PSİKOLOJİ 3 Temmuz 2017
40,6b OKUNMA     833 PAYLAŞIM

İçinde Yaşattığı Bambaşka Karakterlerle Hayatı Zindan Eden Rahatsızlık: Çoklu Kişilik Bozukluğu

Çelişkili tavırlar, ani mod değişiklikleri gibi belirtileri olan bu kişilik bozukluğunu Sözlük yazarı "sinarda" anlatmış.


bu rahatsızlığın oluşması için ille de seksüel kötüye kullanım şart değil. bir sürü sebep var. ilk olarak sorunlu bir aileden çıkan çocukta görülmek zorunda da değil tıpkı diğer rahatsızlıklarda olduğu gibi. yalnız genellikle bir ihmal söz konusu. fiziksel / duygusal hele hele de bir travma falan üzerine bindi ise savaş ya da devam eden ve zorla yaptırılan bir takım fiziksel eylemler doğal afet vb. kişide travma yaratacak bazı şeyler oldu ise iyice kolaylaşıyor. ancak sonuç olarak böyle bir rahatsızlığa sahip bir kişinin sağlıklı iletişim kişilik örüntülerine ve dinamiklerine sahip bir aileden çıkma olanağı olanaksız gibi bir şey.

seviyeleri var arkadaşlar. bunu şöyle düşünün:

evet bir bölünme mevcut. ancak her vaka bu karakterlerin varlığından habersiz değil. yani kişinin kendisinin haberi olmayan işler donmuyor mesela ciddi ciddi ama ilk seviyede genel olarak unutkanlıklar, bazı şeyleri hatırlayamama, eşyaların kaybolması mesela gibi şeyler oluyor tabi kimse anlam veremiyor olanlara. onun dışında atıyorum kişi çok sakin uyumlu bir kişi iken ciddi mod değişiklikleri oluyor ve kendine zarar verici yıkıcı davranışlar olabiliyor ve devamlı bir depresyon buna eşlik eden kendini öldürme düşünceleri. şimdi sanki biraz borderline kişilik bozukluğundan bahsediyoruz gibi oldu. evet çünkü bu mod geçişleri ve diğer belirtiler manik depresif ve borderline ile rahatlıkla karıştırılabiliyor. hekimler için de ayrıştırmak çok ayrıntılı cocukluk geçmişi bilgisi ve uzmanlık gerektiriyor. çünkü tetiklenmediği sürece kişi bunları saklayabiliyor.


geneli ergenlik dönemleri yahut hemen akabinde yirmili yaşların başında bir takım problemleri olduğunun farkında oluyorlar. genelde tedaviye bazı kişilik bozukluklarının aksine gönüllü oluyorlar. en çok görüldükleri yerler acil klinikler ancak kriz atlatıldıktan sonra kişi evine dönüyor çünkü hastanede bu kişiler için yapılabilecek pek bir şey yok. 

tedavisi uzun yıllar süren psikoterapi ama zaman zaman bazı ilaçlar da gerekli görülür ise verilebiliyor. yalnız psikoterapinin yapılabilmesi icin kişinin bir kriz döngüsünde falan olmaması gerekiyor. son derece sakin konsantre stres faktörlerinden arınmış bir ortamda eğer terapistleri güven bağı kurmayı başardılar ise diğer kimlikler de o odada konuşabilmeye kendilerini ortaya koymaya başlıyorlar. ancak bu yine tam olarak eğer çok ileri boyutta değilse, kişinin bilincinin tamamen dışında unutacağı şekilde karakterler arası geçiş yaparak olmuyor. ancak kişi yine de kendi hayatına döndüğünde, henüz tedavi ilerlememişken, o odada kendi ile ilgili farkında vardığı kişiliklerin / özellikleri kendi kendine fazla iletişimde olmuyor. yani onlar kendilerini başka türlü ifade etmeyi biliyorlar.


örneğin ders çalışmayı okula gitmeyi çok seven birini ele alalım, kişinin diğer karakteri ders çalışmaktan nefret ediyor ise kişiyi uyuyakaldırıyor. şimdi elbette bu hepimize olabilir ancak burada kişi bir gece önceden alarmı kontrol etmeyi yönetemiyor atıyorum. en son yatmaya giderken alarmı kurmak üzere ama o aralık boşluk mesela. kişi hatırlamıyor alarmı kurmadığını ya da kurduğunu da tam olarak hatırlamıyor. nasıl oldu nasıl geciktim gitmedim diye kendini yiyip bitiriyor sabah. onun dışında da dediğim gibi ileri boyutta olmayan bi durumda mesela kişi tam olarak bir amnezi(hafıza kaybı) yaşamasa da davranışlarını tam olarak kontrol edemiyor. ancak bu "dürtüsellik" şeklinde değil. sanki içinde engel olamadığı bir şey ona bir şeyler yaptırıyor gibi hissediyor ve bu gibi anlarda sık sık kendi bedenine dışarıdan bakar gibi oluyor ya da kendi bedenine yabancılaşıyor.

