SAĞLIK 20 Ocak 2023
30,4b OKUNMA     324 PAYLAŞIM

Bir Uzmandan: Kilo Vermek İsteyenlere Yardımcı Olacak Birkaç Düşünme Yöntemi

Klinik gözlemler sonrası kilo vermenin psikolojisine dair düşünen bir Sözlük yazarının söylediklerini aktarıyoruz.
iStock

1. sürekli kilo alırken ve bunu neden aldığınızı tam olarak "anlayamamışken" temelde şunu düşünün: neden farkında olmadan kendi "alanımı" büyütmek istiyorum?

bu basit bir açıklamanın soru kısmı: evrimsel kodlarımızda görsel olarak "büyük" olanın daha güçlü olduğu gibi bir bilgi var, büyük olandan kaçma, kaçınma eğilimindeyiz. kilo alırken aslında kimden/neyden kaçmaya karşı pasif bir tepki veriyorsunuz? alanınız büyüyünce bilinçaltınızda kime "yenilmez" olduğunuz mesajını vereceksiniz?

ya da kendinize mi bu mesajı veriyorsunuz?

kilo almanın bu anlamda güvenilir bir tarafı var şüphesiz... insan fiziksel olarak büyüdüğünde kendisine dışarıdan bir zarar gelme olasılığı azalıyor, dediğim gibi, diğer canlılara karşı daha büyük/uzak durulması gereken bir hale geliyor. şuna cevap verin: kime/neye bu mesajı veriyorum? beni psikolojik olarak zayıflatan neye karşı fiziksel bir tepkim var?

o anda hayatınızda ters giden neyin intikamını almaya çalışıyorsunuz?

2. bu bir motivasyon mottosu...

isterseniz 150 kilo olun, birilerinin "şu x kiloya insem ondan sonra kafam rahatlar, rahat rahat veririm" dediği kilodasınız... 100 kilo olan kadınlar görüyorum, mutsuzluklarının içerisinde didinip duruyorlarken 120 kilo olan kadınlar "ah ah 100 kilo olsam ondan sonrası çok kolay!" diye üzülüyorlar. bunu bir motivasyon unsuru haline getirin. şimdiden, birilerinin düşmek isteyeceği kilodasınız. bundan sonrasını "rahat rahat" verebilmelisiniz.


3. bazı dönemlerde yaşadığınız tıkınırcasına yeme ihtiyacınızı, bir başka şeye transfer edin

hatta bu yemekle ilgili bir şey bile olabilir. beyin, televizyonda koşan birini gördüğünde kendisi koşmuş gibi adrenalin salgılayabiliyorsa, siz bunun yeme versiyonuna gidin: yemek yiyen birilerini seyredin (kontrollü bir şekilde), yemek yapma videoları seyredin, yemek yapmayı öğrenin, "yeme" algınızı bir başka şeye dönüştürün. beyin, yemekle ilgili bir şeylerle uğraşınca bile mutlu olacaktır. sizin mutluluk anahtarınız "yemek" ise, bu yemeğin illa yediğiniz bir şey olmasına gerek yoktur. kontrollü bir şekilde dönüştürün, kendinizi buna maruz bırakın ve bırakın, beyniniz o yemekleri "yediğini sansın". yemekle ilgili, "yeme içermeyen" bir uğraş bulun kendinize. sadece uğraşın ve beyninizi meşgul edin...

4. bu "maruz bırakma"nın bir başka versiyonu: kendinizi yemek yerken videoya çekmek...

ne yerseniz yiyin, yerken kendinizi videoya çekmeyi deneyin ve aslında ne kadar yediğinizi, nasıl yediğinizi, nasıl bir psikoloji ile yediğinizi seyredin... yemenin, daha doğrusu kendini yerken görmemenin getirdiği doğal bir "sorumluluğu bende değil" duygusu var. sorumluluğu sizden alıp bir başkasına yüklüyormuş gibi hissettiren bir şey bu... kendinizi yemek yerken görünce yiyen ben'e karşı algınız değişecek artık. hep baktığınız tabağın arkasından değil, önünden bakınca nasıl olduğunuzu göreceksiniz.


5. yemek mi istiyorsunuz, yoksa ağzınızın boş durmamasını mı?

yediğiniz yemeğin ne kadarını mideniz istiyor, ne kadarını ağzınız istiyor? bu önemli bir ayrım... çoğu zaman bir yiyeceği çiğnedikten sonra yutmamızın hiçbir anlamı bile olmuyor çünkü karnımız tok, gözümüz ve ağzımız aç... sadece "tadıyor olma" tatmini ile midenize giden binlerce kaloriyi düşünün... veya yutma hissi. yutma hissi ile neyi kapatmaya çalışıyorsunuz? (1. maddeye gidin, tekrar kendinizi sorgulayın.) çiğneme hissi bile size yeterli geliyorsa, tok olmadığınız halde, örneğin geceleri bir şey yeme isteği duyuyorsanız sakız çiğneyin ve size şişkinlik sağlayacak, kalorisi olmayan bir şey için (sade soda gibi). yine beyninizdeki tüm haz odaklarına "şu anda yemek yiyorum galiba yanılsaması" yaşatın...

6. kilo almanın en büyük risk grubunda yalnız yaşayanların ve çoğunlukla yalnız yemek yiyenlerin olduğunu unutmayın

imkanınız varsa yalnız yemekten olabildiğince kaçınmaya çalışın. yalnız yemek yemek, yeme eylemini el ve kolların otomatize olduğu ve yukarıda da bahsettiğim, kendinize "yabancılaştıran" bir süreç haline getirir...