TELEVİZYON 13 Şubat 2018
39,3b OKUNMA     932 PAYLAŞIM

Güldürürken Depresyona Sokan Dizi Louie'nin "İşte Bu Benim!" Dedirten Hayat Muhakemesi

Şimdilik 2010-2015 arasında yayınlanan beş sezonu bulunan FX yapımı Louie, ünlü komedyen Louis C.K.'in stand-up'ları ve hayata dair sorgulamalarından beslenen harikulade bir dizi. Bu sorgulamalar, üzerine uzun uzadıya düşünülmeyi hak ediyor.
Uyarı: Yer yer spoiler içerir.


louie o kadar gerçek ki, o kadar hayata dair ki alıp içine çekiyo sizi. çok acı şeyler de var bu dizide, o kadar ki bazen yüreğiniz kaldırmıyor. çünkü onunla birlikte, onun analiz ettiklerinin ötesinde etmediklerini de görüyorsunuz. daha doğrusu edemediklerini.

şimdi bu adam bi kere bir çok insanın yaşantısından çok daha zor bir hayat yaşıyor duygusal boyutta. sebebini açıklayacağım.

çoğunlukla insanlar kendilerine dair olan karanlık gerçeklere, arzulara, kötü niyetlerine uzak olma eğilimindelerdir savunma mekanizmaları gereği. ki bu mekanizmalar boyutları faydalarını aşmadığı sürece gereklidir, iyi bi şeydir yani. çünkü kimse kendini iğrenç biri olarak görmek istemez. daha doğrusu, eğer sadece insanların ve kendinin sahip olduğu en hayvani yönlere ve gerçeklere bakmaya kalkar ise, bu aynı anda insanın yaşamasını devam ettirebilmek için olan (yine aynı hayvani olanlar gibi -en az onlar kadar olan-) ihtiyaçlarını karşılama ile ilgili ciddi bir isteksizliğe ve çelişkiye sürükler. sevme, sevilme, bağlanma ve aidiyet duygusu vs... bunlar her insanın sadece insan olduğu için hak ettiği ve ihtiyaç duyduğu şeylerdir.

louie, kendine ve insanlara sansürsüz bir şekilde bakabilmektedir. onun dünyaya bir şeyleri es geçerek bakabilmesi, olan şeylerin altındaki ilkel sebepleri görmemesi mümkün değildir. bu ona inanılmaz bi kapasite, belki deha kazandırmakla birlikte, bazı şeyleri de hiç görememesine sebep olur. çünkü kendini bu kadar iyi tanıyan ve her şeyi en ince ayrıntısı ile analiz edebilen ve kimsenin göremediklerini, fark edemediklerini fark eden bi insanın aynı anda kendi sahip olduğu insani ve iyi şeyleri göremiyor olması cidden mantıklı değildir. babası ile ilgili duyduğu bir cümleden hastalanacak kadar hassas bir insandan bahsediyoruz. burada yaşanan sadece stres değildir, o stresi doğuran duygusal bir yüklülük söz konusudur ve bu duygusal yükün olmasının yegâne sebebi aslında onun son derece içten ve son derece naif bir insan olmasından kaynaklanır.


bu yüzden tüm gerçeklere rağmen korkunç saf bir tarafı vardır

ve işte tam da bu yüzden kendi incinebilirliğini, bu ihtimali sıfırlamak için, belki hatırlamadığı bile olsa yaşadığı bazı olumsuz duyguları-deneyimleri yeniden yaşamamaya karar vermiş bilinçsizce, bu sebeple de başta bahsettiğim savunma mekanizması hiç gelişmemiş ancak bu sefer de kendi ve duyguları arasında olan savunma mekanizmaları fazla gelişmiştir. bu yüzden olayları, olanları her şeyi süper analiz edebilirken duygular ve onlar ile ilgili konuşmak, onları anlamlandırmak konusunda kapasitesi zayıftır (empati kurmak vs). çünkü kendi duyguları ve ihtiyaçları ile de empati kurmuyodur. bu yüzdendir ki iyi yönlerini vs bilinçli olarak fark edemez, ona illa birilerinin söylemesi gerekir. çok iyi bi babadır ya da tanıştığı ve sevgi hissettiği biri için uçağını erteleyip bi kaç gün daha gittiği yerde hiç bir beklentisi olmadan kalmak isteyebilecek, adalet duygusu inanılmaz gelişmiş, yeni tanıştığı ve sevdiği bi insana veda edip direkt onu unutamayacak, hata yapmış olduğunu fark ettiği ve bundan dolayı çok kötü hissettiği birine beş yıl aralıklarla özür dilediğini unutup tekrar dileyecek ama kendi yaptığı hatayı bir türlü affedemeyecek bu yüzden sanki her seferinde ilk kez fark ediyomuş gibi tekrar tekrar hatırlayacak kadar hassas ve süper bi insandır. ama aynı anda da katıdır kendisine. hafızası iyi midir kötü müdür şimdi bu insanın mesela?

