UZAY 22 Haziran 2020
23b OKUNMA     447 PAYLAŞIM

İnsan Eliyle Sıfırdan Bir Gezegen Yaratmak Mümkün mü?

İnsanlık olarak hep halihazırda var olan başka gezegenlere göçmeyi düşlüyoruz, peki kendimiz bir tane yapamaz mıyız? İşte buna kafa yoran bir yazı.
iStock

sıfırdan bir gezegen oluşturmak... öncelikle muhtemelen insanlık tarihi boyunca hiçbir zaman böyle bir şey olmayacaktır. bunun sebebi ise insanlığın kısa sürede bitecek olması değil, öyle bir teknoloji ve harcama ile daha verimli şeyler yapabilecek olmamızdır. ayrıca bu teknolojiye gelene kadar güneş sistemimiz dağılabilir, güneş patlayabilir, andromeda ile birleşebiliriz vb. bir de imkansıza yakın olması durumu var ki, ona şimdilik girmeyelim.

ilk olarak, neden mars varken böyle bir şey yapmayı düşünelim?

cebiresim isimli ekşi sözlük yazarının paylaştığı şu yazıya bakalım:


bu yazıyı daha sonra da kullanacağız. "yine de bir zamanlar mars bugünkünden çok farklıydı. az miktarda da olsa, gezegende bulunan su, su nehirleri ve denizleri oluşturabilecek kadardı. ancak oluşumundan 1 milyar yıl sonra manyetik alanını yitiren kızıl gezegen, güneşin kavurucu rüzgar fırtınalarına karşı korumasız kaldı. yüzeyinde bulunan bu su da adeta uzaya savruldu." kısmına odaklanırsak şu anda mars'ı koruyan bir manyetik alan bulunmamaktadır. 2017 yılında nasa, mars'a bir manyetik alan yapmayı düşündüler. şu anda ne durumda olduklarını bilmiyorum ama bu bizim gezegenimiz için de gerekli olacaktır.

öncelikle bir gezegenin yaşanabilir olması için habitable zone dediğimiz, güneş'e uzaklık bakımından yaşanabilir bölge olarak adlandırılan alan içinde oluşturmamız gerekiyor bu gezegeni. daha yakınında olursak ghost rider, daha uzağında olursak ise white walkers oluruz. bu yaşanabilir bölgede şu anda mars ve dünya bulunmaktadır. yanlış bilmiyorsam venüs ise bu bölgenin güneş'e en yakın ucunda kalmaktadır. bu durumda gezegenlerin güneş'e yakınlığına göre venüs, dünya ve mars'ın geldiğini düşünürsek, bu gezegeni dünya ve mars arasına yerleştirmemiz gerekmektedir. mars tam olarak yaşanabilir bölgenin güneş'e en uzak ucunda olmasa da yeterli alan bulunmamaktadır ve mars ile jupiter arasında bir asteroid kuşağı bulunmaktadır. yani dünya ve mars arasında, ikisinin de çekim kuvvetini etkilemeyecek bir noktada konumlanmalıdır.


şimdi bize kara parçası lazım, bu kısımdan sonrası için süper ötesi bir teknoloji gerekmektedir

kara parçası için ilk aklımıza gelen şey demin de bahsettiğim asteroid kuşağıdır. mars ve jupiter'in arasında çok sayıda asteroid bulabilirsiniz.


fakat maalesef o çok sayıdaki asteroid, ay'ın kütlesinin sadece %4'ü ya da dünya'nın kütlesinin %0.05'i kadar. yani birleştirirsek 100 kilometrelik bir çapı oluyor. bu durumda biraz daha ileriye gitmeliyiz. neptün'ün de ötesine, kuiper kuşağına. kuiper kuşağı, plüton ve arrokoth'un da içinde bulunduğu başka bir kuşak. fakat bu kuşakta asteroidler değil gezegenimsiler bulunmaktadır. güneş'e olan uzaklıkları sayesinde 4.5 milyar yıldır (güneş sistemimizin başlangıcından beri) kendilerini donmuş bir vaziyette koruyabildiler, ve 4.5 milyar yıl öncesine dair bilgiler içermekte oldukları düşünülmekte. fakat bizim işimiz bunlarla değil, kara parçasıyla. bu kuşağı özel yapan başka bir şey daha var; asteroid kuşağı gibi kaya ve metale sahip olan bu kuşakta, donmuş olduklarını düşünürsek su da olabilir. bu da bizim için en önemli şeylerden biri. ayrıca bu kuşaktaki her şeyin toplamda dünya'nın 10'da 1'i kadar kütlesi olduğu düşünülmekte. yani iki kuşağı birleştirirsek, mars boyutlarında bir gezegen oluşturmak için yeterli parçamız oluyor. ama mars'ın boyutu bile, bu gezegeni yapacak teknolojimizin olacağı zamanı hesaba katarsak nüfus bakımından yetersiz kalmaktadır. ayrıca alıştığımız yer çekiminin değişmesi, insanlık için pek iyi olmazdı. peki başka nereden parça bulabiliriz? oort bulutundan. oort bulutu, milyarlarca-trilyonlarca parça içerdiği düşünülen, güneş sisteminin en dış yörüngesinde bulunan ve güneş sisteminin kalkanı görevi gören donuk parçalardır. işin iyi tarafı, bu parçaların dağ boyutunda olması. kötü tarafı ise bize en yakın parçasının, kuiper kuşağındaki en uzak parça ile güneş arasındaki mesafenin onlarca katı uzaklıkta olması. yani tahmini olarak 1 ışık yılı (en yakın yıldıza olan uzaklığımızın 4'te 1'i). ama tahminlere göre 10-15 dünya oluşturacak kadar parçayı orada bulabiliriz.


