SAĞLIK 14 Ekim 2016
42,6b OKUNMA     1322 PAYLAŞIM

Beyin ile İlgili Doğru Bilinen Yanlışlar

iStock.com

"daha büyük beyin her zaman daha iyidir"

hayır. her şeyden öte, biz insanlar, evrendeki en zeki varlıklarız; fakat fillerin beyinleri bizden üç kat daha büyükken bir de balinaların beyinlerinin boyutunu tahmin edebilir misiniz? o halde bu yanlış algılamaya bir son verebiliriz.

zekanın, beyin ağırlığı ile uzaktan-yakından hiçbir ilgisi yoktur. beynimiz, oldukça şaşırtıcı bir şekilde, vücut ağırlığımızın yaklaşık olarak yüzde 2'sini oluşturur.

beyin, söz konusu olduğunda, boyut en önemli şey değildir. şurası yadsınamaz bir gerçektir ki, zamanla, insanların zekalarında gözle görülür bir artış oldu; fakat bilim adamları için, insan beyni: dünya üzerindeki en karışık nesnedir. sadece serebral kortekste, 19 ila 23 milyar nöron olduğu tahmin edilirken, her bir nöronun da kendi içinde on binlerce nörona bağlandığını söyleniyor.

"beyninin sol kısmını ya da sağ kısmını kullananlar"

beynin belirli kısımlarının kendine has özellikleri vardır; fakat gerçekleştirdiğimiz her taskta iki tarafı da kullanırız. beyninizin sağ tarafı daha yaratıcıyken, sol tarafı analitik düşünmeye yatkındır diyebileceğimiz hiçbir ipucu yoktur. bu efsane, 1970'li yıllarda, nörolog, robert w. sperry tarafından ortaya atıldı. sperry, loblar arasındaki bilişsel farkları, fark edince, bunu ortaya sundu. yazılı ve görsel medyada bu fikri çok beğendi.

gerçek anlamda, beynini sadece sol ya da sağ tarafını kullanan insanlar - hemispherectomies- ameliyat geçirerek söz konusu loblardan bir tanesini aldıranlardır. bahsedilen prosedür, tahmin edilenden daha yaygındır ve hastalar, bilişsel anlamda hiçbir sıkıntıyla karşılaşmazlar. bu konuyla ilgili, en kısa sürede, bir kadının hikayesini de yayınlayacağız.

"beynimizin sadece yüzde onunu kullanıyoruz"

gerçekten mi? peki şu anda tam olarak hangi kısmını kullanıyorsun? an itibariyle, beyninin tüm kısımları aktif bile olmayabilir. tabi, yemek, içmek, uyumak, nefes almak, yemeğini sindirmek istiyorsan durum değişir.

modern beyin görüntüleme teknikleri, beynin gerçek ve anlık fotoğraflarını görüntülemeye yardım ederek, bu efsaneyi masa altına göndermiştir.

senelerdir, beynimizin yüzde onunu kullandığımız efsanesi bizlere o kadar dayatıldı ki, geride kalan yüzde doksanlık kısmı kullananlar, izlediğimiz filmlere göre doğaüstü güçlere sahip olmaya başlıyor. bu tam anlamıyla bir saçmalıktır.

"yaşlanmak zihinsel gerilik demektir"

tam olarak öyle değil. evet, kısa süreli hafıza, dikkat ve dil öğrenme gibi bilişsel fonksiyonlar ağırlaşmaya başlarken; farklı zihinsel becerilerimiz ise gelişmeye devam eder ve bunların çoğu duygusal ve sosyal anlamda ortaya çıkar. analitik anlamda bu gelişme oldukça nadirdir.

çalışmalara göre, yaşlı insanların, gençlere oranla daha fazla kelime bildikleri ortaya çıkmıştır ve bu kelimeleri daha etkin kullandıkları belirtilmiştir. yine orta yaşlı insanların, hayatlarından daha mutlu oldukları, ve ilişkilerinde daha uyumlu olduklarını gözler önüne sermiştir.

yaş almak demek, geçmişte yaşanmış tüm sorunları, problemleri hatırlamak ve aynı zamanda, yaşananlara göre şu anki sıkıntılarına, sorunlara daha rahat bir şekilde çözüm bulmak demektir. bilim adamları buna bilişsel şablon derken, biz bilgelik diyoruz.

