Hayatının Ancak Bir Beyaz Atlı Prensle Güzelleşeceğini Düşünme Hali: Sindirella Kompleksi

Sindirella kompleksi nedir? Kadınlarda görülen bu duygu durumunu inceliyoruz.
Hayatının Ancak Bir Beyaz Atlı Prensle Güzelleşeceğini Düşünme Hali: Sindirella Kompleksi
Cinderella (2015)

Nedir bu?

collette dowling tarafından "içsel özgürlüğünü elde etmekte çekinik olan kadınların, yaratıcılığını ve içindeki gücü kullanamayışı, bastırılmış korku ve olguları" olarak tarif edilmiş kompleks. kadınların kendi insiyatiflerini kullanarak hayatlarını düzenlemek yerine hayatlarında hep bir kurtarıcı beklemeleri olarak da özetlenebilir. yalnız bu kompleks için kadınlardan yola çıkılarak tarif koymak yerine cinsiyet ayrımı yapılmadan bir tarif konsaymış daha iyi olurmuş. tarihi süreç içinde sorunlarımızın halli için genelde batılı toplumlardan reçete ummuş ve ummakta devam eden bir toplum olduğumuza göre bu işin pek kadını erkeği yok.

Detaylandıralım

sindirella kompleksi... düzgün bir aile ortamında yetişmemiş, baba figürünün silik ya da yok olduğu ailelerin kız çocuklarında görülen ruh hali.

belirtileri, hayallerinde devamlı bir değişim, bir güzelleşme ve durumun daha iyi olacağına dair bir inanç olmasıdır. düşünceleri ve duyguları, güzel hale dönüştüğünde kendisini kurtaracak erkeğe odaklanmıştır. bu "erkek" hayaline zaman geçtikçe o kadar çok şey yüklemeye başlar ki, gerçek bir erkeğin bu ihtiyaçları karşılaması neredeyse imkansız hale gelir.

cinderella, hayallerindeki beyaz atlı prensini katıldığı bütün balolarda, davetlerde, barlarda, klüplerde arar. onunla ilgili düşünceleri zaman geçtikçe daha da soyutlaşır, çünkü onu beklerken yaptığı "fedakarlıklar" gün geçtikçe artmaktadır.

girdiği her ilişkide mükemmeli arayan kızın iki yöntemi vardır bu konuda: ya birlikte olduğu her erkeği, "işte bu benim prensim, bu seferki prens, gerçekten de o" diyerek şımartacak, onu hayalinde mükemmelleştirdiği erkeğin yerine koyarak kendisini ikinci plana atıp "mutluyum ben" diye yalanlar söyleyecek; ya da her erkeği, şöyle bir beğeniyor olsa bile, o mükemmel "elek"ten geçirerek kusurlarını ortaya çıkaracak, ve sonuçta elek olarak kullandığının teflon tava olduğunu anlayıncaya kadar gerçek anlamda bir ilişki yaşayamadan hayal kırıklığına uğrayacaktır. zaten ilk durumda da eninde sonunda aşktan kör olduğunu iddia ettiği gözleri açıldığında karşısındaki erkeğin prens olmadığını gördüğü için, bunun sonu da hayal kırıklığıdır. birlikte olduğu adam ise, kendisini prens sanmaya başlamışken, sürekli eziyet ettiği kadının nasıl da bir anda koşarak başkasına gittiğini anlamaya çalışır.
çünkü cinderella yeni bir prens bulmuştur. bu seferki gerçek, bu sefer tamam..

ilişkilerde fedakarlığın ve seçiciliğin çok abartılması durumunda hayal kırıklığına uğranacağı muhakkaktır. fakat bu kızlar hala hayal dünyasında bir gün bekledikleri kişinin gelip bu eziyete son vereceğine, onları bu garip aile ortamından koparacağına inandıkları için mutsuz olurlar, ilişki içinde olsalar da olmasalar da.

dış dünyaya çok mutlu, çok iyi kalpli ve fedakar görünmeleri içlerindeki sevilme duygusunun etkisidir. o kadar sevgisiz yetişmişlerdir ki, biri onlara sevgi verdiğinde ya bunu anlayamaz, ya da buna hayatlarını bağlarlar. bu boşluk zaten anlatılır gibi değildir, yalnız geçmiş bir çocukluk ne olursa olsun acı verir.

zor insanlardır. sevgileriyle şımarttıklarında da, bir türlü aşık olamadıklarında da, başkasına kaçtıklarında da...

sevgisiz yetişmenin şüphesiz yan etkileri vardır.