Atatürk'ün Kocatepe'de Çekilen Ünlü Fotoğrafının Pek Bilinmeyen Hikayesi
mustafa kemal atatürk’ün fotoğrafçılığını yapan subay etem tem, o fotoğrafın hikayesini şöyle anlatmış:
“o sabah kocatepe’de bulunuyorduk. taarruz, şafak vakti saat beşte başlamıştı. mustafa kemal paşa, günler ve geceler süren yorgunluğuna rağmen ayakta, vaziyeti adım adım takip ediyor, direktifler veriyordu. bir ara kumandanlardan ayrıldı. tek başına, kayalıklar arasında dalgın ve düşünceli dolaşmaya başladı. zaman zaman sahra dürbünleriyle düşman cephesine bakıyordu… bir aralık o kayalık tepenin ucuna geldi. hafifçe eğilmişti. başparmağı dudaklarının arasındaydı… hemen objektifimi çevirdim, adeta nefes almayacak kadar bir sessizlik içinde deklanşöre bastım, resmini çektim.
saat 11’di… o gün 7×11 boyunda sekiz on rulo film çektim. bir kaç tane 10×15 cam… mustafa kemal paşa, bütün gün ağzına bir lokma koymamıştı… gece ric’ate (geri çekilme) başladılar. 2 eylül’de uşak’a girdik. vakit yoktu. ahır bozması bir yerde birkaç film yıkadım. fotoğraflar birbirinden güzeldi. hemen dört tane yaptım, ertesi sabah götürdüm. içeri aldılar. berberi tıraş ediyordu. odada portatif bir masa, bir portatif karyola, iki iskemle vardı. bir aralık odayı işaret etti, ‘a be… bu bir başkumandan odasına yakışmaz’ dedi. salih (bozok) odayı halılarla süsleyeceğini söyledi. zira o gün trikopis getirilecekti. gazi, fotoğrafları aldı, baktı. parmaklarını fotoğrafların üzerinde gezdirdi ve çekti, çok güzel, dedi.”
“sonra mı? ha, evet… sonra otomobillerle şehre girdik. ilk işim bir fotoğrafçı bulmak oldu. kocatepe’de çektiğim sekiz on rulo filmi bir rum fotoğrafçıya verdim. zaman geçirmek için etrafta biraz döndük, dolaştık… sonra yeniden geldik. fotoğrafçı geldiğimizi, içeri girdiğimizi görünce ‘fotoğraflarınız bir harika!’ diye bağırdı. baktım fotoğraflar daha yaş yaştı… doya doya baktım… hakikaten birer harikaydı… taa uşak’tan izmir’e kadar bu anı bekliyordum. fotoğrafların kuruyup, hazır olması için bir gün daha lazımdı.
ertesi günü gelip almak üzere karargâha, bornova’ya döndük. ertesi sabah otomobille indik izmir’e… millet yollara dökülmüştü… bayram vardı… ‘biraz sonra mustafa kemal gelecek’ dedik… görmeliydiniz o anı… izmir yanıyordu… ne dost ne düşman belliydi… cayır cayır yanıyordu izmir… fotoğrafçı dükkanının olduğu yere güçlükle varabildik. fakat ne görelim? dükkan yanmıştı… uşak’ta o ahır bozması yerde yıkayabildiğim birkaç film kalmıştı elimde… ötekilerin hepsi fotoğrafçı dükkanıyla birlikte yandı kül oldu…”
kaynak: fikret otyam, “etem tem” röportajı, ulus gazetesi, 4 aralık 1960