TARİH 15 Eylül 2020
22,7b OKUNMA     480 PAYLAŞIM

Festivalleri, İnançları ve Sosyal Sınıflarıyla Antik Çağlarda Çin'deki Günlük Yaşam

İç savaşlarıyla ve çeşitli sebeplerle dönem dönem kopmalar olsa da antik çağlardan bu zamana kadar varlığını sürdüren bir devlet Çin. İşte dünyanın en kalabalık ülkesi Çin'in antik dönemlerdeki hali.

çin, günümüzde en eski uygarlıklardan birisidir ve bu sebeple büyük bir kültür birikimine sahiptir. yaklaşık 6000 sene önce bu kültür sarı ırmak vadisinde kurulmaya başlandı ve o dönemlerde yapılan bazı eylemler günümüzde hala yapılmaktadır. çin toplumu dünyadaki ruhlara, geçmiş atalara, tanrılara ve diğer insanlara saygı çevresinde genişlemiştir. inanılışa göre dünya tanrılar ve ruhlar tarafından yönetilmektedir ve insanlar da bu ruhların huzurunda nasıl davranırlarsa, diğer insanların karşısında da öyle davranmalıdır.

antik çinde günlük yaşam yıllar boyunca değişmiş olsa da tanrılara ve atalara saygı bütün dönemlerde varlığını göstermiştir. milattan önce 5000 yılında insanlar sarı ırmak vadisindeki küçük köylerde yaşarlardı. banpo isimli köydeki buluntulara göre toplumda kadınların rolü büyüktü, rahip sınıfına kadınlar hakimdi ve dini yetkiler de kadınların elindeydi.

insanlar küçük, çember şeklindeki evlerde yaşar, hayvan derilerini giyer ve inançlarını uygulamaya dökerlerdi. banpo gibi küçük köyler daha sonraki zamanlarda büyüyerek şehirlere dönüşmüştü. şia hanedanı (milattan önce 2070 - 1600) çindeki büyük şehirlerde bulunan ilk hükümet olarak görülmekteydi. şia hanedanından sonra şang hanedanı gelmiş ve yaklaşık 600 sene hüküm sürmüştür. şang hanedanının hükümdarlığında yazı sistemi geliştirilmiş ve çindeki günlük yaşama dair ilk yazılı kaynaklar oluşturulmaya başlanmıştı.

sosyal sınıf, elbise ve takılar

buluntulara göre ipek ilk kez milattan önce 2696 yılında ortaya çıkmıştı. mitolojik inanılışa göre tanrıça leizu çay içerken bardağına bir ipek kozası düşmüştü. bu ipek kozası açılınca bütün kozanın sadece bir iplik olduğunu gören leizu, ipek böcekleri için dut ağacı dikmiş ve böceklerin bu ağaçta koza yapmalarını beklemişti. ipek elbiseyi sadece soylular ve üst sınıf insanlar giyebilirdi. bu ipekleri işleyenler, ipekten elbise yapanlar ve ipek elbiseleri satanların bu elbiseleri giymesine izin verilmezdi. çin halkının büyük çoğunluğu kenevir otundan yapma elbiseleri giyerdi.

kadınlar ayak bileklerine kadar uzanan uzun cübbeler giyer ve bellerine kuşak bağlarlardı. erkekler de cübbe giyerlerdi ama kadınlarınki kadar uzun olmazdı, dizlerine kadar gelirdi. bazense erkekler pantolonla birlikte bez ayakkabı veya sandalet giyerdi. soğuk dönemlerde kenevir otundan yapma kalın ceketler giyerlerdi ve bu sayede soğuk etkisini azaltırdı. kadınlar çocuklarının elbiselerine kaplan motifi işlerdi ve bu sayede çocuğun korunduğunu düşünürlerdi. kaplanın hayvanların kralı olduğuna inanılırdı ve kötü ruhların kaplanla karşılaşmak istemeyip kaçacağı düşünülürdü. bazense çocukların anneleri elbiseye kaplanın yanı sıra kurbağa veya yılan motifi de işlerdi ve böylece daha fazla koruma sağlayacağını düşünürlerdi.

