40 Saniyelik Skeçlerden Devrim Yaratan Bir Diziye Dönüşen The Simpsons'ın Hikayesi

Başlangıçtaki etkisi bugün azalmış olsa da; South Park, Rick and Morty ve daha pek çoğuna ilham olmuş efsane çizgi dizi The Simpsons oldukça önemli bir yer tutuyor televizyon tarihinde. Sözlük yazarı "diesel1907", yapım aşamasından yayın zorluklarına kadar Simpsons ailesine dair güzel bir tarihçe çıkarmış ortaya.
40 Saniyelik Skeçlerden Devrim Yaratan Bir Diziye Dönüşen The Simpsons'ın Hikayesi
Dizinin yaratıcısı Matt Groening ve metin yazarları. Fotoğraf: 20th Century Fox

türkiye'de taş devri olarak bilinen flintstones 1960 yılında amerikan tv kanallarında yayınlanmaya başladığında aslında çocuklara hitap eden bir çizgi filmden çok yetişkinlere hitap eden ve akşam prime time zamanı yayınlanan bir çizgi dizi olarak düşünülüyordu. çizgi dizinin ana karakteri olan fred cakmaktaş sigara ve alkol içiyor, çocuk programlarında gösterilmesi sakıncalı olabilecek bazı davranışlarda bulunuyordu ve bu ağır bir şekilde tepki çekince çizgi dizi epeyce yumuşatılarak çocukların izleyeceği versiyonu yaratıldı ve piyasaya bu sürüldü. 30 yıl boyunca da yetkışkinlere hitap eden hiçbir çizgi dizi yapılmamıştı.

portland'dan los angeles'a taşınan ve çizdiği sistem eleştirisi içeren karikatürler los angeles'ın çeşitli gazete ve dergilerinde yayınlanan matt groening 1987 yılında ilginç bir iş teklifi almıştı. o zamanlar amerika'da yayınlanan oldukça popüler bir komedi programı olan tracey ullman show'da reklam aralarından önce oynayacak 30-45 saniyelik kısa çizgi film skeçleri düşünülmüştü ve bu iş için matt groening uygun görülmüştü.

bugünküne nazaran berbat ötesi grafiklere sahip olan o günkü çizgi skeçlerde simpsons ailesinin günlük hayatından ufak kesitler gösterilmekteydi.


1989'da o zamanlar dizi yayınlamak için kurulan fox kanalında simpsons kendi programına başlayacaktı

30 yıllık aradan sonra yetişkinler için çekilen ilk çizgi dizi olan ve adeta bu janrayı baştan yaratarak south park, family guy gibi bir çok çizgi dizinin de önünü açan simpsons o günlerde yayına giren "married with children" ile beraber klasik amerikan aile yapısını, dinleri, devleti, okul sistemini, polisleri ve genel olarak sistemi eleştirdiği için özellikle dinci kesimden ağır bir tepkiyle karşılaşmıştı.

öyle ki dönemin abd başkanı george bush (baba olan) simpsons için "bizim hayalimizdeki amerikan aileleri simpsons'da gösterilen şeyden çok uzaktır" diyecekti. başkan bush'un eşi barbara bush da simpsons için "hayatımda gördüğüm en aptalca şey" diyecekti. bundan sonra bush ailesi ile simpsons ailesi arasında savaş çıkmıştı. mesela bir bölümde bart "biz tam olarak klasik bir amerikan ailesiyiz ve biz de herkes gibi ülkenin içindeki ekonomik depresyondan çıkmasını istiyoruz, başkan bush bizi böyle tanımlamak istemese bile" derken başka bir bölümde marge simpson barbara bush'a mektup yazacaktı.

şimdi bush ailesinin her hafta simpsons'da ayar manyağı yapılmasını düşününce akıllara bugünkü trump ile abd medyası arasındaki savaş gelebilir ama o zamanlar bunu yapmak gerçekten cesaret isteyen bir şeydi. bugün yüzlerce tv kanalı ve müthiş bir medya gücü var ama o zamanlar medya çok daha sınırlıydı ve devletten çekiniyordu. zaten simpsons'un yayınlandığı fox kanalı henüz yeni kurulmuştu ve simpsons'u yayınlayarak büyük bir risk alıyordu. mesela dönemin cnn yayın müdürü sonradan "o dönemde hiçbirimiz ırak savaşını eleştirmeye cesaret edemiyorduk çünkü vatan haini olarak yargılanmaktan korkuyorduk" diyecekti.

Baba Bush, dizide bolca mizah malzemesi olarak kullanılmıştı.

fox kanalı kuruluşunun henüz ilk yılında büyük bir zarar açıklamıştı ve kanalın ikinci yılında da dizi yazarları greve gittiği için sürekli eski dizi bölümleri yayınlamak zorunda kalmıştı. fox henüz 2. yılında iflas edip kapanma noktasına gelmişti ama simpsons'un popüler olması ve satılan lisanslı ürünler sayesinde kara geçmişti. özellikle 1990 yılında amerika'da günde 1 milyon tane simpsons temalı t-shirt satılmıştı (yılda 365 milyon yapar, bu da o dönemki abd nüfusunun çok üzerindeydi).

