Bizans'a Son Yükseliş Dönemini Yaşatan İmparator: Üçüncü Andronikos
üçüncü andronikos, isminin üçüncüsü olan paleologos hanedanı'na mensup doğu roma imparatorudur.
babası ix. mihail 1320 senesinde öldükten sonra babasıyla ortak imparatorluk yapmakta olan dedesi ikinci andronikos'a isyan ederek irili ufaklı çatışmalarla yedi seneye yakın süren bir iç savaş sonucunda dedesini alt edip manastıra çekilmeye zorlayarak doğu roma imparatoru olmuştur ve dedesinin 1282'den 1328'e kadar süren uzun ve bir o kadar da problemlerle dolu hükümdarlığının ardından belki doğu roma imparatorluğu'na son parlak dönemini yaşatmıştır.
işin aslı, hükümdarlığı büyük bir hezimetle başlamış ve 11 haziran 1329 günü pelekanon savaşı'nı orhan gazi komutası altındaki osmanlı ordusuna kaybetmek suretiyle doğu roma imparatorluğu'nun nikomedeia (izmit), nikaia (iznik) ve prusa (bursa) gibi bitinya'daki kritik şehirleri geri alabilme ihtimalini ortadan kaldırmıştır. 1332 senesinde rusokastro muharebesi'nde de bulgar ordusuna karşı ufak çaplı bir şok yaşayan ve canını zor kurtaran imparator, bulgar krallığı'na edirne'nin kuzeyindeki pek çok kasabayı bırakmak durumunda kalmıştır.
kendisinin olayı nedir?
tarih kitaplarımızda genellikle pelekanon savaşı haricinde kendisinden pek bahsedildiğini duymadığımız üçüncü andronikos'un esas askeri ve siyasi zaferleriyse imparatorluğun batı sınırlarında ve ilk üç senesinde yaşadığı bu iki hezimetten sonra gerçekleşmiş olup dedesi döneminde neredeyse tamamen lağvedilmiş doğu roma donanmasını venedik ve cenevizliler'den kalma ticaret gemilerini elden geçirip silahlandırmak ve sekiz adet yeni savaş gemisi inşa etmek suretiyle yenilemeye çalışmıştır.
ikinci andronikos döneminde selanik'in yarı bağımsız bir statü kazanmasıyla birlikte bu bölgenin archon'u olarak atanan sebastokrator stefanos gavrilopulos'un 1333 senesinde hayatını kaybetmesini fırsat bilen üçüncü andronikos, kenti ve civarındaki yerleşimleri yeniden doğu roma imparatorluğu egemenliği altına almıştır. bölgede hak iddia eden sırp krallığı'nı da 1334 senesinde önce ohrid yakınlarında mağlup eden ve ardından da sırp tarafına geçmiş olan eski megas domestikos'u seryannis paleologos'u öldürten üçüncü andronikos, katalan kumpanyası'nın dedesi tarafından davet edildiği dönemden beri ilk kez konstantinopolis'ten selanik'e kadar kesin ve koşulsuz doğu roma egemenliğini tesis etmeyi başarmıştır.
alaşehir ve foça gibi türk ve latin ellerine düşmüş iki önemli doğu roma kentini de yeniden bünyeye katmaya çalışan imparator, bunda da kısmen başarılı olmuştur. alaşehir çok kısa bir süre yeniden doğu roma toprağı olmuşsa da birkaç sene sonra umur bey önderliğinde yükselen aydınoğulları kenti ele geçirmiştir. foça ise latin idarecisi domenico cattanio'dan rüşvet karşılığında alınmıştır ve alaşehir'e kıyasla nispeten daha uzun bir süre elde tutulabilmiştir. yine de küçük asya'daki doğu roma etkisi kendisinin döneminde dibe vurmuştur diyebiliriz; zirâ 1334 senesinde iznik ve 1337 senesinde de nikomedeia (izmit) kesin olarak osmanlı hakimiyetine girmiştir. gebze, riva ve şile de 1340'ların başlarında osmanlı toprağı olmuştur.
