TARİH 7 Haziran 2024
36,8b OKUNMA     285 PAYLAŞIM

Atatürk'ün Nutuk'ta Bizzat Açıkladığı ve Bize Tarih Derslerinde Pek Anlatılmayan Olaylar

Nutuk'taki gizli cevher gibi olayları bulup kronolojik bir sıraya dizmiş bir Sözlük yazarı.

atatürk... nutuk adlı kusursuz eseriyle günümüzü aydınlatmaya devam eden büyük insan. nutuk'ta bahsi geçen fakat bizlere, tarih derslerinde pek anlatılmamış bazı önemli olayları bu yüce insanın ağzından anlatmaya çalıştım. ayrıca kitabın izlediği kronolojik sırayı bozmamaya gayret gösterdim.

1. mustafa kemal atatürk'ün henüz ilk sayfada "milleti ve memleketi, birinci dünya savaşı'na sürükleyenler, kendi hayatlarını kurtarma kaygısına düşerek memleketten kaçmışlar." dediği kişiler enver paşa, talat paşa ve cemal paşa'dır.

2. 1919'da trakya paşaeli cemiyeti'nin ileri gelenlerinin ve başta cafer tayyar eğilmez bey'in trakya'yı bir bütün olarak türk-islam topluluğu haline getirmeye çalıştığını gerekirse bunun için ingiltere ve fransa'dan yardım almaya hazır olduğunu öğreniriz. cafer tayyar bey ya da cafer tayyar paşa yunanlar, 1920'de trakya'da harekete geçtiğinde sağda solda gezerken at üzerinde esir edilir. mustafa kemal atatürk, cafer tayyar paşa'nın, türk ordusunun şerefini ve namusunu ayaklar altına aldığını söyler.

3. mustafa kemal atatürk verilen geniş müfettişlik yetkisinin amacının kendisini istanbul'dan sürmek olduğunu söyler. bu yetkinin ne kadar güçlü olduğunu verenlerin dahi bilmediğini belirtir :)

4. henüz 1919'da, kurtuluş çaresi aranırken iki şeye dikkat dikkat ettiğini söyler: itilaf devletleri'ne karşı düşmanca bir tavır almamaya (mondros ateşkes antlaşması'nın 7. maddesi uyarınca) ve de padişah-halifeye sadık kalmaya. sadık kalma olayının mecburiyetten olduğunu dönemin ve halkın durumunun kendisini buna ittiğini belirtir. ilk günden devrimci fikirlerimizi açığa vuramazdık, der.

5. mustafa kemal atatürk'ün kurtuluş için koyduğu parola şudur: "halbuki, türk'ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir!"

6. milli mücadele'ye beraber başlayan bazı yakın arkadaşlarının zamanla nasıl değiştiğini anlatmak ister mustafa kemal atatürk. bu kişiler kazım karabekir paşa, refet bele paşa, rauf orbay, ali fuat cebesoy paşa'dır. kitabın hemen hemen her bölümünde bu kişilerin hataları, yaptıkları ve yapmak isteyip de yapamadıkları anlatılır.

7. istanbul'dan ayrılmadan önce mustafa kemal atatürk'ün genelkurmay başkanı/harbiye nazırı olan cevat çobanlı paşa ile özel bir şifre kararlaştırdıklarını anlatır. 8 haziran 1919'da cevat paşa, kendisini ingilizlerin baskısıyla istanbul'a çağırınca şaşırdığını söyler. cevat çobanlı paşa'yı, 1924'te kazım karabekir ve ali fuat cebesoy'un istifa komplosuna (atatürk'e göre orduyu ele geçirmek istiyorlardı) başta yeşil ışık yaktığı için üçüncü ordu müfettişliğinden istifaya zorladığını söyler.

8. manisa ve aydın'ın yunanlar tarafından işgale uğramasının ardından halkın hiçbir tepki göstermemesini büyük şaşkınla karşıladığını söyler. 28 mayıs 1919'da tüm valilere ve emri altındakilere birer genelge gönderip halkı uyandırmaya çalıştığını belirtir. bu genelgeden sonra her yerde gösterilerin başladığını ifade eder.

9. amasya genelgesi'ni, yaveri cevat abbas gürer bey'e 21-22 haziran 1919 gecesi yazdırır. genelgenin iki maddesi önemlidir: a. vatanın bütünlüğü ve bağımsızlığı tehlikededir. b. milletin bağımsızlığı, yine milletin istek ve kararı kurtaracaktır.

10. samsun'a gitmek için evinden ayrılan mustafa kemal atatürk'ün yanına gelerek bandırma vapuru'nun takip edileceğini ve kendisini istanbul'da tutuklamadıklarına göre büyük ihtimalle karadeniz'de öldüreceklerini söyleyen kişi rauf orbay'dır. atatürk ise tutuklanmaktansa ölmeyi yeğlerim, demiş.

