2020'leri Domine Etmek İsteyen Takımların Uygulaması Gereken Taktik: Piston Futbol
konumuz tamamen üst düzey futbolda başarıya odaklı, yerel ligler ve kupalardan bahsetmeyeceğim yani.
malumunuz futbol 2009 yılıyla birlikte yeni bir döneme girmişti; robotik futbol. guardiola'nın barcelona'da geliştirdiği bu kahrolası sistemde takımın başarısı artık yıldızların değil vasat üstü oyuncuların iyi oynamasına bağlıydı. yani artık maçların kaderini çoğunlukla yıldızlar değil düz oyuncular değiştiriyordu. bu sebeple de, 2010'ların futbolunda tartışmasız şekilde elit diyebileceğimiz çok az futbolcu var; messi, ronaldo, iniesta, xavi, ibrahimoviç. oysa 2000'ler öyle miydi? (bkz: 2000'li yıllardaki fantastik futbol dünyası)
aynı dönem robotik futbolun panzehiri diyebileceğimiz, aslında daha da kahrolası olan materyalist futbol palazlandı. mourinho'nun yarattığı, oturmuş bir sistemi olmayan, temeli rakibin durumuna bağlı alınacak aksiyonlara dayanan bu futbol 2010'da mourinho'nun inter'iyle ve 2012'de di matteo'nun chelsea'siyle şampiyonlar ligi kupasını kaldırdı, ikisi de yarı finalde dönemin trendi robotik futbol oynayan barcelona'yı elemişti.
2010'ların ilk yarısını robotik futbolla barcelona domine ederken materyalist futbol da kendine hatrı sayılır bir yer edinmiş oldu ve 2010'ların ikinci yarısını domine edecek futbolun geçiş sürecini başlattı. barcelona'nın bile son 2 yılda değişen kadrosuyla yavaş yavaş robotikten materyalist futbola doğru kayışını izlemekteyiz. ancak materyalist futbol da artık kendisine eskisi kadar yaşam alanı bulamıyor zira mourinho, simeone gibi başat temsilciler şampiyonlar ligi'nde git gide düşen bir grafik çiziyorlar, di matteo, rudi garcia gibi hocaların ise esamesi okunmuyor.
çünkü 2010'ların ikinci yarısını domine edecek yeni bir sistem belirdi: metodik futbol
conte ve allegri'nin başını çektiği, materyalist futbolun biraz süslenmiş hali olan bu sistemi benimseyen hocalar fizik kalite ve pozisyon bilgisine ağırlık veriyor, yıldızlara imtiyaz tanımadan herkesin bu disipline uymasını bekliyor. büyük takımların alıştığımız üzere ana bir taktiği varken bu hocaların kesin bir ana taktiği yok, rakibe göre belirliyorlar, savunmanın sağlamlığından emin olmak birinci amaçları. gerekirse bütün maç kapanıyorlar, gerekirse maçların küçük küçük bölümlerinde saldırıyorlar, gerekirse hiç dikine gitmeyip sadece kontratak kovalıyorlar, tamamen rakibe bağlı. maçlarda rakiplerinin bu kadar etkisiz kalmasındaki temel sebep de bu. bu şekilde kamuoyunun sürpriz bulduğu büyük galibiyetler alıyorlar. tam bu tanıma uyan, bu sezonki şl çeyrek finalinde juventus'un barcelona'yı 3-0 yendiği maç 2010'ların futbolunun el değiştirdiği maçtır. artık devir guardiola'ların, mourinho'ların, simeone'lerin değil, allegri'lerin, conte'lerin, emery'lerin, jardim'lerin devri.
son birkaç yıldır zaten belli olan şey; hangi düzende ve hangi felsefeyle oynarsanız oynayın, düz oyuncuların maç içinde sergilemesi gereken asgari bir performans çıtası var. bu çıtaya erişemeyen bir takımda yıldızlar ne yaparsa yapsın takımı uzun vadede kurtarmaya yetmiyorlar. yani artık "alex alsın takımı şampiyon yapsınlar, sneijder uzaktan sallasın kupa gelsin"ler bitti. aurelio'n atiba'n varsa bile yetmez, formsuz bir sezon geçirirlerse şampiyonlukları unutun. metodik futbolun başarılı olmasının sırrı işte bu gerçeğe önem verip düz oyuncularından maksimum verimi almaya ağırlık vermesinde yatıyor. bu sistemde kante, alex sandro, fabinho artık hazard, dybala, mbappe'den daha kritik oyuncular.
