ABD ve Çin İlişkilerinden Hareketle Dış Ticaret Konusunun İlginçlikleri

Dış ticarete, ekonomiye biraz ilginiz var ama televizyondaki ekonomi programlarından hiçbir şey anlamıyor musunuz? Dert etmeyin; ''immanuel tolstoyevski'' bu kanayan yaraya parmak bastı ve dış ticareti tüm yalınlığıyla aktardı.
ABD ve Çin İlişkilerinden Hareketle Dış Ticaret Konusunun İlginçlikleri
iStock.com

işin teorisindeki ilginçlikleri anlamak için abd-çin ilişkileri iyi bir örnek.

abd her sene çin ile ticaretinde 350 milyar dolar açık veriyor. yani çin, abdye neredeyse her iki senede bir turkiye * satıyor. bu çin için büyük bir zafer gibi ama aslında olan şu:

1) çin'in üretiminin önemli bir kısmı amerikalılar tarafından tüketilmiş oluyor. amerikaya satılan her mal, çin halkının geneli tarafından tüketilmeyen ve refahı arttırmayan mal demek. ancak o ihracatın getirisiyle daha çok alımgücüne erişirlerse bu refahı arttırır. bu cepte dursun.

2) abd, bu çin malları karşılıgını, her ülke gibi dolarla ödüyor. ama hicbir ülkenin yapamadığını yapıp o doları basıyor. herkes için dolar bir takas aracıyken, abd için dolar az maliyetle * üretip sattığı bir ürün.

3) çinli ihracatçı ücret olarak aldığı doları, yerel bankasında kendi parası yuana çevirip harcıyor. yemek yiyor, ev alıyor. ihracatçı refah içinde ve etrafında ondan nemalananlar var. güzel.

4) ihracatçının yerel bankası, o dolarları çin merkez bankasına satıyor. dolarlar merkez bankasında toplanıyor.

5) daha çok ihracatçı mal satıp, ülkeye bolca dolar sokup, kazandıkları dolarları bozdurmak istedikçe, normalde yerel banka der ki "arkadaş bende yuan az kaldı, hükümet de yenisini basmıyor, artık getirdiğiniz dolara 6 yuan değil 5 yuan vereceğim". yani yerel paraya talep artmış olur ve onun değeri dolara karşı yükselir.

6) fakat çin merkez bankası buna izin vermiyor ve sabit kur kullanarak diyor ki "piyasadaki arz talep dengesi umrumda değil, 1 dolar = 6 yuan, herkes buna uyacak, çıt cıkmayacak". zorla piyasadaki dolarları bu kurdan topluyor. dolar karşılığı verdiği yeni de kendi basıyor zaten (enflasyon).

7) bu şekilde yapay yoldan paranı değersiz tutmak, imf ve dünya ticaret örgütü anlaşmalarına ters. çünkü normalde yerel paranın değeri yükseldikçe ihracat azalacaktı (çinli işçiye ödenen paranın değeri artmış oluyor. sen hep 50 yuanlık işci kullansan da, 50 yuan dün 10 dolardı, bugün 20 dolar. malını abdye satmak için götürdüğünde bütün maliyetini dolar üstünden hesaplaman gerekiyor ki ona göre bir satış fiyatı belirleyebilesin. işcinin maliyeti abd işçisininkine yaklaştıkça, rekabet avantajın eriyor).

8) dolayısıyla dış ticaret dengesindeki salınımlar zamanla ve doğal bir mekanizmayla dengeye gelir. bunu yapay yoldan engellemek haksız rekabet. abdnin çinle esas sorunu bu. çinin bu konudaki tutumu zamanla yumuşadı ama hala yuanın gerçek değerinden yaklaşık %10-20 daha düşük tutuldugu kanısı var.

9) bu haksız rekabetin getirisi sokaktaki çinliye fazla yansımıyor çünkü birincisi yuanin değeri düşük tutulduğundan halkın ithal edecek gücü az (çalıskanlığıyla çevresine örnek bir çinli gidip japonyadan robot köle alamıyor, refahını tüketimle arttıramıyor. sadece ithalatla uğraşan azınlık kazandığı dolarla gidip robot alabilir). ikincisi, ülkeye giren dolar (ithalatçının yurtdışında harcamayıp yerel bankasında bozdurdukları yani) ülke içindeki yaşam standardını yükseltecek yatırımlarda kullanılmıyor, onun yerine merkez bankasında toplanıyor.

10) çin merkez bankası ya bu dolarları rezervlerinde biriktiriyor ya da doları ülke dışına taşıyor (büyük oranda abd hazine bonosuna yatırım yaparak, yani amerikan hükümetine borç vererek). abd, ticaret açığıyla kaybettiği dolarını bu sayede geri kazanıyor. bu dolar iç ekonomiyi canlandırıyor. abd bu doların karşılığı olan emeği çarçur etse bile (mesela avm ve gökdelen dikerek), çinden aldığı borcun vadesi geldiğinde düşük faizle tekrar borçlanabilir, zira çin fazla dolarını yatıracak her güvenli yere razı.