1992'de seçimleri clinton kazanmıştı ve bush ağır bir yenilgi almıştı. bunun en büyük sebebi ülkenin içinde bulunduğu ekonomik krizdi ama bush'un simpsons ile girdiği savaştan da mağlup ayrıldığı kesindi (matt groening oregon'un toprağı sonuçta, yenilecek hali yok ya?).

simpsons kendisinden önce ve sonra hiçbir dizinin sahip olmadığı bir ayrıcalığa sahipti

amerikan televizyonlarında sansür olmadığı söylenir ama bu büyük bir yalandır. o dönemde her hafta tv kanalları yayınlayacakları program ve dizilerin yayıncılarına not yollayarak o hafta bahsedilmesi yasak olan konuların listesini veriyordu (belki bu uygulama hala devam ediyordur ama daha yumuşak ve gevşek şekildedir diye tahmin ediyorum). işte simpsons bunun tek istisnasıydı. fox yönetiminden hiçbir şekilde senaryoya karışmayacakları ve hiçbir sansür uygulamayacakları konusunda garanti alınmıştı. fox yönetimi simpsons'un o haftaki senaryosuna bakma hakkına bile sahip değildi. dizi yayınlandığında onlar da herkesle beraber o hafta işlenen konuyu ilk kez görmüş oluyordu. bu da müthiş bir ayrıcalıktı.

simpsons ailesinin üzerinde yaşadığı caddenin adı "evergreen" (dört mevsim yeşil kalabilen cam ağaçlarına verilen isim) caddesiydi. aslında bu ismin matt groening için daha büyük bir anlamı vardı. washington eyaletinde evergreen isminde yeni bir üniversite kurulmuştu ve bu okulda deneysel eğitim yöntemleri kullanılıyordu. ödev, sınav, not, dersten kalma, devamsızlık, kural gibi şeylerin olmadığı okulda öğrencilerden tek istenen şey yaratıcılıklarını kullanmalarıydı. söylendiğine göre kampüsün her yerinin hippiler tarafından işgal edildiği ve kampüsün 1 km ötesinden bile esrar kokularını duyabildiğiniz bu okul matt groening'in yaratıcılığını geliştirmekte önemli bir rol oynamıştı. matt groening'in bu okulda ilginç bir anısı olmuştu. sevgilisi olduğu kız kendisinin karikatürist olacağını öğrenince ömür boyu hippi ve çulsuz olacağını düşünüp onu terk etmişti. kızcağız matt'ın simpsons ve futurama'dan servet kaldıracağını nereden bilsin ki? kim bilir ne kadar pişman olmuştur.

simpsons'daki bir çok karakter ismi de portland'daki cadde isimlerinden geliyordu

(flanders caddesi, quimby caddesi, burns caddesi...vs). oregon'daki portland şehrinin kurucusu lovejoy isminde bir rahipti ve simpsons dizisindeki rahibin isminin lovejoy olması da tesadüf değildi. uzun yıllar boyunca simpsons'un hangi eyalette geçtiği merak konusu olsa da matt groening 2014 yılında sonunda ağzındaki baklayı çıkartıp dizinin esin kaynağının kendinin de doğup büyüdüğü oregon eyaleti olduğunu söyleyecekti.


şimdi biraz daha geriye gidiyoruz ve simpsons'un tv'lerde ilk kez gözükmesinin hikayesine bakıyoruz

yukarıda bahsettiğim gibi henüz simpsons'un kendi programı yokken tracey ullman show adlı programda 1 dakikalık kısa klipler şeklinde yayınlanıyordu ama bunun öncesi de var. matt groening los angeles'ta gazete ve dergilere karikatür çizmeye devam ediyordu ve los angeles'taki kaosu, karmaşayı, insanların yaşadığı ekmek kavgasını anlattığı "life in hell" yani "cehennemdeki hayat" serisi çok popüler olmuştu ve bir anda 50'den fazla gazete ve dergide yayınlanmaya başlamıştı. matt groening karikatür kitapları çıkartmaya başlamıştı ve karikatürlerinde sıklıkla gözüken karakterlerin lisanslı ürünlerini (oyuncak, anahtarlık...vs) çıkartıp satmaya başlamıştı. kendisine tracey ullman show'da yayınlanmalık animasyon siparişi verildiğinde biraz da tuzu kuruydu.

fox şirketi matt groening'in animasyonlarda life in hell serisindeki en sevilen ve popüler karakterleri kullanmasını istiyordu. matt groening ise bu karakterlerin tüm haklarına sahip olduğunu ve bu karakterlerden gelecek tüm ticari karlara ortak olmaması durumunda böyle bir şeyin mümkün olmayacağını söyledi. bu durumda fox'un programı için daha önce kullanılmamış yeni karakterler yaratılması gerekiyordu. eline kağıt kalem alan matt groening, eşi kendisini toplantı için fox'un ana binasına götürürken pek özen de göstermeden bart simpson'u çizdi. sonra homer ve ailenin geri kalanı da hızlıca çizildi. matt yolda yarım saatte yarattığı bu karakterlerin pek tutacağını sanmıyordu ve toplantıdan sonra eski karikatür işine geri dönüp arkasına bakmamayı planlıyordu.