önümüzdeki yılları domine edecek olan metodik futbolu alt edecek tek bir düzen var: piston futbol
jupp heynckes'in 2010'ların başında bayern'e oynattığı, klopp'lu dortmund'un takip ettiği, rakibi prese boğan ve sürekli dikine gitmeyi hedefleyen boğucu sistem.
piston futbol zirvesini 2012-13'te şl yarı finalindeki barcelona-bayern ve real-dortmund eşleşmelerinde yaşadı, bayern ve dortmund biri robotik biri de materyalist futbolun ana temsilcileri olan takımları ezdi geçti, çünkü düz oyuncuları piston gibi sürekli dikine oynadı durdu. barcelona robotik, sürekli top çevirmeye çalışan futbolu ve messi, iniesta, xavi gibi yıldızlarıyla, real ise mourinho'nun sistemsiz sistemi ve ronaldo, mesut, di maria gibi yıldızlarıyla karşı koymaya çalıştı ama bayern ve dortmund'un düz oyuncularının bu performansı karşısında hiçbir şey yapamadı ve yıldızları sahadan silindi. piston futbolun iki temsilcisi şl finalinde karşı karşıya gelmiş, bayern kıl payı kupayı almıştı.
dünya futbolu o dönem robotik ve materyalist futbolu adeta parçalayan piston futbol'u tam keşfetmişti ki, bayern tarihin kırılma anı olacak bir hamleyle heynckes'in yerine guardiola'yı takımın başına getirdi; robotik futbolu dünyaya sunan adam. bayern yerel ligde farklı skorlar alsa da eski tadını asla vermeyen içi geçmiş bir barcelona'ya dönüştü ve şl'de başarılı olamadı.
piston futbol boşta kaldı, yeni uygulayıcısını bekliyor
nasıl 5 senedir barcelona taklit edildiyse, şimdi de herkes chelsea'yi, juventus'u taklit edecek. o yüzden, 2020'leri domine etmek isteyen takımların, önündeki 10 yılını üzerine inşa etmesi gereken futbol 2012-2013 sezonundaki bayern usülü piston futboldur ve futboldaki yeni dünya düzeninde biz türk takımlarını da avrupa'da başarıya götürecek felsefe budur.
gegenpressing yanılgısı
piston futbol gegenpressing değil. piston futbol bir oyun felsefesi. gegenpressing ise bir top kazanma stratejisi, yani piston futbol'un sadece (tercihe bağlı) alt kümelerinden biri. örnek vermek gerekirse; nasıl ki fatih terim ve aykut kocaman'ın ikisinin de takımlarının topa sahipken sabırlı - top rakipteyken tempolu oluşu ikisinin de aynı oyun felsefesine sahip olduğu anlamına gelmiyorsa, her gegenpressing yaptıran piston futbol oynatıyor, veya her piston futbol oynatan gegenpressing'le top kazanmaya çalışıyor anlamına gelmez.
ilerde bu futbolu hangi hocalar oynatabilir: piston futbol çok yüksek efor ve aynı zamanda pratiklik gerektiren bir tarz, günümüzde bu futbolu üst düzeyde sadece klopp liverpool'a oynatabiliyor. tabana yayılması kolay olduğu kadar zor.
zor çünkü a sınıfı teknikten ziyade yüksek zeka ve çabuk+doğru oynama becerisi gerektiriyor, buna sahip oyuncuları yetişkinler içinden seçerseniz minimum 500 milyon euro harcarsınız.
kolay çünkü bu felsefeye uygun tarzdaki (hocasından oyuncusuna) gençlere yatırım yaparak full kadro kurabilirsiniz. artık oyuncuları bireysel geliştirmekten ziyade onlara taktik değişimlere uyum gösterme kabiliyeti katmanın daha önemli olmaya başladığı futbolda bu yönde atılım yapanlar kazanacak. o yüzden bu felsefenin tohumları günümüzde yetişkin takımlardan ziyade altyapıda atılabilir, dolayısıyla bunu yapan bazı kulüplerin alt yaş takımlarında hocalık yapan federico coppitelli, bo svensson gibi genç hocalar şimdiden baş göstermeye başladı, ilerde üst düzey lisans alırlarsa bu felsefenin temsilcisi olabilirler.
bu sistemin top hakimiyetine önem vererek yüksek presten bir nebze ödün veren temsilcileri:
(bkz: marco rose) (bkz: savo miloşeviç) (bkz: murad musaev)
tam tersi; fizik güce daha çok önem verip dikine oyundan bir nebze ödün verenler:
(bkz: sergio conceiçao) (bkz: roger schmidt) (bkz: valerien ismael)
ülkemizde ise, eksikleri olsa da buna uygun (şimdilik) tek aday okan buruk: