Gereğinden Fazla Abartılan ve Alternatifleri Daha İyi Olan Diziler
kendi naçizane önerilerimden oluşan diziler... çoğu bilindik, popüler ama; alternatif olarak önerdiklerim sinefiller tarafından da takdir kazanmış yapımlardır. şunu beğenen bunu da beğenir diyorum kısaca.
bu diziler benim de izlediklerim, ama ya mantık hataları sebebiyle yarım bıraktığım, ya gereksiz uzatılan, ya da kötü sonlarıyla katledilen diziler.
öneriler benim kişisel fikrime göre sıralanmıştır. bu eleştirdiğim dizilerin benzerlerini yazdım. izlersiniz, beğenirsiniz o sizin zevkiniz ama bunu izleyen kendini aşar, hayatınız değişir gibi bir iddiam yok, daha çok konuşmanın geçtiği, aksiyonu az, dizileri yazdım kendimce.
kısaca özetlemek gerekirse
-kendisiyle bağ kurmanın imkansız olduğu karakterler içeren,
-kesin çizgileriyle iyi-kötü kavgasını ele alan, anti-kahramanların ele alınmadığı,
-aksiyonu bol,
-sırtını edebiyata, psikolojiye, sosyolojiye dayamayan,
-hareketli kamera çekimlerinin olduğu, gözü yoran,
-en önemli sahnede kesinti yapıp sonra ne olacak diye bir hafta bekleten,
-kendini tekrar eden bir olayı 20 kere hatırlama adına tekrar eden
dizileri kendimce eleştirdim.
das boot ve dekalog gibi dizi/filmleri buraya dahil etmedim.
(dizilerle ilgili spoiler vardır, dikkat!)
1- lost
tür: gizem
neden abartı: dizide sırf gizem var diye, merak duygusunu üst düzey tutan, survivor temalı bir dizi. sürükleyicidir burası doğru arka arkaya bölümlerini izlersiniz ama güzel kızlar, karizma erkekler, dahi tipler, filozof, diye giden dizi adeta fıkra gibi. bir adada bir dahi, bir deli bir de türk varmış. özünde bir şey yok ve korkunç finali, son sezonun vasatlığı da cabası, bir fikirle ortaya çıkıyorsun bunu güzel bağla en azından... (en heyecanlı yerinde reklam veren, orada bölümü bitiren dizilere oldum olası uyuz olmuşumdur. ağacın yaprakları sallanıyor hemen ara.)
bu dizi yerine önerdiklerim
a- true detective
southern gothic'i sınırlarına kadar zorlayan bir yapım. ilk sezonu gerçekten çok iyiydi. tarikatlar/paganizm, küçük kasaba, bağnaz ve rahatsız karakterler. üstüne zıt bir ikili. anarşizm, ateist nihilist bir karakter. yine çok bilinmeyenli bir diziydi. seri katil ve se7en gibi filmlerden alınan ilham da cabası. rust cohle gibi bir karakter ve tiradları efsaneydi.
ikinci sezonu ise ayrı güzellikte. 2.ci sezonu da asla boş değil. tam bir neo-noir örneği olmuş. erkek dünyası ve kadın dünyası derinlemesine işlenmiş. karakterler melankolik ve depresif halleriyle büyüleyiciydi. her karakterin tamamlayıcısı var ve her karakterin ayrı bir onurlu duruşu var. sırf sezon finali için bile izlemeye değer. the wire gibi şehrin tüm pislikleri üzerine gidilmiş. daha fazla aksiyon var belki, the wire gibi asla belgesel tadında olamaz ama 1. sezon olmasa ilk 2. sezondan başlansaydı eminim ki imdb puanı vb. sitelerden çok daha yüksek puan alırdı.
