Caz Tarihinin En İyi Alto Saksofoncusu Cannonball Adderley'in Kariyeri ve Harika Albümleri
tarihin gördüğü ve bildiği en iyi alto saksofonculardan biridir bence cannonball.
oh, özeti yukarıda bildirdikten sonra açıklamaya geçmek biraz daha rahat açıkçası. julian edwin 'cannonball' adderley yirmilerin sonunda, florida'da doğdu. bir rivayete göre sahili olan şehirlerde konser vermeye pek meraklı olmasının nedeni de budur. yirmili yaşlarının başına geldiğinde fort lauderdale'ı bitirmiş, alaylı olarak başladığı saksofonun mekteplisi olmuştur. eh, ellili yıllardayız. swing yavaş yavaş aradan çekilme dönemine girmiş, bebop tüm duvarları maviye boyayan akım haline gelmiş, hard bop ve cool jazz savaşları henüz başlamamış. işte bu kaotik ortam kanımca cannonball'u epey etkilemiş.
oscar pettiford'u pek severmiş cannonball. öyle ki, sadece onu dinlemek için florida - new york arasını gidip geliyormuş.
Oscar Pettiford - All The Things You Are
gel gelelim günün birinde o eşsiz big-band'in alto saksofoncusu yaralanmış. çalamayacak haldeymiş. tesadüf bu ya, programa üç saat kala her yerde fellik fellik altocu aranmaya başlamış.
o sırada yerini alan cannonball "ben alto çalıyorum, okulu henüz bitirdim." demiş, ve yıllardır hayalini kurduğu new york'un caz ve cazcı dolu sokakları onu birdenbire kucaklamış.
1955'te julian cannonball adderley and strings ile kariyeri başlar büyük ustanın. çıktığı dönemde pek de ses getirmemiş bu albüm, ancak yıllar sonra moden cazcıların "x with strings" konseptli albümlerinin patlama yaptığı seksenlerde değere binecektir. portrait of cannonball ile kariyerine devam eder, ki bu albümdeki nardis, bill evans yorumuna aşina olmuş siz cazseverlere çok farklı gelecektir diye düşünüyorum. özellikle beşinci edisyonu bir başka güzel, nat adderley ile bir başka tatlı.
Portrait Of Cannonball - Nardis
derken 1958'in sonlarına geldiğimizde caz, tarihinin helyum bombalarından birinin atılışına sahne olur. miles davis stüdyodan ve uyuşturucudan kafasını kaldırabildiği nadir günlerden birinde quintet'ını sextet olarak değiştirmek istediğini söyler, ve bir altocu aramak üzere yola koyulur. pettiford'ın orkestrasından trompetçi nat adderley, abisinden davis'e bahseder. davis "denemek" istediğini cannonball'a iletir. ve cannonball'un yeni albümü somethin' else 1958 sonunda piyasaya sürülür. tüm zamanların en çok satan, en çok sevilen ve en iyi bilinen albümlerinden somethin' else, içindeki autumn leaves, love for sale ve one for daddy-o gibi parçalarla listeleri yıkar adeta.
Cannonball Adderley - Somethin' Else
yakın tarihte bu kez roller değişir ve miles davis'in milestones'unda ilk kez john coltrane ile birlikte çalarlar.
bu "birliktelik", bir yıl sonra tarihi bir kez daha derinden sarsacaktır.
1959'a geldiğimizde, miles davis kafasındaki sextet'i kurmuştur. ve bu sextetin alto saksofoncusu elbette cannonball adderley'dir. o yıl birkaç hafta yeni armoniler üzerinde çalışan miles davis, sonunda herkesi toplar ve kind of blue piyasaya sürülür. kind of blue için bu satırlarda ne söylersem söyleyeyim yeterli olmayacak, biliyorum. (bkz: #9451726) ve (bkz: #14896936) size yol gösterecek entrylerdir. ah, unutmadan... kind of blue hakkındaki en güzel yorumlardan biri jimmy cobb'dan geliyor:
- it must have been made in heaven.
Miles Davis - Kind Of Blue
kind of blue'nun ardından bana göre hard bop tarihinin en iyi albümlerinden biri, cannonball and coltrane piyasaya çıkar. aynı türde eserler sunsalar da taban tabana zıt bir alto ve bir tenorun ortak çalışması kesinlikle haz veriyor, öyle değil mi? düşününüz, aynı zamanda başarılı bir lisede müzik öğretmenliği yapan son derece 'efendi' olarak bilinen cannonball adderley ve diğer yanda eroini baz alarak yaydığı derin düşünceleri ve gerçekçi duygularıyla avant-garde'ın yaratıcısı; belki de tek savaşçı: john coltrane. kontrbassta otuz üç yaşında aramızdan ayrılan, ardında binden fazla kayıt bırakıp caz mavisi dünyanın kurşuni bir gökyüzüne sahip olmasının nedeni paul chambers, piyanoda caz ve blues arasındaki son köprü olarak adlandırabileceğimiz hard bop tarihinin mccoy tyner ve red garland'la birlikte en iyi isimlerinden wynton kelly ve bateride o dönemler pişmekte olan; gelecekte adından "kind of blue'nun ritmi" şeklinde bahsedilecek bir başka duayen: jimmy cobb. detaylı bilgi için (bkz: #14947614)
Cannonball And Coltrane - Wabash
altmışlarda cannonball'un ritmi bitmek bilmez, büyük usta yorulmadan sayısız konsere ve albüme imza atar.
bunlar içinde başta at the lighthouse olmak üzere them dirty blues, what is this thing called soul?, sweet and lovely, know what i mean?, african waltz, the quintet plus, nancy wilson and cannonball adderley, in new york, cannonball's bossa nova, dizzy's business, jazz workshop revisited, nippon soul, fiddler on the roof, domination, mercy, mercy, mercy!, cannonball in japan, why am i treated so bad!, miles away, radio nights, accent on africa, country preacher ön plana çıkmaktadır.
bu albümlerde yanında bobby timmons, victor feldman, joe zawinul, hal galper, michael wolff, george duke, sam jones, walter booker, victor gaskin, louis hayes, roy mccurdy, charles lloyd ve yusef lateef gibi büyük ustalar yer almaktadır. tabi, at the lighthouse'un yeri apayrı. sack o woe'dan blue daniel'a, big p'ye her anlamda efsanevi bir hard bop albümü. o an hermosa beach, california'da olmak istemeyen bir caz-sever var mıdır, bilmiyorum.
The Cannonball Adderley Quintet - At The Lighthouse
yetmişlerin ortasında (1975) ansızın aramızdan ayrılır cannonball. geride sayısız plak, ödül, uğruna miles davis'in sextetinden ayrıldığı birkaç düzine öğrenci ve altosundan çıkan o nefis melodiyi bırakarak.
biliyorum, cannonball adderley çok büyük bir cazcı ve her zaman hafızalarda olacak.