TARİH 28 Eylül 2020
82,3b OKUNMA     706 PAYLAŞIM

İlk Çağlarda Savaş Meydanında Ağır Yaralanan Askerlere Nasıl Uygulamalar Yapılırdı?

Savaşta veya esir alındıktan sonra ağır yaralanan, bazen de kurtarılamayacak duruma gelen askerlere nasıl müdahale edilirdi? Açıklayalım.

antik çağ ve erken dönem orta çağ bağlamında cevap vereyim

savaş meydanında yaralanan askerlerin tedavisi hususunda en gelişmiş ikinci medeniyet roma imparatorluğu'ydu. kaldı ki adamlarda "savaş atı hekimliği" gibi bir uzmanlık alanı bile vardı. kurtarılabilecek durumda olan askerler tedavi ediliyorlardı. diğerlerinin ise acılarına son veriliyordu. hatta romalılar "ötanazi" hakkını kanunlarla belirtmişlerdir bu yüzden. atlar için bile bu kanun geçerlidir.

antik yunan'da aynı durum var. filozoflar bu konuda çokça tartışmışlardır. meselâ platon'un devlet adlı eserini okuyanlar bilir; kurtarılması mümkün görünmeyen kişilerin tedavisiyle uğraşmanın onlara iyilik değil kötülük olduğunu, devletin imkanlarının ve hekimlerin iyileşme umudu bulunan kimselere yönelmesi gerektiğini savunur!

sadece eflatun değil aristo da bu kimselerin devlete külfet olduklarını söyler. yani antik yunan ve antik roma'da bu iş felsefî ve hukukî zeminlere oturtulmuştur.

japonya'ya gidelim

türk tarihinden sonra okumayı en çok sevdiğim tarihe sahip millet bu japonlar.

harakiri dediğimiz bir kavram var malûmunuz. samurayların karınlarını deşerek intihar etmeleri. moğolların japonya seferleri sırasında başlamıştır bu gelenek. moğollar, o kadar acımasız davranmışlar ki savaşta esir düşenlere çareyi kendilerini öldürmekte bulmuş japonlar. daha sonra bu kavram samuraylarla özdeşleşecektir. aslında fark eden bir şey yok. sonuçta samuraylar, bir nevi askerlerdir. osmanlı'daki tımarlı sipahiler gibi diyebiliriz. yahut avrupa'daki şövalyeler.

savaş sırasında kendisini öldüremeyecek durumda olan kişileri yakınındaki askerler öldürmüştür. bu daha sonra samuraylar arasında da görülecektir. harakiri yapmaya karar veren samurayın acısını dindirme görevi en yakın arkadaşına verilmiş, bu kişi de kendi karnını deşip can çekişmeye başlayan arkadaşının kafasını kesmiştir.

japonlarda, savaş alanında yaralanan askerleri tedavi etme gibi bir durum neredeyse 19. yüzyıla kadar görülmemektedir. çok ilginç! bunu çinlilerden bekleriz ama öyle değil! çinliler savaşta yaralanan askerleri için ilk kez "muharebe hastanesi" diyebileceğimiz ve geleneksel tedavilerle askerlerin iyileştirilmeye çalışıldığı çadır hastaneleri kurmuşlardır.

kızılderililerdeki uygulama da tuhaf

yaralanan kişinin yanında kalmak isteyen varsa buna izin verilirmiş onu iyileştirmesi yahut ölürse yakması, nehire atması için vs. fakat yaralı kişinin yanında kalmak isteyen olmazsa onu biraz su ve aşla bırakıyorlarmış öylece.

antik mısır'da ise işlerin değişimi büyük iskender'in burayı fethinden sonraya denk geliyor

o vakte kadar yaralı askerlerini geleneksel tedavi yöntemleriyle iyileştirmeye çalışan hatta bu konuda dönemin en ileri medeniyeti olan mısırlılar, bu tarihten sonra her konuda yunan kültürüne boğuldukları gibi bu konuda da değişime uğramış ve ağır yaralıları savaş alanında tek tek dolanarak öldürmüşlerdir. bunu yaptıkları sırada mısır'da yaralı bile olsa bir kediyi öldürmenin cezası idamdı!

moğollar da yaralı askerlerini öldürüp defnetmişlerdir. moğol askerî kurallarına bakarsanız orduyu yavaşlatacak hiçbir durumun yaşanmaması için müthiş kanunlar olduğunu görürsünüz. hatta şimdi adını hatırlayamadığım bir komutan çin seferindeyken hastalanıyor ve cengiz han'a mektup yazıp "ben ölüyorum buraya başka bir komutan atayın!" diyor ve cengiz han sibirya'da iken oraya gönderdiği yeni komutan sefere kaldığı yerden devam ediyor.

eski türklerde savaş alanına ordudan önce kamlar yani şamanlar gider savaşın gerçekleşeceği yerin yakınlarında çeşitli ritüeller uygularlardı. savaş sonrasında ise yine şamanlar yaralı askerleri tedavi etmek için uğramışlardır. kişinin acısına son vermek için onu öldürmek gibi bir gelenek eski türklerde görülmez. kişi, eceliyle ölene yahut iyileşene kadar tedavi edilmeye çalışılmıştır. zaten şamanların aralarına seçtikleri yeni şamanlar da eğitimlerini savaş meydanlarında almışlardır daha çok. bu kişiler sadece din adamı değil geleneksel tıpta da uzmanlaşmış kişilerdir.


son olarak osmanlı imparatorluğu'ndan bahsedeyim

osmanlı'da da savaşta yaralanan askerlerin tedavisi hususunda sonuna kadar çabalanmıştır. ötanazi gibi bir kavram bulunmamaktadır. yeniçerilerin en çok para harcadıkları konulardan biri de bu olmuştur: estetik cerrahi!

cerrahiyye-i ilhaniye ile gelişen estetik ameliyatlar özellikle istanbul'daki ameliyathanelerde, savaş sırasında yüzü parçalanan yahut kulağı burnu vs. kopan yeniçeriler üzerinde gerçekleştirilmiştir.

medeniyet ne güzel şey!