b- six feet under
en önemli gizemi sorgulaması bile başlıca izleme nedeni: ölüm. beni pesimist yapan dizilerdendir. ölüme bu kadar daha yakın hissedeceğiniz başka bir dizi de aramayın, bulamazsınız. zaten six feet'i bitiren bir insan lost'un finaline bir yerleriyle gülecektir.
c- house of cards
dizi tarihinin en sinsi karakterlerinin yer alması, akıl almaz stratejiler ve ne olacağını kestiremediğiniz bir ortam. franc karakteri ve pirzola yemesi için bile izlenir.
ex- the lost room: ben böyle kafa yormayan bir yapım istiyorum diyorsanız. semboller ve özellikleri çok iyi, fringe'yi sevdiyseniz buna da bayılacaksınız. bir göz atın.
2- prison break
tür: polisiye
alt tür: hapishane
neden abartı: bir kere dizide mantık denen bir şey yok, bir hapishaneye gir, bir de tasarımını yapan kişi ol, kardeşini al, kaç... (ağır suç vs. fark etmez herkesi yan yana koyuyorlar.) sonra başka hapishaneye gir, oradan da kaç. otelde kalıyorlar sanki. sırf aksiyonu bol tutarak ve bolca klişe hapishane karakteri sokarak ilgiyi üst düzey tutuyorlar. oyuncuların vasatlığını da eklemek lazım. bunlar dışında hapishane ortamı ve sürükleyici olması kendisine çekiyor ama mantık hataları ve kendisini aşamaması büyük dezavantajları.
bu dizi yerine önerdiklerim
a- oz
prison break'e en güzel cevap şüphesiz ki oz dizisi olacaktır. başrol denebilecek karakter yok, çok fazla sayıda hikaye oluyor. bir bölümde 4-5 kişi ölebiliyor, şu ölmez diyebileceğin bir adam yok üstüne ırkçılık, suç ve yaşam-ölüm konuları çok derinlemesine işlenmiş. (adamlar antik romalılardan, antik yunanlardan alıntı yapıyordu.) kareem said, özleniyorsun...
b- the wire
polisiye diyeceksek ilk akla gelen dizilerden. hapishanede geçen bölümleri de var. neden the wire? çünkü hayatın içinden, kurgu diyebileceğimiz olaylar gerçekçi, çocuk oyuncuların bazıları hapishaneden çıkamayan tipler ama ne kameraya bakıyorlar ne de gereksiz bir oyunculuk sergiliyorlar. bir dizi içerisinde, politika, eğitim, suç sistemi hatta denizler arası nakliyatta dönen dolapları anlatacak ve bunu yaparken kült karakterleri yerleştirecek pek fazla yapım yoktur sanırım. omar little gibi bir karakter için bile izlenir.
c- the night of
gizemli bir cinayet, ırkçılık, belirsizlik, kaybeden gece insanları ve hapishane odaları, mahkeme koridorları. hbo yine yapıyor yapacağını. sadece john turturro ve michael kenneth williams için bile izlenebilir. bu arada dizi 1 sezon olarak düşünülmüş ama o kadar çok beğenilmiş ki 2.ci sezonu da yolda. şiir gibi işlenilmiş, introsuna hayran olunacak türden bir şaheser.
3- friends ve how i met your mother
tür: komedi
neden abartı: sırf hollywood'a yeni yüzler kazandırdı diye yerlere göklere sığdırılamamış diziler. friends: dedikoduyu seven, magazinsel ama özde insana bir şey katmayan bir dizi. ben kendi adıma bu dizinin bizim türk dizilerini çok etkiledi ğibi ve yerli yapımların kimyasını bozduğunu düşünenlerdenim. komedi/sit-com çok izlemesem de, eğer bu türde dizi önerilecekse bu friends değildir. himym ise friends gibi kimin eli kimin cebinde havasında ilerliyor. daha kendi annesinin kim olduğunu bilmeyen 2 aptal çocuğa babanın puzzle çözdürür gibi annesi ile tanışma hikayesini anlatması. dizi ilk 2 sezon komik ama sonrasında kendisini çık tekrara düşürüyor. kalburüstü tipler, gerçeklikten uzak ilişkiler, tanışmalarla birlikte gençlerimize kızlarla nasıl tanışamayacaklarına dair korkunç deneyimler yaşatmıştır. bilmiyorum bu dizilerin amerikan rüyası bize çok uzak geliyor bana.