11. ingiliz muhipleri cemiyeti'nin zararlı adamı sait molla, sahibi rahip robert frew'e yazdığı bir mektupta "mustafa kemal paşa'ya ve taraftarlarına biraz kendilerini destekliyormuş gibi görünmeli ki hiçbir şüpheye düşmeden buraya (istanbul'a) gelebilsin." der. amacı, onu tutuklatmaktır.

12. dahiliye nazırı ali kemal'in (britanya eski başbakanı boris johnson'ın büyük büyük dedesi), sivas'a gelmekte olan mustafa kemal atatürk'ü yakalatmak için ali galip'i görevlendirdiğini biliyoruz. bu kimse, istanbul'dan elazığ valisi olarak gönderilmiş bir kurmay albaydır aynı zamanda. ali galip, atatürk'ün halk nezdinde imajını yok etmek için sivas sokaklarının duvarlarına atatürk'ü "asi ve zararlı" olarak gösteren yazılar yazdırmış.

13. 8-9 temmuz 1919 gecesi saat 22.50'de harbiye nezareti'ne; saat 23.00'te de padişaha resmi göreviyle birlikte askerlikten ayrıldığını bildirir. bu durumu, kendisi hemen orduya ve halka da söyler.

14. o sıralar telgraf ve posta genel müdürü olan refik halit karay'ın da atatürk'ü, ne olursa olsun istanbul'a getirmelerini söyleyen telgrafları vardır. atatürk, karay'ı sert bir şekilde eleştirir ve zamanla kendisinin yüzellilikler arasında yurt dışına çıkarıldığını göreceğiz.

15. atatürk, o sıralar ikinci ordu müfettişi olan cemal mersinli paşa'nın kendisine yakın olduğunu fakat birden tüm görevini bırakıp istanbul'a gittiğini söyler. cemal mersinli paşa daha sonra harbiye nazırı olacaktır. atatürk'ü, istanbul hükümeti'ne bağlı kılmak için her türlü dalavereyi çevirecektir. atatürk de kendisi için hiç iyi şeyler söylemez.

16. milli mücadele'de atatürk'ün ilk destekçilerinden biri olarak bildiğimiz refet bele paşa, atatürk'e yazdığı bir telgrafta, sivas kongresi'nin toplanmaktaki amacını anlayamadığını sorar.

17. askerlikten istifa ettikten sonra gittiği erzurum'da halkın kendisine olan desteğini hiçbir zaman unutamadığını belirtir. bu desteğin, atatürk'e büyük bir güç ve moral verdiği anlaşılıyor.

18. erzurum kongresi'nden sonra atatürk'ün daraldığını görürüz. "büyük türk milletine olan inancım olmasaydı, ben de diğer ikiyüzlüler gibi ordu müfettişliğine ve padişah hazretleri'nin yaveri sıfatını taşımaya devam ederdim." der.

19. yine erzurum kongresi'nin kararlarını halka ulaştırmaya çalışırken istanbul'daki karakol cemiyeti, "genel görev yönetmeliği" adı altında birtakım kağıtlar bastırır. bu kağıtları neredeyse bütün orduya dağıtır. kağıtlarda atatürk'ün gizli ve korkunç bir komite kurmaya çalıştığı gibi birtakım iddialar yer alır. atatürk, kendisinden yana olan bazı ordu komutanlarının bile kendisine şüpheyle bakmaya başladıklarını fakat bu işin, kendisiyle alakası olmadığını kısa sürede ordu komutanlarına anlattığını söyler. bu kağıtları dağıtan kişi ise kara vasıf'tır (atatürk o kadar naif bir insan ki kendisinden kara vasıf bey olarak bahsediyor).

20. erzincan boğazı'na yaklaşırken (sivas'a gitmektedir) bazı jandarma erleri ve subayları atatürk'e yaklaşır, dersim kürtleri'nin boğazı tuttuklarını ve geçişin tehlikeli olduğunu söylerler. atatürk bu eşkıyalara aldırmadan yola devam eder.

21. sivas kongresi başlayınca rauf orbay ve ortağı refet bele, bu sefer, atatürk'ün başkan olmaması için çalışmalar yapar. atatürk'ün geçmişteki ittihatçı kimliği anlatılır. atatürk de 4-5-6 eylül (1919) tarihleri boyunca, kongreye katılanlara artık ittihatçı olmadığını açıklamak zorunda kalır.

22. halide edip adıvar, istanbul'daki aydınlar(!) adına atatürk'e bir telgraf çekerek "biz istanbul'da, kendimiz için, bütün eski ve yeni türkiye sınırlarını içine almak üzere bir amerikan mandasını -kötünün iyisi- olarak görüyoruz." der. atatürk'ü eşsiz yapan şey, bana sorarsanız, kusursuz sabrıdır. en yakın arkadaşları bile çelme takmaya çalışırken aydın kesimin de istekleri bunlardı.

