ABD'nin Dünya Üzerindeki Hegemonyası Çöküyor mu?

Amerika Birleşik Devletleri'nin süper gücü tükeniyor mu? İşte modern imparatorluğun günümüzdeki vaziyeti hakkındaki şüphelere istatistiklerle cevap veren sağlam bir yazı.
ABD'nin Dünya Üzerindeki Hegemonyası Çöküyor mu?
iStock

amerikan hegomanyası çöküyor mu? bu konu çok önceleri american decline olarak geniş çaplı tartışıldı zaten. yani dünyaca ünlü profesörler, analistler, politikacılar, tarihçiler bile daha gerileme olup olmadığından emin değilken bu ne öz güvendir anlamak mümkün değil.

mesala negatif öngörüde bulunanlardan birisi, emmanuel todd, after the empire adlı 2001 senesinde yayınladığı kitabında; avrupa birliğinin 10-15 yıl içerisinde amerika'ya alternatif büyük güç olacağını, ingiltere, fransa ve almanya'nın başını çektiği ve rusya ile işbirliği içinde bir avrasya paktı kurulacağından bahsetmiş.

geldiğimiz noktada brexit ile ingiltere birlikten ayrıldı, almanya ve fransa birliği ayakta tutmaya çalışıyor ve ruslarla olan ilişkiler hiç de öngörüldüğü gibi değil.

peki genel olarak amerikan hegomanyası çöküyor mu? verilere ve gelişmelere bakalım ve çöküşe geçip geçmediğinin cevabını bulmaya çalışalım.

"u.s. hegemony has always been supported by three pillars: "economic strength, military might, and the soft power of cultural dominance."

amerikan hegemonyasının üç şey üzerine kurulduğu varsayılır, bunlar; ekonomik güç, askeri güç ve yumuşak güç olarak tabir ettiğimiz kültürel güç.

1) ekonomi

olaya ekonomi tarafından bakacak olursak... aşağıdaki grafikten doların küresel rezerv para statüsü hakkında bilgi alabiliriz. uluslararası borçlanma, fx rezervleri ve uluslararası yatırımda tercih edilen para birimi olarak dolar uzun bir süredir yükselişte görünüyor. dünyadaki toplam borçlanmanın yüzde 60’ı dolar üzerinden.


kişi başı gsyih ise şu şekilde


ve buna bağlı olarak uluslarası nakliyat hacimleri şu an bu şekilde toparlanmış ve geçen yılın seviyelerini yakalamış


2020 yılı itibarı ile dünyadaki en büyük şirketlerin infografiğine ise şuradan bakabilirsiniz

nitelik ve nicelik olarak bu kulvarda üstün yapısını koruyor görünüyor.


g7 ülkelerinin hükümet borcunun milli gelire oranını ise şu grafikten inceleyebilirsiniz


bu arada ufak bir ara not olarak: japonya'da şirketlerin kasasında 4.5 trilyona yakın nakit mevcut, milli gelire oranı yüzde 90 civarında. ve son olarak ise dolar endeksinin yolculuğunu gösteren şu grafik:


abd ekonomisi için işler kötüye gittiğinde, ülkenin ticaret açığı yani ihracat ve ithalat arasındaki fark genellikle daralır. ekonomik gerileme dönemlerinde tüketici harcamaları düştükçe, doğrudan veya dolaylı olarak tüketicileri hedef alan mal ithalatı azalır. fakat şu grafikte göreceğiniz üzere pandemi süresince salgın benzeri görülmemiş bir istihdam krizi ve rekor seviyede resesyona neden olmasına rağmen, mevcut düşüş ticaret açığının olağan daralmasına sebep olmadı.


dünyadaki hızlı globalleşme sonucu yaşanan genel yavaşlama dışında, sadece amerika'nın ekonomik olarak büyük bir gerileme yaşadığını net olarak gösteren bir veri yok. dünyada ekonomik olarak bir yavaşlama söz konusu, pandemi ise bunu hızlandırdı fakat, amerika özelinde diğer ülkelerden farklı olarak ekstra bir gerileme veya zayıflama belirtisi görünmüyor.

2) askeri guc

bu başlık altında askeri ve siyasal gücünü birlikte inceleyebiliriz. bir klasik olarak world military strength ranking ile başlayabiliriz.

dünyadaki askeri harcamalar ve araştırmalar konusunda şuradaki grafik bize fikir verecektir:


yıllık 800 milyar dolar civarı bir askeri harcaması var. en yakın rakibi olarak çin'in harcaması 260 milyar dolar.


peki müttefik ülkeler?

geçen gün eksi sözlük'teki smic başlığında bir yazı paylaşmıştım:


çin komünist partisi resmi yayın organı olan global times'da paylaşılmış. çip teknolojisinde ne kadar geride olduklarından bahsettikleri bu yazıda önemli iki kısım mevcut; "... abd önemli batılı şirketlere komuta edebilir..." ve "...aslında bazı zayıflıkları telafi etsek bile, abd'nin arkasından takip ettiğimiz için dezavantaj tamamen ortadan kalkmayacak. dahası, çoğu batı ülkesi abd müttefikidir."

pew research center'ın yaptığı bir araştırmaya göre abd'yi müttefik olarak gören ülkelerin grafiğine ise şuradan bakabilirsiniz:


hala etkin bir yumuşak gücü olduğu konusunda son dönemde çin ile yaşanan 5g savaşı bize fikir verebilir. almanya şu an huawei ve 5g konusunda kapsamlı kanun hazırlama aşamasında.

