Alman Tarih Felsefecisi Spengler'den Hitler Dönemine Dair Pek Bilinmeyenler

Alman tarih felsefecisi Oswald Spengler'den Nazi Almanya'sı ve Hitler dönemine dair pek bilinmeyen, ufak dipnotlar.
Alman Tarih Felsefecisi Spengler'den Hitler Dönemine Dair Pek Bilinmeyenler

oswald spengler (alman, tarih felsefecisi), yazdığı eserlerde batı medeniyetinin 2000'li yıllara gelindiğinde çökeceğini, batı'nın son zamanlarını yaşadığını belirtmiş, ancak bu süreçten sonra etkili bir önder altında batı'nın kalkınabileceğini ve 200 yıl sürebilecek batı merkezli ''küresel imparatorluk'' yolunun başlayabileceğini belirtmiştir. batı'ya önderlik edecek ulus, alman ulusudur. çünkü ancak onlar gerçek manasıyla sosyalisttir. kendisine göre insanlık, caesarian sosyalizmin, yani olağanüstü yetkili bir diktatörün (sezar) yönetimi altında son merhalesini mutlu şekilde yaşayacaktır.

-spengler, sözünü ve vaat ettiği sezar'ın kesinlikle hitler olmadığını, onunla 1933'te yaptığı görüşme sonrasında ''iyi bir demagog, ancak bir stratejist değil'' ve ''aslan postu giymiş bir koyun'' diyerek ifade etmiştir. hitler de spengler için ''ırk mevzularından anlamıyor'' şeklinde bahsetmiştir.

-hitler'in 1933'te kurduğu propaganda bakanlığının başına getirilen goebbels, politikacıları bir maddeyi yoğuran sanatçıya benzetmiştir. politikacının yoğurduğu şey, halk kitlesidir. sanatçı, bu halkı bir millet haline sokar. goebbels için mussolini, italya'daki büyük sanatçılardan biridir. söz konusu liderin, avrupa'da marksizmi ezmek için sosyalizm ile nasyonalizmi birlikte kullanabilen ender kişilerden olduğunu söyler.

-goebbels, politikanın ''kadın işi'' olmadığını ve olamayacağını belirtir. ona göre kadınlar politikaya müdahil olmamalı, gündelik rutinleri içinde kendi işleriyle meşgul olmalıdır. politika ve askerlik, erkek işidir. bu bakımdan erkekleri kadınlaştırmanın, kadınları da erkekleştirmenin faydası yoktur.

-savaştan sonra 1947'de italya dışişleri bakanlığında bulunan anti-faşist politikacı carlo sforza, avrupa diktatörlükleri ve avrupa sentezi adlı eserlerinde, nazi almanyası'ndan ve hitler'den bahsetmiş; nazilerin bolşevik karşıtlığının ve ari ırk vurgusu ile şiddetli yahudi düşmanlığının sebeplerini, doğal sınırları olmayan alman milletinin kuşatılmaya karşı olan korkusundan kaynaklandığını ifade etmekte, aynı zamanda ''complexe d'inferiorite'' halet-i ruhiyesine, yani aşağılık kompleksine bağlamaktadır. sforza; hitler, goebbels ve göring'in dillerinden düşürmedikleri halkı, gerçekte aşağıladıklarını söylemiştir.

-fransız diplomat françois poncet, hitler'in şahsiyeti ve rejimi hakkında, ''adi yüzlü, opak yanı nüfuz edilemeyen, sönük gözlü, alnı gülünç bir kâkül ile kapalı bu adama hindenburg ile hafif kafalılar, farkında olmadan almanya'nın kaderini teslim etmişlerdir.'' hindenburg halen yönetimde iken ileri yaşının getirdiği handikaplardan dolayı bunama emareleri göstermiş, hitler'in gerçekleştirdiği uzun bıçaklar gecesi olayının mahiyetini idrak edememiş ve sa yöneticileri başta olmak üzere birçok siyasetçinin ve diplomatın korkunç suikastlere kurban gitmesi (ki 1934'te suikaste uğrayacak olanlardan biri, sonradan harp yıllarında ankara büyükelçiliği görevinde bulunmuş olan von papen'dir, şans eseri kurtulmuştur) olayları için hitler'e ''alman ulusunun istikbalini kurtardınız, size minnettarız'' demiştir.

-hitler için canlı yaratıklar, tabiat yasalarına tâbi olduklarından, insanların merhametlisi ve barışseveri olanlar dejenere olmuş, yani soysuzlaşmıştı. ona göre alman ulusu gibi en iyi ve en üstün kanı taşıyanlar ancak galip çıkacaklar ve hayatta kalabileceklerdi. bu yüzden ırk behemehal ıslah edilmeli, yahudi ve zencilerle evlenmek men edilmeli, karışmış ve melezlenmiş olanlar hadım edilmeli ve soyları kurutulmalıydı.

-totaliter rejimlerde önemli meseleler plebisit ile halkoyuna sunulmalıydı. hükümetin ancak emir ve talimatlarını alacak işlevsiz bir meclis olmalıydı, anayasaya gerek yoktu. üniversitelerin sayısı azaltılmalı, eğitim sil baştan yeniden yazılmalıydı. führer, yalnız vicdanına karşı sorumlu idi.

-poncet, hitler'i ''deli'' olarak nitelendirmiş ve fakat aynı zamanda ileri görüşlü olduğundan da bahsetmiş, özellikle kendisine yapılan suikastlerden ustaca sıyrıldığını ve kurtulduğunu belirtmiştir.

