahir 20 yılı aşkın yönetimde kaldı.

bu son 2 kral döneminde reformlar durdu

bu iki kral halka rağmen halk için reformlar yapmayıp daha popülist politikaları benimsedi. zahir'in 20 yılı aşkın saltanatı boyunca, modern afganistan'ın en istikrarlı yönetimi sırasında afganistan ne modernleşti ne de yerel çıkar yapısına dokunmadı. hatta feodal yapı yeniden güç kazandı.

fakat ondan sonra iktidara gelen kuzeni prens davut farklıydı. kurucu felsefeyi benimsemişti.
başta kırsal alanlar olmak üzere tüm toplumsal yapıyı sarsan mevcut çıkar grubu reformları onun döneminde ortaya çıkmıştır. prens davut'un başkanlığında sosyalist modernleşme reformunu, tarımın kollektifleştirilmesini ve sovyet modeline uygun büyük ölçekli sanayileşmeyi önerdi. bu öneriler kurucu ideallerin temel felsefesinden tam olarak kopma olmasa da sovyet yanlısıydı.

o dönemde gezintiye çıkalım

1960-1970 arasası afganistan iran ve ırak kadınlarına ve giyimlerine bakalım.


prens davut döneminde afganistan tehlike bir yol ayrımına girip, denge politikasından ayrılıp rusyaya angaje olan bu politika afganistan'ın kaderini değiştirdi. davut iyi niyetliydi. sovyetler birliği'nin onların komşularıydı. ona göre sovyetler birliği'nin de afganistan ile iyi bir ilişki kurmak ülke çıkarlarına uygun olabilirdi. afganistan sovyetler birliği'ni taklit etmeye başladı. şehirlerde büyük ölçekli sanayi yapmak ve afganistan'ı hızla modern bir ülkeye dönüştürmeye kırsal alanlarda ise feodalitenin azalıp kollektif çiftliklerin kurulması denendi. bu uygulamalar sovyet taklidinin yanında birazda dost ve rakip mısırın o dönemler oldukça havalı kralı nasır'ı taklit etme özellikleri de taşıyor.

afgan-amerikalı bir bilim adamı olan tamim ansary, "kuralsız oyunlar" isimli kitabı bu dönemi çok güzel anlatır. afganistan'daki kentsel ve kırsal alanlar arasındaki çelişkileri, özellikle kırsal ve kentsel seçkinler arasındaki çelişkiyi detaylı biçimde inceler bu kitap.

bu inceleme türkiye modernleşmesi ama bu modernleşmeye ayak direyen coğrafya olarak afganistan'a benzeyen doğu ve güneydoğu anadolu bölgelerimizi anlamak için oldukça faydalı.

afganistan'da kraliyet ailesi tarafından temsil edilen kentli seçkinler, ülkeyi sovyet modeline göre modernleştirmeyi düşünüyorlar. aynı zamanda afganistan'daki kırsal seçkinler, özellikle kırsaldan sınavları geçen ve ülkenin en yüksek kurumlarına giren seçkin öğrenciler, afganistan'a nereye gidileceği konusunu da tartışıyorlar. o zamanlar afganistan'da islam dini bir gelenek olarak saygı görse de, aslında 1960'lardan sonra afgan hükümeti daha aşırı dini fikirlere karşı temkinli bir durumdaydı. o zamanlar afganistan'daki kabil üniversitesi, ülkenin en yüksek kurumuydu ve oldukça iyi bir araştırma eğitimi verirdi. bu nedenle, bir lisans derecesinden mezun olduktan sonra birçok öğrenci ya avrupa'ya ve amerika'ya gidebiliyordu. zengin ailelerin büyük çoğunluğu aynı zamanda bazı kırsal seçkinler, aşiret liderleri, kırsal mirab'ın çocukları eğitimlerinin devamı ya da ilk iş tecrübeleri için amerika birleşik devletleri'ne veya avrupa'ya gitti. fakat ülkede sadece bu tarz imkan olarak geniş aileler yok. çok parası olmayan zengin köylü ailelerin çocukları da var. bunların yurt dışında eğitim almak için tercih ettikleri yer mısır'dır. mısır, islam dünyasında büyük etkisi olan kahire'deki el-ezher üniversitesi de dahil olmak üzere tüm arap dünyasının merkezidir. o zamanlar el-ezher üniversitesi, nasır'ın arap sosyalizmine karşı mısırlı aşırı milliyetçiler, özellikle entelektüeller için bir üstü. modern islam düşüncesinin tüm tarihine bakıldığında, 20. yüzyılın ikinci yarısından pek çok temsili şahsiyet el-ezher üniversitesi'nden mezun olmuştur. ve mısır'a gelen bu uluslararası afgan öğrenciler, çeşitli kitap kulübü çalışma toplantılarına katılarak yasaklı kitapları ve hapisteyken popüler olan seyyid kutup gibi yeraltı el yazmaları üzerinde çalıştılar. talibanla benzer ideolojiye sahibiz denirken asıl anlatılan aslında bu.