bu uygulama üst sınıflarda da vardı ve ipek elbiselerin üzerinde kaplan veya ejderha motifi aynı amaçla işleniyordu. milattan sonra 589 ile 618 yılları arasında hüküm sürmüş sui hanedanının hükümdarı köylüler ile üst sınıfın giyimi arasında çok fazla benzerlik olduğunu öne sürerek bir yasa çıkarmıştı. o dönemlerde ipek elbise giyebilenler yine sadece üst sınıflardı ancak köylüler renkli elbise giymeye başlamıştı. hükümdar çıkardığı yasayla köylülerin sadece mavi veya siyah elbise giyebileceğine karar vermişti, üst sınıf ise istediği renkte elbise giyebilirdi.

kişinin sosyal sınıfı büyük oranda doğumunda belli olurdu. eğer yeni doğan kişinin babası köylüyse, kendisi de köylü olurdu. yönetici sınıf, soylular, tüccarlar ve işçi sınıf arasındaki sosyal ayrım yazının icadıyla daha belirgin olmaya başlamıştı. okuma ve yazma bilenler sadece üst sınıflardı.

şang hanedanından sonra kişinin günlük hayattaki durumu devletin yaptığı bir sınava girerek buradan aldığı sonuç doğrultusunda devlet adına çalışarak değişebilirdi. bu sınavlardan geçmek oldukça zordu. sınavdan geçmek için okuma ve yazma bilmenin yanı sıra dokuz tane kitabı neredeyse tamamen ezbere bilmek gerekiyordu.

zengin ve orta sınıfları oluşturan kişiler soylular, tüccarlar, siyasiler veya devlet memurlarıydı. fakir kişilerse köylüler, çiftçiler ve işçilerdi. tavernalar ve barlar bütün sınıflardaki erkeklerin ortak bir araya gelme yerleriydi ancak her sınıf için farklı türde tavernalar olurdu. üst sınıflar, alt sınıfların gittiği tavernalara gitmezlerdi ve alt sınıflarsa üst sınıfların gittiği tavernalara alınmazlardı.

sokaklarda bulunan tavernalar orta sınıflara hizmet ederken kırsal bölgede bulunan tavernalar alt sınıflara hizmet ederdi. milattan sonra 618 ile 907 yılları arasında hüküm sürmüş tang hanedanlığı süresince chang'an şehrinin kuzey bölgesinde zenginlere hizmet eden özel bir bölge bulunurdu. bu bölgede çalışanlar zenginlere hizmet ettikleri için kendi dış görünüşlerine daha çok önem verirlerdi ve bu bölge diğer yerlere göre daha pahalıydı. bölgede bulunan fahişeler, diğer yerlerdekilere göre daha yetenekliydi ve dans, şarkı söyleme gibi birçok başka yetenekleri de bulunurdu. bu sebeple japonyada bulunan geyşalara benzetilirlerdi.

alt sınıfların bu bölgeye girme yetkisi yoktu ve girseler bile buradaki hizmetlerden faydalanacak paraya sahip değillerdi. tavernaların çoğu kadınlar tarafından işletilirdi ancak zenginlerin gittiği bölgedeki tavernaları erkekler işletirdi ve bu işletmeciler bir sorun çıkması durumunda doğrudan valiye hesap verirlerdi. bu sebeple burada çalışan fahişeler devlet tarafından sıkıca denetlenir ve uygun olmayanlar bölgeden çıkarılırdı.

sosyal sınıflardaki ayrım saç türlerinde ve diğer kişisel tercihlerde de görülmekteydi. bütün sınıflardaki erkekler ve kadınlar saçlarını uzatırlardı çünkü saçların atalardan geldiğine inanılırdı ve saç kesmenin atalara saygısızlık olduğu düşünülürdü. kadınlar saçlarını topuz yapardı ancak hiçbir durumda kesmezdi. zengin kadınlar saçlarını topuz yapmak için fildişi, altın veya gümüş saç iğneleri kullanırken fakir kadınlar saçlarını örerdi veya topuz yapmak için ip kullanırdı.

