3 Aydır Polonya'da Olan Birinin Oranın Gündelik Yaşamına Dair Fark Ettiği Şeyler
3 aydır polonya'dayım. burada uluslararası kurumsal bir şirkette çalışıyorum. çok da ufak bir şehirdeyim.
1. çok basit şeyler hariç tek kelime lehçe bilmiyorum. iş yerinde de sosyal ortamımda da sürekli ingilizce konuşulduğu için dil geliştirme imkanım olmadı. ancak buna rağmen bir kez bile ırkçılığa maruz kalmadım. ne kadar polak tanıdıysam hepsi her seferinde yardımcı oldular. corona geçirdim, ev arkadaşım iki polak bana öyle bir baktılar ki aklınız durur. çorba mı yapmadılar, yemek mi getirmediler, meyve mi almadılar. anneme attım yaptıkları şeyleri kadıncağız ağlayacaktı. ve ben bu insanlarla sadece 2 hafta önce tanışmıştım. shift'li çalıştıkları için de merhaba merhaba'dan ileriye gitmedik. ırkçılık her yerde vardır, ararsanız bulursunuz. zira arayan mevlasını bile buluyor. siz pozitif bir insan olduğunuz sürece çok az karşılaşırsınız bence. kişilikle alakalı da olduğunu düşünüyorum biraz.
2. sağcı hükümet buraya özgü bir şey değil. tüm dünyada yükselen popülizmin normal sonucu. kadı ki burası katolik bir ülke ve gençler bu hükümeti desteklemiyorlar. türkiye'deki gibi durumlar yani. yaşlılar ve eğitimsiz kesimin oy vermesinden kaynaklı bir hükümetleri var. yöneticiler yüzünden türkleri suçlayamayacağın gibi popülist bir hükümet yüzünden de bir ülkeyi suçlayamazsın.
3. global bir şirkette çalışıyorum herkes arı gibi. herkes güzel iş çıkarıyor. bizim şirketteki kalitesiz işleri genelde ispanyollar, yunanlar falan yapıyor. onlar da aslında kalitesiz değil, sadece diğer işlerin yanında görece kalitesiz kalıyor.
bir tek yere bakıp tüm şirketleri ve tüm bir ülkeyi tembellikle suçlamak da tam türk işi. dön kendine bak derler adama.
hizmet sektörü problemli evet. bir bira istiyorsun yarım saatte dolduruyorlar. yemek yiyeceksin 1 saatte geliyor ama bilin bakalım ne yok? somurtan çalışan görmüyorsun. çünkü burada insanlar bizdeki gibi çılgın bir tempoda çalışmıyor. türkiye'de 5 dk da döner kesip kan ter içinde yemek servis yapan garsonlara alıştıktan sonra burası kötü görünebilir ancak ben cılkı çıkmış gibi çalışıp hızlı servis veren eleman yerine güler yüzlü ama yavaş iş yapan elemanı tercih ederim. en azından modumu düşürmez. duvar gibi bir suratla karşılaşmam. kasiyer yavaş iş yapıyor ama müşterilerle geyik de yapıyor. yani bundan dolayı sinirlenip sinirlenmemek sizin hayata olan bakış açınıza bağlı.
bundan sonra rastgele gidiyorum
covid umursanmıyor, bu bir gerçek. bu yüzden covid kaptım hatta. bunu biraz da polakların gururlu bir millet olmasına bağlıyorum. soğuk ülke vatandaşları, kendi bağışıklık sistemlerine çok güveniyorlar. tough people hesabı. ne diyebilirim ki, bu onlarla alakalı bir durum. en azından türkiye'deki gibi yarım yamalak maske takmak, saçma sapan ateş ölçmek gibi durumlar yok. direkt umursamıyorlar.
