TARİH 3 Aralık 2021
54,2b OKUNMA     471 PAYLAŞIM

Bir Zamanlar Kıtlık Yaşayan Çin, Nasıl Oldu da Dünyanın En Büyük Ekonomilerinden Biri Oldu?

Çok uzak bir tarihte değil, henüz 1958-1961 yılları arası 45 milyon insanını kıtlık yüzünden kaybeden Çin, bugün nasıl oldu da ABD'ye kafa tutan büyük bir ekonomi haline geldi?

çin'i şöyle bir genel hatlarıyla ele alalım. hem yakın tarihine bir bakış, hem de güncel konularla harman bir komposto yapalım çünkü çin hakkında bilmediğimiz veya doğru zannettiğimiz o kadar çok bilgi var ki bazen insanların bu kadar saf olmasına şaşırıyorum. uzaklığından mıdır yoksa çin halkı ile aktif bağlantımızı uzun yıllar önce kaybettiğimiz için midir bilmiyorum fakat sosyal medyada sürüyle yanlış bilgi paylaşıldığını görüyorum.

kısa ekonomik tarihi

uzun uzadıya tarihine girersek çıkamayacağımız için (5000 yıl boru değil) bu kez sadece son asırdaki bazı olaylar üzerinden anlatmaya çalışacağım. son 30 yılda çin'in ekonomik olarak roket hızıyla yükselmesinin ve bütün dünya tarafından korkulmasının ardında sürüyle sebep var. devasa iş gücünün giderek daha da büyümesi, tarım azalırken sanayinin yükselmesinin, köyden kente göç eden yüz milyonlarca insanın elbette ki etkisi var. yalnız tek faktör bu çılgın akın, sanayileşme hamlesi veya büyük iş gücü değil.

daha yakın zaman kurtarmadığından mütevellit, önce 70 sene geriye gidelim. sonra adım adım çözümleme yapalım. 1950'lilerin ortalarında çin yönetimi, stalin'in bireysel toprak kullanım hakkını öngören modelini benimsemişti. zamanında rusya'da büyük umutlarla benimsenen sscb kolektifleştirme programı (bkz: kolhoz) stalin'in vahşet anlayışıyla şekillenmiş, sonunda binlerce köylünün ölümü ve milyonların da sibirya gibi yerlere sürüldüğü bir uygulamaya dönüşmüştür.

aslında kolektif sistemin altında yatan fikir, bireysel dağınık tarım üretimine kıyasla, tek tip ürün yetiştirilen geniş tarlaların daha verimli olacağıydı. bu sayede gelişmiş çiftlik gereçleri daha etkin kullanılabilir, ek iş gücü ise baraj ve sulama sistemleri gibi altyapı projelerinde çalıştırılabilirdi. devrimin başından beri bunu arzulayan çin komünist partisi, ilk reformuyla sistemi uygulamaya koymuştur. tüm topraklar, hayvanlar, çiftçi araç-gereçleri kolektifleştirme kapsamına alınmıştır. uygulama bununla sınırlı kalmayıp çinlilerin en temel sosyal kurumu olan aileler hedef alınmıştır. aile fertlerinin ayrı düşebileceği büyük yatakhaneler kurulmuş, tahsis edilen topraklar, yüzlerce insan tarafından toplu halde işlenmiştir. bu kısmı unutmayın. en sonunda değineceğim.

maocu çin'in kolektif uygulamada diğer amacı ise, çin'in büyük köylü nüfusunu yeniden şekillendirmekti. mao'nun kilit doktrinlerinden biri, çin köylülerini kolay hareket edebilen bir iş gücüne dönüştürmekti. bu sebeple 1959-60 yılları arasında, parti tarafından desteklenen büyük atılım'a bağlı sanayileşme hedefleri kapsamında, kırsal iş gücüne şehirdeki şirketlerde çalışma hakkı tanınmıştır. yalnız hedefledikleri 19 milyon yerine şehirlere 50 milyondan fazla insan akın ettiği için gelişme yerine kıtlık başlamıştır. sonrasında yaptığı hatayı fark eden çkp bu kez köylüleri zorla geri göndererek insanları soyutlamaya başlamıştı. bugün wuhan gibi hayvani büyüklükte bir bölgenin zart diye kapatılabilmesi, yerleşim birimleri arasında iletişimin kolayca koparılması da bu tecrübelere dayanmaktadır.