tıpkı saçlar gibi, vücudun da atalardan hediye olduğu düşünülürdü ve suistimal edilmesi doğru görülmezdi. kişi vücuduna kendi istediği gibi davranamazdı, atalardan hediye olduğu için saygıyla davranması gerekirdi. bu sebeple vücudunda dövme olan kişiler hor görülürdü. ayrıca bedeni mürekkep ile işaretlemenin barbar kavimlerin gelenekleri olduğu düşünülürdü. dövmeler suçluları işaretlemek için kullanılırdı ve bu dövmeyle işaretlenen kişi yaşamı boyunca işareti yanında taşırdı. dövme olan yer yakılsa ve dövme çıkarılsa bile yara izi kalırdı.

kendi isteğiyle dövme yapanlar da vardı ama sayıları çok azdı. ele geçirilen bir yazıda bir kişinin kendi gövdesine ırmaklardan, ağaçlardan, kuşlardan ve diğer hayvanlardan oluşan bir manzara resminin dövmesini yaptırdığından bahsedilmektedir. başka bir kişininse gençlik yaşlarında vücuduna yılan dövmesi yaptırdığından bahsedilir. yılanın kafası adamın sağ eline, vücudu ise koluna çizilmiştir ve dövme adamın boynuna kadar uzanır. ardından yılanın gövdesi adamın gövdesine ve karnına uzanır, son olarak diz kapaklarında yılanın kuyruğu bulunur.

çoğu durumda dövmeler suçdan hüküm giyenlerde veya çete üyelerinde bulunurdu. bulunan bir yazıya göre bir çete üyesi changan şehrinin pazar yerinde insanlara soygun düzenlemektedir. bu kişi yakalandıktan sonra valinin emriyle kasabanın merkezinde ölene kadar dövülür. bu olayın ardından dövmesi olan kişiler kendilerinin de çete üyesi sanılacağını ve benzer şekilde cezalandırılacağını düşünerek dövmelerini yakarlar.

dövmelerle birlikte vücudun kötü kokması da barbarlarla ilişkilendirilirdi ve bu sebeple çinliler sürekli parfüm kullanırlardı. köylü halk ucuz parfümler kullanırken, sarayda yaşayan kadınlar kokusu uzun süre kalan parfümleri tercih ederdi.

ayrıca yeşil limon, tütsü, karanfil, sığla ve zeravent bitkilerinden yapma deodorantlar da olurdu. bu deodorantlar tıpkı günümüzde kullanıldığı gibi kullanılırdı. her gün banyo yapmanın hastalık getirdiğine inanılırdı ve geleneksel olarak beş günde bir kez banyo yapılırdı. ağız kokusu için karanfil kullanılırdı ve imparatorun karşısına çıkacak kişi için karanfil kullanımı zorunluydu.

zenginlerin ayakkabıları ipekten yapılırdı ve yumuşak olurdu. köylü sınıfın ayakkabısı ise hasırdan, kenevir otundan veya tahtadan yapılırdı. evin içinde herkes hasırdan, kenevir otudan veya ipekten yapma terlik giyerdi. üst sınıflardaki insanlar ayak tırnaklarını uzatırlardı ve bu sayede çalışmak zorunda olmadıklarını gösterirlerdi. zengin kadınlar küpe, bileklik, kolye, tılsım ve yüzük gibi mücevherler takardı. bazı kadınlar elbiselerine yeşil bir böceğin kanatlarını iğnelerlerdi ve bu sayede erkekler için daha çekici olurlardı.

beş hanedanlık ve on krallık olarak bilinen ve milattan sonra 907 ile 960 yılları arasındaki dönemde çinli kadınların ayaklarının fazla büyümemesi için küçük yaşlarda ayaklarına demir ayakkabı giymeleri başlamıştı. bu olay büyük ihtimalle daha önce başlamış olsa da bu dönemde gelenek haline gelmişti. dönemin imparatoru li yu, cariyesi yia niang'ın ayaklarının küçük olması sebebiyle konuklarına özel bir dans sergilemesini istemişti. yia niang'ın dansından etkilenen diğer kadınlar da güzel olmaları için küçük ayaklara sahip olması gerektiğini düşünerek bu geleneği başlatmışlardı.

