YAŞAM 8 Eylül 2016
66,7b OKUNMA     1086 PAYLAŞIM

Cesetlerine Ölümlerinden Yıllar Sonra Ulaşılan Dünyanın En Yalnız İnsanları

Düşünsenize; ölüyorsunuz ve arkanızda sizi merak eden, arayıp soran tek bir insan yok. Bir kişi bile sizi merak etmiyor. İşte dünya tarihinde böylesine talihsiz ve yalnız o kadar insan var ki. İşte onlardan bazıları.
iStock.com

hedviga golik

hedviga golik için sıradan bir gündü.. her gün olduğu gibi akşam eve geldi, kendisine bir bardak çay koydu. sonra tv karşısında koltuğuna oturdu..o akşam hedviga’nın son akşamıydı. ölü bedeni tam 42 yıl sonra bulundu.. usulca koltuğunda can vermiş, saçları omzuna düşmüştü.. tv hala açıktı.. kimse merak etmemişti kendisini.. kimse sormamıştı.. ve yanında kendine doldurduğu bir fincan soğuk çay vardı..

bir fincan çay.. soğuk.. yalnızlığı kadar soğuk.. ve yaşamın reyting saatlerinde bir ses duymak için açılmış ve kapanmamış eski bir televizyon.. dinliyorsun ama sen konuşamıyorsun..

kimse kendisine ne olduğunu merak etmemişti.. sormamıştı.. ne bir mektup.. ne bir arkadaş.. kimsesizdi.. yalnızlığın göklerine çekilen azametli bir bayrağın gölgesinde öylece.. akşamüstü.. kapıdan içeri ölümden başka kimse girmiyor.. her gün ölüyorsun ve kimse seni merak etmiyor...

joyce vincent

joyce vincent’ı bulduklarında televizyonda bbc1 kanalı açıktı. 38 yaşındaydı.. dairesinde hayatını gözlerine yumduğunda ne ailesi, ne arkadaşları ne komşuları 3 yıl boyunca öldüğünü fark etmediler..

ondan geriye sadece yukarıda resim kaldı. yüzündeki hafif gülümseme yüzündeki yalnızlığın çukurlarını saklamıyordu.. gülemiyordu.. dile kolay.. 3 yıl.. yok oluyorsun ortadan ve kimse yokluğunu merak etmiyor...

barbara salinas-norman

barbara salinas-norman’ın cesedi öldükten 2 sene sonra dairesinde bulundu. kendisi yazar, aktivist ve öğretmendi. kayınbiraderi eve girdiğinde ölü bedeninin yanında rosie the riveter 'ın resmi vardı. ne ironik.. yaşam kadar ironik..


simon allen

simon allen şehir merkezinde oturuyordu.. ayağında bir çift çorapla oturma odasında koltuğunda hayata gözlerini yumdu.. ölü bedenini 2 yıl sonra buldular.. evine baktılar.. ne bir aile fotoğrafı, ne arkadaş resmi, ne bir hediye, ne bir not.. ne de sosyal hayata dair bir şey.. hiç bir şeyi yoktu.. yoktu simon allen aslında.. hiç var olmamıştı.. kalbine giren yalnızlık her gün daha çok acı veriyor, bir akşam hayata veda ediyordu.. yaşadığı gibi öldüğünü de kimse fark etmedi.. apartmana yayılan kötü koudan rahatsız olan komşuları bile bilmiyordu.. daiesine girdiklerinde belki de ilk defa simon allen diye birinin var olduğunu fark ettiler.. belki de sonrasında da hiç fark etmediler.. ne hazin !

yalnızlık, düş kırıklığı gibi rengarenk çiçeklerini yaşamın biçip geçiyor.. ve bıraktığı keder ise ufku kaplayan kara bulutlar gibi.. içindeki fırtınanın gürültüsü aynalardaki sesleri bastırıyor...

geneva chambers

geneva chambers, aksi biri olarak tanınıyordu.. 

hatta kendisine kurabiye getiren bir kadını bile kovmuştu.. kimse ile iyi bir ilişkisi yoktu.. kim bilir neden böyle oldu ? bir çok insan vardır böyle aksi, ters kendi başına kalmak isteyen.. 

hemen yüz çevrilen.. oysa kuru toprağın yağmura yağmadan önce seslenip seslenmediğini kim bilir ? cesedi öldükten 3 yıl sonra bulundu.. karanlıktan korkuyordu.. 