23. damat ferit paşa'nın iğrenç politikalarından ve propagandalarından nefes alabilmek için istanbul ile iletişimi kestirdiğini -12 eylül 1919- çünkü cahil halktan pek çok kişinin bu propagandalardan etkilendiğini anlatır. daha da ilginci padişaha da telgraf çekerek hükümetinin, kendisini yani padişahı kötülediğini söyler.

24. atatürk, kolordu komutanlarına yolladığı telgrafların altına bazen "heyet-i temsiliye adına mustafa kemal" bazen de sadece "mustafa kemal" yazar. kazım karabekir paşa buna takılır ve atatürk'e birtakım tavsiyeler içeren telgraf çeker. telgrafta kongre kararlarının altına "mustafa kemal" ismini yazmamasını ister çünkü böyle yazılınca bölgede eleştirilere sebep oluyormuş.

25. 22 eylül 1919'da, kafkasya'da ve doğu'da incelemeler yapmak üzere gelen general james harbord'un kendisine "bunca çabandan sonra başarılı olamazsan ne yapacaksın?" diye sorduğunu anlatır. verdiği bağımsızlık cevabının, general harbord tarafından takdirle karşılandığını belirtir.

26. istanbul hükümeti'nin aracı olarak kullandığı abdülkerim paşa'nın, atatürk'te özel bir yeri olduğu görülür. pek namuslu, temiz kalpli biri olarak adlandırılan abdülkerim paşa, telgraflarda atatürk'e "ruhum!" diye seslenir :) işte, bu abdülkerim paşa ile atatürk, 27-28 eylül 1919'da, saat 23.00'ten sabah sat 07.30'a kadar tam sekiz buçuk saat boyunca telgraf başında görüşürler. atatürk, damat ferit paşa hükümeti'nin üç gün sonra düştüğünü söyler.

27. sadrazam ali rıza paşa'nın henüz 1919 sonlarında kendisinin önderliğinde bir cumhuriyetin kurulacağını anladığını belirtir. ayrıca ali rıza paşa'yı, batı orduları başkomutanı olarak aslanlardan oluşan türk ordusunu, balkan savaşı'nda mahvettiğini söyleyerek en ağır şekilde suçlar.

28. istanbul'daki askeri nigehban cemiyeti'nin, milli mücadele'yi sekte uğrattığını bunların üyelerinin tam bir bozguncu olduğunu belirtir. bu bozguncu grubunun liderleri kiraz hamdi paşa ve hırsızlıktan dolayı ordudan kovulmuş olan kurmay albay refik gibi adamlardır. orduda tüm pis işlere, yolsuzluklara karışan askerlerin burada görev yaptığını ifade eder.

29. meclis-i mebusan'a katılım için istanbul'a gidecek olan milli mücadele milletvekillerini, rumlar'ın istanbul milletvekili aracılığıyla 40 kişi seçtiklerini ve atina'dan gelmiş yunan lider ve komutanların yönetimi altında, zamanın gelince isyan edecekleri konusunda uyardığını söyler.

30. atatürk, salihli ve aydın cephelerine komutan olarak gönderilen refet bele'nin, demirci mehmet efe'nin resmen emrine girdiğini ve de onun sözünden çıkmadığını belirtir. ast-üst ilişkisini refet bele'nin mahvettiğini açıklar. ayrıca refet bele, o sıralarda yine bir süre gözden kaybolur, kendisinden haber alınamaz. atatürk, konuyu detaylıca soruşturunca refet bele'nin bandırma'ya giderek oradan bir fransız torpidosuyla istanbul'a gittiğini öğrenir. kısacası atatürk'e göre, düzenli ordunun kuruluşuna kadar, bu bölgede disiplinin sağlanamamasının sebebi refet bele'dir.

31. ingiliz muhipleri cemiyeti'nin sözde başkanı olan sait molla'nın rahip robert frew'e gönderdiği 12 mektubu ifşa eder. bir defterden aynen alınan bu mektuplarda sait molla, rahip frew'a "aziz üstadım!" diye seslenir. özetle kürt teali cemiyeti'ndeki dostlarıyla sık sık görüştüğünü ve anadolu'daki işleri bulandırmaya devam edildiğini belirtir. isyancılara verilecek paralar konusunda ise destek ister (görüldüğü üzere saf bir kötülüktür bu adam).

32. atatürk'ün, eserinde, ayrı bir başlık açtığı kişi yahya kaptan'dır. yahya kaptan'ın kendisinden aldığı emir üzerine istanbul'dan gönderilen hain çeteleri dağıttığını ve onlara büyük korku saldığını belirtir. bu değerli vatanseverin istanbul hükümeti tarafından feci şekilde şehit edilmesini unutamadığını söyler. atatürk'ün elindeki belgelere göre yahya kaptan'ın öldürülmesinde başrolü oynayan kişi harbiye nazırı cemal mersinli paşa'dır.

33. atatürk, sivas'tan ankara'ya gidilmesine kazım karabekir paşa'nın karşı çıktığını anlatır. telgrafta "...değil ankara'ya, sivas'ın batısına geçilmemesi görüşündeyim." der. hatta temsil heyeti'nin, doğu illerinin bir temsilcisi olduğunu açıkça söyleyerek ne yapılmak istendiği sorar.

