HAYVANLAR 27 Temmuz 2021
18b OKUNMA     426 PAYLAŞIM

Bazı Ülkelerin Ata Sporu Diyerek Israrla Devam Ettiği Kötülük: Balina Katliamı

Literatürde "whaling", yani "balina avcılığı" olarak geçen bu avlanma türü aslında düpedüz bir katliam olarak nitelendirilebilir. Neden mi?

literatürde ismi whaling yani "balina avcılığı" olarak geçen bu avlanma türünü artık rahatlıkla katliam olarak nitelendirebiliriz. balina avcılığı=balina katliamı. neden mi?

balina avcılığının tarihi çok uzun yıllara dayanıyor (mö 3000 yılı dersem şaşırmayın sakın). okyanusların kucağındaki ırklar balinaları et ve yağlarından ötürü avlamışlardır tarih boyunca. çok ayrıntılarına girmeden; o zamanlarda yapılan bu avcılığın büyük zararları ya da etik açıdan bir yanlışlığı olmadığını söylememe gerek var mı bilmiyorum. teknolojisi neredeyse balinaların gücüne eşit olan insanoğlu için bu koca memelileri avlamak tam bir ölüm-kalım savaşıydı (nitekim sadece avlanma sırasında yaşanan zorlukları değil aynı zamanda gıdalarının büyük bir bölümünü balina avcılığına dayandırmış grönland sakinleri için ayrı bir ölüm-kalım meselesi taşımaktaydı bu olay); tam da bu nedenle ihtiyacın yanında bir ritüele de dönüşmüştü bu avcılık. doğal olarak zamanın şartlarına bakarak o zamanlarda yapılan avcılığın ne balinaların varolamalarına bir engeli vardı ne de ekolojik sisteme bir zararı...


20. yüzyılda, gelişen teknoloji ve gemileriyle insanoğlu, artık her şeyin bir endüstriye dönüştüğü bu yıllarda, balina avcılığını da avlanan balina sayısını da çok ilerilere götürmeyi başardılar. sadece 1930'lu yıllarda 50 bin balinanın öldürüldüğü tespit edilmiştir. dolayısıyla yazımızda ilk defa avlanmak fiilinin yerini alan öldürmek fiili, konu hakkında kimsenin kılını kıpırdatmamasıyla zaman içerisinde tam bir katliama dönüştü.

ta ki -ve nihayet- 1986 yılında, kuruluşu 40 yıl evveliyatına dayanan international whaling commission -iwc- yıllardır kıçını yırtmasının sonucunu, biraz da ortalıkta avlanacak balinanın kalmaması nedeniyle almış ve "ticari" balina avcılığına yasak getirilmiştir.

bu yasağa kimse karşı çıkamayacak durumdaydı çünkü gerçekten vahim bir tablo sözkonusuydu. ama yine de "gelecek bir gün gelecek" mantığıyla norveç ve japonya anlaşmanın altına imzalarını koymamışlar; yani ne evet ne de hayır demişlerdir.


zaten yasak da birkaç sene sonra kaldırılmıştır çünkü japonya ve norveç balıkçıları balina katliamına devam ediyorlardı, diğer ülkeler de "yarıştan" geri kalmak istemiyordu. bu yüzden kaldırılan yasağın yerine bazı sınırlamalar getirilmiştir.

sonuç nedir? 1986 yılında çıkarılan uluslararası koruma yasasını japonya, norveç, izlanda, endonezya (hatta bu ülkenin balıkçıları daha yeni tekniklerle daha çok balina avlasın diye 3 yıl boyunca norveç hükümeti tarafından eğitilmişlerdir), grönland hiçbir neden göstermeden kabul etmemiş, faroe adaları balina avcılığının kültürlerinin en önemli öğelerinden biri olduğu için karşı çıkmış, kanada ise 1982 de (yani 86 yasasından önce) iwc'den çıktığı için hiç sallamamıştır bile. zaten geriye de balina avcılığı yapan iki ülke kalmaktadır, sadece bu iki ülke yasağa riayet etmiş, yasağın kalkmasından sonra gelen sınırlamalara da uymuşlardır. bu ülkeler de, bu kapitalist sistem içerisinde yıllar sonra gerçekten kayda değer bir şeyler -üstelik de beraber- yaptıkları için gözümü yaşartan abd ve rusya'dır.


artık günümüzde, balina avcılığı yoktur; katliamı vardır. çünkü sayıları gün geçtikçe azalan bu hayvanların yağı artık neredeyse hiçbir yerde kullanılmamaktadır. tüm dünya açık bir şekilde biliyor ki balina eti yemediği için halkı ölecek bir ülke yoktur. bu etten mahrum kalmanın insanoğluna verebileceği hiçbir zarar yoktur. üstelik avlanması yasak da değildir. iwc her ülkeye bir kota getirmiştir. bu kota balinaların çeşitliliği ve sayılarının sürdürülebilir olmasını kıstas alarak konulmuştur. ama örgütün yaptırım gücü yoktur ve balina katliamı dünyada devam etmektedir. yani inatla devam eden bu avcılığın tek nedeni lükstür. tek nedeni amaçsızca tüketme hırsıdır. tek nedeni aptallaşmış, kendi kazancı uğruna gözleri kör olmuş sistem insanıdır. japonya, faroe adaları'ndan ilhamla balina avcılığının kendileri için de bir kültür olduğunu iddia ediyor. o kültür tüm o yüzyıllar boyunca yılda belki 100-200 balinayı zar zor avlayabiliyorken ve bu sayıyla var olabiliyorken, günümüzde japon balıkçaları binlerce balinayı öldürmektedir. bunun kültürle ne alakası vardır. yoksa japon dostlar gerçekten animelerde gördüğümüz gibi çatlak mıdırlar?


norveç dünyanın en zengin, en huzurlu, en rahat, en demokratik ülkeler sıralamasında birinci gelir hep. bu başarıyı balina katliamında da (aslında tüm o diğer birinciliklerine ters olmasına karşın) kimseye bırakmıyorlar. norveç, fütursuzca balina öldürmek konusunda dünya birincisi. ve buna hiç ihtiyaçları yok.

japonya dünyanın 2. büyük ekonomisi. balina katliamında da ikinciliği kimselere bırakmıyorlar; oysa buna hiç ihtiyaçları yok. belki de içleri rahattır; arkasına saklandıkları kültürlerini ileride avlayacak balina kalmadığında sony gibi şirketlerinin yardımıyla simülasyonlarda devam ettirebilirler.

buna hiçbir ülkenin ihtiyacı yok. ama tüketim! yok olana kadar devam edelim!


son olarak, marmara denizi'nin kıyısında, şimdiye kadar gördüğü en büyük deniz canlısı bahar aylarında boğazdan geçen yunuslar - oda sadece sırtları- olan ben, buna neden kafayı takıyorum? bilmem! emek sinemasına neden kafayı taktıysam, kanada'da fokların öldürülmesine neden üzülüyorsam, darfur katliamına neden kafayı takıyorsam vb. hepsinin yanlış olduğunu, hepsinin kendi kendimizi bıçaklamak olduğunu gördüğüm için. çok şey gördüm demiyorum, ama içim yanacak kadar aydınlandım sanırım.

bi de belki daha ilginizi çeker diye ekliyeyim; balinaların neslinin tükenmesinin ardından, denizlerdeki ekolojik sistem hızla bozulacak ve ekolojik zincir dediğimiz şey okyanuslardan yanıbaşımıza kadar felaketleri getirecek. balinaların yok olması demek, karadeniz'de bile hiç hamsinin kalmaması anlamına geliyor.

umurlarınıza arz ederim.