çocuk yaştaki kızların ayakları bezin içine sıkıca sarılırdı ve bu sebeple tırnakları kırılır ve ayaklarının altına gelirdi. bu sebeple kızlar tırnaklarının üzerine basarak yürür ve buna alışana kadar acı çekerlerdi. bu gelenek üst sınıfların arasında başlamış olsa da çindeki bütün kadınlarda görülmeye başlanmıştı. bu gelenek sebebiyle tarlada çalışmak veya herhangi bir günlük işi yapmak kadınlar için oldukça zordu. antik resimlerde kadınların tarlada emekledikleri görülmektedir, bunun sebebi yürümelerinin zor olmasıdır. küçük ayak geleneği yüzyıllarca sürmüş ve 1911 yılında tamamen yasaklanmıştır.

tarım, yiyecek ve içecek

çin'deki ana tarım ürünü pirinçti. pirinç en iyi çinin sulak bölgeleri olan güney kısımlarında yetişirdi, insanlar da daha fazla su kanalları kazarak daha fazla alanında pirinç yetiştirmeye başlamışlardı. pirincin günlük yaşamdaki yeri çok önemliydi, insanlar vergi borçlarını pirinçle ödeyebilmekteydi. pirinç günün her öğününde tüketilebilirdi ve şarap yapımı için de kullanılırdı. buğday ve diğer tahıllar da ülkede yetişirdi ancak pirinç kadar büyük bir yere sahip değildi.

çin yemekleri çoğunlukla bitkiseldi. çin tapınakları ve manastırları insanlara sağlıklı beslenmenin uzun bir yaşam getireceğini ve bitkisel gıdaların da sağlıklı olduğunu anlatırdı. çinliler nadiren kırmızı et tüketirlerdi, hala yumurtlayabilen bir tavuğuysa asla kesmezlerdi. balık pirincin ve sebzelerin yanında servis edilebilirdi.

yemekler evlerde bulunan üç ayaklı kazanlarda kısık ateşte pişirilirdi. bu üç ayaklı kazanlara ding adı verilirdi ve bu kazanlar doğrudan ateşin üzerine koyulur, içindeki yiyecekler yavaşça pişirilirdi. bu sayede tarladan eve gelen kişilerin yemekleri hemen hazır olurdu. zenginlerin yemeklerini pişirmeleri için hizmetçileri olurdu ve onlar da ding kazanlarını kullanırlardı ancak zenginler yemek pişirme için tava veya fırın da kullanabilirlerdi. en önemli içecek çaydı ve ilk çay tüketimi milattan önce 100 yılında olmuştu. farklı çay yaprakları karıştırılarak değişik tatlar veya farklı etkiler elde edilebilirdi. çayın güçlü bir ilaç olduğuna inanılırdı ve insanlar çayı çok severdi, rahatlamak için çay içerlerdi.

bir efsaneye göre hükümdar yan di halkına yardım etmek için faydalı bitki arayışına girer. bir gün tadına baktığı bir bitki sebebiyle zehirlenir ve ölmek üzereyken çaydan düşen bir su damlası diline gelir ve zehiri alır. bu olaydan sonra sürekli ülkede her yere çay bitkileri diker ve halkına çay dağıtmaya başlar. çin halkı yemekleriyle birlikte çay yapraklarını sebze niyetiyle tüketirdi ve çayın dini ritüellerde adak olarak kabul edildiğine inanırlardı. zenginlerin bahçelerinde çay ağaçları oldukça gözdeydi ve zenginler kendi aralarında çay merasimleri yaparlardı. çayı hazırlayan kişi konuklarına çay ikram ederdi ve konuklar da misafirlik boyunca ev sahibine saygıyla davranarak minnetlerini gösterirlerdi.