bu dizi yerine önerdiklerim
a- black books
ingiliz dizisi olması diyorum başlarken ayrıca birbirinden sevimli 3 karakter, gösterişten uzak, kendini karizma olmak için zorlamayan tozlu kitapların arasında geçen gerçekten güldüren bir yapım. alkolik karakterimizin dağınıklığı için bile izlenebilir. ayrıca himym gibi 6-7 sezon değil. tadında tutulmuş bir dizi.
b- the it crowd
black books'un yapımcılarından ve bu sefer geeklerin hikayesini anlatan bir ingiliz dizisi. yine harika uyumsuz bir üçlü arasında geçiyor. günümüz şirketleri ve klişeleriyle makara yapan harika bir dizi. ne yazık ki bu da hemencecik bitiyor.
c- freaks and geeks
ot, seksenler, rock, alkol ve okul. bu temalar için seve seve izlenebilecek sit-com tadında ama tamamen farklı bir dizi. geleceği dönüşü sevenleri güzel bir sürpriz bekliyor. (80'leri diskolarını, elektroniklerini özleyenlere. ayrıca bu dizi amerikan futbolu yıldızı gençleri ve popüler cheerleader'leri anlatmıyor. tam tersi okulun ezikleri ve ineklerini yani geleceğin kazananlarını anlatıyor.
4- spartacus
tür: tarih
neden abartı: çok basit, görsel efekti şişirip, izleyicinin sevdiği, seks ve şiddeti ön planda tutan bu tür dizilerde ne oyunculuk olarak ne de görsellik olarak bir şeyler vadediyor. cgi'yi bol bol kullan, güzel kadınlar olsun al sana çoğunluğun seveceği dizi. vahşet gırla gidiyor ama tarihi hassaslık ya da akılcı konuşmalar yok. kamera o kadar hareketli ki çok fazla izlediğinde gözlerinin yorulduğunu anlıyorsun.
bu dizi yerine önerdiklerim
a- rome
hbo'nun yapımı olması en önemli nedenlerden, tarihi bir yapım ama fantastik yönü yok denecek derece de az. yine de karakterleri ve diyalogları sayesinde kendisini izlettiren yapımlardan. spartacus gibi bol bol arena da değil, kapalı kapılar ardında geçen bir yapım olması da en büyük artısı. tam dönem dizisi.
b- carnivale
mitoloji ve fantastik ögeleri başarıyla harmanlamış bir yapım. sirkte geçmesi ve korku filminden fırlamış yerli halk, bağnazlık cabası. sürekli kum fırtınalarının olduğu, mum ışığının ışıldattığı gotik/barok iç mekanlar ve şeytan mitiyle pek bilinmeyen efsaneler arasındadır. cgi, dijital ortamlar bulamazsınız. o kadar sade ve o derece de kan dondurucu bir yapımdır karnaval. büyük buhran dönemini kasvetli, grotesk ögeleriyle süslemiş bir dizi (çok kötü yerde bitiyor ama).