sonuç olarak bu yapısı onunla ilgili iki uçta özellikler yaratmaktadır

her konuda mükemmel bir insan olabilirken, kriz anlarını yönetmekte, empati kurup bi insanla duygusal bi iletişim kurmak konusunda diğer özelliklerine göre şaşırtıcı derece zayıf kalmaktadır. bunun bir de tersi var; bazı insanlar, aslında gayet insancıl olan bazı duygularını ve ihtiyaçlarını sırf toplum açık açık kabullenmiyo diye reddeder. onlara göre kendisi melektir. herkes zalimdir. kendisinin hiç kötü bi niyeti olmaz, hep süper iyilik meleğidir vs. gerçekte kimse bu kadar iyi olamaz, böyle bi şey mümkün değildir.

ama bazıları da kendini böyle görür ve o yüzden her şeyi yapmakta hak görür kendinde ve asla yaptıklarının sorumluluğunu almaz, bi de bunların sonuçlarının yükümlülüğünü sadece karşı tarafa yükler. "kerameti kendinden menkul" derler böylelerine ve louie gibiler en çok zararı kendine verirken (ama tersi zannederken) atıyorum, bu insanlar en çok diğerlerine zarar vermelerine rağmen hep kendini kurban olarak görür, başkalarını suçlarlar. bu da diğer uçtur mesela. bu aslında aynı değersizlik duygusunun yarattığı birbirinden iki zıt koruma mekanizmasıdır. louie yapısındaki insanlar genelde kendilerini suçlu, kötü vs gördükleri için aslında kendinden daha iyi en ufak bi insani özelliği olmamasına rağmen, kendini çok insancıl, çok doğru gören, yargılayıcı, manipülatif ve suçlayıcı kişilerin kendi inandığı pozisyona düşeceği durumların içinde olmaya meyillidirler. çünkü iki yapı birbirini destekler niteliktedir. dolayısı ile kendi kendine ağzına sıçtırıp açıkça kötü davranmamasına rağmen onun bu zayıflığından faydalanan, bi şekilde kendi egosunu tatmin eden kişilere karşı zaafiyeti ve boyun eğiciliği vardır.


ne yazık ki deneyimleri de, kendi ve dünya hakkındaki abartılı ve eksik algısını her seferinde daha da doğrulamasına sebep olur

es kaza hayat şaşırtır onu bazen. belki bir komşu, belki hakikaten ona değer veren ve onu olduğu gibi seven çocukları. böyle deneyimler yaşadığında hep şaşırır louie. güzel bir şey olduğunda. ama iğrenç bi eleştiri duyduğunda ya da kötü bişey söylendiğinde direkt kabul eder karşı koymaz ya da "bu gerçek mi" diye düşünmez direkt kabul eder. sonunda incineceğini bildiği bi şeyin yaşanmasın izin verir. mesela pamela'nın louie' nin gayet belli olan eğilimini ve hislerini bilmesine rağmen onun etrafında kalması son derece zalimcedir. çok masum, çok tatlı görünebilir ama kendine değer veren ve kendine saygısı olan bi kadın karşısında, yanında ona dokunmadan durmakta zorlanan, aralarındaki arkadaşlıkla hiç bir zaman tamamen tatmin olmayacağı ve hep fazlasını ümit edeceği açıkça belli olan bi insanı, kendi ihtiyaçlarını karşılamak ve yalnızlığını azaltmak için kullanmaktadır. karşı tarafın bu duruma gelmesine davet hazırlamıştır. ama elbette bunu kendine yaşatmayı tercih eden yine louie'dir. bunun için de kadını sadece sorumlu tutmak yanlıştır. çünkü louie de buna izin vermektedir.