ev hayatı, oyunlar ve spor

çay merasimleri kişinin evinde veya bahçesinde gerçekleşirdi. ev tıpkı bugün olduğu gibi ailenin günlük yaşamının merkezindeydi. kadınlar evle ilgilenirken erkekler dışarıda çalışırdı. gün içinde köylü kadınlar, erkekler ve çocuklar tarlada çalışmaya giderlerdi. çin evleri kişinin sosyal sınıfına ve gelir durumuna göre farklılık gösterirdi. köylüler basit kulübelerde yaşarken tüccarlar ve orta sınıf halk tahtadan yapma evlerde yaşardı ve bu evlerin bahçeleri olurdu. bahçelerin sınırları genellikle ağaçla veya çalılıkla belirlenirdi.

evin içinde uyku odası, mutfak, salon, yemek odası ve eğlence odası bulunurdu. aileler salonlarda yemek yer, sohbet eder, müzik dinler, kitap okur ve evcil kedilerini severlerdi. kediler antik çindeki en gözde evcil hayvanlardandı, neredeyse her evde bir kedi olurdu. çinde kedi çok sevilse de çin takviminde kedi yılı yoktur. bunun sebebi bütün hayvanlar takvimde olmak için bir yarışmaya katıldığında bir fare kedinin karşısına çıkar ve kediyi korkutur. korkan kedi nehire düşer ve yarışmadan elenir, bu sebeple kedilerin fareleri hiç sevmediğine inanılır. köpekler güvenlik amacıyla beslenir ve ardından da yemek olarak kullanılırdı.

çin halkı arasında zaman geçirmek için hikaye anlatımı oldukça yaygındı ve halk masalları ile hayalet hikayeleri her zaman bir ders niteliği taşırdı. hayvanlar bu hikayelerde sıkça yer alırdı. domuzlar çinde oldukça değerli hayvanlardı ve domuz sahibi olan kişinin çok başarılı olduğuna inanılırdı, kişinin ne kadar fazla domuzu varsa o kadar zengin olduğu anlaşılırdı.

çinliler mahjongg, go isimli çin satrancı ve dama gibi oyunları oynarlardı. çinliler ayrıca top oyunları, güreş ve okçuluk gibi sporları da yaparlardı. yüzme çok yapılan bir etkinlik değildi çünkü inanılışa göre uzun yıllar önce boğularak ölen bir kişinin hayaleti shui gui nehirde beklemektedir ve özgür kalmak için başka bir kişiyi boğarak öldürmesi gerekmektedir. bu sebeple çinliler nadiren yüzmeyle vakit geçirirlerdi.

bütün evlerde ailenin geçmiş atalarına ve ailenin inandığı tanrılara ait bir mabet bulunurdu mutfaklarda, mutfak tanrısı zao shen'in kağıt üzerinde bir resmi bulunurdu. zao shen en önemli tanrılardan birisiydi çünkü görevi aileyi gözetlemek, güvende tutmak ve kişilerin gün içinde yaptıklarını diğer tanrılara iletmekti.

ayda bir kez zao shen evden gider ve evdekilerin davranışlarını diğer tanrılara anlatırdı. bu gün içerisinde aile eve kötü ruhları almamak için çok dikkatli davranırdı çünkü o gün evi korumasız kalırdı. yılda bir kez, yeni yılın arifesinde zao shen evi yine terk eder ve bütün tanrılara ailenin yıl içindeki bütün davranışlarını anlatırdı. bu dönemde zao shen'in resmine yiyecek ve içecek ikram edilir, resimdeki ağzının üzerine de bal sürülürdü ki geri döndüğünde cennetten güzel haberler getirsin.

ardından bu kağıt resim yakılır ve küllerin kendisine ulaştığı düşünülürdü. maytaplar patlatılınca küllerin daha hızlı gideceğine ve sadece zao shen'in tanrılara sadece güzel haberleri anlatacağına inanılırdı. yılbaşı gününde evin en büyük erkek çocuğu ve en saygın kadını zao shen'in yeni bir resmini çizer ve evdeki fırının üzerine koyarak bir sene daha kendilerini korumalarını isterlerdi.