5- narcos
tür: dram
alt tür: suç, mafya
neden abartı: çok popüler ve tutması olası escobar ele alınıyor. dizinin ağırlığını kaldıracak oyuncu yok. dizi adeta canlandırma gibi yavan bir biçimde ilerliyor. ayrıca herkes bilse de neden öyle bir başlangıç yapılmış orası da ayrı (escobar'ın ölü ele geçirilişi) kısacası dizi bu ağırlığı kaldıracak yapım değil, sürprizler yok gibi. her şeyi tahmin edebiliyorsun. ayrıca dizi yapılırken pablo'nun tuttuğu takımdan, tarihi olaylara kadar çarpıtıldığını öğreniyoruz.
bu dizi yerine önereceklerim
a- boardwalk empire
polisiye ve suç denince boardwalk'ı yazmazsak olmaz. 1920-30'ların gerçek hayat hikayeleriyle kan donduracak bir epik yapım. ilk bölümü martin scorsese'nin çekmesinin yanısıra dizinin mutfağında mark wahlberg de var. oyuncu kadrosunda: steve buscemi, michael k. williams, michael shannon, michael pitt ve stephen graham da var. al capone'un doğuşuna da şahitlik ediyoruz ama tabii ki can karakterimiz: richard harrow. hbo'nun en sevdiğim özelliği bu dizide de var. baş karakterin anti-kahraman olması.
b- breaking bad
2. sezonu ve sezon finalini ne kadar eleştirsek de, gerek hank karakteri, gerekse walter white'ın olağanüstü değişimi, iyi-kötü çatışması ile izleyeni kendisine bağlıyor. sopranos'ta da benzer biçimde baş karakteri tam çözemediğimiz için izleyeni kendi içinde belirsizliğe götürebiliyor dizi. bütün yargılarınızı yıkan sizi ters köşe yapabilecek dizi skyler white gibi efsane bir kadın karaktere de sahip. sadece sinek bölümü bile ne kadar ağır bir dramatik yapısı olduğunu anlamanıza yetecek.
c- the sopranos
çok dizi izledim ama sopranos gibi sarsıcı bir dizi daha görmedim sanırım. dizi baba filmini bile ti'ye alırken, bir anda çok ciddileşebiliyor. freudvari öğelerin çok kullanıldığı dizide psikiyatri çok önemli bir yere sahip. rüya ve koma sahneleri gerçekten sinemada ender görebileceğiniz türlerden. insan nedir, insanlık nereye gidiyor ve iyilik/kötülük kavramları gerçekte nelerdir. amerikadaki toplama kültürde geleneklerin yeri gibi derin konular bir polisiye/suç dizi içerisinde incelenmiş.
ex- mad men: şimdilik 2 bölüm izledim ama bu dizi de bu listede yer alabilir gibi duruyor. bitirmek lazım önce.
6- the walking dead ve stranger things
tür: fantastik korku
alt tür: suburban gothic
neden abartı: zombi konusunda yüzlerce film yapıldı ve ister istemez bu dizi de tekrara düşüyor. bir dahaki sahnede ne olabileceğini kestirebiliyorsunuz. ya da aynı yerde hapis kalan tiplerin entrikaları, sevdikleri arasında seçim yapmaları ve büyük kayıplar. görmediğimiz bir orijinalitesi yok. izi olarak piyasada tek olması ve başarılı görsellik, görüntü yönetmeni ve yönetmenin başarılı sekansları popülerliği artırıyor.
stranger things, sürükleyici ama balon gibi bir dizi. animelerden, filmlerden bolca etkilenmiş çok fazla senaryosunda boşluklar olan sırıtan bir yapısı var. oyunculuk desen ergenlerin eline verilmiş. 80'lerin ekmeğini yiyerek, ezik öğrenci, freak öğrenci, kazanan popüler öğrenciler, kasabaya fazla gelecek türden hırslı bir şerif, problemleri olan anne gibi figürleri kullansa da kurtarmaya yetmiyor. geçmişle ilgili çok fazla soru işaretini cevapsız bırakıyor. atmosfer olarak çok güzel olsa da uzun solukta overrated bir dizi.
bu dizi yerine önerdiklerim
a- the x-files
gizemse gizem, korkuysa iliklere kadar korku...işin içinde devlet de var. zeka diyorsanız, entelektüel birikim akılcı konuşmalar ve gerilim hepsi bolca var. bunu yaparken de ilgiyi, aşk/seks satar kafasıyla yapmıyorlar. bu diziyi izlerken çok fazla kavramla karşılaşacak ve araştırma içine gireceksiniz. ayrıca kasaba temasını çok iyi işliyor.