bilmek gerekir ki bazı dissosiyatif savunma mekanizmalarını çok fazla insan kendini korumak icin kullanıyor. yani her bunları hissetmiş kişide bu rahatsızlık oldugunu düşünmek şunun gibi, çok canımız yandığında biri bize kendimizi değersiz hissettirdiğinde "boşver yaaa bana ... mı yok bakarım dalgama gencim güzelim/yakışıklıyım" gibi söylemler narsisistik savunma mekanizmalarından sayılır. ancak hepimiz bu gibi durumlarda gerçekleri çarpıtmadan kendimizi avutmak biraz olsun o duygulardan kaçınmak adına yoğun duygu ve baskı altında bu savunmalara gireriz. bu da son derece sağlıklı ve normal kabul edilir. kabul edilemeyecek olan, bu tavrı tüm hayata karsı takınmış olmak ve bu savunmayı bir kişilik biçimi haline gelmiş olmasıdır ki o durumda kişi patolojik kabul edilir yani kişilik bozukluğu olarak kabul edilir.


söz konusu çoğul kişilik bozukluğunun belirtileri de aynı bu şekilde hem şiddetine hem de bunun sadece travma sonrası geliştirilmiş geçici bir reaksiyon mu yoksa kişinin çok eskiden yaşadığı bir travma ile baş edememesinden dolayı yarattığı bölünme sonucu kişinin hayatına sirayet etmiş ve bu bölünme anında yerine konulan kimlik her ne ise kendini o kişide var etmeye başlamış ve o noktadan itibaren her duygusal zorlukta, her baskı altında ve tehlike anında, kontrolü devralarak kişiyi yönetmeye başlamış ise, kişi ilişkilerini sosyal hayatını kendiliğini yaşamak ile ilgili sorunlar yasıyor ise, o zaman bu seviyesi her ne olursa olsun rahatsızlıktır.

çevresi ve kendi bilmeden belki de yakınımızda bile böyle insanlar mevcut olabilir. dolayısı ile ille de öyle filmlerde gördüğümüz psikopat katil vs. formunda kişiler olmaları şart değildir.

neyse dönelim bu rahatsızlıktan muzdarip kişilerin terapiye istekli olduklarını söylemiştik. genellikle hayata uyum sağlama konusunda zorlantılar, bir şeyleri istemeye rağmen bir türlü yapamama, sanki bir şey beni zorluyor/engel oluyor hissi yahut somatizasyonlar sebebi ile başvuruyorlar genellikle. 


yahut da (burası ilginç) vajinismus mesela. çünkü kişinin içinde karşıt cinste bir alter olabiliyor ki çoğu zaman oluyor. eğer hele hele de bu kişinin çoğul kişilik bozukluğundan muzdarip olma sebebi şayet olası bir cinsel istismar ise, cinsel birleşme de bir tehdit olarak algılanacağından kişi o anda kitleniyor ama aslında vajinismus falan değil sebep. sebep, o sırada eril alter kontrolü alıyor haliyle de sevişemiyor başka bir adamla. ama işte sebepleri tam olarak bilinçli zihinde bilinemiyor. bunalma mide bulantılar vs vs . bu gibi etkileri olabilir belki bilemiyorum ama şunu anlatmaya çalışıyorum, ille de içinden bir anda erkek çıkıp sen kim oluyorsunda beni s.. yorsun diye dayılanıyor sonra da kişi bunları hatırlamıyor kendine gelince değil yani. böyle de oluyordur ileri durumlarında ama olması şart değildir. aynı şeyin tersi erkekler icin de geçerli.

(burada ayrıca bir parantez açma gereği duydum, genelde sebep ne olur ise olsun, bu bölünmenin gerçekleşmesine sebebiyet veren bir şahıs oldu ise kişinin bölünen karakterlerinden biri mutlaka "o" kişi oluyor çünkü, başlangıçta "o" kişi/durumdan kaçınmak adına bölünen kişi daha sonrasında kendinde o kişiyi barındırarak "o" kişiyi ve istemediği eylem/durumları engelleyebileceği, içinde kontrol edebildiği bir alter ile "o" kişiyi kontrol edebildiği yanılsamasına düşüyor. 

işte hastalığın bence en büyük talihsizliği burasıdır. bu şu demektir açık açık: celladınıza dönüşüyorsunuz. olay bitti, cellat gitti belki öldü hatta ama siz onunla yaşıyorsunuz. kendinize eziyet ediyorsunuz ve başlangıçta o kişiyi kontrol edebileceğiniz yanılsaması ile yaşanan bu durum sonraları o alter kimlik, sizin kontrolünüz dışına çıkarak hem size hem de çevresine benzer acılar yaratabiliyor. örneğin bu bir cinsel istismardı ve bu kişi modellendi, sizin de içinizde bu kişilik artık var olup hele de kuvvetlenirse, sizi uyutup gidip bir çocuğu istismar edip sonra da hatırlamamak olası mesela. işte tam da bu yüzden hastalığın tedavisi çok önemli. işte o katil yanlar falan hep bundan. )