Matt Groening'in Life In Hell serisinden.

matt groening dizideki babaya kendi babasının (ve sonradan doğacak oğlunun) ismi olan homer'i koyarken, dizideki anne'ye de kendi annesinin ismi olan marge'i koydu. lisa ve maggie matt'ın iki kız kardeşinin ismiydi. matt bart karakterini kendi çocukluğu olarak hayal etmişti ve böylece kendi ailesini çizmiş olmuştu. hatta homer'in babası abraham (abe) bile matt'ın kendi dedesinin ismine ve karakteristik özelliklerine sahipti. böylece karakterlerin çizim ve isimlendirme işi çabucak bitmişti.

fox bu yeni karakterleri çok sevmişti ve matt'e yüklü miktarda para ödemeyi kabul etmişti

ayrıca simpsons'un lisanslı ürünleri çıkarsa matt'e pay verilecekti. fox simpsons, married with children gibi toplum ve sistem eleştirisi yapan aykırı programlar yayınlayarak büyük bir risk alıyordu ama bunu yapmak zorundaydı. şirketin herkesin yaptığı işin aynısını yaparak öne çıkması mümkün değildi ve bir şekilde farklı bir yaklaşımla kendisini göstermesi ve eleştirilere kulak tıkaması gerekiyordu.

matt groening tarafından yapılan çizimler siyah beyazdı ve çizimleri renklendirip hareketlendirmek için bir animasyon firmasıyla anlaşılmıştı. simpsons ailesini ve dizideki karakterlerin büyük çoğunluğunu sarı renkli yapmak da soğuk savaş sırasında macaristan'dan abd'ye gelen bir göçmen tarafından kurulan bu animasyon firmasının fikriydi. seslendirmelere gelince, halihazırda tracy ullman show'da görev alan bazı aktörler bu işi üstlenmeyi kabul etmişti.

Dizide Homer ve daha pek çok karakteri seslendiren Dan Castellaneta


tracey ullman show beklenen etkiyi yapamamıştı ve ratingler düşük gelmişti. bazı yapımcılar bundan dolayı simpsons'u suçluyordu ve programın akışını aksattığını söylüyordu. tracey ullman'ın kendisi bile bu fikri savunmaya başlamıştı. fox'taki bazı yöneticiler simpsons'i programdan çıkartmayı teklif ederken bazıları da tracey ullman show'u tamamen iptal etmeyi düşünüyordu. bu da simpsons'un da sonu olacaktı.

simpsons'ın küllerinden yeniden doğmasını ve kendi tv programına sahip olmasını sağlayan iki isim var: james brooks ve sam simon. bu iki isim olmasaydı simpsons projesi tracey ullman show ile beraber tarihin tozlu sayfalarında kaybolmuş olacaktı. james brooks simpsons'un kendine ait bir programı olmasında önemli bir rol oynarken sam simon da perde arkasında dizinin yazar takımını yönetiyordu ve dizinin ilk 4-5 sezonunda matt groening'den bile daha büyük bir rol oynamıştı.

simpsons'ın yapımcılarılarının elinde tracy ullman'ın programında yayınlanmak üzere üretilmiş 30-40 saniyelik klipler vardı ve bunlardan 10-15 tanesini birleştirerek 10 dakikalık bir demo hazırlamaları mümkündü. bu demo en başta fox'un o dönemki ceo'su olan barry diller'a izletildi ama o pek etkilenmemişti. ayrıca animasyonun çok pahalı olduğunu söylemişti. yine de fox'un yöneticileri arasında simpsons'in başarılı olabileceğine inananlar vardı. hazırlanan 10 dakikalık videoyu izleyen (kanalın sahibi) rupert murdoch epeyce gülmüştü ama yine de programa kaynak aktarıp aktarmama konusunda kararsızdı.

fox bu simpsons'u ayrı bir program olarak yayınlayıp yayınlamamayı düşünedursun disney'in sahibi olduğu abc kanalı klibin bir kopyasını izlemişti ve hayranlık duymuştu. matt groening'e 13 bölümlük sipariş verilmişti ve bölüm başına 1 milyon dolar ödenecekti. koskoca disney'in simpsons'u beğendiği ve satın almaya hazır olduğu duyulunca program bir anda kıymete binmişti.

james brooks daha önce onlarca başarılı projeye imza atmıştı ve fox'ta da halihazırda bir çok başarılı projesi vardı. bay brooks'un kontrat yenileme vakti gelmişti ve fox kendisiyle kontrat yenileyemezse bir çok programı kaybedecekti. zaten geçmiş başarılarından dolayı kendisinin fox'ta kredisi sonsuzdu. james brooks hiç beklenmedik bir hamlede bulundu ve kontrat yenileme pazarlıklarında simpsons'u koz olarak kullandı ve yapımcılığını üstleneceğini söyledi.

