Endüstriyel Müziğin Yapay Numaralarına Bulaşmayan Samimi Müzik Türü: Lo-Fi
Nedir, ne değildir?
"lo-fi" low fidelity, yani düşük ses kalitesi anlamına gelmekte. müziğin kusursuz olmasından çok müziği bozan unsurlarla yapılan bir tür. mesela dinlerken arkadan gelen cızırtılar veya bozulmuş ses sinyalleri, bant hızındaki dalgalanmalar gibi amatör kayıtlarda meydana gelen bu gibi yanlışlıkları lo-fi estetiğiyle bir müzik tarzı yarattı. istenmeyen unsurları istenir şekle getirdi. yani bir felsefesi vardı. yanlışları güzelleştirme. bazılarınca bu berbat bir tarz fakat lo-fi'yı hissetmeniz lazım. gözlerinizi kapatmanız ve müzikteki notaları hissetmeniz lazım.
1950’lerde ortaya çıkmıştır. lo-fi düşük kayıt bütçelerine sahip amatör müzisyenlerle vuku bulmuştur. kayıtlar her ne kadar kalitesi yetersiz olsa da, lo-fi “karakter” ve “özgünlük” sahibi olmasından dolayı popüler hale geldi.
johnny ace’in “my song” adlı 1952 çıkışlı bir radyo istasyonunda kaydedilen ve o dönemin “lo-fi” müziğine verilebilecek en güzel örnek olan şarkısı; düzensiz bir karışımı olan ham bir sese sahip olmasına, kullanılan davulların duyulmayacak kadar sessiz olmasına ve piyano ve saksafonun kayıt boyunca sürekli bir savaşta gibi duyulmasına karşın bilboard listelerinde 1952 boyunca 1. sırada kalmayı başarmıştır.
yağmurlu bir havada şemsiyenin altında , evde yerde uzanıp tavana bakarken, güneşin ışıklarını üzerinde hissederken, masa başında oyalanırken... dinlerken seni birçok yere sürükleyen, türünü tanımlamada kendini gizleyen, insana " jazz mı, blues mı, nedir bu?" dedirten ve bir hayal alemine yolculuğun treni olan muazzam bir müzik türü "lo-fi". uzun yolculukları kısaltır, resim çizerken hayale daldırır. bu tarzı seven insanlar birbirlerini bulduklarında sevinirler çünkü sevenlerin sayısı az olmakta. şu anki müzik piyasasının durumuna bakılırsa bütün lo-fi dinleyicileri birbirlerini bulup güzel bir alanda kamp yapmalı . evet kamp. lo-fi seni kampa da götürür...
işte birkaç liste:
https://open.spotify.com/…si=eolvxnugtw-a5pchqt-bgg
https://open.spotify.com/…si=rf9ptuovsam0yxqxewmm6a
Hi-Fi ile arasındaki fark nedir?
paradoksal olarak hi fi, gerçeğe en yakın olanı ifade eder ancak lo fi kayıtlarda doğala yakın ses kaydı yakalanabilir; hi fi gerçeğe yakın tutulmak için fazladan çaba gösterilendir, lo fi gerçeği en doğal haliyle yansıtsın diye hiç çaba gösterilmeyendir, bu nedenle de lo fi kayıtlarda çevre sesi, cızırtı, kayıt cihazı sesi gibi, duyarken otomatikman süzdüğümüz ve farkına varmadığımız sesler temizlenmediğinden, hi fi'a nazaran daha doğal olmakla beraber, gerçek gibi algılanana daha az yakındır.
lo-fi müziğin godfather'ı daniel johnston'dır
her tipik amerikalı gibi garajında birtakım işler çeviren bu freak abimiz 80'lerin başında texas'ta standartların bayağı bir dışına çıkıp dadaist bir anlayışla bir başına acı çekiyordu. anlamsız, amaçsız işlerinin müzik tarihinde önemli bir yol ayrımına neden olacağını bilseydi bu işe kalkışmazdı belki de. sonic youth, yo la tengo, nirvana gibi grunge ve indie rock ikonlarının ilham perisi olmuş bir adamdan bahsediyorum burada... "true love will find you in the end."
lo-fi müziğin günümüzde sayısız örneği bulunmaktadır. öyle ki lo-fi dallanıp budaklanmış pek çok alt janrı olan koca bir dünya olmuştur. dream pop, shoegaze, indie, chillwave, surf rock, psychedelic pop ve hatta hip-hop, trip-hop ile bile temas edip gönüllere girmiş, kayıp ruhlara huzur dağıtmıştır.
kısacası, yıllardır dinlemekten sıkılmadığım özel bir janr lo-fi. yatağıma uzanmış eylül rüzgarını ayaklarımda hissederken kulağımda çalan coma cinema sonrası buraya dopdolu bir spotify playlisti bırakmak istedim.
Bir fan yorumuyla bitirelim
bir şeyler okurken kesinlikle müzik dinleyemem. okuma yaparken çok farklı müzik türleri denedim belki olur, ortamı doldurur diye ama bir türlü sessizliğin verdiği konforu hiçbiri vermedi. lo-fi türünü yaklaşık bir aydır dinliyorum. önceleri biraz garip geliyordu ama sonra beni rahatlattığını fark ettim. bir şeyler okurken beni rahatsız etmeyen, arkada akıp giden bir tür ile tanıştığım için mutluyum. bir şeylere konsantre olurken ya da teknik bir dokümana yoğunlaşmışken çok iyi geliyor bana. hele ki şöyle hafif kalburüstü bir de ses sistemine sahipseniz değmeyin keyfe oluyor.
chill out seven dinleyici bu türü de çok sevecektir. ama kesinlikle birbirinden ayrı şeyler. lo-fi içerdiği raw, saf sound, ara ara ortam sesleri, çizik plak efektleri, biraz jazz'ımsı, biraz hip-hop tarzı tekrarlı döngüler ile diğer türlerden ayrılıyor. elektronik sesler ile organik seslerin harika bütünleşmesi bence. 1960, 1970 jazz sample'ları ve 80'ler, 90'lar elektronik tınıları çok duyulur. bu yönden oldukça nostaljik geliyor bana ve bir 80'ler, 90'lar insanıysanız sizi de vurabilir bu tür. çoğu zaman solist sesleri olmaz bu şarkılarda, ara ara duyulan vokal sesler de o eski ilk dönem televizyonlardan, radyolardan ham olarak kaydedilmiş gibidir.