İngilizcedeki "If Clause"ları Bir Türlü Anlayamayanlar İçin Kısa ve Net Bir Özet
type 0 (olduğunda olur)
bu tip anlatımda if (eğer) manasından ziyade (her ne zaman, her ne vakit) manalarında gibi kullanılmaktadır. bu tür anlatımda kesin ve kurallaşmış durumlar ifade edilir. gerek if clause ve gerekse main clause’daki cümleciklerin zamanı simple present tense’tedir.
- if it rains, the ground gets wet. (yağmur yağdığında yer ıslanır.)
type 1 (olursa, olur/olacak)
bu tür anlatımda if clause, ihtimal halinde olan ( yani gerçekleşeceği veya gerçekleşmeyeceği kesin değil fakat ihtimal halinde olan ) durumları ifade etmede kullanılır. gelecekle ilgili durumlardan bahsedilirken kullanılır.
if clause present tense; main clause ise will / shall future, modals, (may, can, etc.) veya imperative ( emir cümleleridir).
- if it rains, we will stay at home and sleep till noon. (eğer yağmur yağarsa, evde kalır ve öğleye kadar uyuruz / uyuyacağız.)
type 2 (olsa, olur)
bu tür anlatımda if clause, konuşma anındaki hayali durumları izah etmede kullanılır. ihtimal payı yoktur, sadece cümleyi söyleyen kişinin o ana ait hayali ve farazi düşünceleri izah edilmektedir.
şimdiki zaman ve geniş zamanla ilgili durumlardan bahsedilirken kullanılır. fiilin geçmiş zamanda olması sizi yanıltmamalıdır.
bahsedilen olayın olma ihtimali ya çok azdır veya hiç yoktur ama zamanı henüz geçmemiştir. if clause, past clause main clause ise would / should, could, might, etc. dir.
- if it rained, we would stay at home and sleep till noon. (bir yağmur yağsa, evde kalır ve öğleye kadar uyuruz / uyurduk.)
type 3 (olsaydı, olurdu)
bu tür anlatımda if clause, geçmişte kalmış, tamamlanmış durumlar hakkındaki hayali konuşmaları ifade etmektedir. if clause, past perfect tense main clause ise would have, could have, might have etc. dir. main clause da fiil 3. haldedir.
- if it had rained yesterday, we would have stayed at home and slept till noon. (eğer dün yağmur yağsaydı evde kalır ve öğleye kadar uyurduk.)
- if you hadn’t informed him, he couldn’t have gotten out of trouble. (eğer uyarmasaydın başı beladan kurtulmazdı.)
- we might have finished the work on time if they had helped us last week. (eğer geçen hafta bize yardım etselerdi işi zamanında bitirebilirdik.)