TELEVİZYON 9 Temmuz 2019
31,4b OKUNMA     492 PAYLAŞIM

Gelişiyle Yürekleri Bir Kez Daha Şenlendiren Stranger Things'in 3. Sezon İncelemesi

1980'leri ve o dönemin artık klasikleşen temalarını alarak nostaljik bir heyecan yaratan Stranger Things, merakla beklenen 3. sezonuyla geçtiğimiz hafta Netflix'te yerini aldı. İkinci sezonunda yavaşlama sinyalleri veren dizi, bakalım kendini toparlayabilmiş mi?

stranger things, remake'lerin patladığı döneme denk geldi. ancak 80'lerde gösterime giren bir filmi ısıtıp önümüze koymak yerine o dönemde geçen yeni bir hikaye anlatmayı tercih ettiler. dizi başladığında da kimsenin aklına gelmeyecek bir konu işlemediler. ancak diziye dahil ettikleri ögeleri çok iyi kullandıkları için başarılı oldular.

neydi bu ögeler? birincisi dizi atmosfer kurmak konusunda gerçekten başarılı. ben 80'lerde hayatta değildim. o döneme de özel bir ilgim yok ama dizi farklı bir zaman diliminde olduğunu hissettiriyor size. ben evren kurmaya çok önem verdiğim için de dizinin bu yaptığını beğeniyorum. dizinin başarılı olduğu diğer bir konu da karakterler. ilk sezon boyunca merkezde olan dört kişilik grubu, arkadaşlıklarını, günlük hayatlarını ve yetişkinler ile ilişkilerini çok güzel işlemişlerdi. dizinin güçlü olduğu son alan da gizem/korku mekaniğiydi.

diziyi değerlendirme kriterlerimi belirttim. şimdi üçüncü sezonda dizi bu başarısını devam ettirebilmiş mi, ettirememiş mi birlikte bakalım.

Uyarı: Bundan sonrası spoiler.

başta da dediğim gibi dizinin çok alengirli bir hikayesi yok. amerika'da devlete bağlı bir laboratuvar istihbarat sağlamak için psişik yetenekleri olan çocukları kullanmaya çalışıyor. ancak işler ters gidiyor ve pek de hoş olmayan bir paralel evrene kapı açılıyor. bu kapıdan da yaratıklar gelmeye başlıyor. birçok oyunda, filmde ya da dizide kullanılana benzer bir senaryo var ancak işte yukarıda bahsettiğim ögeleri iyi harmanladıkları için dizi kendisini izletiyor.

bu sezon için de bu durum geçerli. ikinci sezonun sonunda kapatılan boyut kapısı tekrar açılıyor. geçen sezon boyunca uğraştığımız mind flayer'ın dünyada kalan bir parçası da harekete geçiyor. dizi bildiği alandan uzaklaşmadığı için konuyu iyi işlemiş. ancak kusurlar da yok diyemeyiz. mesela bunların ilki kapıyı kimin açtığını ilk sahnede göstermeleri. bu tekniği ben üç yüz yıl da yaşasam kırk bin film de izlesem anlayamayacağım. dizi gizemler üzerine kurulu. ben izleyici olarak her ayrıntıyı dizinin başından itibaren bilirsem, konu benim ilgimi nasıl çekecek? kapıyı kimin açtığını, insanları kimin kaçırdığını falan merak edip daha sonra öğrenmem lazım ki, bir şaşırma anı olsun. ancak bu sezon bu unsuru es geçmişler.

Mind Flayer

dönemin detaylarını ise es geçmemişler. dediğim gibi ben o dönemi yaşamadım. bilgim okuduklarım ve izlediklerim ile sınırlı ancak gördüğünüz bütün mekanlar içinde bir kere bile kendinizi 2019'da hissetmiyorsunuz. kıyafetler, arabalar, konuşmalar, mekanlar, renkler, ilişkiler en ince detayına kadar dönemi yansıtıyor. bu yüzden dizi benim çok önem verdiğim evren kuruluşu konusunda muazzam başarılı. hatta diziyi izlerken bir ara telefonum çaldı. gelen aramaya bakıp "ama cep telefonu kullanamazlar ki" diye düşündüm bir an.

dizideki her detay kusursuz değil tabii ki. mesela senaryo detayların altında kalmış biraz. dizi başladığında dört kişilik arkadaş grubu vardı merkezde. will, zaten upside down'daydı. eleven güçlerini yeni yeni kullanmaya başlıyordu. joyce ve jonathan, will'e ulaşmaya çalışsa da merkezdeki ekip ve eleven kadar aktif değillerdi. bu yüzden takip ettiğimiz sadece bir grup vardı. yardımcı karakterler gerilimi destekliyordu genelde.

ancak bu sezonda artık aşağı yukarı herkes el'i ve upside down'ı biliyor. bir de sürekli yeni karakter ekledikleri için küçük grubumuz mini bir orduya dönüşmüş durumda. bu yüzden karakterleri ekiplere bölüp hikayeyi paralel kurgu ile ilerletmeyi tercih etmişler. ben normalde paralel kurguları çok severim ancak bu paralel akan hikayelerin belli bir yöne bakması gerekir. burada ise üç farklı grup üç farklı maceraya atılıyor ve neredeyse finale kadar birbirleriyle alakaları olmuyor. ilk sezon da biraz böyleydi ancak bütün olaylar "will nerede?" sorusunun etrafında toplanabiliyordu. bu sezon ise "billy ne yapacak?", "mind flayer ne zaman ortaya çıkacak?", "hopper ve joyce üssü nasıl bulacak?" gibi birbirinden farklı sorular var. bu da akışın dağılmasına sebep oluyor.