fox simpsons için noel veya cadılar bayramına özel tek bölümlük teklif yapmak istiyordu

şirket daha sonra bu bölümün aldığı reytinge göre başka bölümlerin çekilip çekilmemesine karar vermek istiyordu ama disney şimdiden 13 bölüm garantisi vermişti. james brooks özel bölümlere sıcak bakmıyordu ve fox'un aynı disney gibi 13 bölüme söz vermesini istiyordu.

onlarca toplantı, aylarca süren pazarlıklar, iki tarafın da yaptığı blöfler, geri dönüşler, sağlı sollu ataklar sonunda fox'ta simpsons dönemi başlayacaktı. simpsons her ne kadar bir çizgi film olsa da gerçek amerikalıların gerçek dertlerini, işçi sınıfının yaşam mücadelesini, küçük bir kasabada yaşayan ev hanımından hindistan göçmeni süpermarket işleticisine kadar bir çok insanın hayat hikayesi anlatılacaktı. ürün çizgi film olmasına rağmen fizik kurallarına ve gerçekçiliğe mümkün olduğu kadarıyla uyulacaktı.

dizideki en ufak ayrıntılar bile ince ince düşünülmüş, haklarında haftalarca toplantı yapılmış, birçok kişinin görüşü alınmıştı. ailenin süreceği arabadan evinin dizaynına, homer simpson'un mesleğinden giyeceği kıyafete kadar her şey haftalarca süren toplantı ve tartışmalardan sonra karara bağlanmıştı. dizide herkes kendinden bir şeyler bulabilmesi için hem kız hem erkek çocuğa sahip olan çekirdek bir aile seçilmişti ve örneğin homer simpson karakteri her bölümde şişe şişe bira içerken aynı zamanda her pazar ailesini alıp kiliseye giden tipik bir amerikalı işçi sınıfını temsil ediyordu (homer: rakımı da içerim namazımı da kılarım). dizide tesadüf veya çelişki gibi gözüken en ince ayrıntılar bile aslında planlanarak özellikle o şekilde belirlenmişti. mesela hikayenin geçtiği kasabanın ismi özellikle "springfield" olarak seçilmişti çünkü abd'de 25 farklı eyalette springfield isimli bir şehir veya kasaba mevcuttu ve bunlardan hiçbiri "büyük şehir" sayılamazdı.

henüz ilk sezondayken bilgisayar teknolojisi günümüzdeki kadar gelişmediği için tüm çizimler ve renklendirmeler elle yapılıyordu ve bu da aşırı masraflı ve zahmetliydi. çizim işi güney kore'deki bir şirkete ihale edilmişti ve her bölümün çizimi aylarca sürebiliyordu. bu yüzden her bölümün yayınlanmadan en az 6 ay önce çizilmeye başlaması gerekiyordu. ayrıca çoğu zaman güney kore'den gönderilen çizimlerde hatalar ve eksikler olduğu için bunların düzeltilmesi gerekiyordu. güney kore ucuz işçilik için tercih edilmişti ama kalite o kadar düşük çıkmıştı ki (yanlış renk kullanımı, ses senkronizasyonu sorunu, animasyon kayması, frame atlaması, yanlış çizimler...vs) hataların düzeltilmesi ve bazı bölümlerin yeniden çekilmesi gerekmişti ve bu da masrafları arttırmıştı. ayrıca en iyimser tahminle ilk bölümün yayınlanması birkaç hafta gecikecekti. en kötümser tahmine göre de dizi daha yayına başlamadan iptal olacaktı.

dizinin ilk bölümü kaydırılacaktı ve onun yerine gösterime 2. bölümden başlanacaktı

neyse ki gecikmeli de olsa yayınlanan bölüm beklenenden yüksek reyting almıştı ve sonraki haftalarda da reyting grafiği artmaya devam etmişti. dizi kısa zamanda reytinglerde married with children'i geçmiş, tüm zamanların en çok izlenen fox programı olmuş, abd'deki reyting sıralamasında da ikinci sıraya kadar tırmanmıştı. en azından şimdilik dizinin iptal edilme riski düşüktü.

