Jül Sezar Suikastinin Gerçekleştiği Gün Yaşananlar
jül sezar (julius caesar), kuşkusuz roma cumhuriyeti denilince akla gelen ilk isim. mö 15 mart 44'te suikasta kurban gitti. suikast gününde resmen tek başınaydı. suikast gününde yaşanılanlara bakalım.
"...(o güne dair tüm kötü kehanetlere rağmen) şanlı adam saat 11 civarı geldi, sarı bordürlü mor bir toga ve komutanların zafer kutlamalarında giydiği uzun kırmızı botlarlaydı. 56 yaşındaydı, uzundu, açık tenli ve yapılıydı, geniş ve sivri bir yüzü, koyu kahverengi gözleri vardı. sonu gelmeyen sefer yılları bünyesinde izler bırakmıştı ve 56'dan çok daha yaşlı görünüyordu. kendini beğenmişliğiyle bilinirdi, seyrelmiş saçlarını özenli bir şekilde keser ve sakal tıraşı olurdu.
etrafta konuşup duran senatörler, caesar'ın önündeki alana yürüdüler fakat içlerinden birisi ona yaklaştı ve onu kısa, canlı bir sohbete tuttu. dictator'un sağ kolu olan marcus antonius (karanlık bir adamdı, suikast sonrası yaptıkları da şaşırtıcıdır.) acil bir meseleyle bir başkası tarafından antrede oyalandı. caesar, artemidoros adlı tanıdığı bir öğretmen önüne geçip caesar'ın eline ivedilikle okuması gerektiğini söyleyerek bir not verdi (büyük ihtimalle komployu ihbar ediyor). dictator, adamın sesindeki ivedilikten etkilendi ve mektubu elinde tuttuğu halde olayın baskısı kağıdı aklından çıkarttı ve onu hiç okumadı. senatörlerin çoğu yerlerine oturuyor ancak birkaçı caesar'ın yaldızlı tören sandalyesinin (sandalye olarak çevrilmesi komik gibi görünse de, caesar'ın diğerlerinden üstünlüğünü açıkça gösteriyordu.) etrafında duruyordu. yaşlı bir devlet adamı olan cicero'nun ön sırada bir onur makamı vardı (eski bir konsül olmasından dolayı). bu arada, dışarıda daha başka kurbanlar da sunuluyordu. bir kez daha kesilen kurbanlar kötü işaretler gösterdiler ve daha iyi alametlerin bulunup bulunmayacağını görmek için daha fazla hayvan getirildi... sabrını yitiren caesar yüzünü çevirdi ve batıya baktı, talihsiz bir yön sayılırdı (caesar, inançları kendi çıkarına kullanmayı çok iyi bilirdi tüm bu kötü şeylere çok fazla takıldığını düşünmüyorum. başka biri olsaydı mutlaka geri dönerdi ya da evinden hiç çıkmazdı). daha önce mart'ın 15'inin tehlikeli olduğu konusunda kendisini uyaran bir dini görevli caesar'ın gözüne takıldı. caesar şaka yollu 'kehanetlerin şimdi neredeler? korktuğun gün geldi ve ben hala hayattayım.' dedi. 'evet, geldi ama henüz bitmedi.' diye sert bir cevap aldı.
görevliler, senato'nun hazır olduğunu duyurduklarında, dictator, oturumu iptal etme aşamasındaydı. hizmetlilerden birisi araya girdi: 'hadi sevgili dostum, bu saçmalık için vaktimiz yok. sizin ve bu büyük meclisin halletmesi gereken önemli meseleleri ertelemeyin. kendi kudretinizi hayırlı bir alamet kılın.' caesar'ın elinden tutarak kalabalık odaya (senato'ya) götürdü. dictator'un görünmesiyle herkes ayağa kalktı. adamlar, o otururken sandalyesinin etrafında yakın bir biçimde toplanmıştı... tillius cimber adındaki bir senatör caesar'ın mor togasına yalvaran biri gibi yapıştı, onu ayağa kalkmaktan veya ellerini kullanmaktan alıkoyuyordu. caesar öfkelendi. 'niye bu saldırganlık?' diye bağırdı. tillius, caesar'ın boynundan togasını çekerek 'arkadaşlar ne bekliyorsunuz?' diye haykırdı. sandalyenin arkasında duran publius servilius casca, caesar'ın boğazına doğru bir darbe salladı ama şimşek kadar hızlı refleksleriyle bilinen caesar, togasını tillius'un kavradığı yerden burktu ve darbe sadece göğsüne çarparak ıska geçti. sonra koltuğundan fırlayarak casca'nın elini tutmak için döndü (tüm bu olanlar olurken marcus antonius hala dışarıda oyalanıyor.) ve yazı kalemini onun koluna sapladı. adam, caesar'ın yanındaki kardeşine yunanca seslendi; kardeşi, sese dönünce yanındaki hançer göründü. salonun ortasındaki senatörler hayretler içerisindeydi (olanlara şaşırıyorlar, caesar'a yapılanlara değil). aralarından yalnızca ikisi müdahale etmeye çalıştı fakat onlar da uzaklaştırıldı...
ne olacağına dair önceden hiç ikaz verilmemişken, cicero hayretle (iç savaş sırasında caesar'ın rakibi magnus pompeius'un yanındaydı, pompeius ölünce caesar'a geldi ve affedildi. suikastı en güzel yerden izliyordu, yaşanılanlardan mutlu olduğu söylenebilir. neticede kendisi dictator'den hem korkar hem de nefret ederdi.) caesar'ın en yakın arkadaşlarından biri olan marcus brutus'u (bu romalı, kimilerine göre caesar'ın metresi servilia'dan dünyaya 'merhaba' diyen öz evladıydı. her şeyden önemlisi, yine iç savaş sırasında caesar'ın rakibi magnus pompeius'un yanında bulunmuştu. caesar bunu da affetmişti. belki de zamanında öldürseydi, bunlar yaşanmayacaktı.) kurbanını kesmek ve saldırmak için kana bulanmış kalabalığa önderlik ederken gördü. caesar'ın suratına gelişine bir darbe indiren gaius cassius longinus (baş komplocu. zamanında caesar'a legatusluk yaptığı biliniyor. yani onun emrindeydi.) da arbedenin içindeydi... caesar vahşi bir hayvan gibi feryat ederek bir yandan diğerine dönüyordu. yüzü ve derin bir biçimde gövdesinin bir yanı kesilmişti... brutus, caesar'ı kasıklarından yaraladı. (tarihçi cassius dio'ya göre) ölmekte olan caesar 'sen de mi evladım?' dedi. togasına sarıldı, alt kısmı bacaklarını örtmek için çözdü ve düzgün (bence onurlu bir şekilde) pompeius'un heykelinin önüne düştü (tarihçiler en az 23 bıçak darbesi olduğunu söyler)."
parantez içlerindeki ek bilgiler/yorumlar şahsıma aittir.
kaynak olarak anthony everitt, cicero: roma'nın en büyük politikacısının hayatı ve dönemi, sayfa 26-27-28; çevirmen yunus emre ceren.