Akılalmaz Fiyata Satılan Sade Resimlerin Sansasyonel Ressamı: Mark Rothko
Kimdir, nedir?
rothko, kültürlü bir yahudi ailenin dördüncü çocuğudur. yale üniversitesi'nde burslu olarak felsefe, matematik, ekonomi, ingilizce, biyoloji ve fizik okumuştur. bursu bittikten sonra eğitimini devam ettirebilmek için üniversite çamaşırhanesinde dahi çalışmışlığı vardır. henüz diplomasını almadan, resim sevgisi, onu hayatında ayrılmaktan en çok korkacağı ve ona karşı değişik bir sevgi duyacağı new york'a götürür ve art student league okulunda derslere girmeye başlar. resim üzerine gerçek eğitimini burada almaya başlar. daha sonra bu okulda kadroya girer. center academy bünyesinde çocuklara resim dersi vermeye başlar ve bunu uzun yıllar sürdürür. 1933'te ilk resim sergisini açar ve burada on beş yağlı boya tablo, portreler, dört suluboya ve üç karakalem çizim çalışması yer alır.
bundan sonra birçok sergiye katılan rothko, jackson pollock ve adolp gottlieb gibi ünlü ressamlar ile de bir sergiye katılır. gitgide ünü armakta olan rothko daha sonra brookly college, tulane university, colorada university gibi üniversitelerde ögretim görevlisi olarak çalışmıştır. ikinci evliligindeki eşi mell beist ve ailesi ile avrupa turuna çıkmıştır ve bu, rothko'ya daha fazla şey katmıştır. rothko yaşamının sonlarına doğru ailesinin yanından ayrılır ve stüdyosunda yaşamaya başlar. artık ailesi ile hiç görüşmüyordur.
25 şubat 1970 günü rothko'nun asistanı oliver steindecker onu yerde ölü olarak bulur. otopsi sonucuna göre rothko, kollarını kesmesi nedeni ile aşırı kan kaybından ölür. ne yazık ki mirası, varisleri kate, christopher ve marlborough gallery arasında bir anlaşmazlığa ve miras kavgasına götürmüştür.
rothko, resimlerinde her zaman hareketten bahsetmiştir. her resminde bir ufuk çizgisi oluşturabilmiş ve renklerin dinamizmini ön plana çıkartmaya çalışmıştır. siyahtan her zaman korkmuştur ve kırmızıyı bir gün yok edeceğini söylemiştir.
Sanatının hissettirdikleri
hayatın pause tuşunun olduğunu kanıtlayan ressamdır rothko.
onun resimleriyle ilk karşılaşıldığında hissedilen bireysel zaman ve evrensel zaman eşitlenmesi ve tam da bu ikisinin eşzamanlı hale getirildiği anda ikisi arasında oluşan boşluk, aklınızdaki düşünceleri tuale yansıtmanızı sağlar ki bu da rothko'yu meditatif kılan şeydir kanımca. belirlenmiş renk yoğunlukları arasında bilinçaltınızdakileri ve bilinçdışınızdakileri bilinç düzeyine çıkarırsınız çünkü onun resimleri bu iki zaman arasındaki boşluğu öyle belirgin ve doldurulmaması imkansız kılar ki elinizde olmadan balıklar ağaçlara çıkarlar. sizi düşünmeye ve lirik farkındalığa iteler; sınırlarınızı sorgular. insanlığın hala düşünebiliyor ve hissedebiliyor olduğunu kanıtlamak ister yarattığı renkli boşluklarda, ki sadece bu bile rothko'yu sevmek için yeterli bir nedendir...
bu abinin resimlerini minimalizme hasta olan bir insan olarak baya beğenirdim ama asıl olayını resimleri gerçekten görünce anladım. çalışmalarının neredeyse tümü devasa. duvardan duvara giden resimlerin beş tanesi bir odaya ya sığıyor ya sığmıyor. böyle olunca, bir adet resmine iki üç metre uzaklıktan bakınca insan kendini ayrı bir dünyaya transfer olmuş, ve bu yeni dünyanın fiziksel kuralları tamamen farklıymış gibi hissediyor. aynı şekilde, mark abi resimlerini özellikle çerçeveletmeyen bir insan-- resmini çerçeveyle sınırlandırmak yerine, onu dünyayla ayırmak istemiyor, resim ve dünya arasında yumuşak bir geçiş olsun, soyutluk ve somutluk arasında fark olmasın gibi şeyler düşünüyor gibi gibi. ellerine sağlık mark abi.
resim değil meditasyon yapan kimsedir rothko ve resimlerine bakarken de öyle yapmanızı ister
şöyle ki:
zamanında rothko'dan bir restoranın duvarları için bir dizi resim çalışması istenmiş. yapmış yapmasına da, son anda insanların resimlerinin önünde yemek yemelerini istemediğine kanaat getirmiş. bütün seriyi cüzi bir fiyata tate galerisine satmış, bir tek şartla. eserler duvarları grinin belli bir tonuna boyalı tek bir odada, loş ışık eşliğinde ve onun dizdiği şekilde sürekli sergilenecekler. böylece sanatseverler o odaya girip kendi çaplarında meditasyonlarını yapacak, rothko'nun resimleriyle arasında olana benzer bir his yaşayabilecekler.
bu oda şu an itibarıyla tate modernin ikinci katındaki landscape bölümünde bulunmaktadır. kanımca odanın oldukça geniş iki girişi olması ve yerdeki parkelerin gri değil de açık kahverengi olması rothko'yu mezarında ters döndürmüş olmalı. ama olsun, gene de çok meditatif bir deneyim.
kendini şöyle ifade etmiştir
"şunu doğru anlasak iyi olur... ben soyutlama sanatçısı (bkz: abstractionist) değilim. ben renklerin ve biçimin birbirleri ile olan ilişkisi ile ilgilenmiyorum. ben sadece trajedi, zevk, ölüm ve bunun gibi temel insan duygularının ifadeleri ile ilgileniyorum.
benim resimlerim ile yüzleşen bazı insanların diz çöküp ağlamaları gösteriyor ki ben bu temel insan duyguları ile iletişim kurabiliyorum. resimlerimin önünde gözyaşı döken insanlar, beni o resimleri boyarken yaşadığım aynı ilahi duyguyu yaşıyorlar.
eğer sen resimlerimi sadece renklerin ilişkileri ile açıklarsan, önemli bir noktayı kaçırmışsın demektir."