Kıtlık zamanı çekilen bir fotoğraf.

yine günümüzle benzer bir olay yine o dönemlerde yaşanmıştı. kırsaldan kente göçü engellemek için güvenlik birimleri halka karşı görevlendirilmişti ve hukou sistemiyle bireylerin nüfus, kütük, meslek, vb. tüm bilgilerini içeren aile cüzdanı uygulamasına gidilmişti. bu cüzdanlar ayrıca yemek karnesi olarak da kullanılıyordu ancak çiftçiler devletten gıda alabilmek için aynı zamanda devlete ürettiği gıdayı tedarik etmeliydi. kolektif çiftliklerce yapılan üretimin hepsi şehirlerin ihtiyaçlarının karşılanması için devlete teslim ediliyordu. bu nedenle ülkenin gıdasını tedarik eden çiftçiler kıtlık durumunda ilk aç kalan kesim olmuştu.

çin bu dönem sonrasında 1970'li yıllarda aç çiftçilerin örgütlenmesiyle serbest piyasaya sahip oldu. bakın çkp, yönetim, üst akıl vs. değil. o dönem çin'in birçok bölgesinde çiftçilerin yıllık geliri 2.5 doları geçmiyordu. bu durumdan gına gelen bir avuç çiftçi devlet kotasının üzerinde üretim yapmaya ve fazla üretimi el altında satmaya başlıyorlar. yani halk kendi göbek bağını kendi keserek yeni bir piyasa yaratıyor. normalde bunun cezası idam.

ancak çiftçiler her şeyi göze alarak devlete vermeleri gerekenden fazlasını üreterek kendilerine ayırıyorlar. bu kararın etkileri hemen fark edilmiş, yıllar süren ideolojik ve merkezci planlamanın başaramadığını gözüpek çiftçiler, sadece birkaç ay içinde becermiştir. üretim, şaşırtıcı şekilde yükselmiş ve dönemin yenilikçi lideri deng xiaoping'in dikkatini çekmiştir. yerel yönetim çıkarları olduğu için bu yasadışı uygulamaların filizlenmesine göz yummuştur. kaynakları yetersiz olan devlet, verimin arttığını fark ederek çiftçilerin bu girişiminin ilerlemesini kalkınma yolunda bir adım olarak kabul etmiştir. daha sonra bu sistemi çkp yasallaştırarak hane sorumluluk sistemi adı altında yürürlüğe koymuştur.

hatırı sayılır bir gelir elde etmeye başlayan çiftçiler, paralarına para katmak istemişlerdir. çiftçiler ve yerel yönetimler birikimleriyle kooperatifler oluşturarak yatırımlar yapmaya başlamıştır. kasaba ve köylerde oluşturulan bu girişimler kamu ve özel sektör arasında üçüncü bir kol oluşturmuştur. hatta bazıları piyasadaki en rekabetçi oluşumlara dönüşmüşlerdir. bugün çin'de gerçekleşen büyük çaplı girişimlerin, adı sanı bilinen firmaların çoğu, paralarını değerlendirmek isteyen çiftçilerin oluşturduğu fonlarla hayata geçmiştir.

bu süreç 1978-1989 yılları arasında gerçekleşiyor ve gelişiyor. o esnada çin'de ne bir teknoloji atılımı, ne planlı bir büyüme hedefi var. bugün geldiği noktanın arkasında ne büyük bir zeka, ne büyük resim kursu, ne illüminati, ne de japonya gibi innovasyonun allahı olalım hezeyanları var. kendine has melez bir piyasanın oluşması, ucuz iş gücü, dikta yönetim, dış baskılar derken hepsi suyun akıp yolunu bulmasından ibaret. hatta direkt şuna benziyor. bir kutudaki çivileri belli bir şiddetle sarsmaya devam ederseniz bir noktada düzen sağlıyorsunuz. sonrasında geriye sadece kenara savrulmuş bir kaç çiviyi güzelce yerleştirmek kalıyor. anlayacağınız bu insanları kendi başına, yönetimsiz bıraksanız aşağı yukarı buraya erişebilecek bir ortam var çin'de. bunun gelişmişi, düzenlisi, insan gibi olanı için hong-kong veya tayvan'a bakabilirsiniz.