ama yine söylüyorum, eğer o kadın sağlıklı bir birey olsa, "karşı tarafın kendine eziyet etme problemi beni ilgilendirmez, ben iyi vakit geçiriyorum bu yüzden de kaybetmek istemiyorum, bu onun sorunu" diye düşünmez ve sanki louie her seferinde onu zorluyormuş ve bi şeylere ikna etmeye çalışıyormuş, kadının hiç bi kabahati yokmuş gibi görünmez. ancak elbette bu kasıtlı bir şekilde olmamaktadır. kadının da bunu yapma sebebi kendi problemi ile ilgilidir. şöyle ki: o da muhtemelen onun ağzına sıçan kişiler ile olmaktan hoşlanıyodur. çünkü aslında birbirlerine çok benzerler. aslında pamela, louie'yi kendisinin de onu sevme ihtimali olduğu için bir tehdit olarak görmektedir. çünkü eğer böyle birşey olursa bu karşılıklı bir duruma dönüşebilir ve incinebilir. işte kötü niyetinden değil kendini kandırdığından ötürü de louie "benim arkadaşım ona değer veriyorum ama diğer anlamda asla onu düşünmem" şeklinde bi savunmaya girer. işte bu yüzden o da uzak kalamaz çünkü bi tane arkadaşı eksik olsa hiçbi şey olmaz aslında, hayatından siktir edebilir gayet, uzak da durabilir. ama daha kötüsü, eğer kadının louie'ye aynı şekilde bakma ihtimali çok azıcık bile olsa, louie bu kadına bu hisleri hissetmiycekti zaten... ikisi de aynı şeyleri yaptığı için bu yapıdaki insanlar asla kendilerine değer birine değer veremezler. dolayısı ile değer gördükleri biri ile de olamazlar. bütün olay bundan ibarettir. bu değişmediği sürece ikisinin de başkaları ile bile mutlu bi sona ulaşma ihtimali olamaz matematiksel olarak. yani 4s kuralı bir dünya gerçeği değildir ancak bu yapıdaki insanların maalesef tek gerçeği ve olası senaryosudur.

Louie ve Pamela.

neyse dönelim louie'ye

aslında dünya üzerinde yaşayan çoğunluğun bir sürü bok gibi özellikleri ve kusurları vardır. ama sağlıklı biri, kendinin iyi yönlerini de kötü yönlerle birlikte aynı anda görebildiğinden, hak ettiği şeyleri de iyi bilir. bu yüzden de iyi şeyler onu bulur çünkü buna izin verirler. louie birine çıkma teklif ederken dahi önce kendi en negatif özelliklerini sayar karşındakinin kesin hayır deme ihtimali ile kendi kendine cevapları ve cevaplara verilecek cevapları söyler. iyi bir şeyin başına gelebileceğine o kadar mı inanmaz peki? hayır, tabi ki hayır. ne kadar dışarıdan böyle olsa da içten içe o da çok daha iyisini hak ettiğinin, kapasitesinin vs farkındadır. esas olay da budur zaten. eğer dünya ile ilgili algısını yumuşatır ve iyi şeyler onu heyecanlandıracak ve kaybetmek istemeyeceği şeyler olursa bi onun için ciddi bi yükümlülük ve duygusal zorlanma yaşatacaktır çünkü bi şekilde daha önce sevdiği bir şeyleri, birilerini kaybetmiş ya da onlardan yana hayal kırıklığına uğramıştır. bu çok küçükken anne ve babasından yana bile olmuş olabilir. sonuç olarak ihtimalleri sıfırlayarak hep en kötü, karanlık yanlara bakmış ve algısını, inançlarını da buna göre oluşturmuştur. davranışları ve tercihleri de bu inancına sadık kalacak şekilde olur elbette.

bunun böyle olması belli bir zaman diliminde onu korumuş, iyi bi insan olmasını sağlamış (yaşadığı her türlü kötü deneyime rağmen) ama sonrasında da yine kötü deneyimleri tekrar kendine yaşatmasını ve kendisine dair olan gerçekçilik anlamında zayıf kalan algısını daha da pekiştirmiştir ironik olarak. tüm bunlar onu çok farklı ve egzantrik bi insan da kılmıştır o ayrı. her şeyde olduğu gibi bu yapının ona kaybettirdikleri ile birlikte bir sürü kazancı da vardır başlarda saydığım gibi. bu yüzden de bu kazanımları ile belki de olduğu insandan, yaşam tarzından mutludur kendi içinde. bununla yetinmiştir. o yüzden bazı şeyler ile ilgili de değiştirmek için, bazı toplumsal normlara ayak uydurmak için motivasyon hissetmez. ama biz de onu öyle seviyoruz sonuçta :)

seviyoruz seni louie, bizden birisin ve iyi ki yaratılmışsın... ve son olarak sayende dünya üzerinde belki daha önce hiç bu denli açıklanamamış ve muhtemelen açıklanmayacak olan bir itirafı tüm dünyaya hediye edip son noktayı koyarak herkese rahat bi oh çektirmişsin muhtemelen :) bu arada senin bi kadın versiyonun olsaydı ve kadınlar ile ilgili aynı şekilde bakış açılarını, en karanlık yönleri bu denli sansürsüzce dinleyebilseydik hatta louie de dinleyebilseydi ne güzel olurdu ama muhtemelen bir kadın asla bu kadar safça birşey yapmazdı :)))))

buyrun, bahsettiğim şu konuşma