PSİKOLOJİ 17 Kasım 2017
26,4b OKUNMA     944 PAYLAŞIM

İnsan Algısının Parçalardan Ziyade Bütüne Odaklı Olması: Gestalt Psikolojisi

Her gün uğradığınız bakkalda çalışan kişiyi çok şık bir davette, takım elbiseyle gördüğünüzü hayal edin. Muhtemelen tanımakta epey güçlük çekeceğiniz bu durumu bu psikoloji açıklıyor.
iStock


gestalt psikolojisinin temel ilkesi; "bütün, parçaların toplamından farklıdır" olsa da ne hikmetse sürekli "bütün parçaların toplamından fazladır" diye anlatılıyor. türkçede aynı harflerle başlıyor olabilirler fakat anlam açısından ciddi fark var, zira gestalt psikolojisinin yaptığı şey bir matematiksel meydan okuma değil.

çıkış noktası aşağı yukarı şu

bir melodi düşün, onlarca notadan oluşsun. soru şu; bu melodi sadece o notaların toplamından mı ibaret? yoksa o notalar melodinin bütünselliği içerisinde yalnız başlarına yarattıkları anlamlardan farklı anlamlar taşımaya mı başlıyorlar? bir melodiyi anlamlı kılan yalnızca ses frekansları yani notalar mı? eğer öyle olsaydı, la'dan çalınan bir beste do'ya transpoze edildiğinde kimsenin tanıyamaması gerekmez miydi? eğer notalar melodinin içerisinde etkileşime girmeyip birer birer kendi özelliklerini yansıtıyorlarsa melodiyi rastgele nota bütününden ayıran nedir?

başka bir örnek gerekirse; renkleri düşün. mavi, yeşil, sarı, kırmızı ve diğer bütün renkler. eğer atomisite yaklaşımındaki gibi her atomun rengi gözümüze geliyorsa, maviler, sarılar, kırmızılar birleşince nasıl bir masa, bir ağaç, bir insan haline geliyorlar? hepsi sadece birer renk değil mi? bir araya geldiklerinde nasıl bir eşya görünümünü alıyorlar?

burada algı kavramı önemli

bu psikolojiye göre insan beyni şekil ile zemin arasında seçim yapar, belirlediği zemin üzerinde o şekli anlamlandırır. şekli zeminden ayıran, öne çıkaran ve anlamlandıran bu algılama insan beyninin eseridir yani.

bunun doğada güzel bir örneği var, gestalt psikolojisinden bahsedilirken de hep bu örnek konuşuluyor; zebra örneği. zebralar hem renkleri hem de desenleri itibariyle neredeyse kilometrelerce mesafeden seçilebilen hayvanlar. burada zemin yani arka plan, kayalar, taşlar, bitkiler, dağlar, nehirler falan filan iken şekil zebra sürüsü oluyor ve anında algılanıyor. buraya kadar sorun yok. bundan sonra o hareket halindeki zebra sürüsüne daha yakından baktığımızı düşünelim. sürü hareket ediyor, biz ise aradan ufak zebra yavrularını seçmeye çalışıyoruz. burada arka plan zebra sürüsü, şekil ise zebra yavruları oluyor. siyah-beyaz renklerin ve hareket halindeki desenlerin etkisiyle şekil, zemin içerisinde seçilemez hale geliyor. yani yüzlerce metreden seçilen zebra sürüsünün içindeki yavru zebralar yakından dahi ayırt edilemiyor, adeta görünmez oluyorlar. şekil ve zemin değiştiğinde algı da değişiyor, böylece zebra yavruları avcı hayvanlardan kolaylıkla kaçabiliyorlar.

insanlar kendilerine gelen uyarıcıları birbirinden farklı bir şekilde değil, bir arada, anlamlı bir bütün halinde örgütlenmiş bir biçimde algılarlar. insanlar nesneleri ve dünyayı bir bütün olarak algılar ve yorumlar. zihnimizde eksik veya boş olan kısımları tamamlarız ve bütünleriz. örneğin, bir inglz ünvstnde ypln br arştmamya göre klmlrn hrfalerin hnagi srıdaa yzalıdkıları ornmli dğelildir. ömenli oaln brnci ve snonuncu hfain yrenide omlasııdr. çnükü klemiriei hraf hraf dğeil bri btüün oalark okyrz ve elkiseri de tammlıoyruz.

gestalt psikolojisi, duyusal elementlerin birleşmesiyle yeni bir desen veya şekil oluştuğunu savunur. öğrenme konusuna ilişkin gestalt psikolojisi alanında yapılmış birçok çalışma var. bunlar arasında psikoloji tarihine damgasını vuran en önemli deneyler, kohler'in maymunlarla yaptığı deneylerdir. kohler'e göre uyarıcılar arasındaki bağlantıları birdenbire kendiliğinden görme yaşantısı, bir nevi içgörü öğrenmesi var. 

deney ortamında farklı eşyalar ile birlikte 2-3 tane kasa, bir sopa bir de tepeye aşılmış bir muz bulunuyor. maymun, ilk denemelerinde muza ulaşma konusunda başarısız oluyor ancak sonra, aniden iki kasayı üst üste koyup sopayla muza vurarak muzu alıyor. daha sonra aynı işlemi tekrarladığında ise hiç hata yapmıyor. kohler'e göre, mevcut algısal organizasyondaki uyarıcıların tümüyle, gestalt ilkeleriyle uyumlu bir biçimde ilişki kuruluyor ve problem, algısal alanın yeniden düzenlenmesiyle çözülüyor. yapılan bu çalışmalardaki öğrenmenin psikolojik çevreyi yapılandırdığı görüşü, bugünkü bilişsel psikoloji ve eğitim psikolojisine temel oluşturmuştur.