Genel Bir Perspektifle Eurobasket 2017'nin Güzel Bir Değerlendirmesi
eurobasket 2017, slovenya milli basketbol takımı'nın, mucizevi denemese de, büyük bir sürpriz yaparak şampiyon olduğu turnuva. slovenya'nın sürpriz yapması beklenen bir şeydi ama benim de aralarında bulunduğum bir grup en fazla yarı final olarak öngörüyorduk ama slovenler büyük iş başardılar ve tarihlerinde ilk defa avrupa şampiyonu oldular ve bunu namağlup bir şekilde başardılar.
öncelikle organizasyondan başlayalım
biz türkler hiç bir şey yapamasak da organizasyon söz konusu olunca elimize su döken yok. sanki karakterimize işlemiş bir özellik. harika bir turnuva oldu ve organizasyon müthişti. mükemmel diyemeyiz belki ama güzel bir turnuva izlememize vesile olanları tebrik etmek isterim. sezar'ın hakkı sezar'a. takip ettiğim kadarıyla, katılan ülkeler de gayet memnunlar.
seyircinin ilgisi ve kalitesi de gayet yeterliydi. türkiye 'nin ulaşılabilir ve görece ucuz bir ülke olması ve turnuvanın istanbul'da yapılıyor olması da katılımın yüksek olmasında etkili oldu sanırım. ayrıca turnuvanın tam da kurban bayramı'na denk gelerek başlaması, istanbul'un meşhur trafiği ve keşmekeşinin de seyirciler tarafından minimum düzeyde deneyimlenmesi ile neticelendi. türk taraftarı da gayet bilinçli, efendi ve düzeyliydi. aslında türk basketbol taraftarı demek daha yerinde olacaktır. zannediyorum bunda, fenerbahçe başta olmak üzere son yıllarda türk takımlarının avrupa sahnesinde (bkz: euroleague) (bkz: eurochallenge) (bkz: eurobasket) başarılı olmalarının payı da büyük. öğrenmişiz, öğreniyoruz; bunu görmek güzel.
bizim takımımız gelecek vaadediyor.
hem teknik kapasitesi ile, hem tecrübesi ile, hem de teknik yönetimi ile başarıya aç ve ne yaptığını bilen bir takım gördüm. fakat şampiyonluk biraz zor diye düşünüyorum, zira rakiplerimiz çok güçlü. rakipler demişken, avrupa basketbolunun tekrar yükselişe geçtiğini görmek güzel. yeni nesiller yetişiyor ve bu nesiller öyle veya böyle önümüzdeki on - onbeş yıla damga vuracaktır (yeni nesiller derken, her ülkenin kendi yetiştirdiği jenerasyonlarından bahsediyorum - letonya, slovenya, türkiye gibi). yine de bir dünya şampiyonluğu ya da abd basketbol milli takımı ile rekabet edebilme kapasitesi için konuşmak henüz erken. kısa vadede gerçekleşmeyebilir. zira amerika'nın yenilenebilme kapasitesini henüz diğer ülkeler gösteremiyor ki gayet normal (ekonomik ve demografik nedenler dolayısıyla). yine aynı minvalde yugoslav ekolünün inatla yaşamaya çalışması ve üst düzeyde kendine yer bulması şapka çıkarılacak bir azim öyküsü. bahsetmeden geçmek istemedim.
final maçına gelecek olursak
hikayesinden dolayı slovenya'yı destekledim ve açıkçası final özelinde favorim slovenya idi. ancak donçiç sakatlanıp kenara gelince, sırbistan biraz toparlandı ve hatta öne de geçti. orada maçı kaybettiklerini düşündüm dürüstçe. hatta, böyle kaybedecek olmalarına da epey üzüldüm. ayrıca dragic de hem turnuva hem de maç boyunca yıpranmanın da getirdiği ağırlıkla son periyotta oyundan düştü. belki de baskı fazla gelmiştir, bilemiyorum. asıl takdir ettiğim, kapasitesi daha yüksek olan rakiplerine karşı, iki yıldız oyuncusunun olmadığı yarım periyot boyunca çözüm üretebilmeleri idi. slovenya son beş dakikada gösterdiği esneklik, üretkenlik, takım oyunu ve dirençle beni ikinci kez şaşırttı. çok zorlu bir yoldan gelen, turnuvanın favorilerinden olan üç takımı (fransa, ispanya, sırbistan) yenme başarısı gösteren, yanına bir de letonya ve yunanistan'ı katan slovenya hak ettiği bütün ödülleri topladı (turnuva beşine iki oyuncu katma, turnuvanın en değerli oyuncusu ve tabii ki şampiyonluk). gönülden tebrik ediyorum. maç sonunda adeta bir slovenmişim gibi sevindim.
son bir not; resmi maçlarda slovenlere karşı galibiyetimiz yok ve bir süre daha olmayacak sanırım.
not: ekşi sözlük'ten @bayrhu hatırlattı, ülkemizde düzenlenen ve final oynadığımız 2010 dünya basketbol şampiyonasında çeyrek finalde slovenleri gayet de farklı bir şekilde (95-68) yenmiştik. unutmuşum, hatırlattığı için teşekkür ederim. orijinal girdiyi, anafikri dolayısıyla bozmuyorum.