EKONOMİ 2 Mayıs 2017
176b OKUNMA     1122 PAYLAŞIM

Cumhuriyet Tarihinin En Büyük Krizi Olan 2001 Krizinin Perde Arkası ve Devasa Etkileri

2001'de ülkemizde yaşanan ekonomik krizin perde arkasında tüm dünya piyasasını etkileyen, sandığımızdan da büyük bir süreç yatıyor. Sizleri Sözlük yazarı "akenatons"un detaylı hikayesiyle başbaşa bırakıyoruz.
iStock.com


bugün 1997 asya finansal krizinden başlayarak, 2001 yılında türkiye'de yaşadığımız büyük finansal krize kadar yaşanılan olaylar silsilesine bir göz atacağız. aynı zamanda 1997 asya krizinde yapılan hatalardan ders almayan yöneticilerin, göz göre göre nasıl 2001'krizine zemin hazırladığını inceleyeceğiz.

asya krizi

1997 yılına kadar asya, gelişmekte olan ülkelere akan sermayenin neredeyse yarısına yakınını çekmekteydi. özellikle güney asya ekonomileri yüksek faiz politikası izleyerek, kâr elde etmek isteyen yabancı yatırımcıları kendilerine çektiler. bunun sonucu olarak, bu ekonomilere yüksek miktarda sıcak para girişi oldu ve değerli kıymetlerin fiyatları yükseldi.

bu yıllarda, yani 1980'lerin sonları ve 1990'ların başlarında, tayland, malezya, endonezya, filipinler singapur ve güney kore ekonomileri %8 ile %12 arasında yüksek büyüme gerçekleştirdiler. bu başarı imf ve dünya bankası gibi çeşitli uluslararası kurumlar tarafından sahiplenildi ve asya mucizesinin bir parçası olarak görüldü.

ancak işin rengi biraz farklıydı. tayland, endonezya ve güney kore'nin büyük miktarda özel sektör cari hesap açığı vardı ve düşük kur politikası borç almayı teşvik ederek sektörlerin dış dünyaya karşı kırılganlıkları arttırdı.

gohighbrow.com

1990'ların ortalarında iki olay ekonomideki konjonktürün değişmesine yol açtı. abd ekonomisi 1990'ların başlarındaki durgunluğun etkilerinden kurtulmaya başlayınca alan greenspan'ın başkanlığındaki merkez bankası faizleri yükselterek, enflasyonu düşürme fırsatını ele geçirmiş oldu. bunun üzerine abd, yüksek kısa vadeli faiz oranları sayesinde sıcak para çeken doğu asya ekonomilerine göre daha çekici bir yatırım hedefi haline geldi. abd doları değer kazandı ve abd dolarına çıpa ile bağlı olan doğu asya para birimleri de bunun sonucunda değerlendi. değerlenen doğu asya para birimleri yüzünden bu ülkelerin ihracatları daha pahalı oldu ve rekabet güçleri azaldı.

güney amerika'daki olaylar, özellikle 1994 meksika peso krizi yüzünden güvenlerini kaybeden batılı yatırımcılar, doğu asya ülkelerinde tuttukları portföy yatırımlarını çekmeye başladılar. oluşan domino etkisi sayesinde bir süre sonra küresel bir kriz oluştu. bu öyle büyük bir krizdi ki, japon bankaları asya krizinde tam 1 trilyon dolar kaybetmişlerdir.

Meksika pesosu.

asya krizi sonrasında tüm dünyada ham madde fiyatları dip yapmaya başlayınca en büyük ham madde ihracatçısı rusya’nın gelirleri ciddi anlamda geriledi. sonrasında da bu ülkede devalüasyon yapıldı ve akabinde kriz çıktı. rublenin dolar karşısında değer kaybetmesi sonucu, buradaki ithalatçılar borçlarını ödeyemez hâle geldiler.

bu durumdan en çok türkiye etkilendi. çünkü ihracatının %15 i rusya'ya yapılıyordu. 1999'da bu sebeple türkiyede de kriz çıktı. aynı dönemde brezilya ve arjantinde'de finansal kriz çıktı.

2001 türkiye krizi

2000 yılının başından itibaren türkiye uygulamaya başladığı ekonomi politikaları ile sabit kur politikasını belirlemiştir. bu politikaya göre 1tl1$+1,5 dm eşitliğinden oluşan bir değere sahip olacak ve kur her yıl % 20 artacaktır. bu politikadaki temel amaç insanların %80 lerde olan hazine bonosu faizleri ile kıyaslanınca %20 artacak dövizi terk edip türk lirasına dönmesi  idi. bu şekilde tl ye talep artacak, faizler düşecek enflasyonla mücadele edilebilecekti. ancak bu politikanın çok büyük bir eksikliği vardı. bu da tcmb'nin döviz rezervlerinin yetersiz oluşuydu.


başlangıçta plan iyi yürüdü, faizler %40 lara kadar geriledi (evet inmiş hâli %40). bankalar devlet tahvillerine para bağlamaktansa kredi satmaya başladı. böylece sürekli düşen faizlerin de etkisiyle banka kârları uçtu ve bankaların ellerindeki finansal varlıkların fiyatları arttı. araba ve benzeri özel tüketim mallarına talep de artınca, paralel olarak ithalat gitgide artmaya başladı. haliyle ülkenin döviz kaybı yükselmeye başladı. yani piyasada bolca tl ve çok az döviz kalmaya başladı.

tcmb'nin üzerindeki baskı gitgide artıyordu. buna bir de 2000 yılında abd'de patlayan enron skandalı da eklenince, piyasalarda tedirginlik arttı ve risk iştahı azaldı. başta türkiye olmak üzere, gelişmekte olan ülkelerde yatırımları olan kişi ve kurumlar, ellerindeki yerel paraları usd ile değiştirip o ülkelerden çıkmaya başladı. spekülatorler, daha önce yıllar boyu satın aldıkları tl aktifleri hızlıca sattılar, dolar aktifler aldılar. böylece tcmb'yi devalüasyona zorladılar. (buna speculative attack denir. amaçları devalüasyondan kar elde etmektir. bilinen en büyük speculative attack için bkz:http://arslanburhan.blogcu.com/…lyar-dolar/10408942)

tcmb dolar satıp tl alarak ve faizleri arttırarak tl'yi savunmaya çalıştı. fakat döviz rezervleri tehlikeli boyutta azalmıştı. sistemin dibine döşenen dinamitleri patlatmak için beklenen kıvılcım, meşhur anayasa kitapçığının fırlatılması olayıyla gerçekleşti ve 21/02/2001 de kriz patladı, tl dalgalanmaya bırakıldı.


bir günde 7.5 milyar doların merkez bankası'ndan çekilmesine neden olan kriz, hazine müsteşarlığı'nın ve merkez bankası'nın aldığı tedbirlere rağmen gelişti ve 21 şubat'ta gecelik faizler yüzde 7.500'e kadar yükseldi.

22 şubatta 1usd=680.000 tl civarında olan kur, sonraki gün 1usd=1.078.000 tl ye geldi. eylül ayına gelindiğindeyse 1 tl1.550.000 tl lere gelmişti.

2001 türkiye ekonomik krizi, cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomi krizi olarak bilinir. krizin türkiye ye maliyetinin 129 milyar dolar olduğu hesaplanmaktadır.