13 bölümlük ilk sezon sona erdiğinde fox'un en büyük pişmanlığı daha fazla bölüm için kontrat yapmamaktı. bu bölümlerin tadı insanların damağında kalmıştı ve herkes daha fazlasını istiyordu. bir sonraki sezonun bölümleri daha yazılmamıştı bile ve bu bölümlerin yayına hazır hale gelmesine en az 6 ay vardı. fox bu süreçte ilk 13 bölümü dönüp dolaşıp tekrar tekrar yayınlamaya başladı. dizinin tekrarları bile reyting sıralamasında üst sıralarda yer alıyordu.

ikinci sezon dizi perşembe akşamları yayınlanacak ve dönemin en popüler aile dizisi olan cosby show ile kapışacaktı. bu büyük bir riskti çünkü cosby yıllardır perşembe akşamları reyting sıralamasındaki liderliği kimseye bırakmıyordu ve cosby'nin karşısına hangi program çıktıysa kısa süre sonra yayından kalkmak zorunda kalmıştı. bu çok büyük bir olaydı, öyle ki los angeles times bile "yüzyılın savaşı: bill cosby vs. bart simpson" şeklinde manşet atacaktı. peki bu savaştan kim galip gelecekti?

cosby amerikan ailesinin pembe yüzünü temsil ediyordu

aile üyeleri birbirini seviyor, ne problemle karşılaşılırsa karşılaşılsın mutlaka işler tatlıya bağlanıyor, en ufak bir kötü davranışta aile bireyleri birbirinden özür diliyor, aile bireyleri işinde ve okulunda başarılı, topluma örnek olan insanlardı. zaten o dönemde married with children ve simpsons'a kadar piyasaya çıkan tüm aile dizileri bu şekildeydi. simpsons'da aptal, şişman, cahil ve işinde kötü olan bir baba, derslerinde kötü olan ve hocaların başına bela olan bir erkek çocuk, topluma uyum sağlayamadığı için mutsuz ve depresif gezen bir kız çocuk ve tüm aileyi bir arada tutmaya çalışan ama kendisi de defalarca kriz geçiren anne vardı. simpsons (ve married with children) daha kaotikti ama amerikan ailelerini daha gerçekçi bir şekilde temsil ediyordu.


simpsons'da hırka giyen, sürekli gülen zenci doktor (dr hibbert) bill cosby ile maytap geçmek için o sene kadroya eklenmişti ve sezon boyunca cosby'lere gönderme yapmak için bol bol bu karakter kullanılacaktı. bill cosby bir röportajda simpsons için "sırf bizi gömmek için uydurulan bir program" diyecekti ama sezon sonunda ratinglerde yenilince emekliliğini ilan etti ve yılların efsanesi cosby show sona erdi.

o yıl amerika'da en çok satan oyuncak bart simpson bebeği olurken, en çok satan poster bart simpson posteri oldu

üzerinde bart simpson'un resmi olan kupa bardaklar, saatler, tabaklar, anahtarlıklar, t-shirtler ve her türlü hediyelik eşyalar kapış kapış gidiyordu. bart simpson bir anda amerika'nın en büyük kahramanı haline gelmişti. bart simpson sadece okul müdürüne değil her türlü otoriteye (özellikle devlet ve sistem) karşı başkaldırmayı temsil ediyordu ve insanların polislere, patronlarına, devlet büyüklerine söylemek isteyip de cesaret edemediği şeyleri söylüyordu.

tv'lerde ilk kez bir çocuk okul müdürüne karşı sırıtarak ve gururla "taşşağımı ye" diyordu ve bu da eğitimcilerin tepkisini çekmeye başlamıştı. bazı okullarda bart simpson t-shirt'lerini giymek yasaklanmıştı ve akşam haberlerinde çeşitli okulların müdürleri isyan halindeydi ve bart simpson'un genç nesillere kötü örnek olup kötü alışkanlıklar aşıladığını savunuyorlardı.

fox'un telefonları susmak bilmiyordu ama gelen telefonların çoğunun tepkiyle alakası yoktu. henüz simpsons'un ikinci sezonu yayındayken fox'a günde 100'den fazla lisans teklifi geliyordu. dünyanın dört bir yanında birçok şirket simpsons logolu ürünler basıp bu pazardan pay almak istiyordu. daha dizinin ilk sezonu bitmeden 57 tane firmayla anlaşma yapılmıştı ve piyasaya yüzlerce simpsons ürünü sürülmüştü. henüz dizinin ilk sezonu bitmeden bu ürünlerin satışından 750 milyon dolarlık ciro elde edilmişti.

bundan kısa bir süre sonra müzik listelerini altüst eden "do the bartman" geldi. michael jackson'un yazdığı ve arka planda yardırdığı şarkı bart simpson tarafından söyleniyordu ve şarkının klibi aylarca mtv'de en çok izlenen klip haline gelmişti. şarkı yeni zelanda'dan hollanda'ya kadar bir çok ülkede en çok dinlenen şarkılar listesine tepeden giriş yapmıştı (şarkının linki aşağıda ama klibinin temiz ve kaliteli bir versiyonunu bulamadım).