34. bayburt'a yakın sayılabilecek fakat ihtiyar heyeti olmayan bir köyde, yani hart'ta bir yalancı peygamber türer. bu köyde oturan eşref adında bir şeyh, peygamberliğe soyunur. 1 ocak 1920'de gelen bir telgrafta bu yalancı peygamberle oğullarının öldürüldüğünü anlatır. her şeyi bıraktık, bir de bunlarla uğraşıyoruz, der atatürk.

35. meclis-i mebusan için daha önce kararlaştırılan müdafaa-i hukuk cemiyeti grubu'nun kurulmadığını ve bunun cevabını hala bulamadığını ifade eder. bu grubu kurmadıkları için (rauf orbay, kara vasıf gibileri) ağır şekilde eleştirir. atatürk'e göre bunlar korkak ve cahildir. bu şahısların padişaha dalkavukluk etmek için çırpındıklarını söyler.

36. istanbul'da toplanacak olan meclis-i mebusan için bakan ve vekillerden bazılarının tutuklanması ihtimaline karşı, 22 ocak 1920 tarihinde ankara, konya, sivas ve erzurum'daki kolordu komutanlarına, özel bir şifre ile anadolu'daki yabancı subayların tutuklanmasını emreder. bu tutuklananlar daha sonra esir değişiminde kullanıldı.

37. rumeli'de, gelibolu yakınlarında akbaş denilen yerde, bir cephane deposunun bulunduğunu ve de fransızlar'ın eli altında bol miktarda silah-cephanenin bulunduğunu anlatır. köprülü hamdi bey adındaki kahramanın, kuva-yı milliye'den bir müfreze ile birlikte buraya baskın düzenlediğini sonuçta da türk ordusunun eline sekiz bin rus tüfeği, kırk rus makineli tüfeği ve binlerce sandık cephane geçer.

38. istanbul'un işgali'ni, vatansever ve cesur telgraf memuru manastırlı hamdi bey'den öğrendikleri eğer hamdi bey olmasaydı, bu işgalden ne zaman sonra haberleri olacaklarını ancak allah'ın bileceğini söyler. atatürk, manastırlı hamdi bey'i ankara'ya çağırır ve onu, karargahının telgraf memuru yapar. eserde de kendisine olan şükranlarını belirtmekten geri kalmaz.

39. ankara'da açılacak olan meclis için ilk olarak "kurucu meclis" adını tercih ettiğini amacının da rejim değiştirmeye yetkili olduğunu göstermek olduğunu belirtir. bu ifadeye, halkın alışkın olmadığını belirten kazım karabekir paşa tarafından uyarıldığını anlatır. bunun üzerine ise "olağanüstü yetkiye sahip bir meclis" deyimini kullanmakla yetindiğini söyler.

40. söz dinlemeyen kara vasıf'ın istanbul'un işgalinden sonra tutuklanıp malta'ya sürüldüğünü bunun da karakol cemiyeti'ni neredeyse işlevsiz hale getirdiğini söyler. atatürk, istanbul hükümeti'nin yıkıcı saldırılarından milli mücadele'yi korumak ve istanbul'da yeni bir teşkilat kurmak için çok uğraştığını ve de mevcut imkanların üstünde para harcamaya mecbur kaldığını itiraf eder.

41. istanbul'un işgali'nden sonra başta dersim, malatya, elazığ, konya, diyarbakır ve trabzon idare amirlerinin milli mücadele'ye destek konusunda kararsız kaldıklarını söyler. tüm kararsızlığı bu memurların üzerine atarken halkın gerçekleri öğrendikten sonra derhal milli mücadele'yi desteklemeye devam ettiğini belirtir.

42. büyük millet meclisi'nin açılış günü 23 nisan cuma gününe denk getirilmiştir. atatürk, heyet-i temsiliye adına yolladığı telgraflarda "...bütün sayın milletvekilleriyle hacı bayram veli camii'nde cuma namazı kılınarak kur'an'ın ve namazın nurlarından da feyz alınacaktır...bugünün kutsallığını belirtmek için bugünden başlayarak vilayet merkezlerinde hatim indirilmeye başlanacak, hatmin son kısımları uğur getirsin diye, cuma günü namazdan sonra meclis'in toplanacağı yerin önünde tamamlanacaktır." der.

43. osmanlı imparatorluğu'nun yıkılışını engellemek için çeşitli siyasi ilkeler takip ettiği söyler. "ben, bu siyasi ilkelerin hiçbirinin yeni türkiye'nin siyasi şekillenmesine ilke olarak kabul edilemeyeceğine inanmıştım." der. doğu milletleri arasında, türkler'in en güçlüsü olduğunu fakat tüm türkler'i bir çatı altında toplanmasını "varılması imkansız bir hedef" olarak görür. bunun geçmiş tarihe bakarak da imkansız olduğunu belirtir.

