30 Yaşından Sonra Romantik Bir İlişkiye Bakışınızda Değişen Somut Şeyler

30 yaşından sonra aşk meşk işlerinin bittiğini düşünüyorsanız bir kez daha düşünmenizi öneririz.
30 Yaşından Sonra Romantik Bir İlişkiye Bakışınızda Değişen Somut Şeyler
You Will Meet Tall Dark Stranger (2010)

30 yaşından sonra aşk meşk işlerinin bitmesi... aslında bitmiyor, yalnızca formu değişiyor; siz aşkın önceki yaşlarınızdaki haline alışkın olduğunuz için afallıyorsunuz sadece. peki sahiden ne değişiyor 30'dan sonra?

kendin olarak kalmayı öğrenmek

ilk gençlik zamanlarında aşık olduğumuzda, aşık olduğumuz kişi için değişmeye daha yatkınızdır. bunda, o dönemler henüz kim olduğumuzu fazla bilmiyor, bir kimlik oturtmaya çalışıyor oluşumuz da etkilidir. bu noktalara takılmak yerine, yalnızca aşkın tadını çıkarmaya bakarız. oysa bilmeyiz ki eş zamanlı olarak bir "kendini bulma" arayışı içindeyiz. 30'lara geldiğimizdeyse, kim olduğumuzu ve ne istediğimizi öğrenmeye başlarız. bu da demek oluyor ki, biz olduğumuz gibi kalırken karşımıza çıkan insanlar ya bu halimizi kabullenecek ya da bekleme yapmadan ilerleyecekler.

olgunluk

bu kelime kulağa biraz sıkıcı geliyor biliyorum; fakat işler aslında öyle değil. 20'lerimizde yaşadığımız o vahşi, çılgın, tutkulu aşk güzel olmasına güzeldir; fakat genellikle çabucak parlayıp sönen bir alev gibidir. 30'larımızda, her akşam birlikte dışarı çıkmaktansa birbirimiz hakkında yeni şeyler öğrenmek daha çok ilgimizi çeker. bu durum size ilk bakışta daha sakin bir ilişki profili çizebilir; ancak olgunlaşmış bir aşkta her zaman daha fazla tutku ve samimiyet vardır.

ne istediğini bilmek

30'larımıza geldiğimizde artık bir partnerden tam olarak ne istediğimizi biliyor oluruz. üzerinde daha fazla düşünmeye ya da bize uygun olmayanla bir şeyleri oturtmaya, yetinmeye ihtiyacımız yoktur. bundan böyle seçici olan taraf bizizdir ve yalnızca kriterlerimize uygun kişilerle çıkarız. artık aşk konusunda ciddi olmamız etkilerini göstererek; bizi birçok berbat geçebilecek randevudan kurtarır ve doğru kişiyi bulma konusundaki şansımızı arttırır.

daha fazla kişisel alan

30'larımızda, sevgilimiz mesajımıza en geç yarım saat içinde cevap yazmazsa kendimizi yiyip bitirmeyi çoktan bir kenara bırakmış oluruz. birbirimizden ayrı çok daha fazla zaman geçiririz ve bu bizim için artık bir sorun olmaktan çıkmıştır. bu durum birbirimize aşık olmadığımızı değil, bilakis bu ilişki içerisinde kendimizi güvende ve rahat hissettiğimizi gösterir. iki tarafın da yalnızca arkadaşlarıyla dışarı çıktığı akşamlar vardır; sonunda eve, bize döneceğini biliriz, bizi yalnızca bu ilgilendirir.

kaliteli iletişim

iletişim kurmak ayda binlerce kez mesajlaşmak değildir. gerçek iletişim yüz yüze gerçekleştirilendir. eğer başarılabilirse aşk bizim için çok daha anlamlı bir hale geldiğinden, birbirimizle iletişim kurarken de çok daha anlamlı kelimeler seçeriz. gün içinde belki yine yazışırız; fakat bir köşede oturup birbirimize günümüzü nasıl geçirdiğimizden bahsetmek, ya da birbirimizden uzaktaysak telefonda saatler geçirmek (görüntülü konuşma ne büyük nimet.) bizi daha çok mutlu eder.

işleri ciddiye alma zamanı

nedense 20'lerimizdeyken, birlikte yaşamak ya da evlenmek için henüz vaktimizin olduğunu düşünürüz. 30'larımıza geldiğimizde ise, bu konuda aniden üzerimizde bir baskı hisseder; ilişkimizde hep bir sonraki adımı atmayı düşünmeye başlarız. aşkın verdiği en büyük sınavlardan biri herhalde budur. ciddi bir ilişkiyi her zamankinden daha çok isteriz. ailemiz ve arkadaşlarımız da "evlilik" ve "çocuk" gibi büyük kararlar almamız konusunda üzerimizde baskı kurarlar.