inanç

çin inancı tarih öncesi çağlarda hayvanlara taparak başlamıştır. bu uygulama sonraki zamanlarda geçmiş atalara tapma ve doğadaki varlıkları bir tanrıyla ve tanrıçayla ilişkilendirerek değişiklik göstermiştir. tudi gong herkesin saygı göstermesi gereken toprak ruhlarıydı. tudi gong belirli bir yerin ruhu, bazense bir dönem o yerde yaşamış yüce bir kişinin ruhuydu ve kendisine saygı gösterenleri kutsar, saygısızlık yapanları lanetlerdi.

ölen insanların tanrılarla birlikte yaşadığına ve dünyadaki yaşayanların üzerinde büyük etkisinin olduğuna inanılırdı. bu inanç özellikle şang hanedanlığı sırasınca oldukça gözde olmuştu ve insanlar falcılara giderek yazıtlardan geleceklerini görmeye çalışırlardı. ölen insanların ruhlarının dünyaya etki etmesi inancı, hayalet inancını da beraberinde getirmişti.

hayaletler geçmişte olduğu gibi günümüzde de hala çin kültüründe önemli bir yere sahiptir. hayalet festivali çinde her sene gözlemlenebilir ve bu festival sırasınca insanlar ölmüş yakınları için yemek hazırlar ve tütsü yakar, böylece hayaletleri hoşnut edip kötü ruhları uzaklaştırdıklarını düşünürler. hatta bazı dükkanlar mağazalar bu dönemde kapalı kalır ki böylece hayaletler mağazaları rahatça gezsin ve yaşayan insanlardan rahatsız olmasınlar. qinming festivali boyunca insanlar yakınlarının mezarlarındaki tozları süpürürler ve bu gelenek oldukça eski zamanlardan beri yapılmaktadır. qinming festivalinde insanlar yakınlarının mezarına gider ve mezara bakım yapar, ardından hediye olarak ölmüş kişinin sevdiği yiyeceği bırakır. eğer ölünün mezarıyla ilgilenilmezse ruhunun yaşayanları rahatsız edeceğine inanılır.

ölümden sonra ruhların gittiği öbür dünya, cennetler ve dünya, insanların taptıkları tanrılar ve tanrıçalar tarafından yönetilmekteydi. en önemli tanrıça xi wang mu isimli batının kraliçe annesiydi ve ölümsüzlük tanrıçası olup kunlun dağlarındaki altın sarayında yaşardı. çinliler xi wang mu için mabetler kurara ve tılsımlar takardı ve karşılığında kendisinden uzun yaşam ve korunma beklerlerdi.

shangti yaratılışın, adaletin ve kanunun tanrısıydı. kendisi ayrıca sarı imparator olarak bilinir ve insanlara kültürü ve dili verdiği söylenirdi. cai shen bereket tanrısıydı ve kendisine iyi davrananlara mutlu bir yaşam sağlardı. menshen ise barış tanrısıydı ve insanları gözetleyerek kötü ruhlardan ve kabuslardan korurdu.

bu tanrıların ve tanrıçaların bazılarına tapınaklarda ibadet edilirken bazılarının ise varlığı duvar boyalarıyla, heykellerle, bilekliklerle ve tılsımlarla bilinirdi. günümüzde bile menshen'in resmi kapılara çizilerek kötü ruhlardan koruduğuna inanılmaktadır. fırtına tanrısı lei shen ve yıldırım tanrısı dian mu korkulan tanrılardandı. şifa tanrısı zhong kui ise sürekli dua edilen bir tanrıydı.

yedi gece ve yedi ay festivalinde kadınlar örgü ve dikiş yetenekleri için dua ederlerdi ve bu festival çiftler için romantik bir dönemdi. herkes bu dönemde göklere bakar ve niu lang ile zhi nu'nun hikayelerini anlatırdı. niu lang ve zhi nu, yıllar önce samanyolu galaksisi tarafından ayrılmış ve senede sadece bir gece bir araya gelebilmektedir. astrologlar yıldızları tanrıların ifadelerini söyleme biçimi olduklarını söylerlerdi. astrologların hepsi erkekti ancak yıldız falı bakan kişiler kadın veya erkek olabilirdi.

