EDEBİYAT 7 Kasım 2022
18,3b OKUNMA     363 PAYLAŞIM

Avrupa Merkezli Bakış Açısını Eleştirerek Ufuk Açan 9 Kitap

Dünyayı batı ekseninde yorumlamaya bu kitaplarla bir mola vermeniz mümkün.

bu listede, en çok önemsediğim konulardan olan avrupa-merkezli bakış açısını eleştiren kitaplara yer veriyorum. buradaki kitapların tek birinin okunması dahi ufku ziyadesiyle açacağı şüphesiz!

malumunuz dünya haritası bile avrupa'yı merkeze alarak çizilir


yalnızca bu harita bile avrupa'nın nasıl da kendini dünyanın merkezi olarak gördüğünün ispatı mahiyetinde. bakın mesela bu haritaya göre grönland ve çin neredeyse aynı coğrafi büyüklükte; oysa gerçekte çin dört kat daha geniş topraklara sahiptir. keza iskandinavya ve hindistan da neredeyse aynı görünüyor; ama hindistan kaç kat daha geniş topraklara sahip... işte bu harita bile, batının insanların gerçeklik algısı üzerinde nasıl oynadığını ve dünyadaki hemen her okulda bulunan bu haritaları bile kendi lehine düzenlediğini gösteriyor. aslında olması gereken haritayı 1974 yılında arno peters çizmiştir:

Editörün notu: Bu harita üzerinde de bazı tartışmalar olduğunu söyleyelim.

iki harita arasındaki farkın büyüklüğüne bakın! işte ben de bu yazımda avrupa'nın bu tutumunu eleştiren temel metinleri birkaç kelam ederek listeleyeceğim.

1. şarkiyatçılık - edward said , metis yayınları, 2004

kara atena'nın çıkış noktalarından biri olan bu kült kitabında edward said, batı'nın doğu'yu nasıl adlandırdığı ve konumlandırdığı üzerine tarihsel ve kuramsal bir perspektif sunuyor. said, batı'nın (avrupa ve abd) doğu'yu "öteki" olarak, sömürmeye müsait topraklar olarak, karşıt bir imge olarak imlediğini dile getiriyor. muhtemelen içlerinde ilki olmasına rağmen kendi açımdan en zor okunanı budur diyebilirim. aslen bir edebiyat eleştirmeni ve tarihçisi olan edward said'in bu kitabında, çeşitli avrupalı yazarların doğu'ya bakışları da örnekleriyle birlikte yer alıyor.

2. kara atena - martin bernal, kaynak yayınları, 1998

alanında belki de en kült, en sarsıcı, en provokatif kitap! ilk yayımlandığında (1985) ortalığı birbirine katan, avrupalı tarihçilerin sinirleriyle oynayan bu kitapta bernal, batının avrupa-merkezci bir tarih ve kültür anlayışı oluşturmak adına her şeyin kökünü eski yunan'a dayandırmasını ele alır. özellikle 19. yüzyıldan sonra üstünlüğü iyice ele geçiren batı, tarihi de ele geçirme ve kültürel hegomonyasını kurma derdine düşmüştür. bernal eski yunan'ın özellikle fenike ve mısır medeniyetlerinden aşırdığı pek çok kültürel öğenin batı tarafından görmezden gelindiğini anlatıyor. en basitinden yunan alfabesinin fenike'den uyarlama olduğuna vurgunun yapılmadığından dem yanıyor. bu arada felsefe ve edebiyat tarihi hep eski yunanla başlatılır ama daha onlar tarih sahnesine çıkmadan önce özellikle mısır, iran, çin ve hint felsefesi yayılmıştı bile. eski yunan elbette birçok noktada zirveye çıkmıştır ama o zirvede ne ilktir ne de yalnızdır; batı ise diğer uygarlıkları görmezden gelmektedir. kitabın temel problemi budur. bu arada kitabın yıllardır baskısı yok! kim neden basmıyor anlamak mümkün değil!

3. tarih hırsızlığı - jack goody, iş bankası yayınları, 2021

martin bernal'in kara atena kitabından bolca referanslar barındıran bu çarpıcı kitabında cambridge üniversitesi profesörlerinden goody, batının tarihyazımı aracılığıyla geçmişi ve geleceği lehine çevirme kaygılarını ele alıyor. kitabın en ilgi çekici noktası, geçmişin çoğu zaman batı ölçeğinde yaşanmış süreçlere göre kavramsallaştırıp dünyanın geri kalanına dayatılmasını ifade ettiği bölümler... daha sonra tarihsel arka plana giderek batının özellikle islam, hint ve çin kültürleri ile aslında paralel olarak aynı uygarlık sürecinden geçtiğini; avrupa'nın, ifade edildiği gibi, onlardan ileride olmadığını ve hatta ortaçağ boyunca doğu'dan geride kaldığını anlatıyor. bakın burada çok önemli bir noktaya değiniyor goody, zira ortaçağ bilindiği üzere batının en zayıf olduğu dönem ve dolayısıyla dünyada "karanlık çağ" olarak adlandırılır. oysa aksine bu dönem başta hint, çin ve islam olmak üzere çoğu uygarlığın en parlak dönemidir. yalnızca bu "karanlık çağ" adlandırması dahi batının kendini nasıl da merkeze koyduğunu göstermeye kafi kudrette bir detay.