avrupa komisyonu temmuz ayında birliğin "yüksek riskli tedarikçilere bağımlılıktan" uzaklaması gerektiği konusunda uyardı. ingiltere aynı ay yasakladı, fransa telekom şirketlerine huawei ürünlerini kullanmaması için düzenlemeler yaptı. almanya'daki düzenlemeden sonra muhtemelen kapsamlı bir avrupa birliği yasağı gelecektir. ayrıca su haber avrupa'nın çin'e olan yaklaşımı konusunda fikir verebilir.

orta doğu'da zayıflaması konusu ise, obama döneminde gündeme gelen east asian foreign policy çin'in bölgesel güç olarak yükselmesine engel olmak için, abd'nin sınır ötesi askeri gücünü orta doğu'dan, asya-pasifiğe kaydırması üzerine kuruluydu. (evet trump severlerin idda ettiği gibi orta doğu'ya barış getiren kendisi değil, sadece bu politikayı devam ettirdi.) sonra orta doğu'dan çekilmenin iyi bir sonuç olmayacağını, onlardan boşalan alana çin'in ve rusya'nın yerleşeceğini gördükleri için işler karmaşık bir hal aldı. bunun üzerine arap ülkeleri ile israil barıştırıldı. ve arap ülkeleri silahlandırıldı, ypg ile iş birliğine gidildi.

bu açılardan bakınca, askeri ve politik olarak elimizde net bir gerileme verişi mevcut değil. uluslararası ilişkilerde trump kaynaklı bir siyasi hitap ve bayağılaşma söz konusu, ancak ülkeler 10-15 :) yıllık planlar yapmadıkları için bunu genel bir müttefiklik kayması olarak değerlendiremeyiz.

3) kültürel güç

bu başlığa eğitim, sinema, eğlence, sosyal medya, giyim, gıda... gibi birçok farklı açıdan bakabiliriz.

dünyadaki en iyi üniversitelerin listesine şuradan bakabilirsiniz. amerika ve ingiltere'nin ağırlıklı bir hakimiyeti söz konusu. geçen sene yabancı öğrenci sayısında rekor kırılmış. 1 milyondan fazla yabancı öğrenci abd'ye gitmiş eğitim görmek için.

sinema sektöründe global box office gelirleri artarak devam ediyor. tüm zamanların en çok gise başarısı yapan filmleri halen hollywood menşeli.

burada bir not olarak, insanları yanılgıya düşüren bir diğer husus kendi ulus devletleri gibi abd değerlendirmesi yapması. amerika bir göçmen ülkesi, şirketler ve yönetecileri dünyanın dört bir yanından gelenlerden oluşuyor. örneğin 2018 yılı verilerine göre fortune 500 şirketlerinin yüzde 44’ü göçmen ve göçmen çocukları tarafından kurulmuş. mesela google, microsoft, adobe, mastercard vs. ceo'ları hintli veya hint asıllı.

şuradan dünyadaki en çok streaming eden servislerin verisine bakıyoruz:


üç sırayı paylaşan iqiyi, tencent video, youku çin merkezli lokal servisler. bunlar dışındaki diğer servis hizmeti veren şirketler arasında netflix, amazon prime video ve hulu var. grafik 2019 yılına ait olduğu için disney plus yok fakat bir sonrakinde disney plus'ı da göreceğiz çünkü şu an 60 milyon üyeyi devirmiş durumda. bu şirketlerin toplamda 300 milyondan fazla üyesi bulunuyor.

teknoloji tabanlı markaları inceleyecek olursak, önce bakmış olduğumuz, dünyanın en büyük şirketleri grafiğinin bize gösterdiği, bugün kullanmış olduğumuz teknolojilerde ve hizmetlerde ağırlıklı bir abd payı mevcut. hepimizin elinde olan telefonların çip tasarımından tutun, günlük ziyaret ettiğimiz sosyal platformlara kadar hepsi amerikan.


fastfood markaları, kahve zincileri, giyim markaları vs. bunlarda dünya çapında bir ağ oluşturmuş durumda. hem ekonomik olarak dönüşüm, hemde kültürel bir ihracat imkanı veriyor ülkeye. örneğin çin'de en çok bulunan ve en popüler restoran kfc. starbucks ve mcdonald’s'dan sonra en çok restorana sahip marka. yerelleştirilmiş ve uyumlu hale getirilmiş olsa da bu markalar ve lisanları abd elinde. dünyada 31 binden fazla starbucks şubesi var.

bu taraftan bakacak olursak yine elimizde gerilediğine dair net bir veri yok.

sonuç olarak, bir pandemi sürecinden geçiyoruz, tüm ülkeler ve halkları gergin. şu an mutsuz, gergin ve umutsuzlar. bu da ülkelerin toplumlarının siyasi tercihlerine ve alışkanlıklarına yansıyor. fakat yakın bir zamanda hegemonyası çöküyor gibi bir veri veya görünüm yok elimizde.

daha doğrusu bunu çöküyor veya çökmüyor diye söyleyemeyiz. bunu kimsede söyleyemez, neticede kimse kahin değil. hangi ülke şu an hangi askeri ve sivil teknoloji üzerinde çalışıyor, hangi ülkeler aralarında ne görüşüyor ve bu dijitalleşme çağında bunlar bizi nereye sürükleyecek bunu bilmenin imkanı yok. bir ihtimal henry kissinger biliyor olabilir...

aynısını çin için yapacak olsaydık, zaman içerisinde tedarik zincirlerinin yer değiştirmesi sebebiyle düşüş yaşayacağı ihracata dayalı ekonomisi, sorunlu banka ve emlak sektörü yüzünden farklı sonuçlara varabilirdik.

dipnot: yazı uluslararası kaynaklardan alınan veriler ile kişisel yorumlarımı paylaşmaktadır. hatamız olabilir hepimiz insan evladıyız. ama 10-15 yıl sonra çökecek veya çökemeyecek demek gibi bir misyonum olamaz.