BİLİM 10 Mart 2025
2,3b OKUNMA     62 PAYLAŞIM

Evrim Ölüme Neden Bir Çare Bulamadı?

İlk bakışta anlamsız gibi gelse de, güzel cevaplara vesile olan bir bilim sorusu bu.
Evrim Ölüme Neden Bir Çare Bulamadı?

evrim bir süreç değil ki, sürecin açıklaması

canlılık belirli fiziksel ve kimyasal koşullar altında kendiliğinden ortaya çıktı ve devam ediyor. evrim ise bu canlılığın nasıl çeşitlendiğini ve şekillendiğini açıklayan mekanizmaların genel adı.

burada ölümsüzlük arayışına saplananlar, evrimi bir mühendis gibi plan yapan bir süreç olarak algılama yanılgısına düşüyorlar. halbuki evrim, bir şeyleri "amaçlı olarak" yapmaz, sadece doğanın işleyişini açıklar. yaşam kendiliğinden başladı ve belirli koşullar elverdiği sürece sürecek. evrimin getirdiği değişimler de yalnızca var olan canlıların çevreye uyum sürecini yansıtır.

yani, "evrim neden ölüme çare bulamadı?" sorusunun hatası, evrimi bir çözüm üretmesi beklenen bir özne olarak ele almak. halbuki evrim bir fail değil, gözlemlediğimiz değişimleri anlamlandıran bir açıklamadan ibaret.

buna göre doğa, bireyin değil, genlerin devamlılığına öncelik vermektedir. ölüm, genetik çeşitliliğin korunmasını ve türlerin değişen çevresel koşullara adapte olması açısından gerekli ve zorunludur. yani ölüm bir hata ya da çözülmesi gereken bir problem değil, evrimsel sürecin önemli bir parçasıdır.

ölüm, biyolojik süreçlerin doğal bir parçasıdır ve canlıların genetik çeşitliliğini koruyarak evrimi sürdürmesine yardımcı olur. organizmalar sonsuza kadar yaşamazlar çünkü , çevresel değişimlere adapte olma yeteneği sonsuz olamaz ve türler zamanla yok olur. ama bu evrende, genel bir kavram olarak yaşamın sürmesini sağlar. aslında bunu doğanın ölüme çare bulmuş olduğu şeklinde yorumlamak da mümkün. sadece bireyler yok olur. bilinçli bir bireyin kendi bilincini doğanın üstünde sayması bir malfunction (sistem hatası). ve kanımca tüm inançların da kaynağı bu basit sistem hatası.

doğal seçilim bireylerin üreme dönemindeki başarısına odaklanır; yaşlı bireylerin hayatta kalması evrimsel açıdan bir avantaj sağlamadığı için, ölümsüzlük yönünde bir seçilim baskısı oluşmaz.

bilincin kendini doğanın dışında veya üstünde bir şey olarak görmesi,
(ve giderek bunu doğanın dışında ve üstünde bir varlığa inanmaya dönüştürmesi) aslında bir tür malfunction—bir sistem hatası. çünkü bilinç de doğanın bir ürünü, fiziksel süreçlerin bir sonucu. ama işte, bilinç kendini inceleyebildiği için bazen bu hataya düşüyor: kendini, doğadan ayrı bir varlıkmış gibi konumlandırıyor.

bu malfunction, insanın doğayı kendi ihtiyaçlarına göre eğip bükebileceği yanılgısını da besliyor. oysa doğa, bizim bilinçli varlıklar olup olmamamızdan bağımsız olarak işleyen bir sistem. bilinç, bu sistemin bir çıktısı olmaktan öteye gidemez.

eğer bu yanılgıyı bir kenara bırakıp doğanın bir parçası olduğumuzu kabul edersek, hem bilimsel hem de felsefi açıdan daha sağlam bir zeminde dururuz. yoksa, kendini sistemin dışına koyan her bilinç, eninde sonunda sistemin gerçekliğiyle çarpışır.

doğal seçilim ve evrim, bireyler değil, popülasyonlar üzerinde çalışır

ölümsüzlük bir birey için güzel bir fikir gibi görünse de, popülasyon için büyük felaket olur. evrimin temel mekanizması, gen varyantlarının daha verimli yavrular üreten aile hatlarına avantaj sağlamasıdır. yani, en çok yavru yapan ve en verimli olanlar, genlerini daha fazla yayarak popülasyonda daha fazla yer edinir. nesil süreleri ne kadar kısa olursa, evrim de o kadar hızlı gerçekleşir.

besin zincirinin alt basamaklarındaki türler, birkaç yıl içinde öldürülüp yenilecekleri için sonsuza kadar yaşama potansiyeline sahip olmanın bir anlamı yoktur. çünkü bu potansiyeli kullanma şansları yoktur.

üst sıralarda yer alan türler, eğer neredeyse ölümsüz olsaydı ve çok sayıda yavruları olsaydı, hızla sayıları artar, sonunda mevcut tüm besin kaynaklarını tüketir ve açlıktan ölürlerdi (tabii ki bu durum, ana besin kaynağı güneş ışığı olan bitkiler için geçerli değil, ki bu yüzden onlar on binlerce yıl hayatta kalabiliyorlar).

bu türlerin, tüm yiyecekleri tüketmemek için az sayıda yavruya sahip olmaları ve yavrular arasında geniş aralıklar olması gerekir. ancak bu, onların evrimlerinin çok yavaş olmasına yol açar. bu da demek oluyor ki, çevre değiştiğinde hızla uyum sağlayamazlar ve soyları tükenir.

ancak, buna başaran birkaç tür var. örneğin, çıplak köstebek fareleri yaşlılıktan ölmezler. uzun ömürlerini, çoğunlukla yırtıcılardan uzak yeraltı tünellerinde geçirerek değerlendirirler. yiyecek kaynaklarını aşırı kullanmamak için, yalnızca tek bir dişi üreyen arılar gibi sayıları düşük tutar ve bu sayede açlıkla mücadele ederler. çıplak köstebek fareleri belki de çok hızlı evrimleşmiyorlar, ama insanlar gibi kendi yeraltı ortamlarını inşa ettikleri için çoğu seçilim baskısından korunmuşlardır.

Son söz

evrim ölüme çare buldu. ama gerektiği kadar. evrimin asıl amacı genlerin ölümsüzlüğü. tek tek fertlerin ömrü o amaca hizmet için ne kadar uzun olduğunda en iyiyse o kadar.

sen dua et sinek, arı, kelebek gibi üç günlük değil ömrün.