İstanbul'da Hangi Seneler İçinde Yapılmış Binalar Deprem İçin Daha Riskli?
deprem gerçeği ile ilgili bir kaç kelam etmek isterim. sizleri çok fazla tedirgin edeceğini bilsem de maalesef bildiklerimi aktarma konusunda sorumluluklarım var ne kadar çok insana ulaşabilirsem o kadar iyi.
1970 - 1980 arası inşa edilen binalar
bu dönemde daha çok deniz kumu (midye kabuklu) kullanıldı ve beton hazırlanırken granulometri'ye çok da bakılmadan hazırlanmış betonlar. granulometri eğrisi ve su çimento oranı göz kararı yapılmış harç ile hazırlanmış betonlar. proje ve detayı bulunmayan, ayakta dursun yeter diye düşünülmüş yapılar.
bir çok laboratuarda maksimum dayanımları 15-19 mpa çıkıyor alınan karot numunelerinin. olması gereken min 25-30 arasıdır istanbul'da. bu yapıların ayakta kalma şansı yok. büyük bir deprem sonrasında maalesef çok büyük bir yıkımı yaşayacaklar.
bu binaların bir çoğu bakırköy, yeşilköy, göztepe, üsküdar'ın bir kısmı, kadıköy, bağdat caddesi vb. yerlerde bulunan yapılar. bu yapıların bir çoğunda ruhsat ve avan proje mevcuttur ancak binalarda dayanım gücü kalmamıştır.
1980-1990 arası dönem
köyden kente göçün olduğu ve varoş bölgelerde gecekondulaşmanın başladığı dönem. bu dönemi, o dönemin şartlarıyla bir örnek vererek açıklamak istiyorum.
başlangıçta köyden gelen ailemiz başını sokabileceği bir yer yapmak istedi ve hazine arazisi ya da şahıs arazilerine altı dükkan üstü daire bir yapı yaptı. bu yapının üstü genelde kapatılmazdı, filizler açıkta bırakılırdı çünkü çocuklar büyüyecekti ve üste kat atılması gerekebilirdi. alt dükkan genelde mahalle kültürüne uygun işler için kullanılırdı, mesela kağıthane'de çoğu yer ya marangozdur ya da cila atölyesidir.
birikimler yapılıp bir 5 sene sonra üstüne bir kat atılır ve çocuk büyüyene kadar kiraya verilirdi. sonrasında yine üstü kapatılmaz belki üstüne kat atılır diye beklenirdi. genelde de yerel seçim öncesinde vatandaş 1 kat çıkar ve 4 -5 sene beklerdi. çünkü vatandaş seçim öncesi belediyenin karşı çıkmayacağını, oy uğruna ses etmeyeceğini bilirdi. bu örneğe ait binaların tamamına yakını varoş diyeceğimiz bölgelerde mevcut. bağcılar, gaziosmanpaşa, güngören, şirinevler, esenler, zeytinburnu, kağıthane, üsküdar'ın bir kısım bölgeleri, ümraniye'nin bir kısım bölgeleri vb. buradaki inşaatların çoğunda ruhsat yoktur. göz kararı bir beton üretimi (el ile karılan japon arabaları ile) ve göz kararı demir kullanılmıştır. çoğu bitişik nizamdır ve bu dairelerden de numune aldığımızda 5 -15 mpa (megapascal) dayanım çıkıyor. en kötüleri de bu binalar bana göre. 1970-1980 arası döneme göre çok daha çarpık yapılaşma yaşanmıştır bu gecekondu vari bölgelerde.
1990 - 2000 arası dönem
bu dönem 1980 - 1990 arası dönem ile benzerlik taşır. genel anlamda eski evlerin üzerine katlar çıkılarak 2-3 katlı gecekondular üzerine kat çıkılarak 6 -7 katlı apartmanlara dönüştürülmüştür. bu dönemde ancak nervürlü demir kullanımı yaygınlaşmıştır. bu dönemin en temel sıkıntılarından biri bana göre altta bulunan katlarda beton ve demir çok zayıf iken, dönem şartlarının düzelmesi ve demir kalitesi ile beton kalitesinin nispeten artması ile zayıf katlar üzerine daha ağır katların yapılması olmuştur.
bu tür binalarda genelde karot ölçümü için numune zemin bodrum ve 1. katlardan alındığı için 1980 -1990 arası dönem ile aynı sonuçları veriyor numune sonuçları 5- 15mpa arası. üst katlardan numune alırsanız 15-20 mpa arası değerler görebilme şansınız oldukça yüksek ancak istanbul için sınırın 25-30 arası olduğu düşünülürse bu binalar da çok zayıf kalıyor.