"klasik müzik dinleyenler zeki oluyormuş"

oturup saatlerce senfoniler dinlemeniz ya da çocuğunuza dinletmenizin, iq!nüze en ufak bir etkisi yoktur. 1993 yılında yapılan bir çalışmaya göre, mozart dinlemek, uzamsal zekayı ve akıl yürütmeyi ( gerekçelendirmeyi diyelim) 15 dakika lığına geliştirdiği söylendi ve bu araştırmada, bu sürenin abartılmış olabileceği de belirtildi. 2010 yılında yapılan bir başka çalışmada ise, orijinal deneyde yapılan ve elde edilen sonuçların hiçbirine ulaşılamadı.

dolayısıyla, klasik müzik videolarının, bebeklerimiz için hiçbir etkisi yok. hatta televizyon izleyenlerin izlemeyenlere göre daha çok kelime öğrendikleri bile fark edildi. klasik müzik brokoli gibidir. üzerine peynir koyamazsınız, dinliyor olmanızın en önemli nedeni, hoşunuza gidiyor olmasıdır.

"bulmaca çözün zihniniz keskin olsun"

klasik müzik gibi, bulmacaların, sudokuların tek güzel tarafı, çözmekten zevk almanızdır. new york times'ın konuyla ilgili bir röportajında, nörolog molly wagster: ''bütün hayatları boyunca bulmaca çözmüş insanların, bilişsel anlamda hiçbir avantaj sağlamadığını kesinlikle söyleyebilirim'' dedi.

bulmaca çözüyor olmanın tek avantajı: belli kalıpları ve paternleri daha hızlı bir şekilde hatırlayacak olmanızdır.

"erkekler matematikte kadınlardan daha iyi"

tıpkı kadınların bulaşık yıkamada daha iyi oldukları gibi, değil mi? tabi ki de hayırrrrr. come on, mannn.

yapılan onlarca araştırma sonucunda, kadınlarla, erkekler arasındaki matematik ve fen başarı oranlarının doğal yetenekten ziyade, kültürel nedenlerden kaynaklandığını ortaya koyuyor: kalıplaşmış yargılar.

bir sınav öncesi, sınava girecek grup hakkındaki düşünceleriniz ve kalıplaşmış yargılarınız mevcutsa ve bunu o grup biliyorsa, gerçekten sınav başarısız oluyor. wisconsin üniversitesi'nde yapılan araştırmada, 86 ülkeden alınan puanlara göre, kızların ve erkeklerin matematik ortalamaları eşit bulundu. hatta amerika'da bile bu fark son yıllarda hızla kapanmaya başladı.

o halde, kızlara, matematik için çok tatlıyım t-shirtleri satmaktan vazgeçelim. kalıplaşmış yargılarımız, matematik başarımızı etkiliyor.

"beynin değişemez ve iyileşemez"

şu an sahip olduğun beynin senindi, senin ve öyle kalacak değil mi? hayır kuzum hayır. öyle bir dünya yok. insan beyni, şaşırtıcı derecede plastik ve her türlü ekstrem duruma adapte olabiliyor. gözlerinde sıkıntı yaşayan insanların; son derece keskin duyması, bir rastlantı değil çünkü beyin bu işlevin daha çok gelişmesi için ayrı bir çaba sarf ediyor. bahsettiğimiz gibi, beyninin bir lobu olmayan insanlar bile yaşamaya devam edebiliyor çünkü beynimiz fiziksel bağlantılı bir alet değil.

beynimiz sınırlıbir kaynak da değlidir. vücudumuzun geri kalanındaki bütün hücreler ölüyor ve yerini bir başkasıyla değiştiriyor. çok uzun süre boyunca, bilim adamları beynimizi bunun dışında tuttular ve hasarlı beyin hücrelerinin asla geri dönemeyeceğini ve kendini yenileyemeyeceğini söylediler; fakat artık durumun böyle olmadığını gayet iyi biliyoruz, değil mi?

kaynak (not: kendi çevirim)