2000'li yılların ortasında çin, dünya ekonomileri arasında dördüncü sıradaydı. bunun bir sebebi kendi para birimini dolara endekslemesine bağlı olarak ortaya çıkan düşük ekonomik hacimdi. çin'de 1 doların alım gücü abd'de 4.75 dolara eşdeğerdi. buna göre 2004 yılında çin'in 1.98 trilyon dolarlık ekonomisi cia'in hesaplamalarına göre 7.3 trilyon dolara eşdeğerdi. başka bir deyişle, çin ekonomisi amerika'nın altıda biri değil, daha çok beşte dördüne eşitti. günümüz verilerine göre ise çin bugün satınalma gücü paritesine göre abd'den daha büyük bir ekonomiye sahiptir. neredeyse %25 oranında bir farktan bahsediyoruz.

ekonomik reform geçirmiş ülkelere kıyasla çin'in büyüme oranının tarihte eşi yoktur. düşünün; 1980'ler ve 90'larda patlayan ekonomisiyle amerika 1978'den beri çin'le aynı oranda büyümüş olabilseydi, günümüzde mevcut büyüklüğüne ek olarak iki japon ekonomisini de kapsayacak boyutta olurdu. buna göre, çin'in büyüme oranı dünya ekonomisindeki yerini belirlemektedir. çin dünyada üretilen her şeyin yirmide birini üretmekte, böylece küresel sahnede yeni bir üretim merkezi rolünü almaktadır.

ayrıca çin, dikta yönetimi sayesinde serbestçe harcama, tehdit etme, istihdam sağlama ve maaş oranlarını belirleme özgürlüğüne sahiptir ve köklü rakipleri ortadan kaldırma gücüne erişmiştir. küresel anlamda herkesin iş anlayışını değiştirmiştir. örnek için türkiye'deki tekstil sektörünü araştırabilirsiniz. çin öncesi ve sonrası dönemde nasıl büyük bir değişime girdiği hepimizce malum.

işin ironik tarafı bugünlerine gelmesindeki en büyük etken yine mao'nun reformlarıdır. komünizmin yarattığı iş gücü sürekli çalıştırılabilecek, yönetilmesi kolay, organize bir emekçi topluluğudur. sağlık ve sosyal hizmetler adına kaynaklarını tüketen komünistler, bilmeden kapitalistlere eğitimli işgücü hazırlamıştır.

son yüzyılda iki dünya savaşı, bir büyük bunalım, iki borsa faciası ve birçok gerileme yaşayan amerika'nın vardığı noktaya bakıldığında, çin'in amerika'dan daha zorlu bir rekabetçi olacağı kesindir. amerikalı ekonomist jeffrey sachs , 2050 yılında çin ekonomisinin amerika'dan %75 daha büyük olacağını öngörmektedir ki bu tahmini 2005 yılında yapmıştı. bu ivmeyle 2030'a varmadan %75 üzerine çıkacak. yalnız çin'in yükselişini kabullenmek çin'e teslim olmak anlamına gelmez fakat hepimizin önündeki bir gerçeğin farkına varması demektir. hayatlarımızı böylesine etkilediğine göre çin'de olup bitenleri iyi anlamamız şarttır.

