Bulgaristan'ın, Ta 20. Yüzyılın Başlarına Dayanan Soya Dönüş Politikası
bulgaristan'da yaşayan türklerin hükümet tarafından yıllar boyunca sindirilmeye çalışılması ve nihayetinde 1989'da yaklaşık 350 bin bulgaristan türkünün türkiye'ye göçmesiyle sonuçlanan asimilasyon politikalarıdır.
soya dönüş politikası genellikle aralık 1984 ile anılır ancak bu bir süreçtir. tek bir gecede ortaya çıkmamıştır, uzun bir döneme yayılmış ve katmanlı olarak arttırılmıştır. 1989 göçü ise o güne kadar bulgaristan türklerinin yaptığı en büyük göç hareketi olsa da ilk toplu göçü değildir. bulgaristan türklerinin yüz yıllık bir göç hikayesi vardır.
türklerin bulgaristan’dan anavatana toplu göçleri ilk kez 1877-1878 osmanlı-rus savaşı’nın ardından bulgaristan’ın özerkliğini aldığı dönemde görülmüştür
bu tarihten sonra gerek hükümet gerekse bulgar ve rus milliyetçileri bölgedeki türk nüfusunun azalması ve çoğunlukla onların elinde olan verimli tarım topraklarının alınması gerektiğini öne sürmüş ve bu doğrultuda baskıcı politikalar izlemişlerdir. 1908 yılına gelindiğinde bölgedeki türk nüfusunun %50 azalarak 600.000 civarına düştüğü bilinmektedir. 1913 – 1934 yılları arasında bulgaristan’dan türkiye’ye her yıl 10.000–12.000 soydaş göç etmiştir. bu göç hareketleri ii. dünya savaşı’nın sonuna kadar devam etmiştir. 1944 yılında bulgaristan’ın sovyetler birliği tarafından işgal edilmesi ve bulgaristan komünist partisi’nin ülke yönetimine ağırlığını koyması, yıllarca baskı altında tutulan türk azınlığın daha büyük zorluklara maruz kalmasına ve yeniden doğuş/soya dönüş kararının da dahil olduğu birçok asimilasyon politikasının hedef noktası olmasına neden olmuştur. baskı ve asimilasyon politikaları türklerin anavatana göçmelerini 1951 yılına kadar hızlandırmıştır. bu yılda ise artan iş gücü ihtiyacı nedeniyle göçler durdurulmuş, 1969 yılına kadar göç hareketi yaşanmamıştır. 1969–1978 yılları arasında yakın akraba göçü antlaşması kapsamında yaklaşık 130.000 kişi anavatana göç etmiştir. sonraki büyük göç hareketi ise bulgar hükümetinin türk azınlığa uyguladığı göç karşıtı kararını değiştirmesiyle ve 1 haziran 1989 tarihinde sınır kapılarının açılmasıyla görülmüştür.
1989'un temelleri
tarihe 1989 zorunlu göç olarak geçen bu olayın temelleri sovyetler birliği’nin ülkeyi hakimiyetinin altına aldığı dönemden itibaren atılmaya başlanmıştır.
4 ocak 1948’de bulgaristan komünist partisi merkez komitesi, türk azınlığı ülkenin kurtulması gereken verimsiz ve potansiyel güvensiz bir unsur olarak ilan etmiş, bulgar halkının kanayan yarası olduğunu belirtmiştir. 1947 yılında türklerin elindeki araziler alınmış ve kooperatifleştirilmiştir. öncesinde kapalı bir yapı benimseyen türk köylüleri bulgar köylülerle birlikte çalıştırılmıştır. yine aynı yıllarda komünist rejim türklüğün simgesi olarak görülen kıyafet ve giyinme biçiminin değişmesi için türk kadın ve erkeklere baskı uygulanmıştır. diğer komünist rejimlerde olduğu gibi bulgar rejiminde de tek tip vatandaş yaratma çabası vardı. bu doğrultuda ülkedeki azınlık grupların kültürel ve dini farklılıklarını yok etme girişimlerine başladılar. roman ve pomakların yanı sıra türkler de bu asimilasyon politikalarının yoğun olarak uygulandığı gruplardan biriydi. 1947 yılından itibaren türklerin önde gelenleri tutuklanmaya başlandı. 30 kasım 1951’de göç yasaklanarak türk azınlığın pasaportları toplandı. topluluğun kendi arasında göç konusunu konuşması bile suç teşkil ediyordu. 1958 yılında türk azınlığının eğitim sistemi ve türk okullarının statüsüyle ilgili yaptırımlar başladı. özel türk okulları kapatılarak türk öğrencileri bulgar eğitim sistemine dahil edildi. bulgar komünist partisi’nin fikirlerini destekleyen türkçe dergi ve gazeteler hükümet tarafından desteklendi. 1962 yılında politbüro, ülkedeki azınlıkların farklılıklarını ortadan kaldırma politikasını bir adım daha ileri götürdü. yerel yönetimlere azınlıkların bulgar kimliğini benimsemeleri için baskı yapmaları emri verildi. 1971 yılında yeni doğan bebeklerin, 1975 yılında da tüm vatandaşların kimliklerinden “mensup olduğu millet ya da azınlık” ibaresi kaldırıldı. türklerin birbiriyle evlenmelerini engellemek amacıyla karma evlilikler teşvik edildi.