aşk yaralarının faydaları

bir şekilde 30'lu yaşlarımızı görmeyi başarabildiysek, zaten şimdiye kadar bolca kalbimiz kırılmış, fakat bizi öldürmeyen şey bizi güçlendirmiş demektir. 30'larımız artık yoğurdu üfleyerek yediğimiz ama aşıkken çok daha sağlam durabildiğimiz, hangi riskleri alıp alamayacağımızı bildiğimiz, çok daha seçici olduğumuz; fakat içimizi bir kez açtık mı eskisinden çok daha fazlasını verebildiğimiz bir dönemimizdir.

değişen romantizm anlayışı

20'li yaşlarımızdaki "romantik akşam" tanımımız, şehrin en yeni ve popüler içkili mekanında pahalı bir akşam yemeği yemekken; 30'larımızda bu yalnızca, birlikte kanepede uzanmışken tv kumandasını paylaşmak olabilir. gündelik hayatta iş ve diğer sorumluluklarla boğuşurken; iki kişi birlikte yalnızca dinlenmek bile mutluluk verici bir hale gelir. birlikte zaman geçirmek ihtiyacımız olan tüm romantizmdir.


serbest bırakamamak

30'lu yaşlarımızda ilişkiler konusunda üzerimizde hissettiğimiz baskı nedeniyle, aşkı serbest bırakmak bizim için eskisine göre daha zordur. 20'lerimizde, bitmiş bir aşkın ardından toparlanıp yeni bir aşka dair umut beslemek ve yeni birine bağlanmak çok daha kolaydır. 30'larımızda ise bitmiş bir ilişkinin ardından hemen ömrümüzün bundan sonraki yıllarını kafamızda kurgulamaya başlar, ileride yeni biriyle tanışıp tanışmayacağımızı merak ederiz. halbuki cevap genellikle "evet."tir. henüz ömrümüzün sonuna gelmemişken, daha sadece 30'larımızdayken aksini düşünmek zaten hatadır. içinde bulunduğumuz aşk bizim için doğru değilse, onu serbest bırakmayı öğrenmeliyiz; doğru aşk bizi zaten bulacaktır.

şeffaflık

30'larına gelmiş kimin tüm kusurlarını gizlemeye vakti var ki? bazılarımız hala imkansızı başarmak için uğraşsa da, çoğumuz bu konuda aşkta kendimizi güvende hissediyoruz. bir insanın yanında ne kadar rol yapabiliriz ki? örneğin bizim de sinirlenip küfrettiğimiz anlar olduğunu ne kadar saklayabiliriz veya sabah uyandığımızda göz altlarımızın mor olduğunu? aynı yatağı bile paylaştığımız biri arada bir geğirdiğimize mutlaka şahit olacaktır. duyduğunda en fazla biraz gülüp eğlenecek, sonra gelip yine bizi öpecektir. 20'lerin mükemmeliyetçiliği sona erdi, 30'ların kabulleniciliğine hoş geldiniz.

elalem ne der hapishanesi

beni yanlış anlamayın, 30'larımıza bile gelsek, başkaları hala burunlarını ait olmadıkları yerlere sokmaya çalışıyor olacak. mesele şu ki, biz artık kendimizle ve aşk hayatımızla daha mutluyuz. sevdiğimiz kişiyi, yalnızca ailemizin hoşuna gitmiyor diye kaldırıp çöpe atmayacağız. biz kendimiz için en iyi olanı istiyoruz ve başkaları bunu değiştiremeyecek; hele ki söz konusu aşksa.

aşkın derinliği

20'li yaşlarımızda daha çok; harika bir seks hayatı, birlikte çıkılacak seyahatler ve pahalı hediyelerle ilgiliyizdir ve bize bunları sağlayacak birinin arayışı içine gireriz. 30'larımızda aşk daha derin ve gerçektir. artık birlikte verilen mücadelelerle, aile kurmakla, birbirimizi mutlu etmekle ve hayallerimizi paylaşmakla ilgiliyizdir. aşkta ve yaşamda gerçekten neyin önemli olduğunu anladığımızda, yüzeysellik ortadan kaybolur. aşk 30'larımızda değişebilir; ama daha iyiye gider. keyfini çıkarmaya ve değişikliklere ayak uydurmaya bakın.

kaynak