Mao Zedong

covid-19

abd ve çin arasında son yıllarda yaşanan ekonomik savaşın bir şekilde dengesinin bozulacağı öyle belliydi ki wuhan virüsü çıktığı günden beridir bunu düşünüyorum. virüsü abd üretti demiyorum lakin bu durumdan en karlı çıkanın abd olduğu su götürmez bir gerçek. ekonomik olarak ucu kendisine dokunsa dahi siyasi olarak çin'i aşağı çektiği bir gerçek. insanlarda çinlilere karşı paranoya yaratması bir kenara üretimi öyle bir baltaladı ki çin şu yarım yıllık kaybını toparlamak adına ne tür bir geri zekalılık yapacak çok merak ediyorum. çünkü başında çkp oldukça bu ülkenin sağlıklı şekilde yönetilmesinin mümkünatı yok. tepe taklak olması bir virüse bir iç savaşa bakıyor. bu yüzden milyonlarca azınlık nüfusu toplama kamplarına kapatıyor, milyonlarca vatandaşını bir saniyede düşünmeden evlerinde açlığa ve ölüme terk edebiliyorlar.

virüsün insan eliyle yaratıldığı konusunun pek önemli olduğunu düşünmüyorum. bugün olmasa yarın bir şekilde çinlilerin yakın tarihte edindikleri hareket eden her canlıyı tüketme hastalıkları bir şekilde bizi bu noktaya getirecekti. on yıldan uzun süren kıtlıklar ki en meşhuru büyük çin kıtlığıdır, hepsi bu geri zekalı ortak mülkiyet ve tarım planından kaynaklanmıştır. büyük kıtlıkta bazı kaynaklara göre günümüz türkiye nüfusu kadar insan ölmüş, diğerlerinin toplamında ise daha fazlası hayatını kaybetmiştir. bunun hayırlı bir vaka olduğuna dair düşünceler de yok değil. çin, son yüzyılda japon istilası, iç savaş, kıtlıklar derken yüz milyon civarında nüfus kaybetmeseydi bugün nüfusları çok rahat iki milyarın üzerinde olacaktı.

mao halkın ayarlarıyla öyle bir oynadı ki önce kişisel alan kavramını yok etti. bu yüzden bugün hala sokağa işeyip sıçan insanlar var. tuvaletlerin rezil durumu da malum. komünist dönemde neredeyse yok olan başka bir değer ise yemek kültürüdür. sadece devletin izin verdiği mahsuller üretiliyor ve gıda devlet tarafından dağıtılıyordu. restoranlar bile devlet tarafından işletiliyordu ancak yemekler daima kalitesizdi. ekonomik liberalleşme başladıktan çok sonra bile dışarıda yemek yemeye mecbur olanlar ve turistler için tek seçenek bu devlet lokantalarıydı.

bugün hareket eden her canlıyı tüketmelerinin bir sebebi kıtlık diğer sebebi ise yukarıda bahsettiğim çeşitsizliktir. nüfusun patlaması, kötü eğitim, bilinçsiz halk ile birleştiğinde ortaya virüs de godzilla da çıkar. bugün öyle bir bir açgözlülük ile hareket ediliyor ki çin kıyılarında balık kalmadı. avlanmak için afrika kıyılarına kadar inen balıkçılar olduğunu haberlerden izliyoruz. çin'de kaplanından tutun pandasına kadar türlü hayvanın soyunun tükenmesinin doğal yollardan olduğunu zannediyorsanız büyük yanılıyorsunuz. ardı ardına gelen kıtlıklara binaen halkın her dedikoduya inanan cahil sürülerinden oluşması bizi bugünlere getirdi. homeopati, geleneksel tıp derken her s*kim hıyar diyene tuzla koşan bir çin halkı var. kaplan taşağı kansere iyi geliyor diyorlar ertesi haftaya ülkede kaplan kalmıyor. yetmiyor afrika'dan kaçak göçek kaplan getiriliyor. köpek balığı yüzgeci kelliğe iyi geliyor diyorlar, ertesi sene yüz binlerce kilometre karelik alanda köpek balığı kalmıyor. çekirge gibi geçtikleri yerde çöp bırakmıyorlar.

