TARİH 29 Ağustos 2018
91,6b OKUNMA     1216 PAYLAŞIM

Aztek ve İnka Gibi Kadim Uygarlıklar Neden Amerika Kıtasının Keşfiyle Yok Oldu?

Kristof Kolomb, Hindistan'a gittiğini sanarak Karayipler'e ayak bastığında tarih 1492'yi gösteriyordu. Amerika kıtasının bu keşfi, oranın yerli halkı ve uygarlıkları açısından hiç de hayırlı olmadı.


amerika'nın keşfi, keşifler çağı'nın başlangıç döneminde gerçekleşen ve dünya tarihinde çığır açıcı bir olaydır

amerika kıtası (güneyi ve kuzeyiyle), birbirine bağlı ve üzerinde yaşayan insanların birbirleriyle sürekli etkileşim halinde oldukları en büyük kara parçaları olan avrasya ve afrika'dan büyük okyanuslarla kopuktur. kıtaya insanların gelmesi günümüzden 40000 yıl kadar önce yaşanan son buzul çağı sırasında bering boğazının buzlarla kapalı olması sayesinde gerçekleşmiş, buzul çağının sona ermesiyle, amerika'ya gelmiş insanlar dünyanın geri kalanından 39500 yıl kadar izole kalarak, tamamen kendi başlarına uygarlıklar kurmuşlardır.

kıtanın kuzeyine, bugünkü nova scotia ve new foundland bölgelerinde, izlanda ve grönland üzerinden gelen ve bir süre kalıcı yerleşim gösterdikleri saptanan vikingler, 1300'lerdeki küçük buzul çağı döneminde değişen iklime dayanamayarak terk etmişlerdir.

Kristof Kolomb

1492'nin önemi, avrasya/afrika uygarlığının ilk defa kalıcı olarak amerika kıtasına yerleşmelerinin başlangıç noktası olmasıdır

avrupalılar, dünyanın geri kalanından izole şekilde gelişmiş olmalarına, yani eski dünyada bulunan tüm teknolojileri kendi başlarına bulmak, icat etmek durumunda kalmış olmalarına rağmen, uygarlık konusunda göz kamaştırıcı seviyelere gelmiş aztek ve inka uygarlıkları ile karşılaştılar. öte yandan, ne kadar gelişmiş olursa olsunlar, bu uygarlıkları kısa sürede yok edebildiler.

amerika uygarlıklarının en büyük dezavantajı elbette, dünya nüfusunun çoğunluğunun yaşadığı ve teknolojide almış başını gitmiş, birbiriyle sürekli etkileşim halinde olup birbirinden öğrenen bölgeden izole olmalarıydı. hatta üstüne, kıtanın kuzeyi ile güneyi bile birbirinden, geçilmez bir tropik cangıl (panama ve çevresi) ve deniz kütlesi ile kopuktu ve bu durum amerika uygarlıklarının kendi aralarında etkileşimlerini bile büyük çoğunlukla engellemekteydi.

Bir Aztek temsili.

bunun dışında amerika, dünyanın geri kalanından kopukluğu nedeniyle, avrasya/afrika uygarlıklarının gelişiminde çok aşırı kritik roller üstlenmiş bazı hayvanlardan ve bitki türlerinden de yoksundu. bunlar inek, koyun, at, eşek, buğday, arpa, pirinç gibi türlerdi. kendi fauna ve florasında bunları tam verimiyle ikame edecek türler bulunmadığından, birim yiyecek enerjisi üretmek için çok daha fazla insan enerjisi kullanmak zorunda kalıyor, bu da uygarlığını daha hızlı geliştirebilecek başka işlere ayırabileceği enerjiyi kısıtlıyordu. allahtan enerjisi yoğun bir tahıl olan mısır bitkisine sahiptiler.

bunun dışında bir başka kritik eksiklik, hiç demir madenlerinin olmamasıydı. bu da gerek tarımda, gerek avcılıkta, gerek zanaat konularında, gerekse karşılarına koruyucu zırhlarla çıkabilecek, uzak diyarlardan gelen beyaz adamlara karşı savunmada kullanabilecekleri çelik teknolojilerinin olmaması anlamına geliyordu.

İnka uygarlığından kalan ve günümüzde Huayna Picchu, Peru sınırları içinde bulunan harabeler.

yalnız dünyanın geri kalanından izole olmanın en kötü tarafı bunların hiçbiri değildi

en kötü taraf avrasya/afrika halklarının bağışıklık sahibi oldukları bütün hastalıklara karşı korunmasız olmalarıydı ki, asıl kitlesel ölümler bundan dolayı yaşanmıştır.

avrupa ile amerika arasındaki bu pek çok hayvan, bitki ve hastalık türünün değiş tokuşuna verilen isim için (bkz: columbian exchange)

Amerikan Yerlilerine İngilizcede Neden "Hintli" Deniyor?