11) ihracattan kazanılan doların çin piyasasından bu iki yöntemle çekilmesi, çindeki dolar arzını da az tuttuğundan, doların değerinin yuana karşı yüksek kalmasına yardım ediyor ve ihracatçıya yarıyor.

12) bu politika özetle devletin ihracatçıyı sübvanse etmesidir. onlar kazansın, onlar doları yiyebilsin. kalan çoğunluk ise o dolardan ne kişisel harcama, ne sosyal yatırım olarak faydalansın. onun yerine bu üretim fazlasını hükümet zoruyla tasarruf etsinler (çin merkez bankasının o dolarları abdye borç olarak vermesi, çin halkı adına yapılmış bir çeşit tasarruftur).

13) bu bilinçli bir strateji. normalde satış yaptıkça zenginleşmesi gereken halk, para politikalarıyla yapay bir şekilde fakir kaldıkça, üretim maliyeti düşük kalacak, dış ticaret fazlası daha uzun süre devam edecek. bir başka deyişle, çin hükümeti, kendi halkını ucuz işçi olarak sömüren, yaratılan artı değerin bir kısmının ihracatçılar tarafından yenilmesine göz yuman, kalan artı değeri de dolar rezervi + abd bonoları şeklinde depolayan bir işveren.

14) bunun uzun vadede vatandaşına daha fazla refah olarak döneceğini düşünüyor. ama tabii vatandaşın kullanmadığı her dolar merkezi otoritenin gücünü arttırdığından, bu politikanın gücün idamesinden öte bir gayesi olması gerekmiyor

15) formülünü de yazayım tam olsun: sabit kurla belirledikleri aşırı düşük yuan değeri + doların yurtdışındaki yatırımlara gitmesi -> düşük kalan yuan + güdük kalmış bir iç piyasa ve bunun dolaylı sonucu olarak politik gücü sınırlı bir burjuvazi -> alım gücü ve yaşam standardı olması gerekenden düşük, tasarruf seviyesi hükümet zoruyla olması gerekenden yüksek ve o tasarrufu ne zaman kullanabileceği meçhul bir halk + daha fazla ihracatla semiren ve hükümetin faiz oranları gibi basit araçlarla kontrol edebildiği ayrıcalıklı bir kesim.

***

çin bu politikayı ne kadar devam ettirebilir? abd önderligindeki bir ittifakla ticaret savasının esigine gelene kadar. o savası kendi halkına "kahrolasi emperyalistler, yukselen cin in onunu kesmek istiyorlar" diye pazarlıyorlar (bizdeki hamasetin aynisi). bu savas abdnin sakalını, cininse kolunu keser, zira boykot olmasa bile tarifleri yiyince, ekonomileri fazlasiyla dusuk marjli manufakture dayali oldugu icin, rusyanın akıbetine ugrarlar. cin in tutturmaya çalıştığı denge, politikalarını son birkaç senede yaptıkları gibi esnetip imfyi hoş tutmak, ama çok da esnetmeyip bu tatlı parayla askeri ve hammadde yatırımları yaparak kritik eşiği aşmak, palazlanmak.

peki abd bu dis ticaret acigini ne kadar devam ettirebilir? baskasi olsa dun iflas etmisti derdik ama dolar basma luksune ve herhangi bir sektore veya hammadde girdisine bagli olmama luksune sahip olduklarindan, uzun sure. yani abdnin durumu biraz ozel. burada onemli olan dis ticaret aciginin miktarindan cok, nelerin ithal edildigi ve geri donen dolarla yapilan yatirimlar. yani hem ithalatla halkin refahini yuksek tutup, hem de cinden ucuza borc olarak geri alınan dolarlarla uzun vade yatirimlari tamamlayabilirlerse ne ala, ama bu paralari carcur ediyorlarsa o zaman enflasyon kacinilmaz (cünkü para basacaklar), bu da dolarin uluslararasi ticaretteki hakimiyetini kaptirmasina yolacacak, zira cin gecen senelerde dolarin bu konudaki tekeline saldirmaya baslamisti bile.

bir sonraki yazimda, sekilli semali bicimde, dis ticaret fazlasinda rekor kiran almanyanin durumunun aslinda cok da iyi olmadigini, dis ticaret fazlasinin da fazlasinin zarar oldugunu anlatmaya calisacagim. beni bekleyin anacigim.

edit:

a) prologue tadında bir slideshow

b) o yazı dış ticaret rakamlarının güvenilmezliğini iphone örneğiyle irdeliyor. buradaki ise, rakamlar doğru olsa bile yorumun 180 derece ters olabileceğiyle alakalı.

c) anlatımı basit tuttum, yoksa aslında "çin altyapı yatırımı yapmıyor" yerine "çin yapabileceği kadar altyapı yatırımını ve know-how'ı dışardan temin etmiyor" yazmak lazımdı