bu şartları sağladıktan sonra sizin özel bir virüs üretmek için bill gates'i kullanmanıza gerek yok. çin'in bu krizdeki en büyük hatası 1950'li yıllarda olduğu gibi her şeyi yasaklarla gizleyebileceklerini zannetmesiydi. internet ve akıllı telefonların olduğu bir dönemde ülkeyi ne kadar kısıtlarsanız kısıtlayın bir şekilde sızıyor. şu an devam eden en büyük risk ise rakamların gizleniyor olması. çin'i az buçuk araştırmış, tecrübesi olan herkes verilerin yalan olduğunu adı kadar iyi biliyor. ilk vakadan 2 ay sonra başka ülkelerde birden yüzlerce vaka patlaması yaşanmasının altında da bu saklanan rakamlar yatıyor. bir de bu rakamlar çin için devede kulak. bu kadar az kişiyi etkileyen bir virüs için çin'de kapıların kaynakla kapatılması, insanları binalara hapsetmenin gereği olmadığı da çok açık. buna keza mortality oranlarının da her ülkede farklı veriler sunması bu inancımı kuvvetlendiriyor.

çin bu salgını atlatabilirse yeni bir kültürel devrim yapması gerekecek. her vatandaşına zorla kişisel hijyenin önemini anlatmalı, anlamayacakları için tuvaletten sonra el yıkamayanları direkt ölüm cezasına çarptırmalı ki bir değişim olsun. diğer türlü kulak kirini serçe parmağıyla çıkarıp ağzına sokan bir halkı adam edemezsiniz. bunu çözemezler ise her on yılda bir yeni bir virüs salgını olmaya devam edecek. nihayetinde kara veba'nın da kaynağı bu ülkeydi. tarih boyunca batıya gelen virüslerin büyük kısmı buradan çıktı. bir yerde nerede çokluk orada bokluk durumu.

bu arada bugün bile hala çin'de neredeyse her yemek mao'nun en sevdiği yemek olarak pazarlanır. çünkü mao bugün ruslar için lenin ve stalin neyse o ayar retro bir figüre dönüşmüştür. kimse abuk subuk politikalarını veya aptalca eylemlerini sevdiği için rozetini taşımaz. o geri zekalılık sadece bizim ülkemize has bir özellik. mao da bugün çin'de kitsch bir ikondan fazlası değildir. bir pazarlama aracıdır. en çok karşı olduğu kapitalizmin kullandığı basit bir figürdür. mao'nun bile piyasada bir ürüne dönüştürülmesi çinlilerin geçmişi sırtlarında bir yük olarak görmediklerinin göstergesidir. çinlilerin bizden en büyük artısı ise zannımca budur. bir çinli için geçmiş geçmişte kalır. bizim gibi geçmişte yaşayarak hayatlarına yön vermezler.


son otuz yılda çin

çin'in son otuz yılda yaptığı en akıllıca hamle kendi parasının değerini dolara sabitlemiş olması ve dünya çapında yayılımını hızlandırmasıdır. işin başında çin ekonomisinin boyutları tehdit unsuru oluşturmuyordu. 1990'lı yıllarda yaşanan asya krizi yüzünden kore, endonezya ve tayland para birimleri dibe vurmuşken çin, para biriminin devalüasyonuna izin vermek yerine dolara bağlı kalmayı seçti. böylece diğer ülkelerin toparlanması yıllar sürerken çin ilerlemesini sürdürdü.

bizim insanımızın anlamadığı bir diğer durum ise bu ülkedeki kredi sistemidir. çin'de özel sektör nasıl gelişti? birkaç yüz dolar sermaye ile alibaba gibi şirketler nasıl var oldu? sorularının yanıtını veremeyen ekonomi uzmanlarımız var. çünkü tarih okumuyorlar. çünkü bu ülkeyi sadece rakamlarla irdeliyorlar. serbest pazara eğilimin başladığı 80'li yıllardan itibaren çin'de 30 milyondan fazla şirket kuruldu. e peki kollektif mülkiyet yani kişisel mülk olmayan bir ülkede neyi ipotek ederek kredi aldı bu insanlar? inanmayacaksanız fakat bu sistemde banka krediyi size akrabalarınız karşılığı veriyordu. siz karşılık olarak emek gösteriyordunuz. banka da inceleyip buna göre kredi veriyordu. ailenizde on kişi var ve hepsi çalışıyorsa buna göre bir kredi veriyor, para hesabınıza geçmeden bankaya gidiyordu. ne kadar çok akraba o kadar kredi demekti. yalnız özel şirket kurmanın da yasak olduğu bir ülkede bunlar nasıl şirket kuruyorlardı?