öte yandan batıda daha başarılı bir grafik çizen imparator, 1337 senesinde epir despotluğu'nun başındaki nikephoros'u mağlup etmek suretiyle 4. haçlı seferi'nde kaybedilmiş olan bölgeyi yaklaşık bir buçuk asır sonra tekrar doğu roma idaresi altına almayı başarmıştır. 1329 senesinde konstantinopolis, edirne ve ege denizi'nin iki yakasında birkaç liman haricinde elinde kayda değer bir toprağı bulunmayan imparatorluk, 1341 senesinde vefat eden üçüncü andronikos döneminde epir, güney arnavutluk, makedonya (selanik), kuzey teselya ve foça'nın (phokaia) topraklara katılmasıyla belki de son kez nispeten geniş sınırlara ulaşılan parlak bir dönem yaşamıştır. öte yandan, osmanlılar ve aydınoğulları'na yitirilen topraklarla anadolu'da neredeyse hiç doğu roma toprağı kalmadığını da kendisinin dönemine bir muhalefet şerhi olarak düşmek gerekiyor.
siyasi ve askeri kariyerini bir kenara bırakacak olursa, imparator üçüncü andronikos'un hukuk bağlamında da kayda değer girişimleri olduğunu belirtmek şarttır
kritai katholikoi adıyla bilinen ve doğu roma imparatorluğu'nda anayasa mahkemesi'ne denk düşmekte olan hukuk kurulunu güncellemiş, laik kökenli hakim sayısını arttırma yoluna giderken toplam üye sayısını da 12'den 6'ya, hatta bazı kaynaklarca 4'e düşürmüştür. böylece, 2. theodosius döneminde yeni oluşturulan kanunnâme ile başlayan, i. justinianus döneminde corpus iuris civilis ile birlikte derinleştirilen ve iii. leon'un ecloga düzenlemesiyle sınırları net bir şekilde çizilen incil boyunduruğu altındaki adalet sistemi, belki de imparatorluk tarihinde ilk kez biraz olsun sekülerleştirilmiştir. ayrıca, belirtmek gerekir ki, geç orta çağ döneminde en önemli kilise hukuku eserlerinden biri olan syntagma canonum da üçüncü andronikos döneminde matthaios blastares tarafından derlenmiştir.
theodoros methokites başta olmak kaydıyla dedesi döneminden kalan pek çok danışmanı da görevden alan ve hatta bir kısmını öldürten üçüncü andronikos, kabaca başbakan olarak ifade edebileceğimiz mesazon makamına atadığı ve kendisinin vefatından sonra çıkacak iç savaşla birlikte tahta geçecek olan dördüncü ioannes kantakuzenos'a (kantakuzen) çok güvenerek saray işlerini ve ekonomiyi tamamen kantakuzen'in eline bırakmıştır. imparatorluğu döneminde orhan gazi ile dostâne ilişkiler yürütmeye özen gösteren ve hatta kızını da gelin olarak kendisine veren (teodora kantakuzini) kantakuzen'in idari yönetimi altında imparatorluğun sürekli batıya yönelip türkler ile olan mücadeleyi adeta rafa kaldırması da bu açıdan bakıldığında pek de tesadüf olarak görünmemektedir.
tarihçi hekim yannis laskaratos'a göre sıtma nedeniyle 1341 senesinde hayatını kaybeden andronikos paleologos, nam-ı diğer üçüncü andronikos'tan sonra ise imparatorluğun önü alınamaz düşüşü başlamıştır. önce oğlu ioannes ile kantakuzen arasındaki iç savaş, ardından osmanlılar'ın balkanlar'a geçişinin ve bölgedeki ilerleyişinin ne askeri ne diplomatik olarak önünün alınabilmesi, isihazm yanlıları ile katolik ve ortodoks kiliselerinin birleşmesi yanlıları arasında bir asra yakın süren ve yer yer çatışmalara evrilen fikir ayrılıkları ve topraklar küçüldükçe dibe vuran ekonomi gibi faktörlerin de etkisiyle imparatorluk oldukça sıkıntılı bir son asır geçirerek 1453 senesinde tarih sahnesine veda etmiştir.