1665 Yılında 100 Bin Kişinin Ölümüne Neden Olan Büyük Londra Vebası
fakirler, yine, gazabı olarak anıyordu tanrı'nın; zenginler ise fakirlerin işi, laneti olarak. kesin olan tek bir şey vardı ki londra; çamur, pislik ve gübre içindeydi. lağımlar açık şekilde sokaklardan geçiyor, yine halkın büyük çoğunluğunun yaşadığı dip dibe ve bir hücre kadar küçük ve yine sokak kadar pis olan evlerin oluşturduğu sokaklarda bitiyordu. söylenenlere göre koku yüzünden şehirde kimsenin ağzını ve burnunu bir örtüyle kapatmadan gezebilmesi mümkün değildi ve hatta şehir yönetimi pisliklerin yük arabalarıyla toplanıp şehir duvarlarından dışarı dökülmesi için işçiler tutmuştu. halkın çoğunluğu, parasızlıktan temizlenemiyordu bile.
1593'te 15,003 ölü, 1625'te 41,313 ölü, 1640-46 arası 11,000 ölü ile londra zaten vebanın sürekli vurduğu bir yerdi.
o zamanlar ne olduğu anlaşılamamış, ancak 1894'te alexandre yersin tarafından "yersinia pestis" olarak tanımlanacak kara ölümün yine gelmesi için her şey uygundu, tanrı'nın bu sefer de merhamet göstereceği yoktu.
vebanın britanya'ya girişinin 1663'te veba salgınıyla dökülmüş ve 50,000'e yakın kayıp vermiş amsterdam'dan ticareti yapılan pamuktan olduğu düşünülüyor.
1664 sonu veya 1665 başı, kış aylarında st. giles "parish"inde (bkz: #19347309) iki şüpheli ölüm yaşanıyor, fakat bunlar şehrin dışındaki limanlarda çalışan ve inanılmaz kötü koşullarda yaşayan işçilerden oldukları için detaylı bir inceleme yapılmıyor, bill of mortality'de ölüm nedenleri veba olarak geçirilmiyor. kış çetin geçiyor, thames nehri donuyor, hastalığın yayılımı bu yüzden yavaşlasa da mart ayı geldiğinde çözülen toprakla birlikte veba kaldığı yerden yayılmaya devam ediyor. mayıs ayında ise resmi kaynaklarda vebadan öldüğü belirtilen 10 vaka var, 4'ü st.giles'da. şehir konseyi st.giles'da eve kapatma uygulaması başlatıyor. böylelikle bir ailede vebaya yakalanmış birisi varsa, tüm aile 40 günlüğüne evlerine kilitleniyor, ki bu da sağlıklı olup da bu kilitlenme yüzünden hastalığa yakalanan sayısıyla birlikte ölüm sayısını çok büyük oranda artırıyor.
yönetim büyük bir epidemiğin kapıda olduğunun farkında olsa da, bu konuda pek bir şey yapmıyor, 600,000-700,000 nüfuslu londra'daki hastaevlerinin ve bakımevlerinin kapasitesi sadece 600'e yakın kişi! üstüne üstlük 40.000 köpek ve bunun 4-5 katı kedinin de katledilmesi, fareler aracılığıyla vebanın yayılması için ayrıca mükemmel bir ortam sağlıyor.
kilise çanları her ölü için birer kez çalıyor, durmaksızın çalıyor, en sonunda çalmayı bırakıyorlar çünkü ölü sayısının hesaplanabilmesi artık imkansız. insan yığınları çukurlara dökülüyor, hayatta kalmaya çalışanlar "kötü, pis hava"yı temizleyebildiğini düşündükleri tobakko çubuklarını büyük bir umutla çekiyorlar, kiliselerin görevlendirdiği iki kişilik "ölü arayıcı"ları kilitlenmiş evlere girip ölen var mı diye bakıyorlar, ailenin hepsi ölmüş de mirası alacak biri yoksa eşyalarını satıp parasını kiliseye götürüyorlar ve kilise de bu parayı fakire dağıtıyor, sokaklarda vebayı tedavi edebildiği gerekçesiyle çeşitli kokular yayan büyük ateşler kuruluyor, bir kesim frengililerin vebaya bağışıklı olduğuna inanıp frengili hayat kadınlarıyla ilişkiye giriyor, bize de 100,000'den fazla ölümün olduğu, kral ve parlamentonun 1665 yılını dışında geçirip ancak 1666 şubat'ında geri dönebildiği korkunç bir şehir kalıyor.