44. meclisin açılmasından sonra yayımlanan ilkelere bakarak aslında rejimin kendi belli ettiğini söyler. evet, der bu rejim cumhuriyettir.

45. ankara'da meclis açılıp hükümet kurulmaya çalışılırken refet bele paşa'nın, genelkurmay başkanlığı için ismet paşa'yı düşünen atatürk'e karşı çıktığını görürüz. kısa bir süre sonra refet paşa'nın yakın arkadaşı ali fuat cebesoy paşa da karşı çıkacaktır. onlara göre ismet paşa, anadolu'ya daha geç katılmıştır. atatürk ise ismet paşa'yı bilerek istanbul'da bıraktığını ve bunu komutanlara anlattığını belirtir. milli savunma bakanlığı'na fevzi çakmak paşa atanınca fevzi paşa, atatürk'ten yana çıkmış ve konu daha fazla uzamamış. atatürk, ismet paşa'yı seçerek doğru bir karar verdiğini tarihin ispatladığını belirtir.

46. anzavur 11 mayıs 1920'de top ve makineli tüfeklerle donatılmış beş yüz kişilik bir kuvvetle, üçüncü defa olarak adapazarı ve geyve dolaylarında tekrar ortaya çıkar. milli mücadele'yi sekteye uğratmak için neler yapıldığını göstermesi açısından önemlidir.

47. atatürk, isyanlarla uğraşılırken izmit'te süleyman şefik paşa komutasında hilafet ordusu'nun da birtakım hazırlıklar yaptığını söyler. süleyman şefik paşa'nın 1908'de iştip dolaylarında cumalı denilen yerde bir süvari manevrası yaptırdığını ve bu rezil manevraların ardından atatürk, paşa'yı, tüm subayların önünde eleştirdiğini anlatır. atatürk'ün yazdığı "cumalı ordugahı" adlı küçük eserinde de eleştirdiği kişi işte bu süleyman şefik paşa'dır.

48. yunan ordusu işgal alanlarını genişletirken ayvalık'a da asker çıkardığını, 172. alayın komutanı yarbay ali bey'in bu yunan kuvvetine karşı 28 mayıs 1919'da savaş giriştiğini söyler. ali bey, yunanlar'a bir komutan olarak ateş eden ilk kişidir.

49. türkiye büyük millet meclisi hükümeti'nin dışişleri konusunda aldığı ilk kararın moskova'ya bir heyet gönderilmesi olduğunu söyler. bu heyetin başkanı da dışişleri bakanı bekir sami bey'dir.

50. yunanlar'ın ilk genel saldırısı olan 22 haziran 1920'de başlar. birliklerimiz eskişehir'e kadar çekilir. 29 ağustos'ta ise uşak düşer. atatürk, bu yenilgileri tümen kadrolarının kuru bir kadro halinde oldukları ve savaş malzemesi konusunda da çok zayıf oldukları açıklar. dolayısıyla pek bir şey yapamadıklarını itiraf eder. bu geri çekilişten sonra meclisin adeta çıldırdığını ve henüz iki ay önce kurulan bakanlar kurulu'na tüm suçu attıklarını belirtir. atatürk de "tarihte yarılmamış ve yarılmayan cephe yoktur." diyerek ortamı sakinleştirmeye çalışır.

51. türkiye büyük millet meclisi hükümeti kurulunca ankara'da yeşil ordu adı altında bir dernek kurulur. bu derneğin ilk kurucuları, atatürk'ün yakın arkadaşlarıdır. zamanla bunların, kendisinden habersiz, birtakım kötü işlere kalkıştığını ve de teşkilatın kurucuları arasına milletvekili olan reşit, kardeşleri çerkez ethem ve tevfik girer. çerkez ethem ve tevfik'in adamları zamanla bu yeşil ordu'nun temelini oluşturur. atatürk bu konuda, yetersiz kaldığını itiraf eder.

52. erzurum milletvekili olan celalettin arif bey aynı zamanda türkiye büyük millet meclisi'nin ikinci başkanı'dır. 15 ağustos 1920 tarihli bir dilekçeyle meclis'ten iki aylık bir izin alır. dinlenmek isteyen ikinci başkan, seçim bölgesi olan erzurum'u da incelemek ister. incelemelerinde halkın kendisini sevinçle karşılaştığını fakat başta ordu kaynaklı olmak üzere birtakım huzursuzlukların olduğunu söyler. tüm bu söylediklerinden kazım karabekir paşa'nın da haberi yoktur. uzun bir süre ortalığı karıştıran bu ikinci başkan, ankara'ya dönmesini emreden onca telgrafa olumsuz yanıt verir. ankara'ya ancak ermenistan yenilince döner. yani atatürk kendisinden, taarruz edecekken ortalığı karıştıran kişi olarak bahseder.