öldüğünde evinin ışıkları hala yanıyordu.. ama yalnızlığını aydınlatmıyordu.. kimse kapısını çalmadı.. ne bir mektup.. ne bir merhaba.. öyle evinde yanan ışıkların altında yatağında öldükten sonra bile süren yalnızlık.. 3 yıl.. kimse merak etmeden..


david carter

david carter, çevresinde hayat dolu, esprili bir adam olarak tanınıyordu.. akıllı ve zeki bir adamdı.. 2007 yılında işinden istifa etti.. new mexico’ya taşınacağını söylüyordu.. evinde intihar etti. bedeni öldükten 4 yıl sonra bulundu. 4 yıl boyunca bir kişi bile kendisini merak etmemişti bankalar hariç.. düşünün, evinizde ölüyorsunuz.. ve sizi tek merak eden faturalarınızı ödemediğinizi fark eden bankalar..



fransız polisi evinde yalnız yaşayan bir adamın cesedini bulduğunda ölümünün üzerinden tam 15 yıl geçmişti. bir adam dedim çünkü kim olduğunu bulamadılar.. kimseyi tanımıyordu.. ne bir akrabası, ne bir dostu ne de bir eşi.. hiç kimseydi.. hiç kimse olarak doğdu.. hiç kimsesi yoktu.. hiç kimse tanımadı.. hiç kimse kendisini sormadı.. hiç kimse olarak yaşadı.. hiç kimse olarak öldü.. yalnızlık hiç kimse olmaktı.. daha öte bir şeydi nüfuz cüzdanınızdan.. doğduktan sonra ehliyetinizi almak için yaşamanız yetiyordu..

Reuters


alman polisi ölümünden 7 yıl sonra yaşlı bir adamı yatağında bulmuştu. yanında bir paket sigara, televizyon rehberi ve bozuk alman markları vardı.. para birimi bile değişmişti.. apartmanı basan kötü koku sebebiyle polis dairesine girmişti.. öldüğü o son gece her gece olduğu gibi, olurda gece birileri kapıyı çalarsa açarım ayıp olmasın diye pijamalarını giydi.. yatağına o gece son kez uzandı.. ömrü boyunca yalnızdı.. son nefesini aldığında belki kurtulduğunu düşünüyordu.. polise kayıp olduğuna dair 7 yıl boyunca hiç bir ihbar gelmemişti. o gece bu dünyanın kalabalıkların gürültüsü sustu kulağından.. damarlarındaki yalnızlıkla beslenen zehir kalbini durdurdu..


sabah kalkıyorsun.. kimse seni merak etmiyor..
yürüyorsun.. kimse seni merak etmiyor..
otobüse biniyorsun.. yemek yiyorsun.. arkadaşlarınla eğleniyorsun..
eve geliyorsun.. başını yastığa koyuyorsun..
ve kimse seni merak etmiyor..
koltuğunda ölüyorsun..
kimse seni merak etmiyor..
kimse..
seni..
merak etmiyor !.
hiç kimse !.

ah keşke dostluğun ve sevginin ormanında kuru bir yaprak olsak.. birbirimizi konuşmadan anlayabildiğimiz, yargılamadığımız ve incitmediğimiz.. birbirini zehirleyen başı göğe yükselmeye çalışan birer bitki olmak yerine.. o zaman ne çıkardı savrulmaktan ? elbet tutardık birbirimizden elinden fırtına gelince..

yalnızlık, çocukluğumuzun peşinden kıvrıla kıvrıla gelen bir yılan..
besleniyor.. beslendikçe o koca gövdesi gürültü ve sahtelik doluyor..
öyle şişmiş ki gövdesi, bir gün çatlasın diye bekliyorsun..
şişiyor, şiştikçe daha çok artıyor iştahı.. doymak bilmiyor..
ve sürekli zehirliyor..
damarlarından akıp giden toksini hissediyorsun..
ancak..
tedavi edemiyorsun..

bilmezler yalnız yaşamayanlar,
nasıl korku verir sessizlik insana;
insan nasıl konuşur kendisiyle;
nasıl koşar aynalara,
bir cana hasret,
bilmezler.

(bkz: orhan veli)