20. yüzyılın ikinci yarısından modern islam düşüncesinin temelini atan tüm siyasi figürler neredeyse hepsi ya el-ezher üniversitesi'nden mezun olmuştur ya da mezun olanlardan ders almıştır.

islamcılığın bir hizbi olan kutubizm, esas olarak müslüman kardeşler'in son lideri seyid kutub'un düşüncelerinde kök salmıştır ve esas olarak onun "yol işaretleri" adlı kitabında detaylandırılmıştır. kutubizm, saldırgan cihadı (saldırgan cihat) teşvik eden aktif bir cihatçılık olarak kabul edilir. günümüzde de kutubizm, islamcı aşırılık yanlıları ve teröristler aracılığıyla yayılıyor.örneğin, usame bin ladin bir keresinde kutubizmi bir propaganda olarak zikretmişti.

mısır'da ve çeşitli arap ülkelerinde eğtim alan bu öğrenciler afganistan'a dönüp geleneksel kırsal kesimdeki çıkar gruplarınında desteğini alarak sovyetler etkisine giren ülkeyi islamcı bir perspektifte sözde bağımsız politikalar üretmek için mücadele etmeye taraftar toplamaya başladı. bu mücadele sovyetler birliği 1989'da çekildiğini açıklayana kadar artarak devam etti.


sovyetler ülkeyi terk ettiğinde kazanılan bir savaş var sayılıyordu ama kayıp, belki yeni başlıyordu

çünkü kan dökülmüş, pandoranın kutusu açılmıştı artık. afganistan zaten bir mayın tarlasının yahut pimi çekilmiş bir bombanın üzerinde oturan bir ülke, bu bombayı ülkeye yerleştiren ise ingilizler. bu bombanın ismi afganistan pakistan sınırını oluşturan durand hattı.

bu sınır hem coğrafi olarak korunması imkansız bir sınır. hem de afganistan'daki peştun nüfusu ortadan ikiye bölüyor. mevcut haliyle afganistan çok anormal etnik yapıya sahip bir ülke. neden mi? anormal? çünkü ülkenin baskın bir etnik gruba yok. en büyük nüfusa sahip topluluk peştunlar ama bu grup yeterince büyük değil ve bu durumda çatışmalara neden olmak çok kolay. peştunlar afganistan'ın tüm nüfusunun yaklaşık %40-45'ini oluşturuyor. tacikler, hazaralar ve özbekler %30'dan fazlasını oluşturuyor.

bu dengesiz nüfus özellikleri, dağlık coğrafya ve savaş nedeniyle gerileyen eğitim ve ekonomik yapı bir araya gelince ülkenin ışıkları söndü. iç savaş içinde geçen yıllar... bu yılların en önemli özelliği rusya ile savaş sırasında ekonomin yok olması, uyuşturucu ve insan kaçakçılığı ve savaş ekonomisinin ülkenin en önemli iş kolu haline gelmesi. rusya gidip barış geldiğinde savaştan ve kargaşadan beslenen bu ekonomi yeni duruma uyum sağlayamadı ve kendi savaşını çıkardı.

80'li yılların sonu 90'ların başında sscb'nin dağılması sonrası afganistan'da güç dengesi batı yanlısı mesud'un yönünde gelişti. bir tacik milliyetçisi olan mesud ülke yönetimine geldi. başkente binlerce hazarı öldüren bu yeni başkan batı dünyasında kahraman olarak görülüyordu. fransızca başta olmak üzere birden fazla dil biliyor ve abd'nin orta asya'da kazakistan'dan başlayıp afganistan ve pakistan üzerinden hint okyanusu'na ulaşan bir gaz boru hattı inşa etme planına destek oluyordu. ancak 1992'de rejimin çöküşünden sonra, kısa süre sonra bir tarafta hikmetyar, diğer tarafta mesud ve müttefikleri ile ulusal güç, özellikle başkent durumu için rekabet eden bir savaş başlattı. hikmetyar daha sonra başkent kabil'i kuşattı ve mesud'u arayarak şehri teslim etmesini emretti. mesud itiraz etti. bu, mesud'un yanındaki bir afp muhabiri tarafından kaydedildi. konuşma daha sonra afganistan'da ve batı dünyasında yayıldı. hikmatyar, afganistan ulusal müzesi'nin üç katını havaya uçurarak şehre roketler fırlatmaya başladı.