The Simpsons (feat. Michael Jackson) - Do the Bartman

işin bir de negatif yüzü vardı

ırak savaşında amerikan askerleri roketlerin üzerine bart karikatürü çizip konuşma balonuna "eat my shorts saddam" yazıyordu. ayrıca piyasada birçok korsan simpsons ürünü vardı ve sorun sadece para mevzusu değildi. mesela bart simpson'un konuşma balonuyla ırkçı, cinsiyetçi, ayrımcı şeyler söylediği korsan t-shirtler ortaya çıkmıştı. bu da simpsons'u "toplumu yozlaştırmakla" eleştirenlerin ekmeğine yağ sürmüştü.

bu arada pasta büyüdükçe pastadan pay almak isteyenlerin sayısı da artıyordu. yukarıda bahsettiğim gibi simpsons kendi programına sahip olmadan önce tracey ullman show'un bir parçasıydı ve tracey ullman'ın fox ile yaptığı kontrata göre bu program için yaratılan tüm karakterlerin ticari hakkı ona ait olacaktı. bu durumda simpsons'daki tüm karakterler olmasa da en azından orijinal karakterler (simpson ailesi) ona ait olmalıydı.

bu karakterler ilk olarak tracey ullman show için yaratılmıştı ama yine de matt groening tarafından yaratılmıştı. sırf zamanında tracey ullman'ın programında ufak bir skeç yaptığı için ömür boyunca tüm gelirlerinden tracey ullman'a pay vermek zorunda olmak ona saçma geliyordu. fox da aynı fikirdeydi. aylarca süren tartışmalar ve pazarlıklar sonuç vermeyince iş mahkemeye intikal etti. mahkemeden çıkan karara göre tracey ullman sadece kendi yarattığı karakterlerden pay alabilirdi ve dizideki 2-3 yan karakter onun tavsiyesi üzerine yaratılmıştı. bu durumda tracey ullman'a çok ufak bir pay düşüyordu. normalde bir dizideki karakterlerden birinin alınıp ona ayrı bir program yapılması (spin-off deniyor) halinde orijinal dizinin yapımcılarına spin-off dizisinin gelirlerinden kar veriliyor ama burada diziden çok bir sürü skeçten oluşan bir show vardı ve bu skeçlerden simpsons tamamen bağımsız üçüncü bir parti tarafından yapılmıştı. tracey ullman ekibinin en başta simpsons'a sıcak bakmayıp, zaman zaman programın başarısızlığının suçunu bile simpsons'a attıktan sonra şimdi pastadan pay almaya çalışması tepki çekmişti.

1990 Emmy ödül töreninde Tracey Ullman.

simpsons'un çizgi film şeklinde olması bir çok problemi de yanında getiriyordu

mesela çoğu zaman dizi ve filmlerde bir çok sahne birden fazla açıdan çekilirdi ve editing sırasında hangi sahnede hangi açının hangi sıraya göre ve nasıl kullanılacağına karar verilirdi. çizgi dizide bunu yapmak çok zor, zahmetli ve pahalıydı çünkü aynı sahnelerin farklı açılardan farklı farklı çizilmesi gerekiyordu zira o dönemde animasyonlarda bilgisayarlar kullanımı daha emekleme aşamasındaydı. ayrıca dizilerde çoğu zaman son dakikada yaşanan fikir değişiklikleri veya senaryoda yapılan ince değişiklikler yüzünen bazı sahneler yayından kısa süre önce yeniden çekilirdi. çizim ve animasyonların aylarca sürdüğü çizgi dizilerdeyse bu imkansızdı. bu yüzden eldeki malzeme daha sınırlıydı.

bununla birlikte çizgi film olmanın getirdiği avantajlar da vardı. yapılabileceklerin sınırı yok gibiydi. karakterler dünyanın (hatta evrenin) herhangi bir noktasına gönderilebilir, belli bir noktaya kadar fizik kurallarının dışına çıkılabilir (her ne kadar bunu yapmama konusunda uğraşılsa da), normal dizilerde oyuncular için tehlikeli veya aşırı pahalı olabilecek sahneler çok rahatlıkla resmedilebilirdi. karakterler elastikleşebilir, homer bir gecede vücut çalışarak kaş yığınına dönüşebilir, karakterler uçabilir, kaçabilir ve akla gelen her şeyi yapabilirdi. üstelik yıldan yıla karakterler hep aynı yaşta kalabiliyordu ve hiçbir karakter yaşlanmıyordu. dizide geçmişe veya geleceğe bakan, karakterlerin gençleştiği veya yaslandığı flashback gibi sahneler kolayca çekilebiliyordu. bir bölümde hikayeye göre şehrin görünüşünün değişmesi gerekiyorsa baştan aşağı değişebiliyordu ve bir sonraki bölümde eski haline dönebiliyordu.

bununla birlikte normalde bir dizide yayınlansa aşırı tepki çekebilecek bazı sahneler hiç tepki çekmeden yayınlanabiliyordu. mesela homer simpson'un bart'a her kızdığında onu boğazından tutup boğması gayet komik bir sahne olmakla beraber bunun gerçek aktörlerin oynadığı bir dizide yayınlanması durumunda bunu kimse komik bulmayacaktı ve ortaya çıkan tepkiler gayet ağır olacaktı (özellikle de simpsons'in ilk yıllarının geçtiği 90'ların ilk yarısında).

