309 Yıl Uyuyarak Pek Çok Kültürde Kendine Yer Bulan Yedi Uyurlar'ın Hikayesi

Yedi Uyurlar (Ashab-ı Kehf) kimdir, Yedi Uyurlar'ın isimleri nelerdir, Yedi Uyurlar kimden kaçmışlardır? Pek çok kültürde kendine yer bulan Yedi Uyurlar hikayesi için Hristiyanlığın ilk dönemlerine gidiyoruz.
309 Yıl Uyuyarak Pek Çok Kültürde Kendine Yer Bulan Yedi Uyurlar'ın Hikayesi

hristiyanlığın ortaya çıktığı ilk dönemlerde vuku bulduğu düşünülen yedi uyurlar (ashab-ı kehf) hikayesi şöyledir:

isa peygamber'e inanan ilk azizlerden biri, yedi uyurlar'ın kentine gelir, şehre girebilmesi için kapıdaki puta tapması istenince vazgeçer ve yakındaki bir hamama gidip burada işçi olarak çalışmaya başlar. bu sırada şehrin bazı gençleri ile dost olur ve onları tanrı'nın yoluna çağırır. gençler aziz'e inanır ve hristiyanlığı kabul eder. bir gece yanında bir kadınla birlikte hamama gelen kent valisinin oğlunu aziz içeriye almak istemez ve kovar. ancak oğlan dinlemeyerek içeriye girer ve ertesi sabah kadınla birlikte kamamda ölü bulunur. gençleri hamam işçisi aziz'in öldürdüğü düşünülerek peşine düşülür. aziz, hristiyanlığı kabul eden 6 arkadaşı ile birlikte bir çiftliğe sığınır, ancak yakalanmamak için çareyi dağlara kaçmakta bulur. yemliha, mekselina, mislina, şazenuş, mermuş, debernuş ve kefaştatuş adlı azizlere çiftliğin köpeği kıtmir de katılır. 

akşam sığındıkları bir mağarada derin bir uykuya dalarlar. valinin adamları ise iz sürerek kapısına kadar geldikleri mağaraya girmekten korkarlar ve girişini taşla örerek içeridekileri ölüme terk ederler. aradan 309 ay yılı (300 güneş yılı) geçer ve bir çoban yağmurdan kurtulmak için mağaranın girişini kapatan duvarı delerek içeriye girer ve yağmur durduktan sonra da gider. ertesi sabah tanrı, esbab-ı kehf'in ruhlarını bedenlerine geri verir ve uyanırlar. aralarından yemliha'yı gümüş bir para ile yiyecek almak üzere kente gönderirler. gencin elinde 309 yıl öncesine ait parayı gören esnaf, hazine bulduğunu sanıp kralın huzuruna çıkarırlar. aradan çok uzun zaman geçmiş, kent halkı hristiyan olmuştur. kral da hrıstiyandır. yemliha başlarından geçen olayları anlatınca kral bunun bir mucize olduğunu anlar ve eskab-ı kehf'i görmek ister. kent halkıyla birlikte mağaranın önüne giderler. yemliha arkadaşlarına haber vermek için içeriye girer, ancak bir daha çıkmaz. kral ve kent halkı içeriye girdiklerinde, hepsinin ölmüş olduklarını görür. 

kaynakça: ibrahim yüksel, şifalı firigya, afyon kocatepe üniversitesi yayınları

hristiyanlığın ortaya çıktığı ilk dönemlerde, roma imparatoru decius'un (dakyanus) zulmünden kaçıp mağaraya sığınan yedi uyurlar'ı konu edinen bu süryani miti, ne tevrat'ta ne de incil'de geçmemesine rağmen, kuran'da geçiyor; üstelik de bir sureye adını verecek kadar önem atfedilerek (bkz: kehf suresi). dolayısıyla yedi uyurlar kıssasının, mitolojiden teolojiye sıçramasında islâm'ın etkisi büyük.

lâkin bu hadisenin hem mitolojiyi hem de teolojiyi aşıp psikolojiye meyleden bir yönü var. bunun en büyük delili de hadisenin belli bir mekânla, kültürle ya da dinle sınırlanamaması. bırakın efes, afşin, tarsus, lice, arapkir gibi anadolu'daki onlarca yedi uyurlar mağarasını, azerbaycan, doğu türkistan, mısır, fas, suriye, yemen, ırak, afganistan, cezayir ve hatta ispanya gibi daha pek çok ülkede onlarca mağara, yedi uyurların mekânı olarak saygı görüp ziyaret ediliyor.

üstelik, mağarada uyuyup uyanmanın evrensel bir yönünün olduğu bu anlatının pek çok mitolojide tekrarlanmasından belli. örneğin: 

islamiyet öncesi türk mitolojisinde alpamış destanı
yunan mitolojisinde epimenides, psykhe)
çin mitolojisinde balıkçı adam
hitit mitolojisinde telepinus
hindu mitolojisinde vişnumuçhukundaurmila
yahudi mitolojisinde abimelekhoni ha meaggelilya
hristiyan mitolojisinde seven sleepers
islam mitolojisinde üzeyr kıssası (tevbe sûresi 9/30)


dolayısıyla, karakterler ve mekân değişiyor ama belli bazı unsurlar değişmiyorsa; mitolojiyi, teolojiyi aşıp psikolojiye, yani insan zihninin karanlık mağarasına inmek gerek. çünkü onca alengirli anlatıya rağmen, yedi uyurlar hadisesinde işin esasının şimdi yatayım yarın erkenden kalkıp ders çalışırım deyip uyuyarak gerçeklerden kaçmak hastalığına tutulmuş tipik öğrenci psikolojisinin alegorik bir anlatımı gibi geliyor bana. 

hatırlarsak, yedi genç zulümden kaçıp mağaraya sığınıyorlar ve "bu gece burada kalalım, sabah olduğunda ne yapacağımızı düşünürüz" deyip yüzyıllarca uyuyorlardı. üstelik ortada psikolojik bir durum olduğunun altını çizmek için mağaranın kapısına kıtmir'i, yani depresyonun en ünlü temsilcisi olan black dog'u koyuyorlardı. hayatın zorluklarına karşı çaresiz kalınıp depresyona düşüldüğünde, cenin pozisyonu alıp en güvenli yer olarak görülen ana rahmine dönmek isteği, tıpkı bir rahim gibi ıslak, nemli ve karanlık bir mağara içinde uyumak olarak kurgulanıyor. içeridekileri cezalandırmak için mağaraya girmeye çalışan kralı da penetrasyonda başarısız olan bir penis olarak düşünmek de cabası.

içinde mağara geçen mitolojik ve teolojik pek çok anlatının psikolojik ve hatta psikomitolojik bir yönünün olabileceğini düşünmek hayli ilginç sonuçlara gebe olabilir.