b-twin peaks
david lynch desek yeterli olur sanırım. suburban gothic ve southern gotic türlerine girebilecek dizi, esrarengiz bir biçimde ölen laura palmer'ın (silent hill' e selamlar) ölümündeki sır perdesini araştırıyor. lynchvari bir korku hakim. renkler, atmosfer günümüzdeki çoğu dizideki kalitenin hala üstünde bir yapım.
c-riget
lors von trier'in yönetmen koltuğunda oturduğu son derece korkunç bir dizi. hastane koridorları, grotesk hastalar ve tuhaf hikayeler.
7- avrupa yakası / kardeş payı / işler güçler
tür: komedi/sitcom
neden abartı: şu yerli yapımlar arasında en nefret ettiğim yapımlar arasındadır, net. ne avrupai bir şey çıkmış ortaya ne bizden bir şeyler var. kendini maymun edip güldürmeye çabalayan bir dizi. karakterler gerçek hayatta da itici dizide de. aptal milf, fatoş, ve onu gelecekte takip edecek selin, dizide neye hizmet ettiği belli olmayan olağanüstü itici konuşmasıyla, burhan altıntop, torpille oyuncu kadrosuna dahil olmuş ata demirer'in volkan' ve insanımızı gülmekten öldüren gaffur. filmleriyle de türk sinema tarihinin kurtarıcısı peker açikalin ve iğrenç reklam filmleri ve okan bayülgen gibi çok entel canım diye abartılan gülse birsel, bu ekolle büyüyen, konuşmalarını taklit eden, repliklerini bıkmadan tekrar eden insanlar hala var. ben daha da bir şey yazmak istemiyorum.
kardeş payı ve işler güçler, saçma sapan hızlı çekimleri, deneysel yenilikler adına hikayenin mahvedildiği ve recep ivedik virali gibi karakterlerle seyirciyi güldürmeye çalışan vasat bir yapım. en overrated dizilerden sanırım. oyuncular iyi ama her dakika seyirciyi güldürmek mecburiyeti varmış gibi zoraki espriler ve izleyene gerekli zamanı vermeyen, acelesi varmış gibi duran bir dizi.
bu dizi yerine öneriler
a- kaygısızlar
absürdlüğüne absürd ama kültükin berber ismail gibi unutulmaz karakterleriyle 90'ların güzel dizilerinden. ben bu dizide en çok bilerek abartılmış oyunculuklara hayranım. adamların bir derdi yok oyuncu olmak gibi, yan rolde oynayanlar setin yanından geçiyormuş ve uğramış gibiler. saçma sapan espriler de cabası.
b- sıdıka
atilla atalay ve latif demirci'nin çizgi serisinden uyarlama olan sıdıka allahtan çılgın bediş gibi bir felakete dönüşmedi. samim be baturalp hoca, baba karakterleri dizinin unutulmazlarından. sıdıka ise gerçekten hayatın anlamını çözmesine ramak kalmış, kendi kendini aşan karakterlerden. tekrar izleseniz yeni şeyler bulacağınız entelektüel, ince dokunuşlu gizli politik dizilerdendir. kamyondan sonra çok değişen kenar:)
c- oğlum adam olacak
yeni nesil pek bilmez ama çoğu tiyatro geçmişi olan oyuncunun oynadığı, 70leri ve okul yılarını anlatan komik bir yapım.
ex- bizimkiler: hala izlediğim efsane dizi. cemil'i (benzetmek gibi olmasın), halis'i (yumuşak yumuşak) tak tak sedat'ı ile espri yapmadan, kendini komik duruma düşürmeden de güldürülebileceğini gösteren yapımlardan. eskilere özlem duyanların, o zamanının şarkılarının playlist gibi aktığı, kendimizden bir şeyle bulduğumuz sımsıcak bir dizi.
