Rıza Bey Apartmanı'nın Enkazında Çalışmış Bir Ekşi Sözlük Yazarının Çarpıcı Yazısı

İzmir, Bayraklı'da yerle bir olan Rıza Bey Apartmanı'nın enkazında arama kurtarma görevi üstlenmiş bir Ekşi Sözlük yazarı, 34 kişiye mezar olan bu beton yığını hakkında çarpıcı şeyler anlatmış.
Rıza Bey Apartmanı'nın Enkazında Çalışmış Bir Ekşi Sözlük Yazarının Çarpıcı Yazısı

cuma günü, depremin üzerinden 15 dk geçtikten sonra istanbul'dan yola çıkan kurtarma ekiplerinden birinde görevliyim. cumartesi gece 03.00 itibarıyla rıza bey apartmanı'nın enkazında görev almaya başladık. olay yerine ilk konuşlandığımızda ilk olarak sakarya caddesi üzerindeki diğer binaları gözlemledik. yaklaşık 30-45 santim eğim almış binalarda halen insanların olduğunu gördük ve tahliyelerini isteyip alanı kapattık. buna rağmen ören yeri gezmeye gelir gibi ellerinde telefonlarla kayıt yapan vatandaşları uzaklaştıramadık! bu olay görev aldığım 4 gün boyunca sürdü!

gelelim rıza bey apartmanı'na. öncelikle sağ kurtulanların kesinlikle mucize eseri hayatta kaldıklarını açıkça belirteyim. yaşam üçgeni oluşamayacak kadar çürük ve rezil bir haldeydi yapısı. kimi taşıyıcı kolondan sadece 8 tane 12'lik demir çıktı! en fazla 15-16 kalın demir görebildik. çimento kalitesi diye bir şey yoktu, zira çoğu yerde resmen çimento yoktu! tamamen deniz kumuydu bina! çalışma alanlarımızdan birisi, bir dairenin tuvaletine denk geldi mesela. tuvalet zeminindeki fayansları kaldırdıktan sonra 200'den fazla kova kum attık! zerre bağlayıcı yoktu. bir başka noktada yer karolarını kaldırdıktan sonra zemini resmen ellerimizle parçaladık. basit çekiç darbesi ile parçalanabilen zemine sahip bir binadan bahsediyoruz! her enkaz parçası kaldırışımda müteahhit puşta ağız dolusu küfürler savurdum! onlarca can gitti, para bürünmüş gözü yüzünden!

enkaz çalışmasının uzun sürmesinin sebeplerinden biri, binanın 3 farklı türde çöküntü yaşamış olmasıydı. şöyle ki; yana ve arkaya doğru yatma, burgu ve iç büküm tipindeydi bina. bu da şuna sebebiyet veriyor: mutfaktan girince mutfağa çıkmak lazım alt katta fakat birden karşınıza yatak odası çıkıyor. depremin oluş saati itibarıyla mantık yürüterek, o saatte insanların nerede olabileceği düşüncesiyle yoğunlaşarak arama yapılıyor. fakat farklı bir noktaya çıkınca işin rengi değişiyor. zira bir sonraki alana çıkmadan önce o bölgeyi kontrol etmek gerek. orada da canlı olabilir tabii ki. 

bir diğer sebep de binanın aşırı ufalanmış molozlara dönüşmesi. ellerimizle, kürekle hassas şekilde boşaltım yapmamız gerekti. on binlerce kova moloz taşımak gerekiyor bir kat üzerinde. daire ebatları da büyük olunca, geçen süre ister istemez artıyor. sebeplerin birisi de bitmeyen protokol yoğunluğu! tam dinleme yapacaksın, hop bir tane vali geliyor. hadi o gitti, zart siyasi parti temsilcileri geliyor. o da gitti, emniyet müdürü, kıta sahan komutanı, ordu komutanı, cumhurbaşkanı... bitmiyor ulan, bitmiyor! siren sesleri, telsiz sesleri, konuşmaları, yürümeleri... engelliyor ulan işte çalışmayı! enkaz dışında alsanıza bilgiyi! yok! illa kameraya çıkacak ve şov yapacak! çok doluyum, kopukluk olabiliyor, özür dilerim.

daha fazla uzatmadan... güzel izmir'in güzel insanları, hepinize geçmiş olsun. kayıplarınız için sabır, yaralılarınız için şifa temenni ederim. 4 gün boyunca kendi mağduriyetinizi kenara bırakıp hem enkaz altında kalanlara, hem de ekiplere yardım için koştunuz. minnetimi ifade etmeye ne göz yaşlarım, ne de kelimelerim yeter. var olun her biriniz.