53. yunanlar'ın eskişehir kapılarında olduğu 1920'nin yaz aylarında halk ve ordu arasında şu görüşün yayıldığını ve bu propaganda karşısında neredeyse çaresiz kaldıklarını anlatır. propaganda şudur: "ordudan fayda yoktur, dağılsın! hepimiz kuva-yı milliye olalım."

54. gediz taarruzu'nu, ali fuat cebesoy paşa'nın, genelkurmay başkanlığı'nın tüm ikazlarına rağmen çerkez ethem'in gazına gelerek yaptığını ve bu taarruzun sonucunda ordumuzun dumlupınar'a kadar çekilmek zorunda kaldığını anlatır. ben de, bunun üzerine ali fuat cebesoy'u görevden aldım ve kendisini moskova'ya elçi olarak yolladım, der.

55. 4 eylül 1920 tarihinde, tokat milletvekili nazım bey, bir şekilde 89 oya karşı 98 oyla, meclis tarafından içişleri bakanı seçilir. atatürk, bu sonuçtan memnun olmadığını ve de kendisini ziyaret etmek isteyen nazım bey'i kabul etmediğini söyler. nazım bey'in tüm muhalif grupların içinde olduğunu ve de halk iştirakıyyun fırkası'nı (halk komünist partisi) kurduğunu dolayısıyla kendisini tehlikeli bulduğunu açıkça söyler. ilerleyen zamanlarda, istiklal mahkemeleri, bu nazım bey'in başka ülkelerine casusluk yaptığını ortaya çıkarmıştır.

a. yukarıda bahsettiğimiz tokat milletvekili nazım bey olayından sonra atatürk, ulusuna seslenir: "meclisle idare edilen memleketlerde, en tehlikeli durum, bazı milletvekillerinin yabancılar adına çalınmış ve satın alınmış olmalarıdır. meclislere kadar girebilen bu vatansızlara her zaman rastlanabilir. bu yüzden, halk, seçeceği kişileri iyi tanımalıdır."

56. çerkez ethem'in, yozgat isyanı'nı bastırmak için ankara'dan geçerken büyük övgüler aldığını kısa bir süre sonra da isyanı bastırınca yanındakilere "ankara'ya dönüşümde büyük millet meclisi başkanı'nı (yani atatürk'ü) meclis önünde asacağım." der. ethem'in 5 ocak 1921'de yenildiğinde yunanlar'ın safına geçtiğini belirtir. yunanlar da, bunu fırsat bilerek 6 ocak 1921'de her cephede saldırıya geçecekler. ethem'in ağabeyi olan manisa milletvekili reşit de 8 ocak 1921'deki oturumla meclisten atılacaktır.

57. birinci inönü zaferi'nden sonra kabul edilen teşkilat-ı esasiye kanunu'nun temel maddelerinden biri "hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir." atatürk henüz 1921'de rejim konusunda ipucu verdiğini bir kez daha yineler.

58. atatürk, 1921 yılı için saltanat-halifelik konuları konuşmak için erken olduğunu söylese de mecliste özellikle halifelik konusu için "ali ile muaviye devrini mi yaşayacağız?" der.

59. londra konferansı'na bizi resmen davet eden kişi italya dışişleri bakanı kont carlo sforza'dır. konferanstan (27 şubat-12 mart 1921) hiçbir olumlu sonuç çıkmaz. çıkmadığı gibi dışişleri bakanı bekir sami bey, itilaf devletleri'nin temsilcileriyle birtakım antlaşmalar imzalar ve bunları meclise bildirmez. atatürk bunları öğrendiğinde dışişleri bekir sami bey'in ne yapmaya çalıştığını anlayamadığını belirtir.

60. ikinci inönü zaferi'ni 1 nisan 1921'de metristepe'den bildiren ismet paşa'ya, atatürk "...siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makus talihini de yendiniz." der.

61. atatürk ikinci inönü zaferi'nden sonra boşalan milli savunma bakanlığı'nı refet bele paşa'ya önerir. refet paşa, genelkurmay başkanlığı'nı istediğini belirtince "genelkurmay başkanlığı, bizim teşkilatımıza göre, bugün fiili olarak başkomutanlık makamıdır. siz, daha türk ordusuna başkomutan olacak vasıfları kazanmış değilsiniz. bunu hatırınızdan çıkarınız!" der.

62. 25 temmuz 1921 tarihi itibarıyla ordumuzun büyük kısmı sakarya'nın doğusuna çekilir. atatürk çekilmeyi zorunlu kılan sebepleri açıklar: "genel seferberlik yapan yunan ordusu insan, top, tüfek ve makineli tüfek sayısı bakımından ordumuzdan önemli derece üstündü... biz, daha tümenlerimizin taşıt araçlarını bile tamamlayamadığımızdan, ordumuzun hareket gücü yoktu." der. bu yenilgiden sonra meclisteki muhaliflerin resmen suçlu aradığını bunun için de kendisini başkomutanlığa geçirmek istediklerini anlatır. atatürk'e göre olası bir başka yenilgide başkomutan olduğu için tüm suçu kendisine atacaklardır. 4 ağustos 1921'de yapılan gizli oturumda üç aylığına başkomutanlığı üzerine alır. 7-8 ağustos 1921 tarihinde ise ordumuzun genel seferberliği başlar: tekalif-i milliye emirleri.