ex- üsküdar'a giderken: daha naif daha içten ve sakin bir dizi. oyuncuların doğallığına gülüyorsunuz ve artı olarak dizide erkan can var.
ex- süper baba: fiko ve kasaba halkının özellikle yakup dedenin sımsıcak hikayesi.
ex- the office: ingiliz seven biri değilim ama komedi diyorsak ingilizler bu konuda aşmış zaten, beğeni üstüne amerikan versiyonu da çekildi bu dizinin. office space gibi efsane karakterli ve yaran diyaloglarıyla güzel bir dizi. en azından kendi kimliği var. kırma değil.
8- the simpsons
tür: animasyon
neden abartı: çocukluğumdan beri izlerim, amerikan yaşamını anlatır, tüketimi eleştirir, absürd karakterleri vardır, din eleştirisi vardır ama sinema tarihinin en uzun süreli yapımı olması ve ister istemez kendisini tekrar etmesi, bizim her hafta dizi yazan senaristleri hatırlatıyor bana. o kadar bölümünü izlemişimdir öyle aklımda kalan beni sarsan bölümü de olmadı.
bu dizi yerine öneriler
a- south park
tam bir politik eleştiri, amerikan eleştirisi hatta kendi ülkeleri kanada eleştirisi kısacası ayırt etmeden insanı eleştirebilen bir yapım. çok da müstehcen. simpsonlar'da olmayan şey bu dizide var. çocukların gözünden ebeveynleri ve toplum denen saçmalığın, köktenciliğin zararlarının gözlemlenebildiği önemli yapımlardan. filmleri de ders verecek nitelikte. ne kadar orta doğu eleştirisi gibi dursa da, tvlerin neden olduğu yıkım ve gerçekte eğitimin kültürsüz bireylerin yetişmesine ön ayak olması çok başarılı anlatılıyor. uncle fu*ker:)
b- rick and morty
çok kısa süre oldu bitireli ama hala arada bir yeni bölümleri var mı diye baktığım yapımlardan. neden mi güzel; çünkü çok uzun değil ama çok derin bir dizi. paralel evrenler, zaman yolculuğu zamanda kırılma herşey var. bir otostopçunun galaksi rehberinden dune' a zardoz'dan geleceğe dönüşe bütün bilim kurgu fanlarını kendine çeken, sağlam atıflarda bulun bir çizgi dizi.
c- futurama
sci-fi ve yine zamanda donma. distopyayı çok güzel ele almış.
9- fringe
tür:bilim kurgu
neden abartı: bu diziyi yazdım diye beni lime lime edeceksiniz biliyorum ama sırf alternatif dünya sunuyor, zihin açıcı konusu var ve kült olabilecek bir bilim adamı var diye bu diziye yerlere göklere sığdıramamak neden anlayamıyorum. lost'un yapımcıları yine satış kaygıları içinde efsane başlayarak çerezlik olabilecek bir diziye evirmişler bu canım diziyi.
bu dizi yerine öneriler
a- westworld
hbo, ed harris ve nolan gibi faktörlerle önünü alamayacağımız yeni efsane. sağlam oyunculuk, sürpriz olaylar ve bilimden, distopik eserlerden son derece etkilenmiş bir dizi. ilk sezonuyla efsane olmayı başardı bile. game of thrones'u 1 sene zor beklerken bu dizi için 2 sene bekleyeceğiz.
b- battlestar galactica
bilim kurgunun ağır abilerinden. konusunu spoiler vermemek adına anlatmıyorum ama matrix'i, blade runner'ı seven insanlar bu dizinin ilk bölümüne bakmalı. sonrasında bırakamayacaksınız.
c- dark
netflix'in alman yapımı bombası. zamanda kırılmalar/kopmalar, gizemin hiç bitmediği, karakterlerin kendisine izleyeni bağladığı enfes bir yapım.