eğitim ve sağlık

antik çinde sadece erkekler eğitim alabilirdi, bu sebeple sadece yüksek seviye eğitim görmüş erkekler astrolog olabilirdi. kızların evde kalmaları ve ev hanımlığı ile annelik yapmayı öğrenmeleri beklenirdi. küçük yaşlardaki erkek çocuklar da evde kalırdı ve bahçedeki işlerle ilgilenirlerdi. zengin halkın ergenlik çağına giren erkekleriyse okula gitmeye başlarlardı.

konfüçyüs genç erkeklere nasıl iyi bir kişi olacağını öğretmeye başlamıştı ve bu öğreti çin eğitiminin temelini oluşturmuştu. konfüçyüs'ün öğrettiği beş değeri herkesin bilmesi beklenirdi. bu beş değer li (ahlak), ren (nezaket), xin (sadakat), yi (dürüstlük) ve zhi (doğru ile yanlışı bilmek) olarak belirtilmektedir.

okulların ilk zamanlarında öğrenciler tahta çubukların üzerine, daha sonraysa ağaç tomarlarına yazarlardı. milattan önce 105 yılında kağıt icat edilmişti ve tang hanedanlığı sırasınca tahta basma kalıpları kullanılarak kağıt kitapların toplu üretimi hızlandırılarak okullara dağıtımı kolaylaştırılmıştı. okulda okunması gereken beş klasik eser ve dört kitap bulunurdu ve bunların hepsi konfüçyüs'ün öğretilerinden yola çıkardı.

sadece erkekler okula gittiği için okuma yazma bilenler sadece erkeklerdi. bu sebeple tıbbi yazıları okuyabilenler de sadece erkekler olduğu için doktorların da hepsi erkekti. kırsal bölgelerdeki aktarlar kadın olabilirdi ancak tıp alanındaki çalışanların hepsi erkekti. doktorların çoğu rahipti ve dini ritüelleri bilirdi.

tang hanedanlığına kadar doktorların hepsi şamandı ve hastalıkları bitkisel ilaçlarla tedavi ederlerdi. hastalıkların kötü ruhlar ve hayaletler tarafından geldiğine inanılırdı. çine budizm geldikten sonra budist rahipler ülkedeki hastane, klinik, yetimhane, huzurevi ve danışma merkezi gibi yerlere dağılmıştı ve buraları yönetmeye başlamıştı. bu olay sonucunda budist rahipler ülkedeki manastırları da etkisi altına almışlardı.

tang handedanlığının ikinci imparatoru taizong tıp okulları açmıştı ve devletin yaptığı sınava tıbbi sorular ekleyerek bu alanda çalışacak olanların sınavı geçmelerini mecbur bırakmıştı. bu doktorlar öncekilere göre daha sekülerdi ve daha yüksek standartta hizmet veriyorlardı.

çin halkı için uzun ve sağlıklı yaşam büyük öneme sahipti. rahipler, keşişler, şamanlar ve seküler doktorların hepsi kişinin sağlığı için yemek alışkanlıkları üzerinde konuşurdu. bitkisel ağırlıklı beslenmenin en sağlıklı ve en insancıl yöntem olduğu söylenilirdi. çinliler belirli dönemlerde et yerdi ve tanrılara domuz başta olmak üzere hayvan kurban ederdi ancak özellikle sekülerler başta olmak üzere doktorlar bu davranışı onaylamazlardı.

tang hanedanlığında ortaya çıkan inanılışa göre uzun ve ahenkli bir yaşamın yolu hayvansal gıdalardan uzak durarak tanrıların insanlara tarım aracılığıyla verdiği gıdaları tüketmekti. bu gıdaları ve tanrıların sağladığı diğer her şeyi çinliler düzenledikleri festivallerle kutlarlardı.

