Altıncı His Filmi Hakkında Az Bilinen Yapım Notları

M. Night Shyamalan'ın senaryosunu yazıp yönettiği 1999 yapımı gerilim/korku filmi Altıncı His (The Sixth Sense) hakkında ilgi çekici bilgiler.
Altıncı His Filmi Hakkında Az Bilinen Yapım Notları

- yönetmen m. night shyamalan, ölüler dünyası ile gerçek yaşamın karşılaştığı zamanları vurgulamak ve tasvir etmek için kasıtlı olarak kırmızı rengi kullanıyor. eğer iki dünyanın karşılaşmadığı herhangi bir sahnede kırmızı renk gözükmüşse bunu hemen düzeltmiş ve başka bir renk kullanmış. filmde kırmızının kasıtlı olarak kullanıldığı sahneler şunlar:


* cole ve malcolm'un ilk kez karşılaştıkları kilisenin kapısı kırmızı. cole kiliseden ayrılırken giderayak çaldığı biblo da kırmızı elbiseli.

* malcolm'un çalışma odasına, kilere inen kapının tokmağı kırmızı. malcolm öldükten sonra karısı sürekli kilitli tutmasına rağmen malcolm'un defalarca bu kapının kilidini açarak aşağı çalışmaya indiğini görüyoruz.

* cole'un okul üniforması koyu kırmızı renkli. cole okuldayken sık sık hayaletler tarafından ziyaret ediliyor.

* malcolm'un eşi anna, evlilik yıldönümlerinde kırmızı bir elbise giyiyor.

* cole'un annesi lynn sear'ın evde temizlik yaparken, duvardaki resimlere baktığı ve fotoğraflarda cole'un yanında devamlı olarak beliren ışığı gördüğü sahnede ojeleri kırmızı. cole'un yanında beliren bu beyaz ışıkların kendisinden yardım isteyen ölüler olduğunu anlıyoruz bu sahnede.


* cole serbest yazınını kırmızı kalemle yazmış. serbest yazında cole'un yazdığı cümleler ölülerden duyduğu cümleler.

* doğumgünü partisinde bütün balonlar pastel renklere sahip. kırmızı renkli balon merdiven boşluğundan yukarı doğru tavana doğru kaçıyor ve cole'u küçük kapaklı dolaba yönlendiriyor. cole'un dolapta ölü/hayalet tarafından saldırıya uğradığı bu sahnede giydiği kazak da kırmızı.

* cole'un hastanedeki battaniyesi açık kırmızı. bu sahnede cole, malcolm'a ölüleri gördüğünü itiraf ediyordu.

* malcolm'un karısı anna'nın, aynı yerde çalıştığı genç iş arkadaşı sean'a verdiği doğumgünü hediyesinin kutusu kırmızı renkli. anna ve sean'ın sarıldıktan sonra yakınlaştıkları ve malcolm'un sinirlenerek camı çerçeveyi indirdiği bu sahnede anna'nın giydiği elbise de kırmızı renkli.


* malcolm, vincent ile gerçekleştirdiği eski bir seans sırasında kaydettiği kasedi dinlerken, kasette hayaletin sesi belirmeye başlayınca malcolm teybin sesini açmaya başlıyor. işte burada teybin ses potansındaki seviye numaraları kırmızılaşmaya başlıyor. 1, 2, 3, 4, 5, 6 seviyeleri beyazken; 7, 8, 9 ve 10 kırmızı renklerde.

* cole'un odasında kurduğu çadırın battaniyesi kırmızı. zehirlenerek ölen kyra collins'in cole'dan yardım istemesinin sebebi küçük kızkardeşinin de aynı sebeple annesi tarafından öldürülmesini engellemek. kyra'nın odasında cole'a verdiği, içinde vhs kaset bulunan kutunun dışı da içi de kırmızı.

* ölen kyra collins'in cenazesinde annesinin elbisesi kıpkırmızı. üstelik herkes simsiyah giymişken...

* cole annesiyle otomobildeyken yanına gelen, trafik kazasında az önce ölmüş kadının kaskı kırmızı.

* malcolm'ın karısı anna'nın evlilik kasedini izlerken uyuyakaldığı ve malcolm'un yanına geldiği final sahnesinde anna'nın üşüdüğü için üzerine aldığı battaniye kırmızı. malcolm, anna'nın yanına oturuyor ve onunla konuşmaya çalışıyor ama anna uyuyor ve bilinçsiz şekilde sayıklıyor.