ex- firefly: cowboy bebop'un dizi hali. kahramanlar, olaylar çok traji-komik. ödül avcılığı ve uzay bu kadar eğlenceli bir senaryoya şapka çıkartılır.
ex- black mirror: bir mini-dizi olarak her bölümü ayrı bir toplumsal soruna değinen, çok sert bir dizi.bilim-kurgu önplanda. gözetim toplumu, distopya, sosyal ilişkiler, sosyal medya, politika hemen hemen her şey bu diziden nasibini alıyor.
ex- altered carbon: netflix'in yeni bombası. simülasyon ve yer değiştirme üzerine güzel bir siber-punk, dark future örneği.
10- hannibal
tür: polisiye-suç-gerilim
alt tür: sosyopat
neden abartı: filminin ekmeğini yemeye çalışan bir dizi ama sırf gore olması ve başrolde mads mikkelsen olması ile kurtaracağını düşünmesi. sosyopat karakterleri de cabası (filmin dışında çıkıp farklı hikayeleri coen kardeşlerin dilinde anlatması da diziye ayrı bir hava katmış).
bu dizi yerine öneriler
a- fargo
suç ve küçük kasaba diyorsak bitirmesem de fargo'yu yazmazsak olmaz. atmosferi, karnavesk dünyası aşırıya kaçan karakterleri ile insanı sürükleyen bir dizi. ilk sezondaki uç karakterleri ve coen kardeşlerin sinemasını yansıtan başarılı bir kara komedi.
b- mindhunter
seri katil klişesinin çıkış noktası. bu aralar seri katillere kafayı taktım diyenlere birebir iyi gelecek dizi. katillerin aile yapısı, geçmişleri tarihi, gerçek kişiler ve dosyalarla pekiştirilmiş.
c- deadwood
sayko karakterleri arıza tiplemeleri bu sınıfa uyuyor. yine hbo imzalı western türünden güzel bir dizi. dizide calamity jane, buffalo bill ve death man's hand efsanesinin sahibi wild bill hickok gibi gerçek karakterler yer alıyor. diğer sağlam hbo dizilerinde olduğu gibi baş karakterler yine anti-kahraman.
ex- dexter: sosyopat diyorsak michael c. hall'ın müthiş oyunculuğunu da hesaba katmamız lazım. son derece kanlı ve sarsıcı bir yapım. insanı iliklerine kadar dondurup, rahatsız ediyor. kız kardeş karakteriyle de orijinal bir tipleme kazandırdılar.
yıllar sonra gelen öneriler
chernobyl: çernobil felaketini son derece gerçekçi olarak gösteren hbo mini-dizisi
band of brothers: er ryan'ı kurtarmak yapımcılarının elinden çıkmış harika bir 2. dünya savaşı dizisi. yine hbo'dan...
american crime story: hukuk ve hapishane temasını sevenlere özellikle öneririm
when they see us: çok çarpıcı bir mini dizi. adalet, sistem eleştirisi, ırkçılık, polis şiddeti ne ararsanız var. gerçek olayları anlatması ise insanın canını iki katı sıkıyor.
line of duty: the wire özlemimi geçirecek bir dizi. işk 2 bölümünü çok beğendim. zamanla editlerim.
bir başkadır: komedi türü haricindeki ender yerli yapım önerisidir bir diğeri için (bkz: süper baba)
not: sherlock benim gelgitleri çok yaşadığım dizidir. ingiliz kökenli olması artı ama her boktan da bir şeyler çıkartması kameranın gereksiz hareketleri sürekli ipucu bulması vs yönleriyle beni gerçeklikten kopartmıştır. bilim kurgu dizisi bile olsa bir kurgu yapım izlediğimi unutmam lazım, bunu da görüntü yönetmenleri çok güzel ayarlıyor. yoksa bağ kuramıyorum.