şimdi asıl can alıcı noktaya geldik; bu parçaları birleştirmek

bir sürü toz, su ve kayayı birleştirmek büyük miktarda enerji gerektirecektir. bu da gezegenin uzun bir süre boyunca lav şeklinde kalmasına sebep olacaktır. ayrıca büyük parçalar, küçük parçalardan önce birleştirilip iç kısımda durmaları gerekmektedir. bunu yapmak için de oort bulutundan aldığımız parçaları ilk başta koyup diğer parçaları sonradan koymamız gerekmektedir. burada diğer parçalardan kasıt ise dünya'nın kütlesinin %20'si kadar eden jupiter'in ve satürn'ün uydularının bazıları (rhea, lapetus, ganymede, europa, callisto, titan, umbriel, titania, oberon, io), asteroid kuşağı ve kuiper kuşağındaki tüm parçalar. gelelim bu parçaların neler içerdiğine. dünya'nın iç çekirdeği çoğunlukla demir ve nikelden oluşmaktadır. manto ise çoğunlukla magnezyum, alüminyum, oksijen vb silikat minerallerden oluşmaktadır. son olarak da kabuk hemen hemen aynı şeylerden oluşur fakat kalsiyum, sodyum ve potasyum da içerir. yeni gezegenin de buna benzemesi gerekmektedir.

diyelim ki her şeyi bulduk, bunları nasıl birleştireceğiz? muhtemelen çarpıştırmamız gerekecek. bu çarpışmanın hızına ulaşmak için ise çok büyük enerjiye ve bu enerjiyi uzaya çıkarmaya ihtiyacımız var. diyelim ki güneş'i enerji kaynağı olarak kapattık, yine de yanlış bir hamle ile çarpıştıracağımız asteroidlerin "yanlışlıkla" dünya'ya çarpma, ve tüm dünya'yı yok etme ihtimali de var. bunu da ancak hadron çarpıştırıcıları gibi kapalı ve büyük yollar ile sağlayabiliriz. şimdi bir de en büyük hadron çarpıştırıcısına bakalım. the large hadron collider ya da kısaca lhd, 27 kilometrelik bir parçacık hızlandırıcısıdır. özetlemek gerekirse mıknatıslarla çalışır ve çok yüksek hızlara çıkabilir. 27 km'lik bir alet ile atom altı parçacıkları ve protonları çarpıştırıyoruz, dağ boyutundaki nesneleri siz düşünün. bunu makro düzeyde düşünürsek uzunluk olarak 9.460.800.000.000 km (1 ışık yılı) gibi büyük bir çarpıştırıcı gerekmektedir. tabi bu çarpıştırıcının iki ucunun uzay boşluğuna bakması gerekmektedir ki bu da tren raylarındaki gibi içerideki hızlanan parçaların alternatif bir rotaya sapmalarını sağlayacak makaslarla oluşturulabilir. tabii ki bu makas, tren rayları gibi elle halledilebilecek bir şey olmadığı için aynı şekilde yüksek miktarda enerji gerektirir. yine de elimizdeki yeterli miktarda gereç olursa yapılabilir.

The Large Hadron Collider

bu aşamadan sonra ihtiyacımız olan şeyler ise gezegenin soğumasını beklemek, nasa'nın manyetik alan bulmasını beklemek ve gezegene sahip olmak için gereken savaşların dünya'da başlaması.

tabi bu kadar büyük olayların yanında ufak 1-2 detayı atlamış olabilirim. mesela bu tür nesneleri götürüp getirmek zaman alır. hemen burada ışık hızının tanımını yapayım. ışık, saniyede yaklaşık 300.000 km hızla hareket eder. bu da yılda yaklaşık 9.460.800.000.000 km yapmaktadır. yani saniyede 300.000 km hızla giderseniz, "1 yıl sonra" 1 ışık yılı gitmiş olursunuz. bir çarpıştırıcı kurmayı bırakalım, 1 kere gidip gelmek insan ömrü için neredeyse imkansızdır.

daha da küçük bir soruna inelim

diyelim ki yılda 5 ışık yılı gidebiliyoruz. nasa'ya göre ortalama bir astronot, 1 besinde 830 gram besin tüketir, bunun 120 gramı ise besini koydukları pakettir. paketi saymazsak bile sadece 1 astronotu, 1 yıl boyunca 3 öğün beslemek için yaklaşık 780 kg yemek gerekmektedir. unutmayın ki şu an uzaya 1 kg fazla yük göndermenin maliyeti 2000 usd'dir.

yani bu cismi üretmek için hayallerimizde oluşturduğumuz ileri teknolojili uzaylılar bile yetmemektedir (uzaylılar yok demiyorum)...

kaynaklar: kuiper belt, the large hadron collider, could we build a planet from scratch?, could we make our own planet?, arrokoth, oort cloud

not: burada anlatılan bilgiler çoğunlukla bana ait olmayıp araştırdığım kaynaklardan alınmıştır/çevrilmiştir. birebir olarak kopyalamayıp kendi sözlerimle anlatsam bile yorum kattığım yerler ve son birkaç bölüm dışında hakkım yoktur. amacım ise bu bilgilere dil engelinden dolayı erişemeyip benim gibi uzay hastası olanlara yardım etmektir.