22. Yıldönümünde Sözlük Yazarlarından Srebrenitsa Katliamının Hissettirdikleri
hayal meyal hatırlarım 11 temmuz 1995 tarihini. televizyondan görürdüm çocuk aklımla çaresiz srebrenitsa halkını. kurşun izleriyle delik deşik olmuş binaları.
sonra ben büyüdüm ama oradaki çoğu çocuk, genç büyüyemedi. geride kalanların acıları büyüdü sadece. hem de ne büyümek. geçen sene çok okudum, çok belgesel izledim srebrenica ile ilgili. okudukça yandım, okudukça sövdüm. mavi kelebekleri seyrettim, gözlerim nemli.
ardından ismini gördüm yine içim buruldu. türkiye'de yaşananlar yetmezmiş gibi ali ismail korkmaz'ın acı haberi daha yeni gelmişken tekrar srebrenica'yı hatırlamak çok koydu bu saatte. bi' de yazılanlara baktım bu olayda sırpları, mladic, karadzic, milosevic gibi hasta ruhlu kafaları savunanları gördüm tekrar. daha bir ezildi yüreğim.
o inanılmaz insani, insana değer veren avrupalıların temsilcisi birleşmiş milletler barış gücü komutanı hollandalı thom karremans'ın şehri kasap sırplara teslim ederkenki mutluluğu, yudumladığı içki gitmiyor gözümün önünden.
okullarda, camilerde, depolarda toplu öldürmeler, toplu tecavüzler, işkenceler... ortaçağ'da değil lan 18 sene önce avrupa'nın göbeğinde yaşandı bunlar. tüm kanı bozuk dünya da oturdu izledi büyük bir zevkle.
hala olayın vehametini anlamayan, sırp savunuculuğu yapan katil beyinler için anlatmak gerekirse;
çocukları küçük kurşunla öldürürler değil mi anne?
bu cümlenin kurulduğu katliamdır lan orospu evlatları. dünyanın herhangi bir yerinde bu cümle kuruluyorsa sen yaşadığın için utanman gerekirken "ama sırplar da öldüüee" diye burada entry sıçıyorsan trollükle haysiyetsizlik arasındaki ince çizgiyi çoktan geçmişsin demektir.
çocukların büyük kurşunlarla öldürüldüğü, dünyanın gördüğü en büyük orospu çocukluklarından biridir. tekrar başınız sağ olsun mavi kelebekler...
büyük dedemi kurşuna dizerek katleden sırplardan nefret etmişimdir hep. iğrenirim onlardan. babamın sırpça öğrenmiş olmasından nefret ederim. mezarı bile olmayan dedeme ağlarım. annemin babamın da o toplu mezarların birinin içinde olabileceği delirtir beni. yıldönümünü kutlayan sırpları duydukça daha da deliririm. dedemin hiçbir suçu olmadan katledilişine deliririm. iğrenç aşağılık bu insanlara gittikçe büyüyen bir kin beslerim. halamın dedesi için karaladığı şiirleri okudukça daha da büyür kinim. dört farklı yerde aynı cesedin parçalarının bulunduğunu düşündükçe elim ayağım titrer. başımın arkasında hissederim mermi soğukluğunu. sinirden titrerim hep. gözlerimden yaşlar süzülür.
ben küçükken, babam uyduda yabancı kanalları ayarlarken öğrendim tüm hikayemizi. babam bir sırp kanalındaki konuşmaları anlayabiliyordu. sırp kasap, öldürdüğü yüzlerce kişiden bahsediyordu babamın çevirisine göre.
oradaki herkes için üzülürüm. o masum çocuklar. sanki benim çocuklarım. hiçbir şeyden habersiz. silahın kurşunun, inancın ne olduğunu bilmeyen.
ölürüm sana çocuk. o tavşanı kucağında sevişine ölürüm. elini ayağını öpeyim çocuk. ne olur ölme. saçlarını seveyim senin çocuk. ne olur ölme. tatma o kurşunun soğukluğunu görme yavrucuğum benim. oğlum. kızım. evladım. annem. babam. dedem. ne olur orda olmayın o gün. lütfen ben öleyim onlar geri gelsin. yalvarırım. birinin ayağına kapanmam gerekse kapanayım. ben öleyim o masumlar geri gelsin!
nasıl bir ızdırap çektiğimi gösterebilsem keşke. taş var sanki göğsümde.
ırkçı biri değilim aslında. duygusalım sadece.
bu üzücü olaya şöyle bir sanal müze yapılmıştır, dileyen buyursun
ruhları şad olsun...