4. rönesanslar - jack goody, iş bankası yayınları, 2015

yine bir goody kitabı ve yine oldukça tutarlı ve iddialı bilgiler eşliğinde avrupa-merkezciliği şiddetle eleştiriyor; hem de bir batı avrupalı olarak! bu kitabında goody temel olarak yine batının dayattığı algıya karşı çıkarak, tek bir rönesans olmadığını, çin, hint ve islam'ın da farklı zamanlarda bu rönesans döneminden geçtiğini ve hatta bunun avrupa'dan çok daha önceleri yaşandığını dile getiriyor. özellikle islam rönesansının batı'daki rönesansı direkt olarak tetiklediğini de vurgulamaktan kaçınmıyor. kitabın bence özeti mahiyetindeki 8. bölüm'ün başlığı zaten her şeyi açıklıyor: "rönesans yalnızca avrupa'ya mı özgüydü?" bu arada jack goody, türk rönesansı olarak babür dönemini gösteriyor.

5. batı medeniyetinin doğulu kökenleri - john m. hobson, yapı kredi yayınları, 2008

ingiliz profesör hobson, bu kitabında adeta bahsi geçen diğer kitapların bir bireşimine varıyor ve batının yükselişinde aslında doğunun sanılandan çok daha büyük etkisi olduğunu belge ve istatistiklerle açıklıyor. hatta diğer kitaplardan farklı olarak çok çarpıcı istatistiki veriler paylaşıyor. batının ulusal gelir açısından doğu'yu ancak 1870 yılında yakalayabildiğini ve bunun avrupamerkezci bakış açısına sahip araştırmacılar tarafından dahi kabul edildiğini belirtiyor. kişi başı gelirde ise ancak 1800'lerde doğuyu yakalayabildiğini söyleyen hobson, öte yandan marx ve weber'in dahi doğuyu ötekileştirdiğini ve doğunun geri kalmış olduğunu vurguladıklarını, dolayısıyla onların da birer oryantalist olduğunu dile getiriyor. sonra sırasıyla doğu toplumlarının batı tarafından yadsınmış kültürlerini karşılaştırmalı olarak anlatıyor. açıkçası içlerinde en derli toplu ve aklıselim iddialar içeren kitap olduğunu düşünüyorum.

6. dünyanın batılılaşması - serge latouche, ayrıntı yayınları, 1993

ayrıntı yayınları'ndan çıkan bu kitapta latouche, batının yükselişini tarihsel süreç içerisinde anlatıyor ve özellikle batılılaşma ve kültürsüzleşme kavramına odaklanıyor. kitabın bence en ilgi çekici yeri olan üçüncü bölümde ise batı medyasının pompaladığı tüketim kültürü yüzünden toplumların kimliksizleştiğine vurgu yapıyor. şahsi olarak ben de buna özellikle japon ve kore toplumlarını örnek gösterebilirim. nerede 50'ler 60'larda geleneklerine bağlı soylu samuraylardan oluşan akira kurusowa karakterleri, nerede bir hristiyan bayramı olan halloween'da izdihamdan ölenler!

7. niçin aztekler avrupa'yı keşfetmedi - peter wahl, iletişim yayınları, 1993

alman yazar wahl'ın derlediği bu kitapta sorun edilen temel şey, batının 1492 yılından yani amerika'nın keşfinden beri, yani yaklaşık 500 yıllık latin amerika, asya ve afrika sömürüsünü ele alıyor. hali hazırdaki ekonomi modelinin ise yeni bir çeşit sömürü yönteminden başka bir şey olmadığına değinen wahl, "eğer pizarro ve cortes gibi fatihler (!) bugün yaşasaydı, imf ve dünya bankasının başında olurlardı!" diyerek durumu özetliyor. kitap üç bölüm içerisinde onlarca makaleden oluşuyor.

8. parayı verdi düdüğü çaldı - "cia ve kültürel soğuk savaş", doğan kitap, 2004

alt başlığından anlaşılacağı üzere cıa'in özellikle soğuk savaş döneminde batılı yazarları kullanarak doğu üzerinde algı yaratmasını ve marksistleri baskılamasını ele alıyor. cia, finansal ve propaganda yoluyla başta orwell, auden ve russel gibi yazarları destekleyerek kültürel anlamda solcuları yönlendirmeyi amaçlamıştır. alanın biraz dışında gibi görünse de batının kültürel hegemonya kurma adına neler yaptığını göstermesi açısından takdire şayan bir kitap.

9. çatışan kültürler - bernard lewis, profil kitap, 2020

"keşifler çağında hıristiyanlar, müslümanlar ve yahudiler" alt başlıklı bu kitabında ünlü islam tarihçilerinden lewis, tarihe (özellikle de 1492 yılına) avrupa merkezci bakışlardan sıyrılarak yaklaşıyor. avrupa tarihi için belki de en önemli yıl olarak görülen 1492'de üç önemli olayın (araplar'a karşı kazanılan ispanyol zaferleri, amerika'nın keşfi ve yahudilerin avrupa'dan sürülmesi) etrafında şekillendirdiği bu kitabında, ortaçağa yahudiler ve müslümanlar açısından bakıyor. kısa bir kitap olmasına rağmen oldukça etkileyici tespitler sunan bir kitap.