bir başka problem de senaryo ve yazar kadrosuyla alakalıydı

sam simon yıldızlar kadrosu gibi bir yazar takımı kurmuştu ve yıllar sonra buradan çıkan yazarlar the office, king of the hill, frasier ve futurama gibi birçok yapımda yazar olarak görev alacaktı. yazar kadrosundaki en çaylak yazar bile bugün amerika'da komedi sektörü deyince ilk akla gelenlerden biri olan conan o'brien'di. sorun şuydu ki matt groening simpsons'ların yaratıcısı olduğu için projeyi adeta bebeği gibi görüyordu ve her şeyde son söz sahibi olmak istiyordu. sam simon tv yazarlığının karikatür çizmeye benzemediğini ve bu işte çok farklı nüanslar olduğunu savunuyordu ve işlerin kendi yazar kadrosuna bırakılmasını istiyordu.

gerçekten de simpsons'un ilk 4 sezonundaki efsane espri ve hikayelerin %95'i sam simon ve ekibinden gelmişti. yine de yazarların odasında sürekli kavga gürültü hakimdi. özellikle matt groening ile sam simon'un birbirlerine bağırıp çağırması gün boyunca koridorlardan bile duyulabiliyordu. bazıları bu ikisinin sürekli kavga etse de birbirlerine saygı duyduklarını ve bu kavgalarının ikisinin de yaratıcılığını körüklediğini ve projeye faydalı olduğunu söylüyordu. sam simon en fazla da diziyle ilgili her yerde matt groening'in ismini görüp kendi isminin hiçbir yerde olmamasına ve satılan lisanslı ürünlerden kendisine çok az pay verilmesine kızıyordu. sam simon 5. sezonun başlarında diziden ayrılsa da yapılan anlaşmalar sayesinde kanserden vefat ettiği 2015 yılına kadar bölüm başına 300-400 bin dolar civarı para kazanmaya devam etti.

Sam Simon

eski simpsons hayranları dizinin 5. sezondan sonra düşüşe geçtiğini, espri kalitesinde bariz bir düşüş olduğunu söylüyordu ve bunun en büyük sebebinin sam simon'un kaybedilmesi olduğunu öne sürüyordu. kalitenin düşüp düşmediği konusuna yorum yapmamakla beraber 5. sezondan sonra dizinin espri anlayışının farklılaştığını görmek pek de zor değil.

zaten yapılabilecek kaliteli espriler ilk 5-6 sezonda tüketildiği için diziyi komik ve ilgi çekici tutabilmek için bazı deigisiklikler yapılacaktı. bazı karakterler ciddi değişime giderken bazı karakterler diziye sonradan dahil olacaktı. ayrıca eskiden gerçek dünyanın fiziksel kurallarının dışına çıkmamak için çok büyük çaba gösterilirken artık bu konuda daha esnek davranılacak, zaman zaman fizik kuralarının dışına çıkılacaktı. bu da diziye sürreal bir yapı katacaktı. bu yapılmak zorundaydı yoksa dizinin 20+ yıl taptaze bir şekilde devam edebilmesi mümkün olmayacaktı.

yine de dizinin aslını koruyabilmesi için belli şeyler değiştirilmeyecekti. mesela homer'in marge'dan boşanıp başka bir kadınla evlenmesi mümkün değildi. dizideki çekirdek aile hiçbir şekilde bozulamazdı. bazen diziden ayrılanlar yüzünden bazı yan karakterler öldürülebilir veya diziye yeni yan karakter eklenebilirdi ama simpson ailesi bir bütün olarak kalmak zorundaydı. dizide ailenin springfield'dan başka bir şehire taşınması mümkün olamazdı. dizide aile orta sınıf olarak kalmak zorundaydı. herhangi bir bölümde aile birden bire (mesela lotoyu tutturarak) zenginleşirse bölüm bitmeden o para bir şekilde kaybedilecektir ki ailenin yapısı bozulmasın.

ilk sezonlarda tırtıklı saçlarıyla dizinin sembolü haline gelen bart öne çıkmıştı ama 5. sezondan itibaren homer karakteri öne çıkmaya başlayacaktı

ayrıca lisa'nın yaşadığı felsefi bunalımlar da giderek daha da derinleşecekti. lisa ailenin "düşünen ve olayların arka yüzünü gören" üyesi olacaktı ve dünyada ve springfield'da dönen olayları aile için tercüme etme rolünü eline alacaktı. aynı zamanda bazı yan karakterlerin rolleri de genişletilecekti ve her bölümde farklı farklı yan karakterler öne çıkacaktı. en başta sadece yüzeysel olarak değinilen yan karakterler bir süre sonra daha derinlemesine işlenecekti ve her karakterin aslında bir hayat hikayesinin ve onu bugünlere getiren bir geçmişinin öldüğü ince ince işlenerek ortaya çıkartılacaktı. moe, flanders, barney gibi karakterler hakkında ilk sezonlarda hiçbir şey bilmesek de sonraki sezonlarda bu karakterler hakkında gençlik hikayeleri dahil sürekli daha çok şey öğreniyoruz ve neden böyle olduklarını daha iyi anlıyoruz (mesela moe'nin gençliğinde sürekli aşk acısı yaşamış olması ve sürekli terk edilmiş olması sonraki sezonlarda işlenmeye başlandı ve onu yüzeysel bir karakter olmaktan kurtardı).