insan kalitesi de sizin takıldığınız insanlarla ve ortamla alakalıdır. ben zil zurna sarhoşken barda random bir sürü insanla tanıştım. biraz hızlı sosyalleşebilen birisiyim belki ondandır ancak barda tanıştığım birkaç yerel elemanla ertesi hafta sonu beraber tatra dağlarına falan geziye çıktık mesela. tüm ülke, eğitimlisi eğitimsizi, tanıştığım herkes doğa sporlarına ve edebiyata hakim. özellikle rus edebiyatı ile ilgili saatlerce konuşabilirsiniz herkesle. sportif insanlar çoğu, stravada üç kere trekking'e çıktım, hemen birileri ile tanıştık beni kendi gruplarına davet ettiler. birlikte bisiklet turu falan yaptık. insanlar satranç oynuyorlar, çok görüyorum. bir polak arkadaşımla cafede satranç oynarken başkaları geldi yanımıza hemen tanıştık kaynaştık. kulüplerine çağırdılar. gidemedim ama sonuçta çağırdılar. niş birkaç uğraşınız ya da hobiniz olursa rahatlıkla kaliteli insan bulabilirsiniz.
polonya eleştirilerinde madde kullanımı denilen şey ot arkadaşlar. ot dediğiniz şey artık tüm birinci dünya ülkelerinde kabul görmüş bir şey. spoiler vermek gibi olmasın ama yeni alman hükümeti otu yasallaştıracak. hard drug kullanımını bilmiyorum pek ilgilenmediğim için ancak türkiye'den yüksek olmadığını düşünüyorum.
yoruldum gerçekten. ipe sapa gelmez saçma bir sürü madde yazılıyor buradaki marketler ve sosyal hayat hakkında. yani lidl dediğin market pazar günleri açık. biedronka'ların çoğu pazar günleri açık. ülkede zibil gibi zabka var akşam 11'e kadar her gün açık. daha ne istiyorsunuz acaba? bizdeki gibi gece 3'e kadar açık marketler yok, evet...
ufak şehirlerde hayat biraz erken bitiyor bu doğru. can sıkıcı olabiliyor barların restoranların falan erken kapanması ama dediğim gibi niş bir hobin varsa bu arkadaşların takıldığı yerler genelde açıktır. insanlar bardır restoranttır bu işleri cuma ve haftasonuna bırakıyor genelde.
fiyatların da türkiye ile alakası yok. meyve sebze biraz pahalı ama malum iklim şartlarından dolayı bu. burada aldığınız maaşla sıkıntı çekmezsiniz. ben antrikot alıyorum pişirmeye hazır, baya löp et. 14 zloty. 14 zloty nedir abi? tl'ye çevirsen bile türkiye'den daha ucuz. domuz etin, balığı falan saymıyorum bile.
sokaklar falan da tertemiz. sigara içen çok insan olmasına rağmen yerlerde çöp namına bir şey görmek çok zor.
köy diye nitelendirdiğiniz polonya bizden özetle çok ileride arkadaşlar
bakmayın burayı kötülemeye çalışan arkadaşlara. kim bilir ne yaşadı da var gücüyle kötülüyor burayı. hollanda da aynı olur bu arkadaşlar için şili de. geçiniz yani.
ekleme: birkaç ek daha yapayım. çalışma şartları gayet iyi burada. yani mesain bittikten sonra kesinlikle tek bir kelime dahi edilmiyor işle ilgili. her şey bir kenara bırakılıyor. şirket partisinde başka departmandan birine bir şey soracak oldum, kadın gülerek suratıma bakıp ben şu anda o departmanda çalışmıyorum, pazartesi iş başı yapacağım o zaman sor dedi. mal gibi kaldım.
ekleme 2: sağlık sistemi berbat arkadaşlar. doktorları türk doktorların taşaklarını yesinler. özel hastanede bile gider gitmez tedavi olamama ihtimalin var. bu çok saçma ve kesinlikle değişmesi gerekiyor. bir de benzin biraz pahalı diğer avrupa ülkelerine göre ortalama olarak.