- m. night shyamalan, filmin ilham kaynağı olarak david winning tarafından yönetilen are you afraid of the dark? tv serisinin the tale of the dream girl bölümünü gösteriyor. o bölümde baş karakterler etraflarındaki kişiler tarafından umursanmıyor. bölümün sonunda ise ölmüş olduklarını anlıyorlar. bunun farkına varan baş karakter ise sadece kız kardeşinin kendisini görebildiğini anlıyor ve kız kardeşi kendisine ölüm ilanını gösteriyor.

- malcolm, vincent ile gerçekleştirdiği eski bir seans sırasında kaydettiği kasedi dinlerken duyduğu ispanyolca konuşan hayalet şunları söylüyor: "lütfen, tanrım ölmek istemiyorum, kurtar beni, kurtar beni"

- film, en iyi görüntü dalında oskara aday gösterilen 4 korku filminden biri. diğerleri: the exorcist, jaws, ve the silence of the lambs.

- cole sear rolü ilk olarak liam aiken'a götürülmüş ama kendisi rolü reddetmiş. ardından haley joel osment'ın role seçilmesinin üç sebebi varmış. ilk olarak en iyisi oymuş. ikinci olarak rol seçmelerinde tek kravat takan çocuk oymuş. son olarak da m. night shyamalan kendisine rolünü okuyup okumadığını sorduğunda çok şaşırtıcı bir cevap almış. osment "evet, dün gece 3 kere üst üste okudum" demiş. shyamalan "rolünü üç kere okudun öyle mi?" deyince de "hayır bütün senaryoyu üç kere okudum" diye yanıtlamış.


- filmde 9 yaşındaki cole'u oynayan haley joel osment filmin çekildiği sırada 11 yaşındaymış.

- cole ve annesinin mutfakta oturduğu sahnede, masadaki bardak sadece philedelphia'da bulunabilen bir bardak. penn maid diye her yerde bulunamayan bir markanın içinde krema dolu olarak sattığı bir bardak.

- toni collette çekimler sırasında hikayenin yarattığı sarsıcı duygusal atmosferden çok etkilendiğini, hatta film gösterime girene kadar bunun bir korku-gerilim filmi olduğunu idrak edemediğini söylemiş. new york'ta bringing out the dead'in seçmelerine gittiği sırada bu filmin de seçmelerine gitmiş. filmde oynamaya karar verdiği ve en etkilendiği sahne, filmin sonunda cole ile otomobilde konuştukları sahne olmuş.

- cole'un malcolm ile ilk karşılaştığında kilisede söylediği latince cümle olan "de profundis clamo ad te domine"nin türkçesi "derinliklerden sana yalvarıyorum tanrım". bu, book of psalms'dan psalm 130'un ilk cümlesiymiş.

- m. night shyamalan, malcolm crowe rolünü aklında bruce willis'i canlandırarak yazmış.


- cole'un "i see dead people" (ölü insanlar görüyorum) itirafında bulunduğu sahnede kamera bruce willis'in yüzüne epey yakından ve uzun süren bir çekim yapıyor. prodüktör frank marshall kameranın bu çekiminden ötürü seyircinin malcolm'un ölü olduğunu anlamasından çekinmiş. neyse ki deneme izletmelerindeki ve filmin son halini izleyen hiçbir izleyici bunun farkına varmamış.


bu filmi izlerken ve izledikten sonra garip bir hisse kapılıyorum her defasında. ölmüş ve sadece ruhen varolan bir kişilik; işini bu kadar severek yapıyor, bir çocuğun hayatını kurtarmak uğruna kendi hayatındaki güzellikleri geri plana atabiliyorken, uğruna savaştığı ve kendisini adadığı bir sebebi varken; ben, ölmemiş ve gerçekten yaşıyor olmama rağmen bu hayatta kendime veya başkasına nasıl bir katkı sağlayabildim oturup bir düşündüm. düşündüm ve pek bir şey bulamadım. gerçekten ölmüş adamdan daha çok ölmüş gibi yaşadığımı fark ettim. filmin bana bunları hissettirmesi bile kendi başına yetti de arttı bile aslında.