Ağlatırken Düşündüren Dizi After Life'ın Final Sezonu İncelemesi
modern dünya, bize sürekli bir şeyleri başarmayı ya da başımıza gelen kötü olayları atlatmaya çalışmayı dikte ediyor. oysa insan olmak böyle bir şey değil. hepimiz yaşadığımız acılarla ve kayıplarla bir bütünüz aslında. ve tüm bu olanlar hiç olmamış gibi yapmak yaşananların değerini hiçe saymak gibi geliyor bana. ancak aynı olayları kafada tekrar tekrar çevirmek de çok sağlıklı bir davranış değil. peki ne yapmak gerek? bu sorunun cevabı kişiden kişiye ve olaylara göre değişir elbette çünkü hayatta tek bir yanıt verilemez hiçbir soruya ama after life'ın üçüncü sezonda tony'nin hikayesini tamamlarken bu soruya yanıtı kabullenmek olmuş. şimdi ricky gervais'in hayli kişisel düşüncelerden yola çıkarak dizi haline getirdiği projesinin finali nasıl olmuş bir bakalım.
Uyarı: Bu noktadan sonrası spoiler içerir.
aslında geçen sezonun sonunda tony, kapılarını huzur veren hemşire emma'ya açmıştı. bu sezonda da sanki bir şeyler değişecek ve tony, ilişkiler konusunda yeni bir alana ilerleyecekmiş gibi işaretler verilmişti. ancak ricky gervais, diziyi yazarken o kadar gerçekçi ve karamsar bir duruş benimsemiş ki bu ihtimal hiç faaliyete geçmemiş. aslında tony'nin emma ile birlikte olması belki mantıklı olabilirdi ve evet izleyici de bunu kabul ederdi yüzde yüz. ancak fark edeceğiniz üzere bu dizi standart bir hollywood yapımı değil. bu nedenle işlere klişe yönlerden bakmıyor. mesela emma ve tony'nin yer aldığı limon sahnesinde net bir şekilde herkesin yeri ayrı kimse kimsenin boşluğunu dolduramaz bunu denemek de saçma zaten, iyileşmek istiyorsanız kaybınızı kabulleneceksiniz diyor.
bunun devamında dizinin üçüncü sezonunda gelen bazı güzel değişiklikler de var
ilk iki sezonda tony'e ve yaşadıklarına sempati duyan bir stajyer vardı gazetede. bu sezon kendisinin yerine durumu en az tony kadar kötü olan coleen geliyor. normalde dizinin geçtiği şirin kasaba tanbury'de herkesin çok temel sorunları var ama bir şekilde pozitif durmaya çalışıyorlar. tony ise sorunlarını sert bir dürüstlükle söyleyen tek insan. daha doğrusu coleen gelene kadar öyleydi diyebiliriz. çünkü tony en azından lisa hayattayken bir nebze mutluydu. coleen'de o bile yok. hayatı boyunca sürünmüş ve kaçış umudu bile yok doğru düzgün. bu nedenle tony'i sinirlendiren şeylere kendisi büyük bir kayıtsızlıkla yaklaşıyor ve kötü olanla baş etmek konusunda bize farklı bir bakış açısı sunuyor.
yalnız dizi bazı noktalarda tekrara düşmüş gibi görünüyor
ancak bu teknik olarak öyle algılansa da bir hata değil aslında. hayat değişecekse bile hiçbir zaman oyunda level atlar gibi değişmez. bir adım ileri gider, iki adım geri gelir. her şeyi düzelttim sanırken bir bakarsınız başa dönmüşsünüz. yahu ben bir arpa boyu yol alamadım mı derken kendinizi fersah fersah ileride bulursunuz falan. yine de şimdi konuştuğumuz gibi aynı şeylerin tekrar tekrar yaşanması çok olasıdır. üçüncü sezonda tony'i elinde şarap koltuğa gömülmüş eski videoları izlerken görme sebebimiz de bu aslında. ancak genele bakarsanız tony bir adım atmış durumda. artık ilk sezonlarda olduğu gibi intihara meyilli değil. ha derseniz ki çok pozitif bir insan mı oldu birden bire hayır. ama ufak da olsa bu değişim bir insanın hayatında çok önemlidir.
bir de dizinin yaptığı muazzam finalden bahsetmek istiyorum
tony bildiğiniz üzere etrafındaki herkese çok uzun zaman boyunca kök söktürdü. ancak içindeki iyilik bitmemişti aslında. sadece temel bir öfkesi vardı hayata karşı ve bunu yanlış gördüğü şeylere yöneltiyordu. kat'in astrolojiden medet umması, insanların kendilerini kandırmaları, kibar olmayan insanlar gibi şeyler tony'i hep sinirlendiriyordu. yalnız bu sezon finalinde insanın boğazını düğümleyen anlar yazmışlar. tony, sonunda sevginin, fedakarlığın ve birbirine destek olmanın aslında dünyadan hiç kaybolmadığını, sadece kendisinin bir süre için bunları göremeyecek kadar acı çektiğini fark ediyor. ki bu da bu kadar sakin ilerleyen bir hikayede ulaşabilecek en güzel final sanırım.
Spoiler'ın sonu.
üçüncü sezonla birlikte dizi dünyasından bir after life geldi geçti diyebiliriz
samimi ve içgörüsü yüksek diyalogları; yalnızlık, sevgi, hayat ve aşk konusunda çok şey öğreten ama didaktik olmayan anları ve birbirinden garip ancak içlerinde çocuksu bir umut taşıyan karakterleri ile izleyende güzel, buruk, hüzünlü ama yine de iyi ki izlemişim diye düşündürecek bir hava bırakan çok önemli bir dizi oldu. sonuç olarak, ricky gervais iyi ki hayat hakkındaki görüşlerini bu kadar samimi bir şekilde bizlere aktarmış diyebiliriz final hakkında.