tabii ki yine sscb gibi yozlaşarak. rüşvet, para hırsı, bölgesel yönetimin gevşekliği derken yasalar delinerek şirketler kuruluyordu. bunun ceremesini de en çok yabancı şirketler çekti. yabancı yatırımcıların bugün bile hala en çok şikayet ettiği konu çinlilerin yazılı sözleşmeleri s*kine takmıyor oluşudur.

peki bu yükseliş nasıl başladı?

yabancı yatırımcıya kapıların açıldığı 90'lı yılların sonunda şehir nüfuslarının tavan yaptığı noktada büyük bir ivme kazandı. hepimizce malum kötü üretim çin malı algısı da bu döneme denk gelir. çin, yabancı yatırımcının kalite standartlarına uyum göstermekte çok zorlandı. kendi üretimleri ise sürekli bir taklit ve kalitesizlikle anıldı. bu döngüyü kıranlar ise bugün pekin'in en zengin mahallelerinde oturan tayvanlılardır. bildiğiniz gibi tayvan etnik köken olarak büyük kısmı han çinlisi olan bir ülke. geçmişte politik sebeplerle çkp ile savaşan milliyetçi çin'in (bkz: kuomintang) mağlubiyeti sonrası bu adaya çekilmesi ve bir cumhuriyet kurması ile ortaya çıkan tayvan, hali hazırda serbest ekonomiyi benimsediği için yıllardır özellikle abd ve japonya'dan yatırım alıyordu. bilim, teknoloji, insani gelişmişlik gibi konularda çin'in beş fersah ötesinde olmaları bu fırsat döneminde çin'i adeta istila etmelerine yol açtı.

ellerinde olan teknolojik know-how ve ticari tecrübeye ek olarak yatırımcılarını da çin'e taşıdılar. bu süreçte komünist parti rahatsız olmanın aksine milliyetçi kardeşlerini destekleyerek kendi beyin takımını kurmuş oldu. geçmişte tayvan'da üretim yaptıran büyük firmaların neredeyse hepsi bugün çin'e kaymış durumda. tayvan ise level atlayarak muasır medeniyetler seviyesine yükseldi ve elindeki parayla daha da gelişmeye devam ediyor. öyle ki ülkede "sosyal deney" adlı gubidik youtube videolar çekerek dünya ile paylaşan, çinlileri insanlığa davet eden kesim dahi tayvanlı gençlerden oluşuyor. bir insana araba çarparsa neden yardım etmeliyiz temalı videoları var diyeyim, çin halkını oradan varın siz düşünün.

bana sorarsanız tayvan, çin'in bir alternatif evren simülasyonu. insanların sağa sola s*çıp işemediği, duyarsız robotlara dönüşmediği, aksine dünya standartlarının bir tık üzerinde yaşadığı bir ütopya. çünkü ikisi de aynı halk, aynı tarihe ve kültüre sahipler lakin bir tarafta halk bokunda boğulurken diğer taraf incili kaftanla geziyor. bunun asıl sebebi ise mao'nun aptallık ötesi devrimleri. bir diğer örneğini güney-kuzey kore'de kanlı canlı görüyoruz. bir taraf gelişmeye, bilime, insanlığa yatırım yaparken diğer taraf hala emek sömürüsüyle kitle kontrol peşindeyse hangisinde insanların daha mutlu olduğunu idrak etmek zor olmasa gerek.