bunların dışında pek çok alanda da bu rahatsızlık kişinin işine yarayabiliyor. onu acıya son derece duyarsızlaştırabiliyor ve dilediği zaman dilediği fiziksel ya da duygusal acıdan kendini bertaraf edebiliyor ve hayatını daha problemsiz sürdürebiliyor. ancak tabi yaş ilerledikçe hastalık da ilerler ise ilerledikçe, başka sorunlar meydana gelmeye başladığı için kişi genellikle tedavi olmak istiyor bu durumlardan yakınır halde oluyor. o nokta da maalesef türkiyede ne kadar insan yardım alıyordur çok şüpheli belli bir ekonomik gelir ve entelektüel olarak. ayrıca hadi kendi başvurdu yardım talebinde bulundu bakalım doğru tanı konulabildi mi?

gördüğünüz üzere pek çok odaklanılabilecek yineliyorum; başka başka sorunlar yani "seconder" denilen ikincil problemler tanı olarak konulursa eğer, bu rahatsızlık aslında artık kişilik bozuklukların arasında bile konulmamasına rağmen, (kişlik bozuklukları tam tedavi edilebilir değildir oysa bu rahatsızlık terapi ile tabi mutlaka seviyelerine de sanıyorum bağlı olarak "tedavisi mümkün" kabul edildiği için) kısaca tedavi imkanına rağmen kişiler yardım da göremiyorlar çünkü ülkemizdeki doktorların bu alanda uzmanlığı çok yetersiz araştırmalarım sonucu izlenimime göre. bu konuda da aslında bu rahatsızlığın yaşandığı ülkelerde ilk sıralarda raporlanmış olmamıza rağmen talebe göre ciddi bir yetersizlik oluyor bu alanda psikoterapi uygulayabilecek yahut teşhis edebilecek yeterlilik sahibi olan.


gelelim acı meselesine. 

şimdi bahsettiğim gibi bu kişi diğer kişilikler sayesinde acıdan kaçabilse de bütüncül bir kişilik haline gelse, o kimliklerden bazıları acının a sı ile bile bas etme kapasitesi olmadıgından, terapi süreci de bütünleştirmeyi hedeflediğinden kişi eskiye göre çok daha güçsüz vs olabilir başlarda. çünkü bir şeyle başa çıkamadığında devreye grip kontrolü eline alıp ortalığı toparlayan kimlikler yoktur artık. 

o yüzden de burada terapide bu ayar çok dikkatli yapılmalıdır. eğer henüz esas kişiliğin başa çıkma mekanizmaları yeterince kuvvetli değilse, bazı yüzleştirmeler çok tehlikeli olabilir. ayrıca kişi bu kimlikler birleşirken sanki bu kimlik oluyormuş gibi olur. dolayısı ile tam olarak ortadan yok olmasalar, sadece kişi ile bütünleştirip işbirliği halinde olunduğunda zaten her insanda olan "yanlar" gibi olma amaçlansa da ayrıca bir kimlik olarak kalamadıkların, varlıklarını sürdürmek icin direnirler, hatta esas kişiye zarar vermeye çalışabilirler. en nihayetinde istenilen gerçekleşir ve birleşme yaşandığında da kişi hoplayıp zıplayıp havalara uçmaz. çünkü bir parçasını kaybetmiş gibi olur. adeta yas tutar. sebebi olmayan bir depresyon haline girebilir. çok acılı süreçler yaşanabilir terapi süreci boyunca.

evet bahsetmişken son olarak da doğru teşhisin önemine bir kez daha sebepleri ile değineyim. psikoterapinin işe yaraması diğer psikoterapi gerektiren sorunlardan çok daha farklı bir tedavi formu gerektirmesi ile çok onemli. basitçe tedavinin üç ana ayağı var. burayı biraz daha iyi anlaşılması acısından daha basitçe şuraya bir link bırakıyorum ve gidiyorum. lütfen lütfen ihmal etmeyin, azıcık bile şüphelendiğiniz biri var ise yakınlarınızda el uzatın, kendiniz de dahil. tedavisi var arkadaşlar.


bunu söylüyorum çünkü bu insanlar yardım ararlar genelde. aradığı yardımı bulamadıklarında da benim basıma şu geliyor bu geliyor ben de bir şey yapmadım nasıl oluyor bunlar vs. diye maalesef de çoğunlukla üfürükcülerin, dolandırıcıların ellerinde heba olurlar hatta istismar edilmeye maalesef devam edebilirler.

ne olur ne olmaz gerekli gördüğüm not:

bu yazdıklarım tamamen şahsi araştırmalarım ve merakım sonucu edindiğim bilgiler doğrultusunda keyfi bir paylaşım olup tıbbi bilgi niteliği taşımamaktadır yanlışım var ise düzeltin:)

Birçok filme de konu olmuş bu kişilik bozukluğu "Beyza'nın Kadınları" filminde de işlenmiş.


Konuya dair çok ilginç bir hayat hikayesi okumak isteyenler için ise