63. atatürk için 23 ağustos gününden 13 eylül (1921) gününe kadar, bugünler de dahil olmak üzere, yirmi iki gün yirmi iki gece aralıksız süren büyük ve kanlı sakarya meydan savaşı, dünya tarihinde pek az rastlanan büyük bir meydan savaşıdır.

64. atatürk, sevr antlaşması için "türk milleti için öyle uğursuz bir idam kararnamesidir ki onun bir dost ağzından çıkmamasını isteriz." der. yani bizimle dostluk kuracak devletler, sevr'den bahsetmemelidir.

65. pontus meselesi'nin 1840 yılından itibaren ince hesaplarla işlendiğini, anadolu'nun rize'den istanbul boğazı'na kadar uzanan karadeniz bölgesi'nde eski yunanlılık'ın diriltilmesini amaçladığını söyler. pontus eşkıyasının başlangıçtaki gücü 6-7 binken zamanla 25 bine çıkar. bunların tek amacının türk/islam köylerini yakıp zulümler yapmaktı.

66. atatürk, düşmanlarla uzlaşabilmek için onları öncelikle savaş meydanında yenmek gerektiğini belirtir. diplomaside güçlü olmanın ilk şartı da budur.

67. büyük taarruz'a hazırlanılan dönemde başkomutanlık kanunu 6 mayıs 1922'de üçüncü defa meclisten geçer fakat meclisteki rauf orbay ve kara vasıf önderliğindeki muhalif grup o kadar kuvvetlidir ki bu kanun bir ara meclisten geçemeyecekmiş gibi olur. ciddi hükümet bunalımı yaşanır hatta genelkurmay başkanı fevzi çakmak paşa istifaya kalkışır.

68. büyük taarruz öncesinde yunanlar'a karşı ciddi olarak tek üstünlüğümüz süvaridedir. büyük taarruz planlarında, birliklerimiz, yunanlar'ın en hassas bölgesi olan -afyon yakınlarında bulunan- akarçay ile dumlupınar hizasında toplanır. yunan cephesi, gerçekten de buradan mahvedilecektir.

69. büyük taarruz, 26 ağustos sabahı (1922) saat 05.30'da topçu ateşimizle başlar. atatürk ilk haberleri kocatepe'de alacaktır. 9 eylül'de, izmir'de olan ordumuz için "ilk verdiğim hedefe, akdeniz'e ulaşmış bulunuyordu." diyerek devam eder "bu eseri yaratan bir milletin evladı, bir ordunun başkomutanı olarak olduğumdan, mutluluk ve bahtiyarlığım sonsuzdur."

70. lozan'a, istanbul hükümeti de çağrılınca atatürk, saltanatın kaldırılması gerektiğine karar verir (atatürk'ün nasıl bir deha olduğunu görebiliriz. bir taşla iki kuş vuracaktır). rauf orbay; atatürk'ü, refet bele paşa'nın keçiören'deki evine davet eder. rauf orbay, ali fuat cebesoy paşa'nın da geleceğini söyler. bu üçü, atatürk'e "meclis, saltanat makamının belki de hilafet'in ortadan kaldırılması görüşünün benimsenmiş olmasıyla üzgündür." derler.

71. atatürk, saltanatın kaldırılmasına ciddi olarak iki kişinin muhalefet olduğunu söyler: mersin milletvekili selahattin bey ve izmir suikasti sonrasında asılacak olan ziya hurşit.

72. atatürk "...belki birtakım kafalar kesilecektir." cümlesini 1 kasım 1922 günü söyler. bu cümleden sonra saltanat bağımlıları geri vites yapar (türk tarihi'nde söylenmiş en güzel cümlelerden biridir).

a. atatürk yukarıdaki cümlesini söylemeden önce de milletvekillerine "...hülagü'nun halife mutasım'ı idam ettirerek yeryüzünde hilafete son verdiğini ve 1517'de mısır'ı alan yavuz, unvanı halife olan bir mülteciye önem vermeseydi hilafet unvanının günümüze kadar miras kalmış bulunamayacağını anlattım." der.

73. 17 kasım 1922'de bir resmi telgraf kendisine gösterilir. telgrafta "vahdettin efendi bu gece saraydan ayrılmıştır." (ingilizler eşliğinde kaçması) yazar. atatürk, bu telgrafı mecliste gösterir ve "...saltanatı atadan oğula geçirmek gibi yanlış bir şeklin sonucu olarak büyük bir makam, tantanalı bir unvan kazanabilmiş bir sefilin, gurur çok yüksek asil bir milleti nasıl utanılacak duruma düşürebileceği kendiliğinden anlaşılır." der. bu cümlelerin devamında alçak, aciz, adi, yaratık vs gibi sıfatları da vahdettin için söyler.