bu otuz yılda abd çin ile kapışırken aradan karlı çıkan ise japonlar ve almanlar olmuştur. çünkü tayvan, hong-kong gibi siyasi meseleleri, insan / işçi hakları, ticari kanunlar vs. gibi konuları abd'ye kitlemişlerdir. çin'in çözemediği sanayi projeleri ve makineleri bu iki ülke temin ederek devinimlerine devam ediyorlar. örneğin çin'e ilk giren alman firması volkswagen'dir ve uzun yıllar pazarın en büyük ortağı olmuştur. zamanla almanlardan aldıkları eğitimle gelişen çinliler fiyat konusunda almanları aşağı çekmeye başladıklarında ise almanlar üretimi ekonomisi s*çışta olan doğu avrupa ülkelerine kaydırarak yine vizyonlarını konuşturmuşlardır. şöyle düşünün; ilk türk firmaları çin'deki fabrikalarla çalışmaya başladığında volkswagen polonya'da fabrikayı büyütüyordu. yani biz giderken dönüyordu adamlar.

Çin'de üretilen bir 2017 Volkswagen Lamando.

günümüzde çin

bugün kimsenin direkt olarak atar gider yapamasının veya dünya sağlık örgütü'nün çin'in götünü yalamasının en büyük sebebi sabahtan beri anlattığım ekonomik güçtür. nba gibi sjw dolu bir kurum dahi çıkıp çin halkından özür dilemek zorunda kalıyorsa varın gerisini siz düşünün. bugün çin sadece kendi sınırları içerisinde değil bilumum ülkenin topraklarında at koşturuyor. ibm gibi dünya devi şirketleri satın alıyor, huawei ile çoktan bir çok ülkenin iletişim sistemlerinde söz sahibi, kendi başına alibaba bir sürü ülkenin gelirinden daha fazlasına sahip.

amerikalı bir sürü kurum yıllardır kıçlarını yırtıyor. yuanın, gerçek değerinin %15-25 altında işlem gördüğünü söylüyorlar fakat kim ipler imf kaymakamını. çin her seferinde tamam abi, hallediyoruz abi, az kaldı abi çekerek 2004'deki g8 zirvesinden beri geliyor. böyle böyle seneyi 2021'i ettiler. bizler de elimizde çekirdekle oturmuş izliyoruz.

kendilerine dahil ettikleri doğu türkistan, iç moğolistan, tibet, hong-kong, mançurya ve bir ara iç edecekleri tayvan'a karşı tavırları hepimizce malum. yalnız bu konuları hala aptal gibi milliyetçilik ve din asimilasyonu üzerinden irdelemenin lüzumu yok. bugün özellikle doğu türkistan'da yapılanlar sadece soykırım değil, bir tür bilimsel deney. elinizde sesini çıkaramayacak milyonlarca denek olduğunda doktor mengele'ye dönüşmeniz işten bile değil. konuya dair detaylı bir yazı okumak isterseniz sizi şuraya alayım.

hatta konunun bir özetini şuraya alıntılayayım:

doğu türkistan’ın aslında yalnızca çin için bir laboratuvar konumunda olmanın ötesinde 21. asırda devlet-toplum ilişkisinin muhtemel geleceğini ve 21. asrın insanını nelerin beklediğini gösteren bir distopya halini almış olması. teknolojik veya dijital gözetim sistemi/rejimi kavramı, konuyla ilgili şu ana kadar kullanılan en yaygın tanım olsa da, teknolojik distopya, dijital polis devleti veya terör kapitalizmi (ya da kapitalizm terörü) gibi kavramlar da şu ana kadar durumu tasvir etmek için başvurulanlar arasında.

bugün çin komünist partisi üyesi olan jack ma ne kadar komünist sayılabilirse, çin de ancak o kadar komünist. demokrasiyi kapitalizmin bir ön şartı olarak sunan liberal teorilerin bugünün dünyasında çok bir geçerliliği kalmadığını söylemek mümkün. çin’in anti-liberal kapitalist gelişmesinin son veçhesi olan “bir yol-bir kuşak” projesi, sincan bölgesinin neden bugün tam anlamıyla zabt u rabt altına alınmak istendiğinin cevabı. doğu türkistan’daki teknolojik totalitarizmin kurulmasında çinli olmayan kapitalist şirketlerin oynadığı role bakmak ise global kapitalist ağların önemini görmek için elzem. bu noktaya odaklanmak darren byler’ın kullandığı “terrorcapitalism” kavramının aslında ne kadar çarpıcı olduğunu da ortaya koyacak.

