Hayatından Satır Başlarıyla: 9. Başbakan Adnan Menderes'i İdama Götüren Süreç
adnan menderes; 1899 aydın doğumlu, cumhuriyet tarihinde idam cezası uygulanan en yüksek makam sahibi kişidir
kurtuluş savaşı'na iştirak etmiştir ve istiklal madalyası sahibidir. savaş öncesi izmir'de top koşturmuştur. soner yalçın efendi, kitabında kendisinin kenardan kıyıdan sabetayist olduğunu iddia etse de net bir şey yoktur. zaten aynı kitapta türkiye'nin yarısı sabetayisttir.
1931'de cumhuriyet halk partisi'nden aydın milletvekili seçilmiştir. ismet inönü'nün toprak yasası ile toprak ağası formunu kaybedeceğinden itiraz etmiştir.
1946'da celal bayar, refik koraltan ve fuat köprülü ile birlikte demokrat parti'yi kurmuşlar ve 1950 seçimlerini kazanarak iktidar olmuşlardır. anlatılana göre kendisi başbakanlık beklemediği ve fuat köprülü'nün başbakanlığı alması için görüşmeye gittiğinde bayar tarafından başbakanlık teklif edilmiştir. sebebi de celal bayar'ın menderes'i daha idare edilebilir bir kişi olarak görmesidir.
"yeter söz milletindir" diyerek 1950-1960 arasında 10 yıl 3 gün başbakanlık yapmış olan menderes, 5 hükümet kurmuştur. en önemli icraatleri
- baskıcı rejime karşı çıkmış, üniversitelere özerklik demiş, köy enstitülerini sovyet yanlısı bulmuştur. (gerçi inönü de öyle bulmuştur.)
- milli korunma kanunu kaldırmıştır ama sonradan dara düşünce bir daha çıkarmıştır.
- nato'ya girebilmek için feza uzaklığındaki koreye asker yollamıştır. avrupayla ilişkilerini iyi tutmuş, beş sene sıcak para akışı sağlanmıştır. (türkiyenin ilk görece refahı)
- marshall planı çerçevesinde yardımlar alınmıştır. tabii ilk 4-5 sene için geçerli bir konu bu.
- sanayi ve tarımsal gelişmeler için hamleler yapılmıştır.( tarımsal olarak dikkat çeken değişiklikler belli başlı şeyler zaten. tarımda makineleşme, ilaç uygulamaları, kredi sağlama bilmem ne ama en dikkat çekici özellik, ithal tohum alımlarında ülkedeki fiyat farkı halka yansıtılmamış, tmo tarafından aynı fiyatla verilmiştir. tabii aradaki fark banka kredisiyle karşılanmıştır ama aslına bakarsanız karşılanamamıştır. borç büyüdükçe büyümüştür.)
şimdi buraya kadar aslına bakarsanız bir sıkıntımız yok. 54-55 yılları sonrasında sıkıntılarımız başlıyor
- üniversite özerklik işi yalan edilmiştir.
- basın özgürlüğü kapsamında çok söylemler söylenmiş ama basın özgürlüğü bırakın arttırılmayı daha da berbat bir hale sokulmuştur. hele ki bir basın kanunu var bu dönemde, araştırın enfes maddeler bulacaksınız. (bebek olayıyla ilgili temiz bir maddeyle atıf yapılmış)
- tarım ve sanayi politikaları ülkeyi bir yere kadar götürmüş ama sonra büyük kaynak sıkıntıları çekilmiş ve zart zurt değiştirilmiştir.
- daha dikta bir sisteme geçilmiş. darbe yapılacağı iddiasıyla komutanlar tutuklanmış (asparagas), basın özgürlüğü denilen şey sadece kavramsal bir hale gelmiş. (gazeteler boş çıkıyordu, düşünün) siyasi tutuklamalar (osman bölükbaşı) artmıştır.
- amerikan yardımları bıçak gibi kesilmiştir artık. ülkedeki görece refah bir anda tersine dönmüştür. ithal bir ton makine almışız, araba, otobüs, traktör, tramvay, iş araçları bilmem ne ama araçlar hareket etmiyor. yanlış anlamayın benzin sıkıntısından değil, benzin bolcana var. yedek parça yok, o yüzden.