dizideki sembolizm yoluyla yapılan o kadar net ve aynı zamanda derin toplum ve sistem tespitleri var ki hepsini tek tek incelemek bu entry'nin uzunluğunu 2-3'e katlayacaktır ve entry'i okunulmaz kılacaktır. sırf mr burns karakteri üzerinden yapılan sistem ve kapitalizm eleştirileri bile çok rahat doktora tezi haline getirilebilir. mesela homer'ın televizyonda izlediği her şeye inanması, "tv diyorsa kesin doğrudur" görüşünde olması belki de dönemim orta sınıf amerikalılarının televizyona ve televizyonda çıkan ünlülere olan sarsılmaz inancının bir sembolüydü.

doksanların ikinci yarısında dizi abd'nin dışına çıkıp diğer ülkelerde de yayınlanmaya başlamıştı

ayrıca teknolojik gelişmeler yüzünden bölümlerin yapımında bilgisayar kullanımı artmıştı. bu da çizimlerin daha hızlı bitirilmesi, daha kaliteli iş çıkartılması ve daha esnek çalışma şartlarının olması demekti. eskiden bir bölümün yazıldıktan sonra animasyon haline gelmesi 6 ay sürdüğü için bölümlerde fazla değişiklik yapılamıyordu ama artık birkaç gün içinde animasyon üretmek mümkündü ve senaryoda her an değişiklik yapılabilir ve dış dünyadaki son güncel olaylara anında tepki verilebilirdi. bu yüzden artık dizinin popüler gündem göndermeleri daha güncel ve taze olmaya başlayacaktı. simpsons'dan önce çizgi filmlerdeki mizah ögeleri daha çok karakterlerin düşmesinden, duvara toslamasından, çarpışmasından ve başlarına fiziksel olarak bir şey gelmesinden ibaretti. bir karakter başka bir karakteri kovalarken muza basıp düşüyordu ve bu insanları güldürmeye yetiyordu. simpsons'dan önce "kör göze parmak" şeklinde devam den çizgi film mizahı şimdi daha "subtle" (kelimenin türkçe'de tam bir karşılığı yok ama çaktırmadan, ince ince gibi yaklaşık bir anlamı var, yani barizin tam tersi) bir hal aldı. simpsons'tan sonra tüm çizgi dizilerin çehresi değişti. artık mizah aynı normal dizilerde olduğu gibi diyaloglarla, göndermelerle ve ince tespitlerle yapılacaktı. simpsons'un açtığı kapıdan bir çok çizgi dizi geçmeye başladı ve hala da geçmekte (south park, family guy, american dad, king of the hill, futurama, bob's burgers, bojack horseman ve şimdi adını hatırlayamadığım niceleri).

simpsons şunu yaptı

simpsons sadece aynı star wars veya lord of the rings'in yaptığı gibi kendi evrenini, kendi dünyasını, kendi felsefesini, kendi sloganlarını ve kendi karakterlerini yaratmakla kalmadı, aynı zamanda arkasından gelenlere de yeni kapılar açtı. bart simpson time'in "tarihteki en etkili 100 insan listesine" girdiğinde diğer tv yapımcılar da uykularından uyanmaya başlamıştı ve artık dizilerin klasik oyuncularla klasik şekliyle yapılmak zorunda olmadığını görmüşlerdi. aslında japonlar bu işi "anime" adı altında yıllardır yapıyordu ama hollywood'un buna uyanması çok uzun zaman aldı. bunda da en büyük rolü simpsons'in yakaladığı başarı oynadı.

south park eski bir bölümde (simpsons did it) mizah dünyasında yapılabilecek hemen hemen her şeyi simpsons'un zaten yaptığını göstererek "ustalara saygı" referansı yapmıştı. gerçekten de south park dahil bir çok dizi simpsons'dan izler taşıyor. her şeyden önemlisi simpsons televizyon dizilerine otoriteden korkmamaları gerektiğini, sistemi eleştirebileceklerini, kimsenin sırf güçlü olduğu için haklı olmadığını, gücü elinde tutanların her zaman dürüst olmadığını, din gibi kutsal görülen bir şeyin bile bir çok amaca alet edilebildiğini, kimseye güvenilmemesi gerektiğini aşılayarak married with children ile beraber 90li yılların başında tv'lerdeki sistem karşıtlığının fitilini yaktı ve o zamana kadar kimsenin yapmaya cesaret edemediği bir şeyi yaptı. matt groening risk almıştı ve bu risk tutmuştu. iyi ki de tutmuş...

Bonus: Homer Simpson ve beyninin en iyi anları

Paranın Evriminin Son Halkası Bitcoin'in Yükselişi Neden Durdurulamaz?