Buse Terim Üzerinden Yapılan Sağlam Bir Düzen Eleştirisi
buse terim, bir türlü adını koyamadığımız bir huzursuzluğun vücuda gelmiş hali, zaten rahatsız olduğumuz puslu havada boğazımıza dolan duman, zemheride buzdan bir heykel, uğursuz bir sembol. güçlünün her daim haklı da sayıldığı bir düzenin arsızca sırıtan sureti. buseterim, üretim araçlarının kamulaştırılması” denince, “ayhh benim iphonumu mu alacaklar” diyen ortalama insanların, “e tabiki de benim malımı mülkümü çocuğum yiyecek ayol sana mı vericem” diyerek yok saydıkları mülkiyetin miras yoluyla devrinin yarattığı eşitsizlik konusunda, izlemeye tahammül edebilirseniz muazzam bir örnek.
konuşamadığımız şeyler var
sosyal medya’dan takip ettiğim lise arkadaşım, ulaşım, otelcilik vs bir sürü alanda yatırımları, şirketleri olan zengin bir ailenin oğluyla evlenmiş, boğazdaki yalısından gördüğü yunusların fotoğraflarını paylaşıyor. “çok şanlısın canımm” diye yorum yazan birisine hemen tepki veriyor : “ canım ona şans değil çalışmak diyelim”. konuşamadığımız şeyler var. işyerindeki sabancı mezunu ipek, açıköğretim mezunu burcu’dan daha kıymetli bir çalışan olduğuna inanmakla yetinmiyor, bunun herkesin kafadan kabul etmesi gereken bir gerçek sayılmasını istiyor. konuşamadığımız şeyler var. düzenin haksızlıklarıyla üstün kılınmışlar, bir de bu üstünlüklerinin hayatın doğal akışı sonucu, öyle olması gerektiği için, öyle olması hak olduğu için, öyle olmak zorunda olduğu için böyle olduğuna iman etmemizi istiyorlar.
buse terim, hakikaten, gerçekten, kendini yoktan var etmiş, yeteneği, sanata yatkınlığı, tarzı, renklere olan aşkı, yazmasaydım çıldıracaktım diyen bir yazarın vecdi ile modaya sevdalanması ve güzelliğe meftun bakış açısıyla; emek vererek ve ah ne tavizlerle bulunduğu yere gelmiş modacıyı oynamak istiyor, hepimizin buna inandığı bir dünya hayal ediyor. desa’nın buse terim koleksiyonu düzenlemesini mesela, bu hakkedilmiş başarı ile açıklamalıyız. crate & barrel’daki buse terim köşesini mesela, “nazar etme ne olur çalış senin de olur” diyerek kendimizi motive edip kutsamalıyız. arkaplanında giderek daralan bir cenderenin olduğu, hayatlarımızı öğüten bu düzeni, mega machine’i yok saymalı, kitlelerin giderek yoksullaştırıldığı , birilerinin ise “başarıdan başarıya koştuğu” şu devranı, servet transferleriyle, sınıf savaşıyla, adam kayırmalarla, ahbap çavuş kapitalizmiyle, oligarşik yapılanmalarla değil, kişisel başarıyla, girişimcilik ruhuyla, risk almayla, zekayla açıklamalı, buseterimleşmeli, bu skalada payımıza düşene razı olmalıyız.
buseterimleşme beraberinde bu düzeni destekleyen bir dil paketiyle gelir
sistemdeki boşluklardan ve adam kayırmalardan faydalanarak hakettiğinin çok çok üstünde bir konuma yükselmiş bir üst yöneticinin twitter hesabını karıştırırken, söz konusu kişinin buse terim’e bir mention attığını görmüştüm birkaç yıl önce : “siz üzülmeyin buse hanım, çekememezlik her yerde maalesef :(” düzenin dili, başarı kültünü kutsarken bizi sürekli meyve veren ağacı taşlayan olmakla, çekememezlikle, kıskançlıkla, hazımsızlıkla itham eder. uzanamadığımız ciğere mundar diyoruzdur, ciğerden pis kokular geldiğini söylemenize kulaklar tıkanır. tek istenen mış gibi yapmamızdır, buse modacıymış bir de tolstoy okuyormuş, ido şarkıcıymış, ayşe köşe yazarıymış, okan entelektüelmiş gibi yapmamız.
gücü elinde tutan, bu başarı illüzyonunu devam ettirmek için dili incelikle kullanır, buse terim de tüm kifayetsiz muhterisler gibi, iktidarını pekiştirmek için, güç vurgusu için çırpınıyor: bt ekip, ekibim diyor, kadrom diyor, stajyerlerim diyor, sizler için çok yoğun toplantılar yaptık bu hafta diyor, takipçilerim diyor, ne kadar zayıfladığımı gördükçe yaz diyetimi paylaşmam için sabırsızlandığınızı biliyorum diyor.
diyor da, şişşşt kapitalizm, şişşşşt neoliberalizm, şiiiiiişt yeni türkiye, şiiiişt buse terim, çaktırma, verdiğin fotoğraflarda koca götün görünüyor.