11 Yıldır Cinsel Terapi ile İlgilenen Birinden: Evlilikte Seksin Bitmesinin Nedenleri
cinsellik, penisin vajinaya girişinin çok üstünde ve ötesinde bir alandır. görüntüde iki beden birbiriyle sevişir ama derinde zihinler, geçmişler, tabular, sosyal kabuller karşılaşır birbiriyle. bu nedenle cinsel sorunlarda genelleme yaparak neden şudur demek pek gerçekçi değil.
11 yıldır cinsel terapi ile ilgileniyorum. burada bahsedeceğim dinamikler, cinsel sorunlara dair sık işittiğim mevzularla ilgili olacak ama evlilikte seksin bitmesinin bunların dışında birçok farklı nedeninin olabileceği okurken akılda tutulmalı.
cinsel tabular, her iki cinsiyetin zihninde de çok güçlü ve derinden etkili bir nehir gibi akar. bu tabuların ilişkiler üzerine, evlilik üzerine çok çeşitli ve önemli etkileri olur. örneğin kadınların cinsel arzusu azdır, kadınlar cinsellik talep etmez şeklindeki tabu. bunun etkisi ile kadın talep etmemesi gerektiğini düşünüyor ve cinselliği başlatma erkeğe kalıyor. bunun uzun vadede sonucu bir asimetri oluyor. birinden süreğen olarak bir şey talep etmek ya da birinin süreğen olarak sizden bir şey talep etmesi o şeye dair bir isteksizlikle sonuçlanır. bu asimetri zaman içinde cinsel etkileşimi olumsuz etkiler. bu nedenle eşlerin cinselliği karşılıklı talep etmesi ve asimetri gelişmemesi önemli.
(bu tabunun erkeklerce benimsenmesi de sıktır. kadının cinselliği başlatması durumunda, erkeğin tabuları yüzünden hafifmeşrep olarak algılandığı haller de nadir değildir bu arada)
aklıma gelen ikinci sık neden psikodinamik etmenlere bağlı cinsel isteksizlik. yıllar önce fatih akın'ın bir filminde bir sahne izlemiştim, adamlar bir masada oturmuş sohbet ederken seks konusu açılıyor ve birisi evlilikte seks lafı açılınca şöyle diyor: "insan karısını, çocuklarının anasını ..... mi?" bu cümle, bu sorunun iyi bir özeti aslında. çocukken karşı cins ebeveyne karşı duyulan ödipal arzu sonucu gelişen içsel çatışma, rakip olarak baş edilemeyen hemcins ebeveyn ile özdeşim kurarak çözümlenir. bu çatışmanın izleri ruhsal yapıda önemli bir yer tutar. çocuklarının annesi/babası olarak tanımladığı bir eş, anne/baba imgesi ile özdeşleştirilmiş bir yan barındırır. insana dair en güçlü tabulardan birisi olan ensest tabusu anne ya da baba olarak algılanan bir eşle sevişmeye mâni olur.
çocuk sonrası dönemde eşler, özellikle anneler; bebeğin yoğun ruhsal, duygusal ve zihinsel yatırım ihtiyacı olan o ilk dönemde ebeveynlik konusunda yoğun bir odaklanma yaşarlar. bu evrimsel ve biyolojik zemini çok güçlü bir yaşantıdır. ancak bu içsel yatırımın zaman içinde dengelenmesi ve anne/baba dışındaki rollere tekrar angaje olunması hem ebeveynin kendi ruhsal süreçleri için hem de çocuğun ayrılma bireyleşmesi açısından önemlidir.
bu süreçte yaşanan sıkıntılar ya da ilişkideki roller arasındaki asimetri, ödipal arzular ve ensest tabusu üzerinden cinsel isteksizliğe ve evlilikte seksin bitmesine neden olabilir.
günlük yaşama ve ilişkinin duygusal boyutuna dair yükler de cinselliği olumsuz etkiler. ama bunların hiçbiri evliliğe özgü değildir aslında. uzun süreli ilişkilerde bu tip handikaplar yaşanması çok şaşırtıcı değil. ancak bunların uzun süreli ilişkilerde seksi bitireceği düşüncesi yanlış. eğer cinselliği önemsiyor ve bununla ilgili bir tefekkür içine giriyorsanız bu sorunlar kronik hale gelmeden ya çiftin gayreti ile ya da profesyonel destekle çözülebiliyor.
peki çözülmezse?
elbette herkesin evlilikten beklentisi farklı ama cinselliğin çiftin yakınlığı için en önemli faktör olduğunu unutmamak gerekir. seks olmadan evlilik sürdürmek duygusal alana ve hayatın rutinine de mutlaka olumsuz etkiler yapacaktır.
hastalarıma hep söylerim, iyi bir ilişki masa gibidir ve dört bacağı vardır: sevgi, saygı, güven ve cinsellik. tek bacağı olmayan masanın taşıyacağı her yük onu devrilmeye iter. dört bacağı da sağlam olan masa ise edip cansever'in masası gibidir; anahtarları, çiçekleri, sütü, yumurtayı, pencereden gelen ışığı, bisiklet sesini, çıkrık sesini, ekmeğin havanın yumuşaklığını, eşlerin aklında olup bitenleri ve hayatta yapmak istediklerini taşıyacak kadar güçlüdür.