2000 - 2010 arası dönem
bu dönemde yapılan binalar hazır beton ile yapılan, demiri nervürlü binalardır. bu dönemde bana göre müteahhit çalmış olsa dahi çok fazla yıkıma uğrayacağını düşünmüyorum binaların, zira genelde statik hesapta güvenli tarafta kalınır. bir dönem sonra yapı denetim de işin içine girdiği için (sanırım 2007 yönetmeliği sonrasında oluyor) statik açıdan bir çoğu sağlamdır diye düşünüyorum.
2010 - günümüz arası dönem
en sağlam yapıların yapıldığı dönem. kaçak binalar haricinde ruhsatlı binaların tamamı ve kentsel dönüşümle dönüştürülen yapıların tamamı güvenlidir.
deprem sonrası:
a. çürük binaların kat kat üstü üste binerek yıkılmaları
bunların 1970-1980 arası binalarda olacağını düşünüyorum çünkü çoğu kendi bahçesi olan yapılar ve bu yapılardaki insanları kurtarmak daha kolay olacak. nispeten bu bahçeli evlerin olduğu muhitlerde binalar birbirine daha uzak konumlanmış durumda.
b. iskambil kağıdı gibi yan yana dayanarak çökmeler
bu binalar genelde 1980 sonrası yapılan yapılarda bitişik nizam yapılarda görebileceğimiz türden yapılar. en korktuklarım da bunlar çünkü ulaşabileceğiniz insan sayısı kısıtlı. binalar çok sık birbirine yapışık. mesela fatih ilçesinde bir yangın olsa itfaiye 2 saatte sokağa giremiyor. sokaklar çok dar ve iş makinalarının girmesi şu anda bile mümkün değil. deprem olduğunda yıkıntıların üzerinden geçerek geçmesi gerekecek iş makinalarının. bu da mümkün değil.
c. zemin sıvılaşması ile binanın devrilmesi
bu tür binalarda yaşanan problemlerde can kaybı çok yaşanmaz. belki bodrum ve 1. katlarda olabilir. binanız bir bataklıktaymış gibi zeminin içine gömülür. bu binalar herhangi bir bina olabilir. zemin etüdü raporlarına güvenmek gerekir ancak bu başka bir yazının konusu.
şimdi size senaryoyu yazmak isterim
45-60 saniye arasında, 7 üstü büyüklükte bir deprem olduğunda kaçacak yeriniz yok. inanın yok.
mesela kağıthane, çeliktepe mahallesi
nüfusu 32.584. toplanma alanı: kardelen parkı
evet, yanlış görmediniz. kardelen parkı, 850 metrekarelik bir alan. bu, deprem anında ilk toplanma alanı. peki parkı görmek ister misiniz?
işte o park:
diğer park, metin taşkın parkı ise 1100 metrekarelik bir alan:
son toplanma alanı da tuna boyu parkı, o da 346 metrekare:
bakın, buralara 32 bin 584 kişi toplanacak. resmi kurumların verdiği veri bu. bunu kağıthane belediye meclisi'nde söylediğimde belediye başkanı'nın bana verdiği yanıt, "hamidiye mahallesi'nde onlarca park var, onu neden örnek göstermiyorsunuz?" oldu.
onu da örneklendirelim hemen.
hamidiye mahallesi nüfusu 37.698.
pazar yeri parkı: 2500 metrekare
furkan tüzüner parkı: 3432 metrekare
akşemseddin parkı: 34695 metrekare
osman söyler parkı: 2845 metrekare
safa parkı: 6927 metrekare
onur sokak parkı: 4433metrekare
sevgi sokak üstü parkı: 3500 metrekare
aziziye parkı: 5270 metrekare
akasya parkı: 2100 metrekare
fethi okyar parkı: 12110 metrekare
hobi bahçesi: 12150 metrekare
toplamda 89.962 metrekare alan.
kişi başına 2,5 metrekare alan düşüyor. bu bile yetersiz iken en iyi mahallenin durumu bu. bu, kağıthane özelinde böyle denemez. birçok ilçede bu problemler, sıkıntılar mevcut.
buradan son olarak şunu söylemek isterim
toplanma yerlerini iyi öğrenin, evinize en yakın açık alanları tespit edin. aracınızda erzak bulundurun (aracınızda yatmak zorunda kalabilirsiniz ailecek) ilk yardım eğitimlerinizi alın. sağlıklı yaşayın.
sevgiler.
fatih çelik
inş.yük.müh.
kağıthane belediye meclis üyesi