mesela çin’in doğu türkistan’da kurduğu distopik rejime en önemli teknolojik desteği ve altyapıyı sağlayan çin merkezli uluslararası bir şirket olan hivkinson’un “komünist” bir şirket olduğunu iddia etmek komik olacaktır. ayrıca emily feng’in aktardığına göre intel, nvidia ve seagate gibi amerikan şirketleri hivkinson’a çok çeşitli ve hayati teknolojik destek sağlıyorlar. bunun yanında doğu türkistan’da dna örneklerini toplayarak çin devletine satan thermo fisher scientific adlı bir amerikan şirketi var. ek olarak tesla araçlarının bulunduğu konumu sürekli olarak çin devletine gönderiyor. tesla bu konuda tek değil, volkswagen, bmw, daimler, ford, general motors, nissan, mitsubushi gibi şirketler de çin devletiyle işbirliği yapmış durumda.

Jack Ma

apple ve google da çin’deki faaliyetleri nedeniyle eleştiriliyor. çin pazarından daha önce çekilmiş olan google’ın tekrar bu pazara girebilmek için çin devletiyle temasta olması ciddi tartışmalar yaratıyor ve bu temasın en önemli ayağı çin’in başta sincan olmak üzere ülkede kurmuş olduğu gözetim sistemini güçlendirmek oluşturuyor. aslında facebook ve cambridge analytica krizleriyle de ortaya çıktığı gibi karşı karşıya olduğumuz global bir süreç ve doğu türkistan’daki gözetim sistemi bu global sürecin hangi boyutlara ulaşabileceği konusunda bize fikir veriyor. nitekim yüz tanıma sistemleri yalnızca çin’de gelişmiyor elbette, amerika’da da microsoft’un bu teknoloji üzerine çalışıyor olması çin’in uygurlar üzerine kurduğu sistemin gelecekte nasıl bir örnek olabileceği sorusunu çoktan akıllara getirdi. google gibi batılı şirketlerin kişisel bilgilerimizi takipte ve gözetim sistemleri teknolojilerinde hangi boyuta ulaştığını düşünmek olayın nasıl global kapitalizmin bir parçası olduğunu gözler önüne seriyor.

doğu türkistan, öncelikle çin’in geri kalanı için bir laboratuvar olma özelliği taşıyor. benzer bazı uygulamaların pekin dahil çin’in diğer bölgelerinde kullanılmaya başlandığını zaten biliyoruz. bunun en başında geleni 2020’de kapsamlı olarak hayata geçirilmek istenen bir çeşit vatandaşlık puanı olan sosyal kredi sistemi. bu sistem şu an doğu türkistan’da yoğun olarak kullanılıyor ve çin’in 2020 hedefi için gerçek bir laboratuvar olarak işliyor. bunun dışında yüz tanıma sistemleri, gece görüşlü kameralar gibi teknolojilerin de ülkenin çeşitli başka bölgelerine yayılmaya başladığını biliyoruz. bunu ilk söyleyen tabii ki ben değilim, birçok yerde doğu türkistan’ın bugününün bütün çin’in geleceği olduğu yazıldı.huiler’in henüz tam olarak baskı altına alınmadığını söyledik, ancak yakın zamanda ningxia hui özerk bölgesi sincan’la güvenlik konusunda işbirliği anlaşması imzaladı. son olarak hong kong’tan bir delegasyon da sincan’ın “terör”e karşı geliştirdiği güvenlik sistemi tecrübesini incelemek için bölgeye gitti.

ezcümle

çin uzak geçmişinden gayrı son asırda yaşadıklarının bir sonucu olarak bugün karşımızda büyük bir tehdit unsuru olarak duruyor. bize düşen karşımızdakini iyi etüt etmek ve buna uygun davranmak.

kaynaklar
china’s 40 years of reform and development
wikipedia,
investopedia
china inc
china's economic growth 1978-2025