Acımasız Bir Gerçek: 150 Yıl Sonra Sizden Geriye Hiçbir Şey Kalmayacak Olması

İki kuşak sonraki insanlara hiçbir şey ifade etmeyecek olmanız üzerine depresif ama bir yandan da hafifletici bir yazı.
Acımasız Bir Gerçek: 150 Yıl Sonra Sizden Geriye Hiçbir Şey Kalmayacak Olması
iStock

bundan 100 yıl sonra bugün hayatta olan hemen hemen kimsenin hayatta olmayacağı, 150 yıl sonraysa bugün hayatta olanları hatırlayan kimsenin bile hayatta olmayacağı, çoğumuzun toprağın altında kemik yığını olarak sessiz sakin yatarken her türlü anımızın, hatıramızın, öğrendiklerimizin, yaşadıklarımızın un ufak olacağı, onlardan geriye hiçbir şey kalmayacağı, eğer dünyada kalıcı bir eser bırakmadıysak (ki %99'umuz bırakmayacak) hiç yaşamamışız gibi olacağı, hayatın biz olmadan da aynen devam edeceği gerçeği... acımasız bir gerçek.

sabah akşam kitap okuyarak, belgesel izleyerek, özene bezene öğrendiğimiz o güzel ve ufku iki katına çıkartan bilgiler çoktan toza dönüşüp uçmuş olacak. öğrenenle öğrenmeyen, bilenle bilmeyen bir olacak. sanki hiç yaşamamış gibi olacağız.

yaşadığımız iyi, kötü anılar, bizi güldüren, ağlatan, gurur duyduran, utandıran, yüzümüzü ekşiten, gülümseten anılardan geriye hiçbir şey kalmayacak. o anıları hatırlayan hiç kimse hayatta olmayacak. çocukluğumuz, gençliğimiz, yaşlılığımız, hepsi bir anda ortaya çıkıp sonra bir anda ortadan kaybolan yaz rüzgarı gibi ortadan kalkmış olacak, sanki hiç olmamış gibi.

izlenen diziler, filmler, dinlenen şarkılar, incelenen sanat eserleri ve o eserlerin bizde yarattığı her türlü etki çoktan ortadan kalkmış olacak. gezdiğimiz yerler, topladığımız anılar, hatıralar, tanıştığımız, tartıştığımız, kavga ettiğimiz, seviştiğimiz, sarıldığımız, öpüştüğümüz insanlar ortadan kalkmış olacak. onları hatırlayan insanlar bile ortadan kalkmış olacak. okunan okullar, alınan diplomalar, edinilen tecrübeler, öğrenilen yabancı diller, teknik bilgiler hepsinin yerinde yeller esiyor olacak. beynimizdeki 100 milyar nörondan geriye bir tanesi bile kalmayacak. her şeye sonsuza kadar format atılacak.

bundan 300-400 sene önce yaşayıp da çoktan ölmüş olan insanlaran %99,9'unun ismini, cismini, neye benzediğini, neden hoşlandığını, nelere güldüğünü, nelere ağladığını, geriye neler bıraktığını hiçbir şekilde bilmeyiz. veba salgınında, ikinci dünya savaşı'nda, kızılderili soykırımında ölen milyonlarca insan sanki hiç yaşamamış gibi sadece bir istatistik olarak kalır. tarih boyunca yaşamış insanların %99,9'u geride kalıcı bir eser bırakmadıkları için hiçbir şekilde bilinmez ve hiç yaşamamış gibidir. biz de (%99,9'umuz) aynen öyle olacağız.

hayat bizsiz de devam edecek. insanlar doğacak, büyüyecek, kendi anılarını yaşayacak, gülecek, ağlayacak, evlenecek, çoğalacak, sevişecek, kavga edecek, ayrılacak, birbirine sarılacak, savaşacak, karnını doyuracak, yeni çıkan teknoloji ürünlerini satın alacak, gezecek, tozacak, nefes alıp verecek ve biz olmadan her şey aynen devam edecek.

tuttuğumuz takım biz olmadan da maç kazanacak, kaybedecek, eleyecek, elenecek, hakem golünü vermeyecek, tribünlerde binlerce insan sanki biz hiç yaşamamışız gibi üzülecek, sevinecek, sokaklardaki insanlar sanki önceki nesiller hiç gelip geçmemiş gibi günlük yaşamlarına devam edecekler, kendisi olmasa dünyanın dönmeyeceğini ve evrenin kendi etrafında döndüğünü sanan milyarlarca kemik yığını toprağın altında sessiz sedasız yatmaya devam edecek.

biz olsak da olmasak da güneş doğacak, batacak, sahillere dalgalar vuracak, rüzgar esecek, yağmur yağacak, baharda ağaçlar yeşillenecek, kışın yapraklar dökülecek, karlar yağacak, fırtınalar kopacak, havalar ısınacak, soğuyacak, gökyüzünde yıldızlar parlayacak, bulutlar oradan oraya savrulacak ve her şey aynen devam edecek. biz onları gözlemlemek için orada olmasak bile bütün bunlar olmaya devam edecek.

bizim olmadığımız bir dünyada insanlar sanki aynısı 100-200 yıl sonra kendi başlarına gelmeyecekmişçesine aşık olacaklar, günlük hayatın meşguliyetine takılacaklar, trafiğe küfür edecekler, ırkçılık yapacaklar, kendi aralarında bölüşüp ayrılacaklar, birbirlerinin dedikodusunu yapacaklar, elalem ne der diye sabah akşam düşünecekler, insanların kendi haklarında ne düşündüğü konusunda endişe edecekler.