-isviçreli yazar henri vallotton, ''bismark ve hitler'' adlı kitabında iki şahsiyeti mukayese etmiş; bismark'ı dâhi bir satranç oyuncusuna, hitler'i ise blöfçü ve hayasız bir pokerciye benzetmiştir. ona göre bismark imkan ve fırsatların pehlivanı olarak 1. reich'in kurucusu iken, hitler'in 3. reich'i mahvettiğini, fakat her ikisinin de ''gücün hakka galebe çalacağı'' uğursuz ve nahoş bir prensiple hareket ettiğini yazmıştır.

-birahane darbe girişiminden sonra hitler'i zaman zaman ziyaret edip muayenede bulunan hapishane doktoru, onun herhangi bir ırsi rahatsızlığa sahip olmadığını, yalnız ''büyük almanya'' ile heyecanlı ve ''autosuggrestif'' (kendi kendini telkin etme manasına gelen psikolojik bir teknik) olduğunu belirtmiştir.

-hitler'i inceleyen dönemin profesörlerinden bir başkası, max von gruber de 1923'te mahkemede verdiği ifadede hitler'in psikolojik durumu için ''otokontrole sahip bir adam değil, daha çok çılgınca bir heyecanın etkisinde ve nihayet, kanaatkâr bir egotizme sahip'' açıklamasında bulunmuştur. doktorlar hitler'in kuvvetle muhtemel ''histerik'' olabileceğinden bahsetmiştir. öyle ki taş gibi duygusuz ve sarsılmaz bir durumdan, birdenbire hiddet ve fevarana yöneldiği, olmadık zamanlarda ağlayabildiği, bazen de kahkahalar içinde gülebildiği yönünde not düşülmüştür.

-nasyonal sosyalizmin tarihi (1932), üçüncü reich'in doğuşu (1934), hitler: bir biyografi (1936) gibi kitapların yazarı olan amerikalı-alman gazeteci ve tarihçi konrad heiden, hitler için ''aslında çekingen ve mütevazı bir insanın, birahanede tavana tabanca sıkarak darbe girişiminde bulunması, 'dünya korkaklar için yaratılmıştır' demesi, onun kişiliğini yansıtmaktadır'' demiştir ki, bu sözler yazının en başına aldığım felsefeci spengler'in ''aslan postu giymiş bir koyun'' sözleriyle birebir örtüşmektedir. yani hitler'i analiz edenler, hitler'in tamamen retorik olduğunu, kaba ve cüretkar tavırlarının, etkili söylemlerinin ardında cesaretsiz bir korkak yattığını isabetle vurgulamışlardır.

-iktidarı döneminde sürekli ve komik bir ''askercilik'' oynayan, asker üniformasını üzerinden hiç çıkarmayan hitler, 27 yaşına kadar avusturya vatandaşı sayıldığı için askerlik yapmamış, askerlikten kaçmıştır. 1913'te münih'e kaçarak gelmiş ve yoksul bir hayat sürmüş, kabiliyetinden dolayı çizdiği resimleri satarak geçinmeye çalışmıştır.

-daha sonra nazi partisine dönüşecek olan alman işçi partisi'nin (dap - 1920) kurucu isimlerinden ve hitler'i önemli kişilerle temas ettirecek olan dietrich eckart, hitler'ın bir dönem akıl hocalığını yapmış, ona ''politikacılık yapan ve yeni bir hareketin führeri olmak isteyen adam, iyi bir hâtip olmalıdır. bu kişi, kibar, nazik ve eski bir subay bile olmamalıdır çünkü halktan gelmeli ve yoksul olmalı, fakat en önemlisi bekar kalmalıdır'' demiştir. hitler'in intihar edeceği son saatlere yakın ona aşık olan eva braun ile evlenmesini bir kenarda tutacak olursak, hayatında hiç evlenmediği ve belki de gönlünü birine kaptırmadığı mâlumdur. böyle bir öğüdün kendisine neden verildiğini ve onun da bunu neden benimsediğini kesin olarak bilmemekle beraber, şahsi kanaatim, olası kriz durumlarında ve felaketlerde, arkasında bırakmak isteyeceği birilerinin olmamasını istemesinden kaynaklı vuku bulduğunu düşünüyorum. yani bir aile kurmak, hele birine gönül verip ona bağlanmak, zor durumlarda hüsran yaratabilirdi. savaş yıllarında berlin büyükelçiliği görevinde bulunan ve hitler dahil birçok üstdüzey alman yönetici ile görüşme fırsatı bulan hüsrev gerede, ''büyük atatürk'ümüz de bize aynı öğütte bulunmuş, özellikle milli mücadele döneminde kesinlikle evlenmememiz gerektiğini belirtmişti'' demiştir. atatürk'ün o meş'um ve müşgül yıllarda, sadece 1923-25'te çok kısa süreli birlikte kaldığı eşi latife hanım haricinde kimseye gönlünü kaptırmadığını düşünecek olursak, bunun haklı bir sebebi olduğunu anlayabiliriz. bir keyfiyetin değil, ancak bir zaruriyetin tezahürü...

savaştan sonra yayımlanan bir gazetede, nazi almanyası'nı ve hitler'i lanetleyen alman halkının, hitler'in yaratmaya çalıştığı ''üstün ırk'' vurgusuyla dalga geçtiği belirtilmiş ve şu ifadelere yer verilmiştir:

-şişman ve göbekli göring için, ''bir alman, onun gibi ince ve uzun olmalı.'' siyah saçlı hess için ''hess gibi sarışın'', kara gözlü bormann için ''onun gibi mavi gözlü'', ufak tefek, çelimsiz goebbels için ''onun gibi geniş omuzlu, basit ve mütevazı'', ribbentrop için ''onun gibi âlim ve akıllı'', (bence en komiği bu) özellikle avusturya asıllı oluşunu ima ederek ''führer gibi gerçek bir alman!''