74. tbmm tarafından atanan yeni halife abdülmecit efendi tantanalı bir cuma töreni yapmak isteyince atatürk buna karşı çıkar. törende, abdülmecit efendi'nin fatih sultan mehmet'in kıyafetini giymesine izin vermez.

75. 2 aralık 1922 günü, muhalif gruptan bazıları adnan adıvar'ın başkanlığında gerçekleştirilen meclis oturumunda milletvekili seçimi ile ilgili bir kanun tasarısını görüşmek için söz isterler. bu kişiler erzurum milletvekili süleyman necati, mersin milletvekili salahattin, ve canik milletvekili emin'dir. bunlar atatürk'ü meclisten men etmek için "meclise üye seçilebilmek için türkiye'nin bugünkü sınırları içerisinde doğmuş olma şartını ya da göçmen olarak gelenlerin ise yerleştiği tarihten beş yıl geçmesi şartı..." koymak isterler. atatürk kurduğu mecliste böyle bir tasarının görüşülmesine çok üzüldüğünü böyle bir şeyin çıkacağını aklının ucuna dahi gelmediğini söyler ve bunları resmen lanetler (maksat atatürk, selanik doğumlu olduğu için onu saf dışı bırakmaktır).

76. saltanat kaldırıldıktan sonra atatürk halifeliği de kaldırmayı kafasına koyar. halkın bu konuda hem tepkisini ölçmek hem de halkı hazırlamak için batı anadolu'ya gezi düzenler (24 aralık 1923). burada halka "...milletimiz, yüzyıllarca bu anlamsız ve görüşten hareket ettirildi fakat ne oldu? her gittiği yerde milyonlarca insan bıraktı. yemen çöllerinde kavrulup yok olan anadolu evlatlarının sayısını biliyor musunuz?" der.

77. ingiliz tarihçi h. g. wells'in outline of history eserinden bahseder.

78. teşkilat-ı esasiye kanunu'nun ikinci maddesi olan "türkiye cumhuriyeti devleti'nin dini, islam dinidir." cümlesinin cumhuriyet rejimi ile örtüşmediğinin farkında olduğunu fakat bunu cümleyi kaldırabilmek için gerekli zamanın henüz gelmediğini söyler (1928'de bu madde kaldırıldı). atatürk, bir sohbet sırasında basın mensubu bir kişinin bu maddeyi hatırlatması üzerine zorlandığını itiraf eder. "hükümetin dini olamaz! diyemedim. aksini söyledim." der.

79. kendisinin ve atalarının arap olduğunu söyleyen nurettin paşa için attila'nın şu sözünü söyler: "ben de büyük ve asil bir milletin evladıyım!" :)

80. lozan barış antlaşması için "bu antlaşma, türk milletine karşı, yüzyıllardan beri hazırlanmış ve sevr antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın sonuçsuz kaldığını bildiren bir belgedir. osmanlı tarihi'nde benzeri görülmemiş bir siyasi zafer eseridir." der.

81. 28 ekim 1923'te, cumhuriyetin ilanının arifesinde, çankaya'da "yarın cumhuriyet'i ilan edeceğiz." sözünü ilk duyanlar ismet inönü paşa, kazım özalp paşa, ali fethi okyar, kemalettin sami gökçen paşa, afyonkarahisar milletvekili ruşen eşref ünaydın ve birkaç milletvekilidir. cumhuriyet ile ilgili kanun tasarısını ile ismet inönü ile birlikte hazırladığını söyler. atatürk oylamaya katılan 158 milletvekilin oy birliği ile türkiye cumhuriyeti devleti'nin ilk cumhurbaşkanı seçilir. ilk kabineyi ismet inönü kurar, ilk meclis başkanı da ali fethi okyar olur.

82. 26 ekim 1924'te kazım karabekir paşa'nın istifasıyla başlayan ali fuat cebesoy paşa, refet bele paşa, cafer tayyar eğilmez paşa'nın da katıldığı istifa komplosuyla türk ordusunun ele geçirilmek istendiğini söyler. bu sıralar devam eden nasturi isyanı'nda ordunun anarşiye itildiğini anlatır.

83. lozan'da başarılı işler yapmış olan rıza nur'un geçmişte arnavutlar'ı, türkler'e karşı örgütlediği ortaya çıkınca meclisi hayretin ve dehşetin kapladığını söyler.

84. yukarıda saydığımız tüm muhalifler sonunda terakkiperver cumhuriyet fırkası adı altında toplanır. atatürk bu parti için "cumhuriyet yerine muhafazakar ismini kullansalardı daha ciddi ve samimi olurlardı." der.

85. bu muazzam eser, atatürk'ün gençliğe hitabesi ile sona erer: "...muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur."

** bahsi geçen tüm telgrafları türk tarih kurumu yayınları, nutuk, üçüncü cilt vesikalar/belgeler'de bulabilirsiniz.