bu dünyadan gelip geçen sonra da acısıyla tatlısıyla her şeyi geride bırakıp kemik yığınına dönüşen ve bundan 100 yıl sonra kimsenin ismini bile hatırlamayacağı insanlar olarak bugün insanların ne düşündüğünü, kimin ne diyeceğini neden takarız ki? neden bunun yarısı içindeyiz ki? hadi diyelim en başarılı, en mutlu, en muhteşem insan sensin ve herkes bunu kabul etti. yüz yıl sonra sen de o insanlar da ortadan kalkmış olacak. ya sonra? seni de o insanları da kimse hatırlamayacak, hayat aynen devam edecek.

o tasarım harikası muhteşem vücutlarımızdan geriye kemik yığını kalacak, belki o bile kalmayacak. instagrammış, sözlükmüş, sosyal medyaymış, facebookmuş, hiçbirinin hiçbir önemi kalmayacak. yediğimiz en lezzetli yemekten, dinlediğimiz en muhteşem şarkıdan, aşık olduğumuz en mükemmel insandan geriye hiçbir şey kalmayacak. roma imparatorluğunun 2 bin yıl önce girdiği bir savaşta telef olan 30 bin askerden geriye ne kaldıysa bizden geriye de o kalacak. avrupa'da veba salgınında, çin'de açlıktan, kuzey amerika'da sarılıktan ölen milyonlarca isimsiz ve cisimsiz insandan geriye ne kaldıysa bizden de geriye o kalacak.

hani bir söz vardır: "mezarlıklar yerlerinin doldurulamayacağını düşünen milyarlarca insanla doludur" der. işte aynen öyle. bugün mezarlıklarda bekleyen milyonlarca insanın ziyaretçisi bile yok çünkü onları ziyaret edecek olan insanlar bile yüzlerce yıl önce kendi mezarlıklarına yerleştirilip kendi ziyaretçilerini beklemeye başlamışlar. bundan bin yıl önce yaşamış insanların kaçının ismini hatırlıyoruz? bundan bin yol sonra da o kadarımızın ismi hatırlanacak (ki o bile şüpheli).

bugün hayattaki en büyük derdiniz ne? düşünün... işte o derdi çoktan unutmuş olacaksınız. o derdin zerresi bile kalmamış olacak. kendisinden kurtulmak, kaçmak istediğiniz sorunlar sizi çoktan terk etmiş olacak çünkü artık siz olmayacaksınız, biz olmayacağız. hayatta uğradığınız haksızlıklar, başınıza gelen musibetler, yaşadığınız kötü anılar, işten kovulmanız, terk edilmeniz, aldatılmanız, hiçbirini düşünecek vaktiniz olmayacak çünkü siz de olmayacaksınız. bugün hayattaki en büyük mutluluk kaynağınız ne? o da gitmiş olacak. siz artık yoksunuz, sizin için de hiçbir şey yok. evren için siz, sizin için evren artık yok. hiç olmadı, hiç de olmayacak. sizin için dünya, dünya için siz hiç olmadınız ve yoksunuz.

pazartesi sendromu da yok, tatil heyecanı da yok, bayram da yok, seyran da yok, artık hiçbir şey yok. şu anda pencerenin kenarında durup içeri girmeye çalışan bir karınca veya meyve ağaçlarının üzerinde kanat çırpan bir arı dünyada ne kadar varolduysa, ne kadar yer kapladıysa, dünya için ne kadar önemliyse, dünyada ne kadar iz bıraktıysa biz de bundan 100 yıl sonra o kadar yer kaplayıp o kadar, belki de daha az, iz bırakmış olacağız (tek tük istisnalar hariç tabii ki).

bugün mezarlıklarda yüzlerce, binlerce yıldır yatan insanların zamanında kim bilir ne dertler, ne hayalleri, ne umutları, ne korkuları vardı. hepsi yaşadığı dönemde o akşam ne yiyeceğini, o gün ne giyeceğini düşündü. hepsi günlük işlerle, borçla harçla ilgilendi ve meşgul oldu, sonunda hepsinden geriye bir yığın kemik dışında bir şey kalmadı. bizden geriye de bir şey kalmayacak.

bu yüzden hayatta belli başlı ayrıntılara takılıp insanlarla polemiğe girmek, saçma sapan şeylere üzülmek, eski şeylere takılmak bana boş geliyor. eninde sonunda bize ayrılan süre bitecek ve geride hiçbir şey bırakmadan sanki hiç yaşamamış gibi bu dünyadan göçüp gideceğiz işte. fazla kasmaya gerek yok. yaşa, hayattan zevk al, istediklerini yap, istediklerini izle, dinle, oku, öğren ama bunları yaparken hiçbir şeyi hayatının merkezine koyma. bu dünyada hiçbir şeyi siklememe sebebim budur.

ekleme: bu yazının ana fikri "her şeyi boşverin, salın gitsin" fikrinden ziyade "her şeyden tat alın, kafaya hiçbir şeyi takmayın" fikridir. yani "elalem ne der" diye düşünmeden nasıl yaşamak istiyorsanız öyle yaşayın çünkü biz de "o ne der" diye endişe ettiğimiz elalem de bir süre sonra toprak olacak.

Evde Oturarak Mezun Olabilmeyi Sağlayan Güzel Olay: Online Üniversite

Öldükten Sonra Vücudumuzda Gerçekleşen Acayip Olaylar

Öldükten Sonra Tanrı ile Karşılaşan Birinin Hayatın Anlamını İdrak Ettiği Enfes Hikaye: Yumurta