festivaller

toplamda üç farklı festival türü bulunurdu. bunların en geniş kapsamlısı ve herkesin gözlemlediği festivaller ulusal olanlardı. bunun yanı sıra dini ve bölgesel festivaller de olurdu. bölgesel festivallerde o bölgede doğmuş şair veya sanatçı gibi ünlü bir kişinin doğum günü kutlanırdı. dini festivaller tanrıların adına düzenlenirdi. taoizm festivallerinde köyler, kasabalar ve şehirler temizlenerek kötü ruhların uzaklaştırılması ve ölmüş ataların ruhlarının kişilerin evlere gelmesi sağlanırdı.

en önemli ulusal festival yıl dönümüde kutlanırdı. maytaplar ve havai fişekler eşliğinde gösteriler yapılarak zao shen'in cennete olan yolcuğuluğu kutlanırdı. bu havai fişeklerin ayrıca kötü ruhları kovduğuna inanılırdı. maytaplar kurumuş bambudan yapılırdı ve ateşe atıldığında büyük gürültüyle patlardı. her evde maytap bulunurdu ancak hava fişekleri almaya herkesin durumu olmazdı. yine de kamusal alanlarda hava fişek gösterileri yapılırdı ve herkes izleyebilirdi.

yeni yılda insanlar domuz, tavuk ve koyun gibi hayvanlarını kesebilirlerdi. shen dzu adına bir yarışma düzenlenirdi ve bu yarışmaya herkes domuzunu getirirdi. en şişman domuz yarışmanın galibi seçilir ve tanrı shen dzu'ya adak için kurban edilirdi. diğer domuzların sahiplerine de çeşitli hediyeler verilirdi.

devlet memurlarına yedi gün tatil izni verilir ve mağazalar kapatılır veya kısa süreliğine çalışırdı. festivalin amacı geçmiş yıla teşekkür ederek bir sonraki yılı karşılamaktı. kurban edilen tavukların ve koyunların derileri evlerin dışına adak niyetiyle asılır, tütsüler yakılır ve özel bir bira türü yapılırdı. bu birayı çok sayıda içmenin kişiyi hastalıktan koruyacağına ve kötü ruhları uzak tutacağına inanılırdı.

fener festivali ilk dolunay ayının 15'inde kutlanırdı. bu festivalde insanlar göllerin, ırmakların ve nehirlerin üzerinde fener yakar ve dolunayı izleyerek oyun oynar, dans eder ve ziyafet verirdi. maddi ve sosyal durumuna göre bazı insanlar evlerinin önüne büyük heykeller dikebilirdi. fener festivaline katılan kişilerin fener alacak parası olmasa bile alabilmek için uğraşırdı. güzel bir festivalin güzel bir sene yaşatacağına inanılırdı.

üçüncü ay festivalinin üçüncü gününde hayalet festivali kutlanırdı. bu festivalde insanlar içebileceklerinden daha fazla bira içerek kötü ruhları kovduklarına inanırlardı. günün tamamı festivale adanırdı ve herkes sınırının ötesinde bira içmeye çalışırdı. qinming festivali sırasınca insanlar geçmiş atalarına saygı duyar, beş gün ve beş ay festivalindeyse insanlar onursuz yaşam yerine haysiyetiyle ölümü seçmiş kişileri anarlardı. aç hayalet festivalinde insanlar ölüm sonrasını düşünür ve ölmüş kişilere saygı gösterirdi.

yedi gün ve yedi ay festivalinde insanlar aşk tanrılarına saygı duyardı. on ikinci ay festivalinin son gününde zao she'in yeni yıl arifesine gidiş yolculuğu kutlanırdı. bu festivallerin çoğu günümüzde benzer şekilde kutlanmaya devam etmektedir. herkes festivallerde bira içer, maytap patlatır ve ziyafet verir. festivaller insanların kendi geçmişlerinden kopmamalarını ve kültürel değerlerini yitirmemelerini sağlar ve bu sebeple çin kültüründe önemli bir yere sahiptir. bu sebeple binlerce yıl önceki festivallerde yapılan etkinlikler, bugünkü etkinliklerden çok farklı değildir.