ancak ayrı ayrı olsalar da tanıdık karakterleri görmek güzel. çocuklar büyüdüğü için artık eski dinamikler çalışmıyor. bazı karakterlerin gelişimine de zaman ayıramadılar muhtemelen ancak normalde çocuk oyuncu her zaman problemdir. çoğu hollywood filmine bakın mesela çocuklara hep tek cümle yazarlar. çünkü birden çok cümle yazmak çocuğun cümleleri unutmasına yada doğru okuyamamasına neden olur. bir diziye de ancak bir tane iyi çocuk oyuncu denk gelir. o da eğer şanslılarsa. bu dizinin yapımcıları ise bu konuda piyango kazanmış gibi. çünkü çocukların hepsi hem sempatik hem de canlandırdıkları karakterlerin nüanslarını ortaya koyabiliyorlar. mesela dustin'in mimikleri ile mike'ın konuşma tarzı arasında dağlar denizler kadar fark var. bu da diziyi çok yukarıya taşıyor.

maalesef ki karakterlerin bu başarısı kötü tarafı yazarken sekteye uğramış. tamam dizi seksenlerde geçiyor. siz de o dönemin yapımlarına öykünüyorsunuz. bunda bir problem yok. kötü taraf olarak rusları seçtiniz, çünkü 80'lerdeki amerikan yapımı filmlerin hepsinde kötü taraf ya rus'tur ya alman. tercihi burada bir sorgulamaya başlıyoruz çünkü dönemin filmlerine benzemek için çok sabit bir tercih yapmışlar. hollywood'un bu zenofobik tavrı zaten eleştiriliyordu. o yüzden bu tercih biraz klişe kalmış. bir de 2019 yılında gösterime giren bir dizide kötü tarafı bu kadar karton gibi yazmak garip olmuş. o üste çalışan askerlerin ismini bile bilmiyoruz doğru düzgün. sadece dışarı çıkan alexei var onu da olabilecek en stereotip şekilde yazmışlar. bu yüzden ilk sezonda o takım elbiseli adamların gerilim yayan aurası bu sezon yok.

üs demişken orada geçen sahnelere de değinmek istiyorum. şimdi bu dizi bariz şekilde spielberg filmlerinden esinleniyor. spielberg filmlerinde dövüş sahneleri falan "eğlenceli" çekilir genelde. işte düşmanların üstüne varil devirme, lunaparkta koşuşturmaca, aynalı odada rakip ile karşılaşma, üste gezerken hiçbir türlü yakalanmama gibi yapılar hep o tarzın özellikleridir. ilk sezon da her işi çocuklar yapıyordu ancak o zaman işlerin boyutu küçüktü. ayrıca çocuklar bilim ve teknolojiyle ilgili oldukları için yaptıkları işler gerçekçi bir zemine oturabiliyordu. bu sezon o üste geçen sahneler ise bu mantıkla işlemiyor.


bir de bu dizinin asıl güçlü noktası klişeler içinden güzel işler çıkarmasıydı. işte klasik filmlerden ögeleri alıp özgün bir şekilde uyarlıyorlardı. ben her izlediğim şeyde muazzam yaratıcılık yada orijinallik beklemem. seyrederken keyif alıyorsam benim için yeterlidir. ancak bu sezon dizi hollywood sistemlerini fazlaca kullanmış. mesela saymadım ama dizide üç dört yerde son anda kurtarma var. mesela billy çocukların olduğu arabaya çarpacak. steve son anda yetişiyor. hopper ve joyce anahtarı çevirecek tam iki dedikleri yerde rus ajan yanlarında bitiyor. bu yanlarına bitme olayı da biraz garip. her karakter ışınlanır gibi hareket ediyor. bir karakterin bir yerde mi olması gerekiyor? çat kapıdan giriyor hemen. mesela mind flayer, el'i yakalayacak. çocuklar yetişip havai fişekler ile saldırmaya başlıyorlar.

havai fişek dedim, son olarak da mind flayer'dan ve kullandıkları dehşetli güzel modellemeden bahsedeyim. şimdi bu tip dizilerde bütçe ve zaman kısıtlaması nedeniyle yaratık modellemelerinde çok detaya girilmez. mesela dizinin ilk bölümlerinde falan tam gösterilmez yaratık. bunun birinci nedeni gizem yaratmak ise ikinci nedeni bütçenin yaratığı her sahneye koymaya yetmemesidir. bir de modeller zaman kısıtlaması nedeniyle çok detaylı olmaz. o yüzden ne kadar az, o kadar iyi mantığı kullanılır. bu dizide ise modelleme çok iyi olmuş. her ne kadar ben ikinci sezondaki gölge versiyonu daha çok beğenmiş olsam da bu modelin o insan parçalarından oluşmuş hali de çok detaylı ve güzeldi.

Spoiler'ın sonu.

şimdi olumsuz özelliklerinden sıkça bahsetmiş olsam da aslında diziyi beğendim. üç şey istiyordum diziden; atmosfer, sürükleyicilik ve karakterler. bu beklentimi karşıladı dizi. sekiz bölümü de büyük bir keyifle izledim ancak diziyi beğendim diye gözüme çarpan kısımları da es geçemem. bu yüzden objektif bir inceleme yazdığıma inanıyorum. dizinin atmosferi müthiş, karakterleri eğlenceli; konu da heyecanlı bir şekilde işleniyor. o yüzden uyutmayan yaz gecelerinde vakit geçirmek için iyi bir seçenek.

Stranger Things'in 2. Sezonunda Birçok Kişinin Fark Etmediği Duygulandıran Detay