iç savaş patlak verdiğinde, afganistan'ın sıradan insanları, 1980'lerde sovyetler birliği'ne karşı direnmelerinde sırasında onlara destek olan görece daha istikrarlı bir örgüt olan ve afganistan'ın tam bağımsızlığını savunan taliban saflarına katıldı. bölge güçlerinden iran'ın da devreye girmesi ve rejim ihraç etme hırsı taliban ideolojisini daha da güçlendirdi.

taliban ilk olarak kötülüğü cezalandıran ve ortadan kaldıran bir robin hood olarak ortaya görülüyordu halk arasında. bu görüşün kökeninde talibanın kurucu omar'ın 1994 yılında yerel savaş ağasının birliklerini, yerel okulu yağmalaması ve çok sayıda kız öğrenciyi kaçırmasına tepki olarak destekçileri ile köyün yardımına gitmesi ve savaş ağasını öldürüp kız öğrencileri kurtarması ile sağlamıştı. omar bu olaydan sonra peygamber efendimizden kaldığı rivayet edilen bir cübbeyi üzerine giydi ve dün gece peygamber efendimizin kendisine bir rüyada göründüğünü ve rüya üzerine bu saldırıyı düzenlediğini zaferin müjdelenmiş bir zafer olduğunu ilan etti. omar halk arasında bu olaydan sonra artarak devam eden bir popülerliği oldu.

"taliban" ismi aslında çoğuldur. tekil hali "öğrenciler", özellikle de dini okullardaki öğrenciler anlamına gelen "tarib" dir. bu öğrenciler kuran hakkında çok az şey biliyor ve öğretiliyor olsa da içgüdüsel dini fanatizmi artıracak telkinler ve ayinler bolca yapılıyor. beşeri ve fen bilimleri eğitiminden de uzak tutulan bu öğrenciler gerçekten bir ülkenin başına gelirse neler olacağını taliban'ın 1996'dan 2001'e kadar süren beş yıllık yönetimi cevap bulabiliriz.

yıkım ve yozlaşma: taliban

1996 ile 2001 yılları arasında iktidarda kaldılar. ve gerek beşeri bilimlerden uzak oluşları gerekse yönetim tecrübeleri olmamaları nedeniyle bu yönetim döneminde siyasi istikrar olsa bile ülke hızla geriye gitmeye devam etti.

özellikle 2000 senesi afganistan için kötü bir yıldı. yaşanan büyük çaplı sel felaketi o yılın tarımsal üretiminin büyük kısmını yok etti. taliban dış dünyadan yardım istedi. şeytan olarak gördüğü batıdan, pakistan'dan, yozlaşmış olarak gördüğü islam ülkelerinden. fakat kimse yardım etmek istemedi. bu taliban da tarifsiz bir öfke oluşturdu: biz yalnızız. kendi işimizi kendimiz çözeriz mantığı ile ünlü buda heykelini yıkma kararını aldı.


ülkenin başına gelen felaketin kökeni bu puttu

oysa 4 senedir iktidar da olan bir partilerdi. bir sel ile yıkılan ekonominin sorumlusu cansız bir taş değil canlı olan kendileri idi. ama sorumluluk kabul etmeyen ama yetki talep eden bir kültürden geliyorlardı. yetki kendilerinin sorumlu onlara yardım etmeyen dış dünya sele yok açan taş vs idi. unesco tarih mirası bu heykel yıkıldı ama ülke üzerindeki kara bulutlar dağılmadı. 2001'de ikiz kulelerin yıkılması, amerika'nın saldırısı ve taliban rejiminin çökmesi....

uzun süren abd işgali ama büyük birkaç kent dışında istikrarın sağlanamaması. kayıp ve eğitilmemiş yeni kuşaklar. yeşil enerjiye dönüş, kazakistan hint okyanusu doğalgaz boru hattı isteğinin artık yok olması, abd'nin pasifiğe odaklanma isteği ve bölgeyi rusya'ya bırakması. yeşil enerjinin olduğu dünyada orta doğu bir ülke için ancak yüktür. bu yükü istiyorsa rusya alsın düşüncesi...

son saldırlarda 1919 yılında yapılan batıya dönük saray neredeyse tamamen yıkıldı. taliban yine bir zafer kazandı ama afganlar bir kere daha kaybetti. barış sarayı yıkıldı bir kere artık o topraklar kana doyana kadar savaşa göz yaşına devam.

en çok da kız çocuklarının göz yaşına...