Boris Yeltsin'in Sovyetlerde Sosyalizmin Tamamen Yıkılmasına Sebep Olan ABD Market Ziyareti
1989 yılında dönemin rus politikacısı ve sosyalizm sonrası ülkenin başına geçecek olan boris yeltsin abd'yi ziyaret eder. ziyaretin asıl amacı houston'daki nasa merkezini görmektir
yeltsin nasa ve birkaç mekan daha gezdikten sonra amerikalı kasaba insanlarının nasıl yaşadığını görebilmek için kendisinin şehrin dışında küçük bir kasabaya götürülmesini ister. kendisini teksas eyaletinin houston şehrinin dışında yer alan clear lake adlı bir kasabaya götürürler ve etrafı gezdirirler. yeltsin önce etraftaki arabaların sayısını, evlerin büyüklüğünü görür ve büyük bir şok yaşar. daha sonra buranın zengin bir muhit olduğunu düşünür ama bu orta sınıfın yaşadığı sıradan bir mahalledir.
daha sonra yeltsin'i kasabanın süpermarketine götürürler. ürünlerin bolluğunu ve çeşitliliğini gören yeltsin şaşkınlığını gizleyemez ve yanındakilere "bizde en üst tabakadakiler bile bu kadar ürün çeşitliliğe sahip değil" der.
daha sonra yeltsin'in yanındaki bazı kişiler "belki bu kasaba bizi etkilemek için üretilmiş bir dekordan ibarettir" derler
mesela bugün kuzey kore'yi ziyaret edenlere önceden hazırlanmış belli bir rota gezdirilir ve sadece belli şeyleri görmesi sağlanır. yeltsin'in yanındakiler amerikalıların kendilerini etkilemek için bir tiyatro oynadığını düşünürler ve amerikalı tur rehberlerine "bizi başka bir kasabaya götürün" deyip haritadan rastgele başka bir yer seçerler. yeltsin orada da benzer refah ve zenginliği görünce yanındakilere "bunlara ben bile sahip değilim" der. hatta yeltsin'in yanlarındakine "bu süpermarketi rus halkı görseydi ülkede karşı devrim olurdu" dediği duyulmuştur.
bazı müşterilerin yanına gidip ne aldıklarını, ne kadar tuttuğunu, maaşının ne kadarının yiyeceklere harcandığını soran yeltsin aldığı cevaplara inanamaz. daha sonra süpermarketin kasiyerleriyle konuşan yeltsin aldıkları maaşın oldukça yüksek olduğunu düşünür ve burada çalışmak için özel bir eğitim alıp almadıklarını sorar. kasiyerlerin çoğunun lise terk olduğunu görünce yine şaşkınlığını gizleyemeyen yeltsin yıllar sonra yazdığı otobiyografisinde bu deneyimden ayrıntılı bir şekilde bahseder ve ülkesine dönerken uçakta yol boyunca "bunları halkımıza nasıl açıklarız" diye düşündüğünü söyler.
bu ziyaretten sonra yeltsin'in sosyalizmi bitirme konusunda tamamen ikna olduğu söylenir.
gayet kayda değer bir olaydır
boris abi kapitalizmin süper gücündeki mal ve hizmetlerdeki bolluk ve nüfusun ne kadarının bu hizmetlere ve mallara erişebildiğini, bunun komünizmin süper gücü sscb'ye kıyasla durumunu belki bu marketle keşfetmemiştir, belki önceden de aymıştır. ülke dışına çıkma ve dış dünya ile kendi durumlarını kıyaslama şansı olan zümre sovyet bürokratik eliti idi, işçi sınıfı değil.
zaten sscb'yi sovyet eliti tasfiye etti, bildiğin komünist parti üst kadroları. herhalde "ülkenin kaymağını yiyoruz ama mevcut sistemde imkanlar sınırlı, eldeki kaymak bile bizi tatmin etmez" dediler. altta her şeyi asgari standartta gören sıradan halkın isyan edecek bir insiyatifi yoktu, yönetime katılma şansı, muhalefet şansları yoktu.
fabrikalar tarlalar her şey emeğin olacak ütopyası gerçek olduğu halde bu aynı halk komünizmin tasfiyesine de isyan etmedi. nasıl olur di mi? bir kere yokluk vardı, ikincisi komünizm onlar için de baskı ve boyunduruk altında olmak demekti. sandılar ki üstteki komünistlerin saltanatı gidiyor, bir çoğu bunu kutladı, oysa o bürokratik elitin bir kısmı o özelleştirme furyasında tüm üretim araçlarını fabrikasını, vs.sini özel mülkiyetleri haline getirdiler.
yani sscb'yi verimsiz üretim ekonomisi yüzünden sovyet eliti tasfiye etti, aynı yokluk ve baskı rejimi yüzünden de altta ezilen, güya herşeyin sahibi halk da bayram etti. böyleyken böyle gençler.
ayrıca not: komünizmde de "herkesin emeği kadar mal ve hizmetlere ulaşabilmesi" için maaş ve para olmalıdır, vardır, bir ihtiyacını para ile karşılamak kapitalizmin doğasının sonucu değil toplumcu bir ekonomide de etkin "takas" için gereklidir, isterseniz lidyalılar öncesine zaman makinesi ile ışınlayalım sizleri.
bunun çok eskisi var, ama tersten
alain de button statü endişesi kitabında anlatır, başkan nixon zamanında sovyet generali abd ziyareti yapar, nixongil de gelen komünistlere amerikan kapitalizmini özetle anlatsın diyerekten 'tipik bir işçi evi' yaptırmışlar, orayı gezdiriyorlar. evin önünde bir otomobil, içinde bir televizyon, yerler 'duvardan duvara' halı. her taraf elektronik eşya kaynıyor. işte kapitalizm o kadar süper bir sistemdir ki her işçinin evinde bunların hepsi vardır falan diyerek hesapta hava atacak amerikalılar. nixon kendi elceğiziyle elektrikli limon sıkma makinesini gösterirken sovyet general yanındaki adama rusça bir şeyler söyler. amerikalılar ne dediklerini sonradan öğrenirler, general yanındakine meğer 'hayatımda bundan daha gerizekalıca bir şey görmedim' gibi bir şey söylemiştir. eh, şu uzaya çıkan amerikalı ve rus hikayesi gibi, amerikalı rusa hava atmış, 'yerçekimsiz ortamda yazabilen dolmakalem geliştirmek için on yılımızı ve onbinlerce dolarımızı harcadık ama sonunda başardık, siz bu sorunu nasıl çözmeyi düşünüyorsunuz?' diye, rus cevap vermiş, 'biz kurşun kalemle yazıyoruz'.
yeltsin kapitalizme teşneymiş değilmiş bahane. şimdi küresel(leşebilenler) olarak topyekün elektrikli yumurta pişirme makinesi (ve kardeşlerini) kullanıyoruz. eskiden kendi kendimize yapabildiğimiz pek çok şeyin hazır yapılmışını görünce fotoğraftaki yeltsin gibi şaşkın ve mutlu oluyoruz, ay olabilir mi öyle bir şey lütfen olsun çünkü moduna girip satın alıyoruz, pek de seviniyoruz buna. yeltsin sovyetlerden gelmişti ve belki de sadece bir kere sevindi, biz kapitalizmin içinde doğduk ve her gün seviniyoruz. her yeni avm açıldığında ziyaret ediyor, her yeni market açılışında kuyruklara giriyor, her yeni ürün çıktığında ön sipariş veriyoruz. uzaydaki amerikalı gibiyiz.