- bu yüzden iktidara geçerken en çok çemkirilen konulardan bir tanesi hayata tekrardan geçirilmiştir. milli korunma kanunu
- menderesi'n en büyük sıkıntısı, bütçe açığı olmuştur bu dönemde. 1958 yılında baktığımızda 55 milyon küsür dolar bütçe açığı var, bir sene sonra yani 1959 yılına baktığımızda bütçe açığı, 266 milyon küsür dolara çıkıyor.
- üst maddede gözüken uçurumun ana bir sebebi var. 4 ağustos 1958 yılında çıkan istikrar kararları. imf, dünya bankası ve oecd birleşerek türkiye için kararlar alıyorlar, daha doğrusu biz istiyoruz ve bu kararları kabul ediyoruz. devalüasyon yapılarak paranın değerini düşürüyor ve katlı kur sistemine geçiyoruz ama aslına bakarsanız geçemiyoruz, bize geçiriyorlar.
- ilginç bir olay ise 1960 yılında yaşanıyor. darbe zamanlarına yakın bir süreçte bütün ülke kazan kaldırmış bir hale gelmişken, merhum menderes hala bir yerlerin açılışını yapıyor.(yanlış hatırlamıyorsam otel yapımıyla ilgili bir konuydu) buradan çıkaracağımız şey ise, hükumet ve menderes hala darbe yapılacağı ihtimalini düşünmemiş ve bununla ilgili bir önlem hazırlamamıştır.
- örtülü ödenek paralarını zimmetine geçirmek.
- 6-7 eylülde azınlıklara yapılan saldırılardan haberi olduğu halde müdahelede bulunmaması.
- devlet radyosunu siyasi çıkar için kullanmak.
- 1954 seçimlerinde demokrat parti'ye oy vermeyen kırşehir'i ilçe yapması.
- tahkikat komisyonu kurup olağanüstü yetkiler vermesi. 15 kişilik komisyon 15 dp'li vekilden oluşuyordu. hem suçlama hem yargılama yetkisine sahipti.
- chp mallarına haksız yere el koydurmak.
- 4 yılda 240 yazarı karşıt yazı yazmaktan ötürü mahkum ettirdi.
sonuç
27 mayıs 1960 günü darbe yapılıyor. darbeyi radyodan duyuran kişi ise alparslan türkeş oluyordur.(bakın darbeyi yapan değil, radyo'da duyuran, cuntanın başı türkeş değil.) bir de menderes'i astıran kişi türkeş değildir. o zaman sürgündedir kendisi.
17 eylül 1961 yılında idam ediliyor.
bu arada 27 mayıs günü ülkede hürriyet ve anayasa bayramı olarak kutlanmaya başlanıyor.(1961 anayasası) 1982 anayasında kaldırılıyor. düşünün 27 mayıs günü ülkede 21 sene bayram olarak kutlanıyor.
asker açısından önemi
darbe ve menderesin idamı ülkede büyük bir sivil otorite boşluğu çıkarıyor. sonraki dönemlerde artık darbeler rahat rahat yapılmaya başlanıyor. "şartların olgunlaşmasını bekle ve darbe yap. hatta yapma, muhtıra yayınla; zaten hükümet kaçar" anlayışı ortaya çıkıyor.
günümüze etkisi
hiçbir zaman bir başbakanın idam edilmesi doğru değildir. bir halepçe katliamı ya da holocaust gibi bir şey yoksa bir başbakanı idam etmek demek otorite boşluğu ortaya çıkarır ve kişiyi kahramanlaştırır. biz şu an bunu yaşıyoruz. adnan menderes kötü bir siyasetçiydi demeye getirmiyorum; aksine, bakarsanız siyasetçinin tam olarak ansiklopedik karşılığıydı ama hiçbir zaman tayyip erdoğan'ın kullandığı bir tabirle "demokrasi kahramanı" değildi. aslına bakarsanız 1954'ten sonra menderes'in demokratlığı, sadece parti ismiyle alakalı bir hal almıştır. bu yüzden tarih bileceksek, nutuklardan değil, belgelerden bilmemiz lazımdır.