1970’li ve 1980’li yıllarda asimilasyon politikaları daha da sertleşti
1972 – 1974 arasında pomakları bulgarlaştırmaya başlayan hükümet aynı politikayı diğer azınlık gruplarına da uyguladı. izlenen politikalardan bir türlü istediği sonucu alamayan bulgar hükümeti aralık 1984’te yeni bir asimilasyon politikası başlattı. böylece “yeniden doğuş” (soya dönüş) fikri ortaya atıldı ve ülkedeki türk azınlığın özünde bulgar oldukları, osmanlı yönetimi altında benliklerini kaybettikleri ve zorla müslüman yapıldıkları, şimdi ise tekrar özlerine dönmeleri gerektiği söylendi. bu politikanın ardında sadece komünist rejimin tek tip vatandaş anlayışı yatmıyordu. bulgar entelektüellerinin uzun süredir vurguladığı bulgar kültürünün üstünlüğü ve homojen bir bulgar halkı fikri de bu kararların alınmasında etkili oldu. benimsenen bu yeni politika azınlığa dayatmak medya kanalları kullanıldı. gazeteler düzenli olarak bununla ilgili kanıtlar sunmaya başladılar. örneğin, türklerin ekmek pişirirken ekmeklerin kenarlarına dört delik açmalarını aslında hristiyan geçmişlerinden kalan bir gelenek olarak yazdılar. yaşlı türklerin aslında bulgar olduklarını işittiklerini anlattıkları anılar gazetelerde yayımlandı ve radyolarda anlatıldı. resmî yazışmalarda türkçe tamamen kaldırıldı. sokak, mağaza ve toplu taşımada türkçe konuşulması yasaklandı. topluluğun kendi arasında türkçe konuşmaması için baskı yapıldı. hükümetle işbirliği yapan imamların bulunduğu camiler haricindeki ibadet yerleri kapatıldı. evde ibadet etmek yasaklandı ve kur’an dahil olmak üzere dini kitaplar toplatıldı. uygulanan politikalara tepki gelmemesi için idari kararlar alındı ve karşı çıkanlar cezalandırıldılar. hapis cezasının yanı sıra birçok kişi sürgüne gönderildi. türk köylerine gece yarısı baskın yapılarak türklere bulgar isimlerinin bulunduğu bir liste uzatıldı ve kendine bulgar ismi seçmesi söylendi. bu süreçte yaklaşık 1000 türk kökenli vatandaşın öldürüldüğü düşünülmektedir.
1984 sonrası
aralık 1984 tarihinden itibaren etkin bir biçimde uygulanan yeniden doğuş politikasının istenen asimilasyonu sağlamadığı gibi türklerdeki milli kimliklerini güçlendirdiği gözlemlenince hükümet geri adım atarak mayıs 1989’da yurt dışı seyahatlerini serbest bıraktı. bu kararın ardındaki diğer gelişmeler sovyetler birliği’nin zayıflaması, ülkedeki insan hakları derneklerinin sayısının artması, artık bulgar vatandaşlarının da azınlıklara uygulanan politikalara karşı sesini yükseltmeleri ve türkiye’nin bulgaristan’ın uygulamalarına karşı uluslararası kamuoyu oluşturma girişimleridir. 24 mayıs 1989’dan itibaren türkler sınır dışı edilmeye başlanmış, her aileden bir rehin tutularak gidenlerin bulgaristan aleyhine uluslararası kamuoyuna konuşması engellenmiştir. bulgar hükümeti türkiye’nin sınır kapılarını açmalarını istedi ve 1 haziran 1989 tarihinde sınır kapıları açıldı. kapılar açılmadan önce halihazırda sınıra yığılan türkler türkiye’ye dönüş yaptılar. 345.960 bulgaristan türkü anavatana dönmüş oldu. bir yıl sonrasına kadar göçler devam etti ve 34.098 soydaş daha ülkeye geldi. bunların 133.000 kadarı uyum sağlayamadığı için geri dönmüştür.
türkiye’ye gelen soydaşlar sadece taşıyabildikleri eşyalarıyla göç ettikleri için büyük sorunlar yaşamışlardır. gittikleri yerlerde kira fiyatları hızla artış göstermiş, ucuz iş gücü ortaya çıkmıştır. yaşadıkları ekonomik sorunlar ve uyum sağlayamamalarının yanı sıra arkada bıraktıkları aile fertleriyle iletişime geçmeleri bulgar hükümeti tarafından kısıtlanmıştır.
bulgaristan hükümeti’nin bu politikalarına karşı ocak 1991 yılında dava açılmış ama delil yetersizliği ve anavatana göçen vatandaşların ifadelerine ulaşılamadığı gerekçesiyle dava karara bağlanamamış, 18 temmuz 2012 tarihinde de zaman aşımına uğramıştır. 11 ocak 2012’de ulusal meclis aldığı bir kararla yeniden doğuş süreci kapsamında ülkedeki müslümanlara karşı uygulanan asimilasyon politikalarını kınadığını açıklayan bir bildiri yayımlamıştır.